Ana Sayfa (Kur'an-ı Kerim) Yeni Pencere

Geri

 

SAYFA :

527

 

053 - NECM SÛRESİ

 

CÜZ :

27

 

İleri

Sayfayı Yeni Pencerede Aç

 

 

 

 

 

 

 

 

 

45

Bak. Âyet 46.

46

Rahme dökülen meniden iki çifti, erkeği ve dişiyi yaratan O'dur.

47

Öldükten sonra dirilten de O'dur.

Varlıkları erkekli dişili olarak, rahme dökülen meniden çift çift yaratan da O'dur. Bunlar öldükten sonra tekrar diriltecek olan da O'dur.

48

Zengin eden de O'dur. İnsanlara, muhtaç oldukları şeyleri veren de O'dtır.

Bu âyet-i kerime’yi miifessirler çeşitli şekillerde izah etmişlerdir.

Ebû Salih: "Zengin eden de O'dur küle veren de O'dur." şeklinde izah etmiş, Mücahid, Hasan-ı Basrî ve Katade ise: "Zengin eden de O'dur, hizmet ettiren de." şeklinde izah etmişlerdir.

Abdullah b. Abbas ve Mücahid: "Zengin eden de O'dur, razı eden de." şeklinde açıklamışlar, Mutemir'in babası Süleyman da: "Zengin kılan da O'dur, yaratıkları kendisine muhtaç kılan da O'dur." diye izah etmiş İbn-i Zeyd ise: "Yaratıklarından dilediğini zengin eden de O'dur, dilediğini fakir kılan da O'dur." şeklinde açıklamış ve şu Âyeti okumuştur. "Göklerin ve yerin anahtarları onundur. O, dilediğinin rızkını genişletir dilediğinin rızkım daraltır. Şüphesiz ki o, herşeyi yok iyi Şura Surçsi, fiyel: 12 bilendir."

49

"Şi'râ" yıldızının rabbi de O'dur.

Araplar, "Sirius" diye adlandırılan bu parlak yıldıza tapıyorlardı. Bu sebeple âyet-i kerime, Şi'ra'nın rabbinin de Allahü teâlâ olduğunu açıklamakta ve onu bırakıp Allahü teâlâya kulluk etmelerini emretmektedir.

50

İlk Âd'ı helak eden de O'dur.

Âyette zikredilen "ilk Âd"dan maksat, İrem oğlu Âd'dır. Allahü teâlâ bunları, uğultu çıkararak esen ve herşeyi kasıp kavuran bir rüzgarla helak etmiştir. Diğer âyetlerde de bu hususta şöyle buyurulmaktadır: "Âd kavmi ise, uğultu çıkaran çok soğuk ve azgın bir rüzgarla helak edildi." "Allah (onların köklerini kesmek için) o kasırgayı yedi gece sekiz gün aralıksız estirdi. Eğer orada olsaydın onların, kökünden sökülmüş kof hurma kütükleri gibi yere serildiklerini görürdün." "Sen onlardan hiç kurtulup kalanı gördün mü? Hakka sûresi, Âyet: 6-8

İrem'in soyundan gelen Âd kavmine "Birinci Âd" denmesinin sebebi, ilk azaba uğrayanların bunlardan olmasındandır. Bunlar helak edildiği zaman ikinci Ad kavmi Mekke civarında yaşıyordu. Bunlar da birbirlerine zulmettiler ve birbirlerini öldürerek helak oldular.

51

Semud'u yok edip geride hiçbir kimse bırakmayan da O'dur.

52

Ad ve Semud kavimlerinden önce Nuh kavmini helak eden de O'dur. Onlar daha zalim ve daha azgın idiler.

Semuci kavmini helak eden de Allah’tır. O onları öyle helak etmiştir ki geride hiçbir kimse bırakmamıştır. Onların üzerine bir çığlık göndermiş ve onları, ağılcının ağılını çevirdiği kuru çalı çırpı gibi kırıp mahvetmiştir. Bu iki kavimden önce Nuh kavmini helak eden de Allah’tır. Onlar, kendilerine daha fazla zulmeden ve rablerini daha fazla inkâr eden kimselerdi. Zira Nuh onları dokuzyüz elli sene hak dine çağırmış fakat onlar İnkârcılıklarında ısrar etmişlerdi.

53

Lût kavminin altı üstüne gelen memleketini yere gömen de O'dur.

Lût kavminin ülkesi olan Sodom'un da üstünü altına getirerek yerin dibine sokan Allah’tır.

Allahü teâlânın, Cebrâil'e emrederek bu ülkeyi göklere doğru kaldırttığı sonra da ters yüz ettirerek yere bıraktırdığı Rivâyet edilmiştir.

54

Onları o kuşatan azap kuşatmıştı.

O ülkeyi öyle kızgın taşlarla kapladı ki o taşları onların üzerine yağmur gibi yağdırdı. Bu husus başka âyetlerde de şöyle beyan edilmektedir. "Azap emrimiz gelince yaşadıkları ülkenin üstünü altına çevirdik. Üzerine, rabbin tarafından işaretlenmiş kızgın taşları sağanak halinde yağdırdık. Bu azap, zalimlerden hiçbir zaman uzak değildir. Hud Sûresi, Âyet: 82-83

55

O halde ey insan, rabbinin hangi nimetlerinden şüphe edebilirsin?

O halde ey Âdemoğlu, rabbinin sana lütfettiği nimetlerden hangisi hakkında şek ve şüphe edebilir ve tartışmaya girişirsin?

56

Bu peygamber de önceki uyarıcılardan biridir.

Bu âyet-i kerime çeşitli şekillerde izah edilmiştir. Bu izahlardan biri, Katade ve Ebû Cafer'den nakledilen izah şeklidir. Meal buna göre hazırlanmıştır. Ebû Malik'ten nakledilen diğer bir izah şekline göre ise âyetin manası şöyledir: "Ey insanlar, sizleri uyardığım bu tür hadiseler sizden önceki ümmetleri de uyardığım hadiselerdir. İbrahim ve Mûsa'nın sahifelerinde de aynı uyanlar mevcuttur.

Taberi âyetin bu şekilde izahını tercih etmiştir. Zira işaret zamiri daha önceki âyetlerde zikredilen olayları göstermektedir.

57

Kıyamet yaklaştı.

58

Kıyameti Allah'tan başka kimse açığa çıkaramaz.

Ey insanlar, kıyametin kopması artık yaklaşmıştır. Fakat onu Allah’tan başka onaya çıkaracak hiçbir güç ve kuvvet yoktur. Onun kopma zamanını Allah’tan başka hiçbir kimse bilemez.

59

Siz bu kelama şaşıyor musunuz?

60

Gülüyor da ağlamıyorsunuz?

Ey insanlar, siz bu Kur'an'ın, Muhammed'in üzerine inmesine şaşıyor musunuz?. Onu alaya alarak gülüp eğleniyorsunuz. Onun, isyankarları tehdit eden cezalardan dolayı ağlamıyorsunuz.

61

Gaflet içinde oyalanıyorsunuz.

Abdullah b. Abbas bu âyeti şöyle izah etmiştir: "Sizler, Kur'an okunurken şarkı söyleyip eğleniyorsunuz."

Mücahid ise: "Sizler Kur’an’ı dinlerken yüzünüzü asıyorsunuz." şeklinde izah etmiştir.

62

Artık Allah’a secde edin ve sadece ona kulluk yapın.

Ey insanlar, namazlarınızda sadece Allah’a secde edin ve yalnızca ona kulluk edin. Zira kulluk yapılmaya layık olan sadece O'dur.

Abdullah (radıyallahü anh) diyor ki:

"Kendisinde secde âyeti bulunarak indirilen ilk Sûre Necm süresidir. Resûlüllah bu Sûre inince secdeye vardı. Bir kişi hariç onun arkasında bulunan herkes secdeye vardı. O kişi ise bir avuç toprak alıp alnına koydu. (Bu şekilde secde etti) Daha sonra ben onun kâfir olarak öldürüldüğünü gördüm. O kişi, Ümeyye b. Halef'di Buhari, K Tefsir el- Kur'an Sûre 53, bab: 4

Diğer bir Rivâyette ise Abdullah b. Abbas diyor ki:

"Necm suresini okuyunca Resûlüllah secde etti. Onunla birlikte bulunan müslümanlıır, müşrikler, cinler ve bütün insanlar secde ettiler.

KAMER SÛRESİ

Kamer Sûresi, elli beş âyettir. 44, 45 ve 46. âyetleri Medine'de diğerleri Mekke'de nazil olmuştur..

Bu Sûre-i celile de diğer Mekki surelerin beyan ettiği hususlara temas etmekte ve giriş kısmında kıyamet sahnelerinden bir şaline yer almaktadır. Arkasından, Nuh (aleyhisselam)ın kavminin başına gelenler, Âd ve Semud kavimlerinin uğradıkları felaketler, Lııt (aleyhisselam)ın kavminin durumu, Firavun ve adamlarının halleri beyan edilmektedir.

Bu konular diğer Mekki surelerde de geçmektedir. Fakat burada yepyeni bir şekil içerisinde verilmekte, sahneler bütün şiddet ve dehşetiyle kıyame ve onun hallerini beyan etmektedir.

Sûre-i celile suçluların, âhirette yüzüstü sürüklenerek cehenneme atılacaklarını, Allah’ın emir ve yasaklarına uyan müttakilerin ise cennetlerde ırmakların başlarında olacaklarını, Allah katında razı olunacak meslislerde oturacaklarını beyan ederek sona ermektedir.

Surenin Fazileti

Hazret-i Ömer (radıyallahü anh) Ebû Vâkîd el-Leysî'ye, Resûlüllah’ın, kurban ve Ramazan bayramı namazlarında ne okuduğunu sormuş Ebû Vâkid de Resûlüllah’ın bu iki bayramda "Kaf vel Kur'anil Mecid" ile "İkterebetüssâatü Ven şakkal Kamer" surelerini okuduğunu söylemiştir. Müslim, K, es- Salatül Iydeyn, bab: 14 Hadis No: 891

Rahman ve Rahim olan Allah'ın ismiyle.

1

Kıyamet yaklaştı, ay yarıldı.

Allahü teâlâ bu âyette "Kıyamet yaklaştı." ifadesiyle, geçici olan dünyanın sonunun yaklaştığını kullarına bildiriyor ve onları, kıyamet gününün dehşetine karşı hazırlık yapmaya, ondan gafil olmamaya davet ediyor.

Peygamber efendimizin, kıyametin yaklaştığını beyan ederek şöyle buyurduğu Rivâyet ediliyor: "Abdullah b. Ömer diyor ki:

"Bir gün biz, ikindiden sonra, güneş dağların başına yaklaştığı bir sırada Resûlüllah’ın yanında oturuyorduk. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Geçmiş ümmetlerin ömürlerine nisbetle sizlerin ömürleri bu günün geçmiş bölümüne nisbetle geriye kalanı kadardır. Ahmed b. Hanbel Müsned, C.2,S.116

Sehl b. Sa'd (radıyallahü anh) Resûlüllah’ın, şehadet parmağıyla orta parmağını göstererek:

"Ben peygamber olarak gönderildiğimde kıyamet işte şunlar gibi yakındır. Buhari, K. er-Rikak, bab: 39 buyurduğunu Rivâyet etmiştir.

Âyet-i kerime’de "Ay yarıldı" buyurulmaktadır. Âlimlerin ittifakına göre, peygamber efendimizin açık bir mucizesi olarak ayın yarıklığı, Hicretten önce Mekke'de görülmüştür. Ayın yarıklığı, Enes b. Mâlik, Abdullah b. Mes'ud, Huzeyfetül Yeman, Cübeyr b. Mut'im, Abdullah b. Abbas, Abdullah b. Ömer, Mü-calıid, Katade Dehhak ve İbrahim en-Nehaî'den nakledilmiştir.

Abdullah b. Mes'ud diyor ki:

"Resûlüllah’ın döneminde ay iki parçaya ayrıldı. Bir parçası dağın üzerinde kaldı, diğer parçası aşağı indi ve Resûlüllah "Şahit olun" buyurdu Buhari, K. Tefsir el-Ku’an Sûre 54 bab: 1

Diğer bir Rivâyetle Abdullah b. Mes'ud şöyle demiştir;

"Biz, Resûlüllah ile beraber bulunurken ay yarıldı iki parça oldu. Resûlüllah bize "Şahit olun, şahit olun." dedi Buhari, K. Tefsir el-Ku’an Sûre 54 bab: 1

Enes b. Mâlik de diyor ki:

"Mekkeliler Resûlüllahtan, kendilerine bir mucize göstermesini istediler. Resûlüllah da onlara ayın yarılmasını gösterdi. Buhari, K. Tefsir el-Ku’an Sûre 54 bab: 1

Başka bir Rivâyette Enes:

"Ay iki parçaya ayrıldı." demiştir. Buhari, K. Tefsir el-Ku’an Sûre 54 bab: 1

Katade'den nakledilen diğer bir Rivâyete göre Enes şöyle demiştir: Mekkeliler Resûlüllahtan, kendilerine bir mucize göstermesini istemişlerdir. Bunun üzerine ay Mekke'de iki defa yarılmıştır. Ve "Kıyamet yaklaştı ay yarıldı." sûresi de "Bu, devam edegelen bir sihirdir." derler." ifadesine kadar nazil olmuştur Tirmizi, K. Tefsir el-Kur’an, Sûre: 54, bab: 2, Hadis no: 3286

Cübeyr b. Mut'im diyor ki:

"Resûlüllah'ın döneminde ay yarıldı. Öyle ki iki parça oldu. Bir parçası şu dağın diğer parçası şu dağın üzerine vardı. Müşrikler: "Muhammed bizi büyüledi." dediler. Onlardan bir kısmı ise: "Allah'a yemin olsun ki şâyet o bizi büyüledi ise bütün insanin büyüemeyede gücü yetmez ya. Tirmizi, K. Tefsir el-Kur’an, Sûre: 54, bab: 2, Hadis no: 3286 dediler.

Abdullah b. Abbas diyor ki:

"Resûlüllah'ın zamanında ay yarıldı." Buhari, K. Tevsiri el-Kuran, Sûre 54 bab: 1

Abdullah b. Ömer diyor ki:

"Resûlüllah'ın döneminde ay yarıldı. Ve Resûlullah: "Şahit olun." dedi. Tirmizi, K. Tefsir el-Kur’an, Sûre: 54, bab: 4, Hadis no: 3288

Mesruk, Abdullah b. Mes'ud'un şöyle dediğini rivâyet ediyor: "Resûlüllah’ın zamanında ay yarıldı. Kureyşliler: "Bu, Ibn-i Ebi Kebşe'nin (Resûlüllah'ın) bir siniridir. O, sizleri sinirledi. Siz onu yolculara sorun." dediler. Yolculara sordular. Yolcular da "Evet biz onun varıldığını gördük." dediler. Bunun üzerine Allahü teâlâ "İkterebetissâatü venşakkal Kamer" âyetini indirdi. Bkz. Taleri, C.27, S.50. İbn-i Kesir bu hadisi, Ebû Davud et-Tayalîsi'nin de nvayot ettiğimsöylemiştir.

2

Kâfirler, bir mucize görünce yüz çevirirler. "Bu, devam edegelen bir sihirdir." derler.

Müşrikler, Muhammed'in hak peygamber olduğunu, rabbinden getirdiklerinin doğru olduğunu gösteren bir delil, bir mucize gördükleri zaman yüzçevirirler. Onun, devam eden bir sihir olduğunu söylerler.

Âyetteki "Devam eden" diye tercüme edilen "Müstemir" kelimesi, Mücahid ve Katade'ye göre: "Gelip geçen, yok olmaya mahkum olan" manasına gelmektedir. Bu görüş, müşriklerin tavırlarına daha müsaittir. Buhari de bu görüşü zikretmiştir. Diğer bir kısım âlimler ise "Buradaki "Müstemirin manası, "Şiddetli ve dehşetli." demektir." diye izah etmişlerdir. Bu ve mealde zikredilen izah şekli, âyetin beyan etmek istediği maksata daha uygundur. Zira bu izah tarzına göre müşrikler, kendileriyle çelişkiye düşmüşler, gelip geçici olan sinire "Devam edegelen bir sihir" demişlerdir. Böylece farkına varmadan ay'ın yarılmasının sihir olmadığını ifade etmişlerdir.

3

Onlar yalanladılar. Heva ve heveslerine uydular. Her iş sonunda istikrara kavuşur.

Kureyş müşrikleri ay'ın yarıldığını görerek, Allah'ın Âyetlerinin hak olduğunu anlamalarına rağmen yine de onları yalanladılar. Hakka değil heva ve heveslerine uymayı tercih ettiler. Her iş sonunda yenrini bulacaktır. Hayır, onu işleyen hayır ehline, şer de onu işleyen şer ehline varacaktır. Böylece cennetlikler iyiliklerle cennette kalacaklar, cehennemlikler de kötülüklerle cehennemde kalacaklardır.

4

Şüphesiz ki kâfirlere, kendilerini fenalıklardan alıkoyacak kadar haberler gelmiştir.

Şüphesiz ki, Allah'ın âyetlerini yalanlayan ve kendi heva ve heveslerine uyan bu Kureyş müşriklerine, onlar için ibret olacak ve onları bu hallerinden vazgeçirecek, geçmiş ümmetlere ait nice haberler gelmiştir. Onlar da bunlar gibi yalanlamışlar sonunda da cezalandırılmışlardır.

5

Bu haberlerin herbirinde büyük hikmetler vardır. Ne var ki yapılım uyarlamalar hiçbir fayda sağlamıyor.

Geçmiş ümmetlere ait olan haberleri bildiren Kur'an, son derece hikmetlidir. Fakat müşriklere yapılan uyanlar onlara hiçbiriayda sağlamıyor. Zira onlar uyarılardan ytizçevirip inkâr ediyorlar.

Bu âyet-i kerime’nin son bolünü şu şekilde izah edilmiştir: "O müşriklere uyanlar ne fayda verecek ki? Çünkü onlar uyanlardan ibret almak istemezler.

6

Ey Rasûlüm, sen o kâfirlerden yüzçevir. Bir davetçinin insanları, nefret etlikleri kıyamete çağırdığı günü bekle.

 

 

 

 

Ana Sayfa (Kur'an-ı Kerim) Aynı Pencere

Geri

 

(T :  M : 922  H : 310)

 

TABERİ TEFSÎR-İ - (TÜRKÇE)

 

-

 

İleri

Sayfayı Büyüterek Aynı Pencerede Aç