İbrâhîm
aleyhisselâm, ulül-azim Peygamberlerdendir. O, ne Yehûdî, ne de
Hıristiyan idi. Hakîkî müslimân idi. İbrâhîm aleyhisselâm Benî İsrâîlin,
yani Yehûdîlerin ve ayrıca Arapların da ceddidir. Muhammed
aleyhisselâm’ın da, dedelerindendir.
Geldânîlerin
merkezi Bâbil şehri idi. Meliklerine
Nemrûd denirdi. Geldânîler o zemân,
aya, güneşe ve
yıldızlara taparlardı. Bunları temsîl
eden çeşidli putlar yapmışlardı. Nemrûdlar da putlar arasında idi.
Allahü teâlâ, İbrâhîm aleyhisselâm’ı bunlara Peygamber olarak gönderdi.
Fekat îmân etmediler. O mübârek Peygamberi, ateşde yakmak istemişler,
ancak Allahü teâlâ, ateşi selâmet kılmışdı.
İbrâhîm “aleyhisselâm” Mısır’a
gitdi. Sonra Allahü teâlânın emri ile Filistin’e döndü.
İbrâhîm aleyhisselâm’ın vefâtından sonra, oğlu İshak
aleyhisselâm, bundan sonra da bunun oğlu Ya’kûb aleyhisselâm
Peygamber oldular.
Ya’kûb aleyhisselâm’ın diğer ismi, İsrâîldir. Bunun için, Ya’kûb
aleyhisselâm’ın oniki oğlundan çoğalan insanlara,
Benî İsrâîl yani İsrâîl oğulları
denilir.
Fir’avun, Ya’kûb aleyhisselâm’a ve çocuklarına çok hurmet ve iltifât
etdi. Böylece, İsrâîl oğulları, Mısıra yerleşmiş oldular. Önce, Mısırda
râhat bir hayât süren İsrâîl oğulları, sonradan Mısırda büyük bir zulüm
ve sıkıntı görmüşler, köleliğe düşmüşlerdir. Onları bu sıkıntılardan
kurtaran ve Ard-ı Mev’ûd yani
va’d olunmuş topraklara [Filistine] götüren, Mûsâ aleyhisselâm
olmuştur.
Mûsâ
aleyhisselâm, Fir’avunun serâyında büyüdü. Kırk yaşına gelince, serâyı
terk edip, akrabâlarının ve büyük kardeşi Hârûnun yanına geldi.
Birgün, Mısrlı bir kâfirin [kıptînin], Benî İsrâîlden birine işkence
etdiğini gördü. Kurtarırken, kıptî öldü. Mûsâ aleyhisselâm korkarak,
Tebük civârındaki Medyen şehrine gitdi. Orada Şu’ayb
aleyhisselâm’ın kızı ile evlendi. Ona on sene hizmet etdi.
Mısıra
dönmek için yola çıkdı. Yolda, Tûr
dağında, Allahü teâlâ ile konuştu. Mısıra gelip,
Fir’avunu dîne da’vet etdi. Benî İsrâîle serbestlik verilmesini
istedi. Fir’avun kabûl etmedi. “Mûsâ, büyük sihrbâzdır. Bizi aldatıp,
memleketimizi elimizden almak istiyor.” dedi. Yanındaki vezîrlere sordu.
Onlar da, “Sihrbâzları topla, onu mağlûb etsinler.” dediler. Sihrbâzlar
geldiler. Mısır halkı önünde, ipleri yere atdılar. Her ip, yılan
görünüp, Mûsâ aleyhisselâm’a doğru yürüdü. Mûsâ “aleyhisselâm” asâsını
yere bırakdı. Büyük yılan oldu. İpleri yutdu. Sihrbâzlar şaşırdılar.
Îmân etdiler.
Fir’avn
kızdı. “O, sizin ustanız imiş. Ellerinizi, ayaklarınızı keseceğim.
Hepinizi hurma dallarına asacağım.” dedi. “Biz Mûsâya inandık. Onun
Rabbine sığınıyoruz. Yalnız Onun afv ve merhametini isteriz.” dediler.
Fir’avun, Benî İsrâîlin Mısırdan çıkmasına izin verdi. Mûsâ
aleyhisselâm, Benî İsrâîl ile Kudüs’e doğru giderken, Fir’avun pişmân
oldu. Askerleriyle arkalarına düşdü. Süveyş körfezi açılıp, mü’minler
karşıya geçdi. Fir’avn geçerken, deniz kapandı. Askerleri ile birlikde
boğuldu.
Benî İsrâîl, yolda öküze tapanları gördüler. Mûsâ aleyhisselâm’a “Biz de
böyle ilâh isteriz.” dediler. Mûsâ aleyhisselâm, Allahü teâlâdan başka
ilâh yokdur. Allahü teâlâ sizi kurtardı, dedi. Sonra, Tîh çölüne
düşdüler. Yolu şaşırdılar. Aç ve susuz kaldılar. Gökden Men ve Selva
yani helva ve et indi. Bunları yidiler. Asâsı ile yere vurunca, su
çıkdı. Bundan içtiler. “Helva ile etden bıkdık. Bakla, soğan gibi şeyler
isteriz.” dediler. Mûsâ aleyhisselâm’ı gücendirdiler. Bunun için, kırk
sene çölde kaldılar.
Mûsâ “aleyhisselâm”, Hârûn aleyhisselâm’ı vekîl bırakıp, Tûr dağına
gitdi. Orada kırk gün ibâdet etdi. Allahü teâlânın kelâmını işitdi.
Allahü teâlâ Tevrât kitâbını ve
on emrin yazılı olduğu iki levhâyı
indirdi.
Tîh
çölünde, Sâmirî adında bir münâfık, herkeste bulunan altınları,
süs eşyâsını eritip, bunlardan bir buzağı yapdı. “Mûsânın ilâhı
budur. Buna tapınız!” dedi. Tapmağa başladılar. Hârûn aleyhisselâm’ı
dinlemediler.
Mûsâ “aleyhisselâm” gelip olanları görünce çok kızdı. Sâmirîye
la’net etdi. Büyük kardeşinin sakalından tutup, darıldı. Pişmân olarak,
yalvardılar. Mûsâ aleyhisselâm, Tevrât’ı
ve on emiri teblîg etdi. Tevrât’a
göre ibâdet etmeğe başladılar. Sonra yine bozuldular. Yetmiş bir
fırkaya ayrıldılar.
Mûsâ “aleyhisselâm”, ümmeti ile Lût gölünün güney tarafına geldi.
Ken’ân ilini uzakdan gördü. Yerine Yûşâ aleyhisselâm’ı halîfe
bırakıp, bir rivâyete göre, mîlâddan 1605 sene önce 120 yaşında, orada
vefât etdi.
Erîha
şehrini, sonra da Kudüsü, Yûşa’ “aleyhisselâm” Amâlika
kâfirlerinden aldı.
Dahâ sonra, Dâvud aleyhisselâm melik oldu. Kudüsü tekrâr aldı.
Böylece, Yehûdîlerin en parlak zemânı başladı.
Sonra, Süleymân aleyhisselâm, babasının hazırlatdığı yere meşhûr
ma’bedi yani Mescid-i Aksâ’yı
yapdırdı. Süleymân aleyhisselâm, içinde Tevrât ve on emr ve diğer
emânetler ve on emrin yazılı olduğu levhalar bulunan
Tâbût-ı sekîne’yi, yani
Mukaddes sandığı ma’bedin bir odasına
koydurdu.
İsrâîl devleti, M.Ö. 721 de Âsûrîler, sonra
da Yehûdâ devleti, M.Ö. 586 da
Bâbilliler tarafından yıkıldı.
Âsûrîler Bâbil devletini işgâl etdi. 587 de Âsûrî hükümdârı Buhtunnasar
Kudüsü yakıp yıkdı. Yehûdîlerin çoğunu öldürdü, kalanlarını da, Bâbile
sürdü. Bu karışıklıkda gökden inen Tevrât yakıldı, yok edildi.
Bu hakîkî Tevrât, çok büyükdü.
Kırk cüz idi. Her cüzde
bin sûre, her sûrede
bin âyet vardı.
Bu muazzam kitâbı, Uzeyr aleyhisselâm’dan başka kimse
ezberlememiş idi. Tevrât’ı Yehûdîlere yeniden ta’lîm etdi.
Zemânla bir çok yerleri unutuldu, değişdirildi. Muhtelif kimseler,
hâtırlarında kalan âyetlerini yazarak, Tevrât isminde çeşidli
risâleler meydâna geldi. Mîlâddan takrîben 400 sene önce yaşamış
olan Azrâ ismindeki bir haham bunları toplıyarak, şimdi mevcûd
olan Ahd-i atîk denilen Tevrât’ı yazdı. Îrân hükümdârı
Şîreveyh, Âsûrîleri yenince,
Yehûdîlerin tekrâr Kudüse dönmelerine izin verdi.
Yehûdîler, M.Ö. 520 den sonra Mescid-i Aksâyı yeniden ta’mîr etdiler.
Önce Perslerin, sonra da, Makedonyalıların idâresi altında
yaşadılar. M.Ö. 63 senesinde Kudüs, Romalı kumandan Pompey tarafından
zabt edildi. Pompey, Yehûdîleri dağıtdı. Şehri ve Mescid-i Aksâyı,
yakdı, yıkdı. Böylece Yehûdîler, Roma devleti hâkimiyetine girdiler.
M.Ö. 20 de Romalıların Filistindeki Yehûdî vâlîsi Herod, ma’bedi tekrâr
yapdırdı.
Yehûdîler dahâ sonra, Roma hâkimiyetine isyân etdiler. Fekat mîlâdın 70.
senesinde Romalı kumandan Titus, Kudüsü temâmen yakdı, yıkdı.
Şehri virâneye çevirdi. Beyt-i mukaddes de yandı. Sâdece batı
dıvarı kaldı. Bu duvara Türkler “Ağlama
duvarı” derler. Bu duvar, yüzyıllarca Yehûdîlerdeki millî ve
dînî şuuru ayakda tutmuştur. Kurtarıcı Mesîh inancı da,
Yehûdîlerde bu şuurun devâmını te’mîn etmiştir. Bizanslılar ve sonra
Emevîler ve Osmânlılar bu dıvarı muhâfaza ederek, mescidi ta’mîr
etmişlerdir.
Titus’un,
katliâm ve zulmünden sonra Yehûdîler, bölük bölük Filistin’i terk
ettiler. Kudüs ve çevresinden kovuldular. Yehûdî esîrler, Romalıların
emrinde çalıştırılmak üzere, Mısır’a sevk edildiler. O sene, Yehûdîler
dünyânın her yerine yayıldılar.
Yehûdîler, Yehûdîliğin iki emir kaynağını birbirinden ayırmışlardır:
1- Yazılı emirler,
2- Sözlü emirler.
Yehûdîlerin mukaddes saydıkları kitâbları,
Torah=Tevrât ve
Talmud olmak üzere ikiye ayrılır:
Birincisi, yazılı emrleri, ikincisi ise, sözlü emrleri
ihtivâ ediyor derler.
Torah
kitâbına Hıristiyanlar Ahd-i atîk
ismini verirler.
Yehûdîler, Torah’ı üç kısma ayırmışlardır:
1-Torah / Tevrât,
2-Neviim / Peygamberler,
3-Ketûbîm / Kitâblar.
Torah
ismini, bu üç kısmın, İbrânîce baş harflerini birleşdirerek meydâna
getirmişlerdir.
Neviim
iki kısmdır. İlk peygamberler dört kitâb, son peygamberler onbeş
kitâbtır.
Ketûbîm
/ kitâblar ise, Yehûdîlere göre onbir, Hıristiyanlara göre onbeş
kitâbtır.
Yehûdîler, Tevrât ismini verdikleri beş kitâbın Allahü teâlâ
tarafından, Mûsâ aleyhisselâm’a indirildiğine inanmakdadırlar.
Bu beş kitâb, Tekvin, Hurûc, Levililer,
Sayılar, Tesniyedir.
Tesniyede,
Mûsâ aleyhisselâm’ın ölümü, ihtiyârlığı, yaşı ve defn edildiği ve
Yehûdîlerin ona mâtem/yas tutdukları yazılıdır. [Tesniye bâb 34].
Yehûdî gençlerine, mekteplerde dinlerini öğreten, Tevrât’ı açıklayan
Yehûdî din adamlarına “yazıcılar”
denilir.
Yehûdîlerin ekserîsinin inanmadıkları bir Tevrât dahâ vardır ki, buna
Şomranim Tevrât’ı
= Toraha-Şomranim, derler. Bu Tevrât’a inananlar, yazıcıların
Tevrât’a açıklamalar ve ilâveler yapmalarına, hattâ harflerini dahî
değiştirmelerine karşı çıkmışlardır. Yehûdîlerin ellerindeki
Tevrât ile
Şomranim
Tevrât’ı arasında altı bin kadar
ihtilâf bulunduğu bildirilmekdedir.
Hıristiyanlar Torah kitâbı için Ahd-i Atîk
“Eski Ahid” tabirini kullanırlar. Yehûdîler, bu tabiri kabûl etmezler.
Bugün Tevrât dedikleri kitâbın, Allahü teâlâ tarafından Mûsâ
aleyhisselâm’a gönderilen hakîkî Tevrât olmadığı çok açıktır. En eski
yazılan Tevrât nüshası ile Mûsâ aleyhisselâm arasında iki bin sene
vardır. Mûsâ aleyhisselâm, Tevrât’ın Tâbût-i
sekîne’ye Mukaddes Sandık’a
konularak muhâfaza edilmesini ümmetinin âlimlerinden istemişdi.
Süleymân aleyhisselâm Mescid-i Aksâ’yı
bina edince, Ahd sandığını buraya koymuş ve sandığı açtırmıştır. Sandık
açılınca, içerisinden yalnız Evâmir-i Aşere
(on emr)in
yazılı olduğu iki levhâ çıkmıştır.
ABD’nin Kaliforniya Üniversitesi profesörlerinden Elliot Friedmanın,
1987 senesinde neşr etdiği, “Tevrât’ı Kim
Yazdı” ismli kitâb, Yehûdî ve Hıristiyan dünyâsını
karışdırdı. Profesör Friedman, Tevrât’ı teşkil eden beş kitâbın, beş
ayrı ilâhiyyâtcı tarafından yazıldığını ve Mûsâ aleyhisselâm’a indirilen
Tevrât kitâbının asıl nüshası ile hiç bir sûretde kıyaslanamayacağını
açıkladı.
Hıristiyanların inandığı, Kitâb-ı Mukaddes’in
ahd-i atîk ve
ahd-i cedîd kısmlarının
birbirleriyle tenâkuz içerisinde bulunduğunu belirten profesör Friedman,
kitâbında bunun misâllerini zikir etmiştir. Ayrıca, Tevrât’ın
içerisindeki kitâbların da birbirleri ile, hattâ kendi bâbları arasında
tenâkuzlarla dolu olduğuna dikkati çeken profesör Friedman, böyle bir
esere “İlâhî kitâb” vasfının verilemiyeceğini bildirmiştir.
Prof. Elliot Friedman’a göre bugünkü Tevrât, Mûsâ aleyhisselâm’dan
birkaç asr sonra yaşıyan beş haham tarafından kaleme alınmış ve Azrâ
adındaki haham bunları tek tek toplıyarak, Ahd-i Atîk’in asl
nüshası olduğu iddi’âsı ile çoğalttırmıştır. Târîh profesörü Friedman,
kaleme aldığı eserinde, dahâ sonra şu ifâdelere yer vermiştir:
“Günümüzde, Tevrât’ın üç nüshası mevcûd: Yehûdîler ve protestanların
kabûl etdikleri İbrânîce nüsha, katolik ve ortodokslar tarafından kabûl
edilen yunanca nüsha ve sâmirîlerce kabûl edilen sâmirî dilinde yazılmış
nüsha. Bunlar Tevrât’ın en eski ve en i’timâdlı nüshaları olarak
bilinmelerine rağmen, gerek aynı nüshanın içinde ve gerekse nüshalar
arasında birçok yerlerinde tezâdlar vardır. Hiçbir ilâhî dinde
bulunmıyan, insanlara zulm telkînleri, Peygamberlerden bazılarına karşı
çok çirkin ve makâmlarına yakışmıyacak isnâdlar vardır. Hakîkî Tevrâtda
ise, tezâdlar bulunamayacağı çok açıktır.”
Kaynak: Cevap Veremedi - Diyâü’l-Kulûb, Harputlu İshak Efendi,
İstanbul 2007, s. 326-332.
Talmud
Yehûdîlerin Tevrâtdan sonraki kutsal kitâblarıdır. “Sözlü emrler”
dedikleri kitâbdır. Talmud, iki kısmdan meydâna gelmiştir.
Bunlar Mişna ve Gamârâdır:
Mişna:
İbrânîce tekrâr demekdir. Sözlü emrlerin, kanûn hâline getirilmiş ilk
hâlidir. Yehûdî i’tikâdına göre, Allahü teâlâ, Mûsâ aleyhisselâm’a, Tûr
dağında Tevrât kitâbını “Yazılı emrleri”
verdiği gibi, bazı ilmleri, yani “Sözlü
emrler”i de söyledi. Mûsâ “aleyhisselâm”, bu ilmleri Hârûn,
Yûşâ’ ve Eliâzâr’a “aleyhimüsselâm” bildirdi. Bunlar da,
kendilerinden sonra gelen Peygamberlere bildirdiler. Eliâzâr,
Şu’ayb aleyhisselâm’ın oğludur [Mir’ât-i kâinât].
Uzeyr
aleyhisselâm’a Yehûdîlerin Azrâ dedikleri
Müncid’de yazılıdır.
Bu bilgiler, neslden nesle, yani hahamlardan hahamlara rivâyet edildi.
Mîlâddan önce 538 ve mîlâddan sonra 70 senelerinde çeşidli Mişnalar
yazıldı. Bunlara Yehûdîlerin âdetleri, kanûn müesseseleri, hahamların
bir mevzû’daki tartışmaları ve şahsî görüşleri de karışdırıldı. Böylece
Mişnalar, hahamların indî görüş ve münâkaşalarını ifâde eden kitâblar
hâline geldi.
Yehûdî hahamlarından Akiba, bunları topladı ve kısmlara ayırdı.
Talebesi, haham Meir, bunlara ilâveler yaparak basitleşdirdi.
Mişnalar,
Tevrâtlardan dahâ basît olup, kelime ve cümle şekilleri onlardan çok
farklıdır. Emirler, umûmî kâideler şeklinde bildirilmiştir. Dikkat
çekici misâller verilmiştir. Vâki’ olmuş hâdiselere ba’zen rastlanılır.
Emrler beyân edilirken, kaynak olarak Tevrâtlarının âyetleri verilir.
Mişna 6 kısmdan müteşekkildir:
1- Zerâim (tohumlar),
2- Moed (Mubârek günler, Bayram ve oruc günleri gibi),
3- Naşim (Kadınlar),
4- Nezikin (Zararlar),
5- Kedoşim (Mukaddes şeyler),
6- Tehera (Tahâret, temizlik)dir.
Bunlar 63 risâleye, risâleler de cümlelere taksîm edilmiştir.
Gamârâ:
Yehûdîlerin Filistin ve Bâbilde iki mühim dînî mektebleri vardı. Bu
mekteblerde, Amoraim “îzâhcılar” denilen hahamlar, Mişna’nın ma’nâsını
açıklamağa, tezâdları düzeltmeğe, örf ve âdetlere dayanarak verilen
hükmlere kaynak aramağa, olmuş veyâ olmamış, yani teorik mes’eleler
üzerinde hükümler vermeğe çalışdılar. Bâbildeki hahamların yapdıkları
şerhlere Bâbil Gamârâsı
denildi. Bu Gamârâ, Mişna
ile berâber yazıldı. Meydâna gelen kitâba
Bâbil Talmud’u denildi. Kudüsdeki hahamların yapdıkları
şerhlere de, Kudüs Gamârâsı
denildi. Bu Gamârâ da Mişna ile
berâber yazıldı. Meydâna gelen bu kitâba
Kudüs Talmud’u denildi.
Filistin Gamârâsı,
bir rivâyete göre mîlâdî üçüncü asırda temâmlandı.
Bâbil Gamârâsı,
mîlâdın dördüncü asrında başladı ve altıncı asrında temâmlandı.
Dahâ sonra, Kudüs ve Bâbil şerhleri tefrîk edilmeksizin Mişna ve bir
Gamârâ’ya Talmud ta’bîr edildi.
Bâbil Talmudu,
Kudüs Talmudunun üç misli dahâ uzundur.
Yehûdîler, Bâbil Talmudunu Kudüs Talmudundan dahâ üstün tutarlar.
Mişnanın bir-iki cümlesi, ba’zen Talmudda on sahîfe anlatılır. Talmudun
anlaşılması, Mişnadan dahâ zordur.
Her Yehûdî, din eğitiminin üçte birini Tevrât, üçte birini
Mişna, üçte birini de, Talmud’a ayırmak mecbûriyyetindedir.
Hahamlar, Talmudda, bir kimse kötü bir şeye niyyet etse, onu yapmasa
bile günâhkâr olacağını bildirmişlerdir. Onlara göre, hahamların nehy
etdiği birşeyi yapmağa niyyet eden kişi, necis, pis olur. Yehûdîler,
Talmud’a inanmıyanı, onu kabûl etmiyeni, Yehûdî saymazlar. Bunun için
Yehûdîler, sâdece Tevrât’ı kabûl eden ve ona bağlanan Karâim
Yehûdîlerini Yehûdî kabûl etmezler.
Yehûdî din adamları, Kudüs ve Bâbil Talmudları
arasında büyük farklar, tezâdlar olduğunu i’tirâf etmekden sakınırlar.
Bâbil Talmudu, ilk def’a mîlâdî 1520-1522 de, Kudüs Talmudu ise, 1523
senesinde Venedikde basıldı. Bâbil Talmudu, Almanca ve İngilizceye,
Kudüs Talmudu da, Fransızcaya terceme edilmiştir.
Bâbil Talmudunun % 30’unu, Kudüs Talmudunun % 15’ini hikâyeler ve
kıssalar teşkil eder. Bu hikâyelere Hagada
derler. Yehûdî edebiyyâtının esâsını bu hikâyeler teşkîl eder.
Mekteblerinde bunları okuturlar. Yehûdî mekteblerinde, hattâ
üniversitelerinde Tevrât ve Talmudun öğrenilmesi ve öğretilmesi
mecbûrîdir.
Hıristiyanlar, Talmud’a düşman olup, ona şiddetle hücûm etmekdedirler.
Hıristiyanların, Yehûdîlere yapdıkları zulmleri, işkenceleri,
kitâbımızın çeşidli yerlerinde bildirdiğimiz için, burada zikr
etmiyeceğiz. Ancak, Hıristiyanların Yehûdîlere Talmudla ilgili
yapdıkları zulmlerden kısaca bahs edelim:
Fransa, Polonya ve İngiltere gibi, Hıristiyan beldelerde, Talmudlar
toplatdırılmış ve yakılmıştır. Yehûdîlerin evlerinde bile Talmud
bulundurmaları yasak edilmiştir.
El-Kenz-ül-Mersüd fî Kavâid-it-Talmud
kitâbının beyanına göre, Talmudda, Îsâ aleyhisselâm’ın Cehennemin
derinliklerinde, zift ve ateş arasında olduğu, Hazret-i Meryemin asker
Pandira ile zinâ etdiği, kiliselerin necâset dolu [pislik] olduğu,
papazların kelblere [köpeklere] benzediği, Hıristiyanların öldürülmesi
lâzım geldiği gibi husûslar yazılıdır.
927 [m. 1520] de Papanın izni ile Bâbil Talmudu, üç sene sonra da Kudüs
Talmudu basılmış, bundan otuz yıl sonra Yehûdîler için felâketler zuhûr
etmiştir. 9 Eylül 1553 de Romada ele geçirilen bütün Talmud nüshaları
yakılmıştır. Bu hâl, diğer İtalya şehrlerinde de tatbîk edilmiştir. 1554
senesinde Talmud ve diğer İbrânîce kitâblara sansür konulmuştur. 1565 de
Papa, Talmud kelimesinin kullanılmasını dahî, yasak etmiştir.
1578-1581 seneleri arasında Talmud, Basel şehrinde yeniden basılmıştır.
Bu baskıda, bazı risâleler çıkarılmış, Hıristiyanlığı kötüleyen birçok
cümleler kaldırılmış, birçok kelimeler de değişdirilmiştir. Bu târîhden
sonra, Papalar yine Talmudları toplatmışlardır.
Karâim Yehûdîleri,
Talmud’u red etmiş ve bunu bid’at kabûl etmişlerdir.
Kaynak: Cevap Veremedi - Diyâü’l-Kulûb, Harputlu İshak Efendi,
İstanbul 2007, s. 333- 335.
Yehûdilikte Ahlâk İlkeleri/On emir
Ahlâk esasları,
on kutsal emirdir. İnsanların bu
on kutsal emre, harfi harfine uyması gerekir. İnsanın vücudu ayrı, ruhu
ayrıdır. Ruh ölmez. İkinci âlemdeki hayata inanmak gerekir.
On emir
şunlardır:
1. İsrail oğullarının Allah’ı birdir. Başka ilâhları
olmayacaktır.
2. Göklerde, yerde ve yer altında hiçbir şeyin
putunu yapmayacak ve ona tapmayacaklardır.
3. Allah’ın ismini beyhude, yani uygun olmayan
yerlerde anmayacaklardır.
4. Haftanın altı gününde çalışıp, Cumartesi gününde
istirahat edeceklerdir.
5. Ana babaya hürmet ve itaat edeceklerdir.
6. İnsan öldürmeyeceklerdir.
7. Zina etmeyeceklerdir.
8. Hırsızlık yapmayacaklardır.
9. Komşusunun aleyhine yalan şehadette
bulunmayacaklardır.
10. Komşusunun; karısına, evine, tarlasına,
kölesine, cariyesine, öküzüne ve hiçbir şeyine tamah etmeyecekler (göz
dikmeyecekler, zarar vermeyecekler)dir.
Bütün semavî dinlerde muhkem olan
on vasıyyet,
Kur’an-ı Kerim’de, En’âm sûresinin
151, 152 ve 153’üncü âyetlerinde şöyle açıklanmaktadır:
1. Allah’a hiçbir şeyi ortak yapmayın.
2. Ana babaya iyilik edin.
3. Fakirlik endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin. Sizin de onların
da rızkını biz vereceğiz.
4. Kötülüklerin
açığına da, gizlisine de yaklaşmayın.
5. Bir hak olmadıkça (mahkemede hakim hüküm vermedikçe), Allah’ın
haram ettiği cana kıymayın. İşte Allah size aklınızı başınıza
alasınız diye bunları emretti.
6. Yetimin malına rüşdüne erişinceye kadar, o güzel olanından
başka bir suretle yaklaşmayın.
7. Ölçüyü ve tartıyı tam ve doğru yapın.
8.
Biz bir kimseye gücünün yettiğinden başkasını teklif etmeyiz.
9. Söz söylediğiniz vakit akraba olsa da adaleti gözetin.
10. Allah’ın ahdini (Allah’ın emrini, verdiğiniz sözü) yerine
getirin. İşte Allah size, iyi düşünesiniz diye bunları emretti.
Şüphesiz ki (emrettiğim ) bu (yol) benim dosdoğru yolumdur. O halde ona
uyun. (Başka aykırı ) yollara sapmayın. Sonra bu (sapkın, bozuk, inkâr
yolları) sizi Allah’ın yolundan ayırır. İşte Allah size, bunları emretti
ki, kötülüklerden sakınasınız.