Allah’a ve Resulüne itaat edin, Birbirinizle
çekişmeyin. Yoksa başarısızlığa düşersiniz ve kuvvetiniz gider. Sabredin.
Şüphesiz ki Allah, sabredenlerle beraberdir.
Allahü teâlâ, mü’minlere, savaşırken de
Allah’a ve Resulüne itaat etmelerini, emirlerine uyup, yasaklarından
kaçınmalarını emretmekte böylece Allah'ın, kendilerine yardım etmesini hak
edeceklerini beyan etmektedir. Ayrıca Allahü teâlâ
mü’minlere, birbirlerine kenetlenmeleri gereken savaş halinde ihtilafa
düşmemelerini, aksi takdirde birlik ve beraberliklerinin zedelenerek güçlerinin
gideceğini, dolayısıyle sabretmeleri görektiğini, zira Allah'ın, sabredenlerle
beraber olacağını bildirmektedir Sahabe-i Kiram,
savaş alanlarında metanet göstermekte, Allah'ın ve Resulünün emrine uymakta
örnek olmuşlar, geçmiş ve gelecek ümmetlerde benzerleri görülmeyen mücahitler
olmuşlar, sayılarının az oluşuna rağmen kısa bir zamanda doğuyu ve batıyı fethet
mislerdir. Onlar, Bizansı, Acemi, Türkü, Berberiyi, Haberliyi ve Kıptileri
mağlup edip Islamı onlara ulaştırmışlardır. Böylece Allah'ın dini yücelmiş,
İslam topraklan, o gün kü dünyanın çoğunu kaplamıştır. Allah, onlardan razı
olsun, bizi de onların izinden gidenlerden eylesin!
Sakın, memleketlerinden böbürlenerek, insanlara
gösteriş yaparak çıkan ve başkalarını Allah'ın yolundan alıkoyanlar gibi
olmayın. Allah, onların yaptıklarını ilmiyle çepeçevre kuşatmıştır.
Ey iman edenler, sizler, evlerinizden, böbürlenerek, insanlara gösteriş yaparak
savaşa çıkan ve insanların İslama girmelerine engel olan kâfir Kureyş orduları
gibi davranmayın. Allah, onların yaptıkları her şeyi çepeçevre kuşatmıştır. Ve
kendilerini ona göre cezalandıracaktır.
Âyet-i kerime, Bedir savaşında,
Resûlüllah ve mü’minlele savaşmak için
şımarık bir şekilde yola çıkan Kureyş kafirlerine ve Ebû Cehilin şu sözlerine
işaret etmektedir: "Müşriklerden bazıları "Şamdan gelen kervan, müslümanların
saldırısına uğramadan sağ selim Mekke'ye ulaştı artık geri dönelim." demişler
Ebû Cehil ise bu teklife şöyle karşılık vermiştir. "Vallahi Bedir'e gidip orada
içki içip, develeri keserek yemedikçe, cariyeleri oynatıp eğlenmedikçe,
Arapların, bizim bu halimizi duyarak bizden çekinmeye devam etmelerini
sağlamadıkça geri dönmeyeceğiz."
O zaman şeytan, onların yaptıklarım kendilerine güzel
göstermiş "Bu gün insanlardan sizi yenecek hiçbir kimse yoktur. Ben de mutlaka
sizin yanınızdayım." demişti, İki topluluk birbirine görününce de geri dönüp
"Ben, sizden uzağım. Ben, sizin görmediğiniz şeyleri görüyorum. Ben, Allah’tan
korkuyorum. Allah'ın cezası pek şiddetlidir." demişti.
Ey mü’minler, o zamanı hatırlayın ki. şeytan, kâfirlere, Allah'ın Resulü ve
mü’minlere karşı savaşmalarını süslü göstermiş ve onlara şöyle demişti: "Bu gün,
insanlardan kimse size galip gelecek değildir. Müsterih olun, sevinin. Şüphesiz
ki ben de sizin yardımcınızım. Onlara engel olurum.
Muhammed'den ve arkadaşlarından
korkmayın."
Fakat ne zaman ki Allah erleriyle Şeytanın güruhu karşılaştı, birbirlerini
gördüler. Şeytan, gerisin geri dönüp kaçıverdi. Bu defa da müşriklere şöyle
demeye başladı. "Ben, size yardımcı olabilirim." diye verdiğim sözden caydım.
Zira ben, sizin görmediğiniz şeyleri görüyorum. Müslümanlara yardım etmek için
gökten Melekler iniyor. Siz, bunu görmüyorsunuz. Ayrıca ben, Allah'ın
cezalandırmasından korkuyorum. Zira, Allah'ın, kendisine karşı gelenlere verdiği
ceza pek şiddetlidir."
Abdullah b. Abbas diyor ki: "Bedir savaşının
yapıldığı gün İblis, şeytanlardan oluşan bir ordunun içinde, elinde sancak
bulunduğu halde Müdlic oğullarından şair, Süraka b. Mâlik'in şeklinde çıkıp
geldi ve müşriklere dedi ki: "Bugün insanlardan sizi yenecek hiçbir kimse
yoktur. Ben de mutlaka sizin yanınızdayım." dedi. İnsanlar, savaş için
mevzilenince Resûlüllah, bir avuç
toprak alıp onu müşriklerin yüzüne serpti. Onlar da gerisin geri dönüp kaçmaya
başladılar. Bu sırada Cebrâil îblis'e
geldi. İblis onu görünce elini, müşriklerden birinin eline vermiş durmaktayken
elini çekip aldı. Kendisi ve taraftarları gerisin geri kaçmaya başladılar. Elini
tutan adam ona: "Ey Süraka, sen bizim yanımızda olacağını söylüyordun" dedi.
İblis'te dedi ki: "Ben sizin görmediğiniz şeyleri görüyorum. Ben Allah'tan
korkuyorum. Zira Allah, cezalandırması şiddetli olandır."
Bu hususta Talha b. Ubeydullah diyor ki:
"Resûlüllah
(sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: "Şeytan hiçbir gün Arefe
günündekinden dah azelil daha tardedilmiş, daha hakir ve daha öfkeli
görülmemiştir. Bu da onun Allah'ın rahmetinin indiğini ve Allah'ın, büyük
günahların cezasından vaz geçtiğini görmesindendir. Ancak ona Bedir gününde
gösterilen bundan müstesnadır." Denildi ki: "Ey Allah'ın Resulü, o Bedir günü ne
gördü? Resûlüllah buyur du ki: "Dikkat
edin, o Cebrâilı gördü,
Cebrâil, melekleri mevzii end iriyordu.
Muvatta, K. el-Hac bab: 81, HN: 245
Yine o zaman münafıklar ve kalblerinde hastalık
bulunanlar, mü’minler için "Bunları dinleri aldattı." diyorlardı. Kim, Allah'a
güvenip tevekkül ederse bilsin ki Allah, her şeye galiptir, hüküm ve hikmet
sahibidir.
Yine o zaman münafıklar ve kalblerinde İslâm dininde şüphe etine hastalığı
bulunan kimseler, Müslümanlar aleyhine "Bunları dinleri aldattı da, kendi
sayılarının az, düşmanlarının ise çok olmasına rağmen savaşa giriştiler."
demişlerdi. Halbuki önemli olan sayı değildir, İman gücüdür. Zira, kim Allah’a
tevekkül eder ve ona güvenirse şüphesiz ki Allah, onu muhafaza eder ve ona
yardım eder. Allah, he şeye galiptir ve hüküm ve hikmet sahibidir.
Mü’minlere "Bunları dinleri aldattı" diyen insanlar, münafıklar, bir de Mekkeli
müşriklerden, müslüman olup ta henüz İslam, kalblerinde karar kılmamış olan
kimselerdir. Bunlar, müşriklerle birlikte Bedir savaşına katılmışlar,
müslümanların sayılarının az olduğunu görünce de "Bunları dinleri aldattı."
demişlerdir. Bu hususta Mücahid diyor ki: "Bu
sözü söyleyen, Kureyş'ten bir topluluktur. Bunlar da Kays b. Velid b. Muğire,
Ebû Kays b. Fâkih b. Muğire, Haris b. Zem'a, Ali b. Ümeyye b. Halef,"Âsi b.
Münebbih b. Haccac'dır. Bunlar, Mekke'den Kureyş'lilerle birlikte tereddüt
halinde çıkıp geldiler. O tereddütlü halleri, bunları yavaşlatıyordu. Fakat
bunlar, Resûlüllah'ın
sahabilerinin sayılarının azlığına ve
düşmanlarının sayılarının da çokluğuna rağmen bunu yapmaya gelmişler" dediler.
Melekler: "Tadın azabı" diyerek kâfirlerin yüzlerine
ve arkalarına vurarak canlarını alırken bir gorseydin.
Abdullah b. Abbas diyor ki: "Bedir savaşında
müşrikler Müslümanlara hücum ettiklerinde, Melekler onların yüzlerine, geri
döndüklerinde kıçlarına kılıçlarla vuruyorlardı."
İşte bu, kendi ellerinizle yaptıklarınızın cezasıdır.
Yoksa Allah, kullarına asla zulmetmez.
Ey kâfirler, Bedir savaşında size verilen bu ceza, kendi ellerinizle
yaptıklarınızın cezasıdır. Yoksa Allah, sebepsiz yere hiçbir kuluna ceza vermez.
Diğer bir âyet-i kerime'de de şöyle buyurulmaktadır: "Başınıza gelen bir
rmusibet, kendi ellerinizle kazandığınız günahlar yüzyündendir. Allah,
işlediklerinizin bir çoğunun da affeder. Şûra sûresi
Âyet; 30
Bunların davranışı da tıpkı Firavun ailesi ve ondan
önce geçmiş olanların davranışı gibidir. Onlar, Allah'ın âyetlerini inkâr
ettiler de Allah da onları, günahlarından dolayı yakaladı. Şüphesiz ki Allah,
çok güçlü ve cezası çok şiddetli olandır.
Ey Muhmmad, seni ve sana gönderilenleri inkâr eden bu müşriklerin hali, Firavun
ailesi ve onlardan önce geçen İnkârcıların hali gibidir. Onlar, Allah'ın
âyetlerini, mucizelerini ve Peygamberini inkâr etmişlerdi. Allah da işledikleri
günahlar sabebiyle onları cezalandırmıştı. Şüphesiz ki Allah, çok güçlüdür.
Kimse onun cezasından kurtulamaz. Cezası pek çetindir, başkasının cezasına
benzemez.
|