Ana Sayfa (Kur'an-ı Kerim) Yeni Pencere

Geri

 

SAYFA :

552

 

062 - CUM'A SÛRESİ

 

CÜZ :

28

 

İleri

Sayfayı Yeni Pencerede Aç

 

 

 

 

 

 

 

 

 

14

 Ey îman eden kimseler, Allah'ın yardımcıları olun; nitekim Meryem oğlu Îsa, Havarilere:

"Benim (Allah'a giden yolda) yardımcılarım kimdir?” demişti. Havireler de: Allah'ın yardımcıları biziz, demişlerdi. Bunun üzerine İsrâîl oğullarından bir grup îman etti, bir grup da inkâr etti. Biz de îman edenleri, düşmanlarına karşı destekledik. Onlar gâlipler oldular.

"Ey îman eden kimseler, Allah'ın yardımcıları olun” Hicazlı iki kurra ile Ebû Amr tenvirde ve lâm ile (ensaran lülahi) okumuşlardır, çünkü mana Allah'ın bazı yardımcıları olun demektir.

"Nitekim Meryem oğlu Îsa, Havarilere:

"Benim (Allah'a giden yolda) yardımcılarım kimdir?” demişti” yani Allah'a yardıma yönelen yardımcılarım demektir ki:

"Havariler de: Allah'ın yardımcıları biziz, demişlerdi” sözüne uygun olsun. Birinci izafet (men ensarî) aralarında samimiyet olduğu için iki ortaktan birinin diğerine izafeti, ikincisi de (ensarullahi) fâilin mef'ulüne izafeti cinsindendir. Teşbih de mana itibarı iledir; çünkü maksat: Onlara Meryem oğlu Îsa'nın dediği gibi de (söyle) yahut yardımcılar olun; Îsa onlara "Allah'a giden yolda yardımcılarım kimdir?” dediği zaman, demektir. Havariler Îsa'nın yakın ashâbıdır, ona ilk îman eden kimselerdir. On iki kişi idiler, havr'dan gelir ki, beyazlık (içleri temiz) manasınadır.

"Bunun üzerine İsrâîl oğullarından bir grup îman etti, bir grup da inkâr etti” yani Îsa'yı demektir.

"Biz de îman edenleri, düşmanlarına karşı destekledik” delille ve savaşla, bu da Îsa göğe kaldırıldıktan sonradır.

"Onlar da gâlip oldular” ötekileri yendiler. Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem'den: Kim Saf sûresini okursa, dünyada olduğu sürece Îsa ona dua ve istiğfar eder, kıyâmette de arkadaşı olur.

62 / CUMU’A

Medîne'de inmiştir. 11 âyettir.

1

 Göklerde ve yerde olan şeyler; mülk sâhibi, kutsal, mutlak gâlib ve hikmet sâhibi Allah'ı tesbih eder.

"Göklerde ve yerde olan şeyler; mülk sâhibi, kutsal, mutlak gâlib ve hikmet sâhibi Allah'ı tesbih eder". Bu dört sıfat medh üzere ref ile okunmuşlardır: Hüvel melikü... gibi).

2

 O ki, ümmilerin içinde kendilerinden, onlara âyetlerini okuyacak, onları temizleyecek ve onlara kitabı ve hikmeti öğretecek bir Peygamber gönderdi. Gerçi onlar önceden elbette apaçık bir sapıklık içinde idiler.

"O ki, ümmilerin içinde gönderdi” yani Arapların içinde demektir; çünkü onların çoğu okuyup yazmıyorlardı.

"İçlerinden bir Peygamber” kendileri gibi bir ümmi "onlara âyetlerini okuyacak” kendileri gibi ümmi olduğu, okuma ve eğitim almadığı hâlde "onları temizleyecek” itikat ve amel kirlerinden "ve onlara kitabı ve hikmeti öğretecek” Kur'ân'ı ve şerîatı yahut nakli ve aklî Dîn bilgilerini demektir. Eğer bundan başka bir mu'cizesi olmasaydı yine de yeterdi.

"Gerçi onlar önceden elbette apaçık bir sapıklık içinde idiler” şirkten ve cahiliye pisliklerinden. Bu da kendilerini irşat edecek bir peygambere şiddetle muhtaç olduklarını açıklamakta ve Peygamberin bir öğretmenden öğrendiği vehmini izale etmektedir.

"İn” edâtı (inne'den) tahfif edilmiştir, lefi'deki lâm da bunu göstermektedir.

3

 Onlardan başka henüz kendilerine yetişmeyenlere de. O (Allah) mutlak gâlib, hikmet sâhibidir.

 (Onlardan başka) bu da ümmiyyîne'ye ma’tûftur ya da yalemühüm'deki mensûba ma’tûftur, onlar da ashaptan sonra günümüze kadar gelecek olanlardır. Çünkü onun daveti ve öğretisi hepsini içine alır "henüz kendilerine yetişmediler” henüz onlara katılmadılar, ileride katdacaklardır.

"O (Allah) mutlak gâlibtir” ona bu harikulade imkânı verdiği için "hikmet sâhibidir” onu seçiminde ve ona öğretiminde.

4

 Bu, Allah'ın lütfüdür; dilediğine verir. Allah büyük lütuf sâhibidir.

"Bu, Allah'ın lütfüdür” onu akranlarından ayıran bu lütuf Allah'ın ihsanıdır "onu dilediğine verir” lütuf ve ikram olarak "Allah büyük lütuf sâhibidir” öyle ki, onun yanında dünya nimetleri yahut Âhiret nimetleri veyahut ikisi de küçük kalır.

5

 Tevrat'ı yüklenip de sonra onu taşımayanların misali, koca kitaplar taşıyan eşeğin misaline benzerler. Allah'ın âyetlerini yalanlayan o kavmin misali ne kötüdür! Allah zâlimler topluluğuna hidâyet etmez.

"Tevrat'ı yüklenenlerin misali” öğrenip de onunla amel etme mükellefiyetinde olanların misali "sonra onu taşımayanların misali” onunla amel etmeyenlerin veyahut ondan istifade etmeyenlerin misali "koca kitaplar taşıyan eşeğin misaline benzer” ilim kitapları taşıyıp da onu kaldırmaktan yorulan ve ondan yararlanmayan eşeğin misali gibidir. Yahmilü lâfzı hâl’dir, âmili de mesel'ın manasıdır ya da yahmüü sıfattır, çünkü belfi bir merkep kast edilmemiştir.

"Allah'ın âyetlerini yalanlayan o kavmin misali ne kötüdür!” yani yalanlayanların misali demektir ki, onlar da Allah’ın Muhammed aleyhis-salâtü ves-selâm'ın peygamberliğini gösteren âyetlerine inanmayan Yahûdîlerdir. Ellezîne ism-i mevsûlunun kavmin sıfatı, mahsus bizzemmin de mahzûf (mislehüm) olması da câizdir.

"Allah zâlimler topluluğuna hidâyet etmez".

6

 De ki: Ey Yahûdî olanlar, eğer siz, insanlardan başka Allah'ın dostları olduğunuzu iddia ediyorsanız, eğer doğru söylüyorsanız, ölümü temenni edin.

"De ki: Ey Yahûdî olanlar” Yahûdî dîninden olanlar "eğer siz insanlardan başka Allah'ın dostları olduğunuzu iddia ediyorsanız” çünkü onlar: Bizler Allah'ın oğulları ve sevgilileriyiz, derlerdi,

"ölümü temenni edin” Allah'tan sizi öldürmesini ve sizi belâ yurdundan ikram yurduna taşımasmı temenni edin "eğer doğru söylüyorsanız” eğer iddianızda doğru iseniz.

7

 Ellerinin öne sürdüğü şeyler sebebiyle onu asla temenni etmezler. Allah zâlimleri hakkıyla bilendir.

"Ellerinin öne sürdüğü şeyler sebebiyle onu asla temenni etmezler” öne sürdükleri küfür ve masiyetler yüzünden.

"Allah zâlimleri hakkı ile bilendir” onları amellerine göre cezalandırır.

8

 De ki: Şüphesiz, ondan kaçtığınız ölüm şüphesiz size ulaşacaktır. Sonra da görünmeyeni ve görüneni bilene döndürülürsünüz; o da size yaptıklarınızı haber verecektir.

"De ki: Şüphesiz, ondan kaçtığınız ölüm” size yetişir de amellerinizle sorumlu olursunuz diye dülerinizle onu temenni etmekten korktuğunuz ölüm "şüphesiz size ulaşacaktır” yetişecektir, elinden kurtulamayacaksınız. Feinnehu'daki fe ismin (mevtin) sıfat ile (tefirrune minhü) birlikte düşünülmesinden dolayı şart manasını taşımasındandır. Sanki ondan kaçmaları onlara yetişmesini hızlandırmaktadır. Fe'siz de (innehu) okunmuştur. Ellezîne mevsukunun haber, fe'nin de atıf edâtı olması da câizdir.

"Sonra da görünmeyeni ve görüneni bilene döndürülürsünüz; o da size yaptıklarınızı haber verecektir” sizi ona göre cezalandırmakla.

 

 

 

 

Ana Sayfa (Kur'an-ı Kerim) Aynı Pencere

Geri

 

(T :  M : 1286  H : 685)

 

BEYDÂVÎ TEFSÎRİ - (TÜRKÇE)

 

ŞÂFİÎ

 

İleri

Sayfayı Büyüterek Aynı Pencerede Aç