Alah’ın yakınlık ve uzaklığı, mesafenin uzunluk
ve kısalığı ile değil,
kerâmet
(lûtuf
ve ihsan) ve
zillet
(lûtuf
ve ihsanını kesmek) manasındadır. |
وليس قرب اللّه تعالى ولا بعده من طريق طول المسافة وقصرها،
ولكن على معنى
الكرامة
والهوان. |
İtâatli olan kul,
Allah’a keyfiyetsiz (fizikî şartların dışında) olarak
yakındır.
Âsi
kul
ise, keyfiyetsiz olarak Allah’tan uzak olur.
Yakınlık, uzaklık
ve
yönelmek,
(mü’min olan) yalvaran kula râcidir (yalvaran
kulla ilgili olarak kullanılır). Aynı şekilde Cennet’te
komşuluk
ve
Allah’ın önünde
bulunmak
da keyfiyetsiz (sağ, sol, ön, arka, alt, üst, zaman ve madde
gibi fizikî şartlar dışında) şeylerdir. |
والمطيع
قريب منه بلا كيف، والعاصي
بعيد عنه بلا كيف،
والقرب
والبعد والإقبال
يقع على المناجي. وكذلك
جواره
في الجنة والوقوف
بين يديه
بلا كيفية. |
Kur’ân-ı Kerîm,
Allah’ın Resulüne (Muhammed aleyhisselâm’a) indirilmiş olup,
mushaflarda yazılıdır. |
والقرآن
منزل على رسول اللّه صلى اللّه عليه وسلم وهو في المصاحف مكتوب.
|
Kelâm
manasında Kur’ân âyetlerinin hepsi de fazilet ve büyüklük
bakımından birbirine eşittir. Fakat bazısında
zikir
ve
zikredilen
fazileti söz konusudur.
Âyetü’l-Kürsî
buna örnektir. Burada zikredilen Allah’ın yüceliği, azameti
ve sıfatlarıdır. Bu âyette hem zikir, hem de
zikredilenin fazileti bir araya gelmiştir. Bir kısmında ise,
sadece zikir fazileti vardır.
Kâfirlerin kıssalarında
olduğu gibi. Bu âyetlerde zikredilenin bir fazileti yoktur;
çünkü zikredilenler kâfirlerdir. |
وآيات القرآن في معنى
الكلام
كلها مستوية في الفضيلةوالعظمة إلا أن لبعضها فضيلة
الذكر
وفضيلة
المذكور،
مثل
آية الكرسي
لأن المذكور فيها جلال اللّه تعالى وعظمته وصفاته،
فاجتمعت فيها فضيلتان : فضيلة الذكر وفضيلة المذكور، ولبعضها فضيلة
الذكر فحسب مثل
قصة الكفار
وليس للمذكور فيها فضل وهم الكفار، |