Hristiyanlarca
muteber sayılan inciller dört tanedir:
1. Matta, 2. Markus, 3. Luka, 4. Yuhanna.
Hıristiyanlık
akîdesinin [inancının] esâsı olan Kitâb-ı mukaddes,
Ahd-i Atîk ve Ahd-i
Cedîd ismiyle iki kısma ayrılır:
Ahd-i Atîk=Eski Ahid ismindeki kısmı, Semâvî kitâb olan Tevrâtdan
alındığı bildirilen parçalar ile, ba’zı Benî İsrâîl Peygamberlerine isnâd
edilen hikâyelerden meydâna gelmiştir.
Ahd-i Cedîd=Yeni Ahid ise, İncîl denilen dört kitâb ile, ba’zı
havârîlerin ve Pavlosun etraflardaki yerlere gönderdikleri iddiâ edilen ba’zı
mektûblardan, risâlelerden ibâretdir.
Ahd-i
Atîk kitâblarının tahrîf edildiği, Hıristiyanlar tarafından da, tasdîk
edilmişdir.
Bu
husûsda geniş ma’lûmât almak isteyenler, Rahmetullah Efendinin “rahmetullahi
aleyh” Arabî İzhârul hak kitâbına ve
bunun türkçe tercemesi olan İbrâzül hak
kitâbına mürâce’at edebilirler.
Yehûdîler, Nasrânîlere eziyyet
ve işkenceyi artdırdılar. Bu zulümleri, cinâyetleri yetişmiyormuş gibi, Îsâ
aleyhisselâma ve annesi Hazret-i Meryem’e çok kötü iftirâlarda bulundular.
Hattâ, o yüce Peygambere veled-i zinâ, mubârek annesine fâhişe kadın diyecek
kadar işi azıtdılar.
Îsevîler, Allahü teâlânın
gönderdiği Tevrât kitâbında böyle çirkin, iğrenç iftirâların bulunmadığını
isbât etmek için, Tevrâtı Latinceye terceme ettiler.
Hıristiyanlığın
ilk yayıldığı zemânlarda, Hıristiyanlar, yehûdîler tarafından çeşidli
zemânlarda değişdirilmiş olan Ahd-i Atîki Yunancaya terceme etdiler. Bu
terceme o zamân, Benî İsrâîlin ellerindeki isrâîliyyât kitâblarına uymuyor diye
Yehûdîler, buna karşı çıkdılar.
Hıristiyanlar,
Yehûdîleri susduracak cevâblar bulmak için, Ahd-i Atîkin bu Yunanca tercemesine
yeniden ilâveler yapdılar. Meselâ, Îsâ aleyhisselâmın babaları diyerek, ba’zı
ismler Zebûra sokuldu. Îsâ aleyhisselâmın Cehennemlere girmesi kısmı Ermiya
kitâbına yerleşdirildi. Yehûdîler bu tahrîfleri görüp, “bunlar bizim
kitâblarımızda yokdur” diye feryâd etdikce,
Papazlar “Ey Allahdan
korkmaz hîlekârlar! Siz kütüb-i mukaddeseyi tahrîf etmeğe cesâret
ediyorsunuz” diye Yehûdîlere saldırdılar. Dahâ sonra, Hıristiyanlarla Yehûdîler
arasındaki bu çekişme ilerledi. Hıristiyan papazlardan bir kısmı da şübhe ve
tereddüde düşdü. Böylece Hıristiyanlar pek çok fırkalara bölündüler.
Bu
ihtilâflar, aralarında büyük harplerin yapılmasına sebeb oldu. Îsâ
aleyhisselâmdan 325 sene sonra, Bizans imperatoru Büyük Konstantinin
emri ile 318 papaz, İznîkde bir meclisde toplandılar. Her birinde pek çok
şübheler ve zıdlıklar bulunan Kitâb-ı mukaddes
nüshâları hakkında meşveret ve tahkîk ile işe başladılar. Bu meclisde Hazret-i Îsânın
ulûhiyyetine inananlar gâlib geldi. İsrâîliyyât kitâblarından terceme etdikleri
kısmları da karışdırarak Kitâb-ı mukaddes’i
yeni bir şekle sokdular. Kabûl etdikleri bu nüshanın dışındaki diğer nüshaların
şübheli olduklarına karâr verdiler.
364 senesinde Lodisiye
ismli bir meclis dahâ toplandı. Bu meclis, Ahd-i Atîk kitâblarını kabûl
etdikden sonra, İznik meclisinde red edilen Kitâb-ı Ester ile Havârîlere
isnâd edilen altı risâlenin sıhhat ve doğruluğunu kabûl etdi. Bunlar:
1. Risâle-i
Ya’kûb,
2.
Petrus’un ikinci risâlesi,
3.
Yuhannâ’nın ikinci risâlesi
4.
Yuhannâ’nın üçüncü risâlesi,
5.
Yehûda risâlesi,
6.
Pavlos’un İbrânîlere yazdığı risâle.
Bu
kitâb ve risâlelerin doğruluğunu her yere i’lân etdiler.
Protestanlar, 1200 seneden
beri, bütün Hıristiyanların Rûhul-kuds kutsal rûh ile ilhâm olunmuş zan
etdiklerini ve verdikleri kararları, hıristiyanlığın esâsı kabûl etdikleri Konsil,
ya’nî eski rûhban meclislerinin yanlış ve bâtıl şeyler üzere icmâ’ ve ittifâk
etmiş olduklarını kabûl ve i’tirâf etdiler. Böyle olmakla berâber, yine o
meclislerin akıl ve kabûlden çok uzak olan, bir çok kararlarını kendileri de
kabûl etdiler. Böylece, birbirine zıd esâslar üzerine kurulmuş, misli
görülmemiş bir yola girdiler.
Hıristiyanlar,
gerek Ahd-i Atîk, gerekse Ahd-i Cedîd kitâblarından îmân
esâslarını tesbît etmekdedirler. Bu kitâblar şübhe ve tereddüdlerden uzak
değildir. Hiç birisinin, aslı sahîh bir sened ile zemânımıza kadar geldiği
isbât edilmiş değildir.
İzhârul-hak kitâbında bu husûsda geniş bilgi vardır.
Hazret-i İsa, 30 yaşında peygamber olmuş, 3 sene, 3 ay
kadar peygamberlik yapmıştır. Annesi, Hazret-i Meryem’dir. İslâm dinine göre,
Hazret-i Meryem, temiz, iffetli bir kadın olup, evlenmeden İsa’yı doğurmuştur.
İsa Mesih’in babasız dünyaya gelişi; dünyayı ve bütün evreni yoktan var eden, Hazret-i Âdem’i anasız-babasız yaratan yüce Allah’ın "ol" emriyle dünyaya gelmiştir.
Hıristiyanlıkta İnanç İlkeleri
Bu
ilkeler şu başlıklar altında ele alınabilir (Ebu Zehra, M. 1966):
1. İnsanlar, günahkâr olarak doğarlar. Çünkü ilk insan
Hazret-i Âdem, Allah’a verdiği sözü tutmamış ve bundan dolayı cennetten
çıkarılmıştır.
2. Âdem peygamberden sonra gelen bütün insanlar bu
günahı taşırlar.
3. Hazret-i İsa, insanları bu günahtan kurtarmak için,
dünyaya gelmiş olan Alllah’ın oğludur.
4. Cenab-ı Hak, insanların günahını affetmek için,
kendi oğlunu haça göndermiştir.
5. Dünya, bir çile yeridir. Dünyada zevk ve safa
yasaktır. İnsanlar çile çekmek ve ibadet etmek için yaratılmıştır.
6. İnsanlar, doğrudan Allah ile temas edemezler. Allah’tan
birşey isteyemezler. Ancak rahipler, insanların yerine, Allah’a
yalvarabilirler ve onların günahını affedebilirler.
7. Hristiyanların başında Papa bulunur. Papa
günahsızdır. Onun her yaptığı iş doğrudur.
8. İnsanlarda ruh ve vücut ayrıdır. İnsanın ruhunu
ancak papazlar temizler; vücut ise, daima günahkâr kalan çirkin bir
şeyden ibarettir (Ebu Zehra, M. 1966).
Demek ki,
Hıristiyanlıkta inanç sistemi, üç esasa dayanmaktadır:
a.
Teslis akidesi (trinity): 1) Baba Allah, 2) Oğul Allah (İsa), 3) Ruhu’l-Kudüs
Allah.
b.
Hazret-i İsa’nın, insanlığı kurtarmak için haça gerilmesi ve kabrinden kalkıp
ğöğe çıkması.
c.
Hazret-i İsa’nın, ölü ve dirileri hesaba çekmesi.
Hıristiyanlıkta
İbadet İlkeleri
Hıristiyanlıktaki
ibadetler, şu başlıklar altında toplanabilir:
1.
Dua.
2.
İstavroz (Haç) çıkarmak. Bu teslisi anmak içindir.
3.
Vaftiz ve Communion (komünyon) âyinleri (Ebu Zehra, M. 1966).
Konsiller
Hazret-i
İsa’dan 22 yıl sonra, resüller denilen havariler, Yeruşalim (Kudüs)de
toplanarak, sünnet ve Tevrat’ın hükümleri konusunda karar almış ve kutsal
saydıkları Ahd-i Atik’in zina etmek, kan içmek, boğulmuş hayvan eti ve putlar için kesilen hayvanı
yemenin dışında, bütün yasakları kaldırmışlardır.
Böylece
Hıristiyanlar için Konsil toplama, dinî bir hüviyet kazanmıştır.
Piskoposlar tarafndan
toplanan konsillerde, çeşitli devrelerde alınan
kararlarla, bugünkü teslis akidesi ortaya çıkarılmıştır.
İlk
yüzyılda başlamak üzere 1869 tarihine kadar çeşitli aralıklarla toplanan ve
sayısı 20’yi bulan konsillerden İznik (Nikeos )
Konsili (M. 325) önemlidir.
Bu
Konsilde 318 piskoposun tezi olan İsa’nın
tanrılığı, Kral Konstantin’in desteğiyle kabul edilmiş ve bunun aksini
savunanların lâletleneceği ve afaroz edileceği ilân edilmiştir.
Bu
karara muhalefet eden 1700 din adamından 700’ünün, Arius’un (Hazret-i
İsa’nın tanrılığını reddedip Tek Allah inancını savunurlar) görüşünde olduğu
belgelerde geçmektedir (Ebu Zehra, M. 1966).
Mezhepler
Hıristiyanlıkta
belli başlı 10 mezhep vardır (Ebu Zehra, M. 1966):
Bunlar
arasında tevhidçi görüşü savunan Paul
de Samosate ve Ariusçular vardır.
Mezheplerden yaygınlık kazananlar arasında Nasturîler, Ya’kubîler, Süryanîler, Mısır kıptileri, Ermenîler ve Mârunîler bulunmaktadır.
Kiliseler
Yukarıda
görüldüğü gibi, hıristiyanlıkta belli başlı 10 ana mezheb olmakla birlikte,
genel olarak bu mezhepler, üç tip kilise çevresinde toplanmıştır (Ebu
Zehra, M. 1966):
a. Eskiye sadık kalan mezhebler:
.
Roma
Katolik Kilisesi/Batı Kiliseleri.
.
Rum
Ortodoks Kilisesi/Doğu Kiliseleri.
b. Yenilik taraftarı olan mezhepler:
. Protestan
Kiliseleri.
Roma Katolik Kilisesi:
Bu kilise kendini Roma devletinin mirasçısı sayar.
Roma Katolik Kilisesi başkanı Papa, ruhanî bir devlet reisi kabul edilir. Bütün
dünyadaki katolikler, herkesten önce, Papa’nın emirlerine boyun eğerler.
Papa’dan sonra, kardinaller, piskoposlar ve
rahipler gelir.Katolik rahipler evlenmezler. Katolik mezhebine bağlı olanlar,
günah çıkartmak zorundadırlar. Cuma günleri et ve yağlı yemek yemezler. Dinin
bütün kurallarını kelimesi kelimesine yapmak mecburiyetindedirler. Katolik
mezhebi, boşanmayı tanımaz.
Herkes ancak bir defa evlenir, ömrünün sonuna kadar, aynı kimseyle kalır.
Rum Ortodoks Kilisesi/Doğu
Kiliseleri: İstanbul Patriği Mikhael Kerularios 1054’de, papa ile ilişkilerini
keserek, ortodoks denen doğu kiliselerini, Roma
hıristiyanlığından ayırdı. Doğu devletlerinin hepsi, kendilerine göre bağımsız
kiliseler kurdu. Bunlar, Rus, Yunan, Sırp, Romen vb.
kiliseleridir.
Ortodoks papazlarının
evlenmelerine izin verilir. Ruhu’l-Kuds’ün, Baba ve Oğuldan
doğduğuna inanılır.
Protestan Kiliseleri: Ortaçağ boyunca Roma
kilisesinin, hıristiyanlığın temel kurallarından hergün biraz daha ayrıldığı
görülüyordu. En sonunda, XVI. yüzyılda, dinde bir reform yapılması
kararlaştırıldı. Reform hareketinin öncüleri, Almanya’da Martin Luther (1483-1546); İsviçre’de Ulrich Zwing (1484-1531) ve Fransa’da, Calvin (1509-1564)’dir.
Protestanlığın kurucusu Luther ise de, düzenleyicisi Calvin’dir. Protestanlık, Almanya,
Fransa, İsveç, Danimarka, Norveç, Hollanda, İngiltere, Kuzey Amerika ve İsviçre’de
yayıldı. Bu memleketlerdeki halkların çoğu, protestandır. Kiliseleri de,
protestanlığın temel esaslarına göre teşekkül etmiştir.
Reformcuların Ana
İlkeleri
1.
Kutsal kitabın dışında, hiçbir emir kaynağı kabul etmezler. Kilise ve Azizlerin
emirleri ile konsillerin kararlarını, Kutsal kitaba uyduğu takdirde kabul
ederler.
2. Her kilisenin kendine
mahsus bir rûhanî lideri
bulunur. Herhangibir havâriden veya İsa Mesih’in kendisinden hilafet almış olan kilise hakimiyetini
kabul etmedikleri gibi, kiliselerin bir genel lideri olmasını da istemezler.
3. Kilisenin, günah çıkartmak yetkisi olmadığını, günahı,
ancak Allah’ın affedeceğini kabul ederler. Buna göre; dua ve âyin yapılması gereksizdir. Herkes yaptığının
karşılığını görecektir ve yaptığı fiillere göre hesaba çekilecektir. İyilik
yapmışsa iyilik görecek, kötülük yapmışsa, kötülük görecektir. Böylelikle azizlerden şefaat dilemenin yersiz
olduğuna ve kişinin yaptığı iyiliği, kötülüğe veya kötülüğü, iyiliğe
çeviremiyeceğine inanırlar.
Kısaca,
günah çıkartmayı ve bağışlamayı, şahsın kendi ameline bağlı, bir eylem olarak
değerlendirip, bu hakkın, Cenab-ı Hakk’a ait olduğunu, günahkârın tevbe edip
pişman olması halinde Allah tarafından affedileceğini söylerler.
4. Herkes ibadeti, kendi diliyle yapar. Dolayısıyla İncil, millî
dillere çevrilebilir.
5. Commonion
(komünyon) ayininde ekmek ve şaraptan, birisinin insan eti, öbürünü de, insan
kanı haline geçmesinin mümkün olamıyacağını ve bunun sırf bir hatıra
mahiyetinde olduğunu kabul ederler.
6. Rahiplerin evlenmelerini caiz görürler.
7. Kiliselerde, heykellerin ve
resimlerin, tapınma veya secde için bulundurulmasını reddederler.
Görüldüğü
gibi Protestanlık; Katolik
Kilisesi’ne karşı bir tepki olarak doğmuşsa da, hıristiyanlığın daha da karmışık
hale gelmesine sebep olmuştur. Böylece İncil, herkesin anlayışına göre
değişebilen bir kitap durumuna düşmüş; kaynağa/asla dönüş manasında kullanılan reform, hiçbir zaman, inanç ve ibadetler yönünden, Tek Allah inancına
dayanan gerçek İsevîliğe dönüşü ifade etmemiştir (Ebu Zehra, M. 1966; Abdülaziz Çaviş, 1974).