Ana Sayfa (Kur'an-ı Kerim) Yeni Pencere

Geri

 

SAYFA :

537

 

057 - HADÎD SÛRESİ

 

CÜZ :

27

 

İleri

Sayfayı Yeni Pencerede Aç

 

 

 

 

 

 

 

 

 

4

“Gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra Arşa hükmeden O'dur. O, yere gireni ve çıkanı, gükten ineni ve göğe çıkanı bilir. Nerede olursanız olun, o sizinle beraberdir. Allah, yaptıklarınızı çok iyi görendir.”

Yedi kat gökleri, yerleri ve oralarda bulunanları yaratan sonra Arşa hükmeden O'dur. Allah, yaratıklarından, yerin içine girenleri de ondan dışarı çıkanları da, gökten yeryüzüne inenleri de, yeryüzünden göklere yükselenleri de bilir. O, sizin yaptıklarınızı görmekte, nasıl hareket ettiğinizi bilmektedir. O, yaptıklarınızı zaptettirmektedir. Herkese amelinin karşılığını verecektir.

5

“Göklerin ve yerin mülkü onundur. Bütün işler Allah’a döner.”

Göklerin ve yerin mülkü sadece Allah’a aittir. Göklerde, yerde ve oralarda yaşayanlara Allah'ın sözü geçecektir. Bütün yaratıklarının işleri Allah’a döner. O, anılarında adaletle hüküm verecektir.

6

“Allah, geceyi gündüze katar. Gündüzü geceye katar. O, kalblerin gizliliklerini çok iyi bilir.”

Allah, gecenin bir kısmını gündüze katarak gündüzü uzatır. Bazan da gündüzün bir kısmım geceye katarak geceyi uzatır. O, kullarının kalblerinin neye karar verdiğini, içlerinden hayırı mı yoksa şerri mi işlemek istediklerini çok iyi bilendir. Hiçbir şey ona gizli kalmaz.

7

“Ey insanlar, Allah’a ve peygamberine iman edin ve sizleri vekili kıldığı inallarından Allah yolunda harcayın. Sizlerden iman edip Allah yolunda mallarını harcayanlar için büyük bir mükafaat vardır.”

Ey insanlar. Allah’a iman edin, onun birliğini kabul edin ve peygamberi Mııhammed'i, Allah katında size getirmiş olduğu şeyler hususunda tasdik edip ona uyun. Allah'ın, geçmiş ümmetlerden size miras bırakmış olduğu malları onun yolunda harcayın. Zira, sizden Allah’a ve Resulüne iman eden ve Allah'ın size kalmasını nasibettiği mallardan harcayanlar için büyük bir mükafaat vardır.

Âyet-i kerime’de, yaşayan insanların ellerinde bulunan malların, kendilerinden önce ölen insanlardan miras kalan mallar olduğu beyan ediliyor ve bu mallara sahib olanların da bunları bir gün başkalarına bırakacağına işaret ediliyor. Böylece kişiler, hayatta iken mallarını Allah yolunda harcamaya teşvik edilmiş oluyor.

Peygamber efendimiz, insanların, mallarını çok sevdiklerini fakat sonunda hepsini bırakıp gitmeye mecbur olacaklarını şu hadisinde beyan etmektedir:

Abdullah b. eş-Şihhîr diyor ki:

"Ben, Resûlüllah’ın yanına vardım. O suresini okuyordu. Şöyle buyurdu: "Âdemoğlu, malım, malım der durur. Ey Âdemoğlu, sana, malından yeyip tükettiğin veya giyip eskittiğin yahut sadaka verip önden gönderdiğin dışında senin için ne var kı Müslim, K.ez-Zekat, bab: 3. Hadis no: 2958/Tirmizî, K.Tefsirel-Kur'an, Sûre: 102, bab: 1

8

“Peygamber sizi, rabbinize iman etmeye davet edip dururken size ne oluyor da Allah’a iman etmiyorsunuz? Halbuki Allah, daha önce sizden "nan edeceğinize dair söz almıştı. Eğer iman ediyorsanız bu yeter.”

Ey insanlar, Allah'ın peygamberi Mııhammed, sizi, Allah'ın varlığına ve birliğine iman etmeye davet ederken ve davetinin hak olduğuna dair size, mazeret göstermeye imkan vermeyecek kesin deliller getirmiş olduğu halde sizler, Allah'ın birliğine iman etmiyorsunuz. Halbu ki sizler atanız Âdem'in sulbünde iken, Allah’a iman edeceğinize dair kesin söz almıştı. Şâyet sizler herhangi bir zamanda Allah’a iman etmek istiyorsanız, iman etmeniz için en uygun vakit şu andır. Zira peygamberin getirdiği deliller ard arda gelmekte ve o peygamber sizleri, daha (ince verdiğiniz söze davet etmektedir.

Bir kısım müfessirlere göre burada zikredilen "Verilen söz"den maksadın insanların iman edecekleri hususunda Resûlüllah’a biat etmeleridir.

9

“Sizi, karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için kulu Muhammed'e apaçık Âyetler indiren Allah’tır. Şüphesiz ki Allah, sizlere çok şefkatli ve merhametlidir.”

Sizi, inkârın ve sapıklığın karanlığından, iman ve hidâyetin nuruna çıkarması için kulu Muhammed'e apaçık âyet ve deliller indiren ancak Allah’tır. Allah bunları kulu Muhammed'e indirmekle size çok şefkatli ve merhametli davranmıştır.

10

“Göklerin ve yerin mirası Allah’a ait olduğu halde size-ne oluyor da Allah yolunda mallarınızı harcamıyorsunuz? Sizden, Mekke'nin fethinden önce Allah yolunda malını harcayıp savaşanlarla daha sonra infakta bulunup savaşanlar bir değildir. Onların dereceleri sonradan infak edip savaşanlardan daha büyüktür. Allah onların hepsine de iyi akıbet vaadetmiştir. Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.”

Ey insanlar, size ne oluyor da, Allah’ı size rızık olarak verdiği mallardan Allah'ın yolunda harcamıyorsunuz? Halbu ki ölümünüzden sonra bu mallarınız tekrar Allah’a dönecektir. Zira göklerin ve yerin mirası sadece Allah’a aittir. İçinizden, fetihten önce, matlarını Allah yolunda harcayıp savaşanlarla fetihten sonra mallarını harcayıp savaşanlar aynı derecede değildirler. Fetihten önce mallarını harcayıp savaşanların dereceleri fetihten sonra mallarını harcayıp savaşanların derecelerinden daha üstündür. Fakat Allah bunların herbirine de, güzel bir mükafaat olan cenneti vaadetmiştir. Zira onlar mallarını Allah yolunda harcamışlar ve Allah'ın düşmanlarına karşı savaşmışlardır. Allah, mallarınızı harcama ve düşmanlarına karşı savaşma gibi amellerinizi bilir. Kıyamet gününde onların karşılığını verecektir.

Mücahid'e göre âyette zikredilen "Fetih"ten maksat, Mekke'nin fethidir. Harcamaktan maksat, iman etmek, savaştan maksat ise hicret etmektir. Buna göre âyetin manası şöyledir: "Mekke'nin fethinden önce iman edip hicret edenle fetihten sonra iman eden ve hicret etmeyenler bir değildir."

Katade ve İbn-i Zeyd'e göre âyette zikredilen fetihten maksat Mekke'nin fethi, harcamaktan maksat, mallarını Allah yolunda harcamak, savaştan maksat ise kâinlere karşı harbetmektir. Meal bu izaha göre hazırlanmıştır.

Ebû Said el-Hudri, Şa'bî ve diğer bir kısım âlimlere göre ise, âyette zikredilen fetihten maksat, Hudeybiye müşahhasıdır. Buna göre âyetin manası şöyledir: "Ey insanlar, Hudeybiye nıusalasından önce malını Allah yolunda harcayıp Allah yolunda savaşanlarla, Hudeybiye müşahhasından sonra malını Allah yolunda harcayıp savaşanlar bir değildir."

Taberi bu hususta Ebû Said el-Hudri'den bir de hadis Rivâyet ederek bu son görüşü tercih etmiştir. Ebû Said el-Hudri cüyor ki: "Resûlüllah bize, Hudeybiye müşahhasının yapıldığı yılda şöyle buyurdu: "Yakında bir kavim gelecek. Siz onların amellerine karşılık, yaptığınız amelleri küçümseyeceksiniz." Dedik ki: "Ey Allah'ın Resulü, onlar kimlerdir? Onlar Kureyşliler midir?" Resûlüllah buyurdu ki: "Hayır değildir. Onlar, gönülleri daha hassas, kalbleri daha yumuşak olan Yemen halkıdır. Dedik ki: "Ey Allah'ın Resulü, onlar bizden daha mı hayırlıdır?" Resuulhh buyurdu ki: "Onlardan herhangi birinin altından bir dağı olacak olsa ve onu da Allah yolunda harcasa, sizden birinizin harcadığı ne bir müd miktarına ne de onun yaısına ulaşabilir. Dikkat edin, insanlarla bizi birbirimizden ayıran sınır şu âyettir: "Sizden, fetihten önce Allah yolunda malını harcayıp savaşanlarla daha sonra intakta bulunup savaşanlar bir değildir."

11

“Kim Allah için güzel bir ödünç takdiminde bulunursa, Allah onun karşılığını kat kat verir. Onun için âhirette de güzel bir mükafaat vardır.”

Âyette zikredilen "Ödünç takdim etmek"ten maksat, karşılığını âhirette Allah’tan bekleyerek malını dünyada onun yolunda harcamaktır. Böyle yapan insanlar için Allah, harcadıklarının karşılığını kat kat artırır. Bire yedi yüz veya daha fazla verebilir. Bu kimseler için ayrıca Allah katında güzel bir mükafaat vardır ki o da cennettir.

 

 

 

 

Ana Sayfa (Kur'an-ı Kerim) Aynı Pencere

Geri

 

(T :  M : 922  H : 310)

 

TABERİ TEFSÎR-İ - (TÜRKÇE)

 

-

 

İleri

Sayfayı Büyüterek Aynı Pencerede Aç