Ana Sayfa (Kur'an-ı Kerim) Yeni Pencere

Geri

 

SAYFA :

534

 

056 - VÂKI'A SÛRESİ

 

CÜZ :

27

 

İleri

Sayfayı Yeni Pencerede Aç

 

 

 

 

 

 

 

 

 

17

 Etraflarında ölümsüz gençler dolaşır,

"Etraflarında ölümsüz gençler dolaşır” hizmet etmek için, bunlar ebedî yaşarlar, hep genç ve tazedirler.

18

Testilerle ibriklerle ve kaynaktan (doldurulmuş) bardakla.

"Testilerle ve ibriklerle” içerlerken ve diğer hâllerinde. Küp kulpu ve emziği olmayan kaptır, ibrik ise bu ikisi de olan kaptır.

"Ve kaynaktan doldurulmuş bardakla” içki kaynağından doldurulmuş.

19

 Ondan baş ağrısına tutulmazlar, sarhoş da olmazlar.

"Ondan baş ağrısına tutulmazlar” mahmurlukla "sarhoş da olmazlar” akılları da gitmez ya da içkileri bitmez. Kûfeli kurralar ze'nln kesri ile yünzifun okumuşlardır. Lâ-yassaddaun da okunmuştur ki, yetesaddaun yani dağılmazlar demektir.

20

Seçtikleri meyvelerle.

"Seçtikleri meyvelerle” tercih ettikleri yemişlerle

21

Canlarının çektiği kuş eti ile.

"canlarının çektiği kuş eti ile” temenni ettikleri kuş eti ile.

22

Ve iri gözlü huriler.

 (Ve iri gözlü huriler) bu da vildanün'e ma’tûftur ya da mübteda’dır, haberi mahzûftur yani fîha yahut lehüm hurun demektir. Hamze ile Kisâî cennatin'e atfen muzâf takdir ederek cer ile okumuşlardır yani hüm cennatin ve musahabeti hurin demektir ya da ekvabin'e ma’tûftur çünkü mana ölümsüz gençler bardaklarla etraflarında döner ve kendileri de bardaklarla sefa sürerler demektir. Nasb ile huren iynen de okunmuştur ki, yü'tevne huren (onlara huriler verilir) demek olur.

23

Sanki inci timsali gibi.

"Saklı inci timsali gibi” zarar verecek şeyden korunmuşlar, o kadar saf ve berraktırlar demektir.

24

Yaptıklarına mükâfat olarak.

"Yaptıklarına mükâfat olarak” yani bu onlara amellerinin karşılığı olarak yapılır demektir.

25

Orada ne boş lâf, ne de günaha sokma duymazlar.

"Orada ne boş lâf” anlamsız söz "ne de günaha sokma duymazlar” günaha nispet etme ki, günah işlediniz, denilmez.

26

Ancak bir söz: Selâm selâm!

"Ancak bir söz” kelâm (selâm selâm sözü duyarlar) bu da kıylen'den bedeldir, Meselâ "orada selâm hariç boş lâf duymazlar” (Meryem: 62) âyeti gibidir.

Ya da selamen, kıylen'in sıfatı yahut mef'ûlüdür, şu manaya ki, illâ enyekulu selaman (selâm demeleri hariç) demektir ya da mef’ûlün mutiaktır, tekrar da selamın aralarında çok yaygın olduğunu göstermek içindir. Onların sözleri hikâye tarzında Merfû' olarak selamün selamün de okunmuştur.

27

Sağın sahipleri, nedir sağın sahipleri?

Âyetin tefsiri için bak:28

28

Dikensiz kirazlarda,

"Sağın sahipleri, nedir sağın sahipleri? Dikensiz kirazlarda” dikeni olmayan demektir ki, hadadaş şevke deyiminden gelir ki, dikeni koparılmış demektir ya da meyvesinin çokluğundan dallan iki büklüm demektir ki, hadadal ğusne deyiminden gelir ki, taze dalı eğmektir.

29

İstifli muzlarda,

"Ve talhin” muz ağaçlarındadır ki, muğaylan ağacıdır, hoş kokulu çok çiçekleri vardır. Ayın ile (tal'in) de okunmuştur "mandudin” meyvesi aşağıdan yukarıya doğru dizilmiş demektir.

30

Uzun gölgelerde,

"Uzun gölgelerde” yaygın demektir ki, kısalmaz ve değişiklik göstermez manasınadır.

31

Durmadan akan suda,

"Durmadan akan suda” nereye isteseler ve nasıl isteseler zahmetsiz dökülen suda ya da dökülen ve akan demektir. Sanki öncülerin nimet içindeki hâlleri şehir halkları için en üst seviyede tasavvur edilince, sağcıların hâli de kırsal kesimde yaşayanların en mükemmel şekilde bütün temennilerine nâil olmaları ile temsil edilmiştir. Bu da iki hâlin arasındaki farkı göstermek içindir.

32

Pek çok meyvede,

"Pek çok meyvede” cinsleri pek çok,

33

Kesilmemiş, yasaklanmamış.

"kesilmemiş” hiçbir vakitte kesümeyen "yasaklanmamış” elini uzatana hiçbir şekilde mani olunmamış.

34

Yükseltilmiş döşeklerde.

"Yükseltilmiş döşeklerde” kadri yüksek ya da üst üste konulmuş kalın demektir.

Şöyle de denilmiştir: Döşekler kadınlardır, yüksekliği de sedirler üzerinde olmalarıdır.

35

Gerçekten biz onları yeniden yarattık.

"Gerçekten biz onları yeniden yarattık” kavli de bunu gösterir yani onları doğum olmaksızın yeniden inşa etmek veya tekrar yaratmakla var ettik demektir. Hadiste şöyle denilmiştir: Onlar dünyada saçları ağarmış, gözleri çapaklı olarak ölmüş kadınlardır. Allah onları yaşlandıktan sonra yaşıt olarak yaratmıştır. Kocaları onlara her geldiklerinde onları bakireler olarak bulurlar.

36

Onları bakireler kıldık.

Âyetin tefsiri için bak:37

37

Kocalarına düşkün, yaşıtlar.

"Onları bakireler, kocalarına düşkün kıldık” uruben kendilerini kocalarına sevdirmeye çalışan kadınlar demektir ki, arub'un çoğuludur. Hamze ile Ebû Bekir ra'sını sâkin (urben) okumuşlardır. Nâfi' ile Âsım'dan da aynısı rivâyet edilmiştir.

"Yaşıtlar olarak” çünkü hepsi otuz üçer yaşmdadırlar. Kocaları da öyledir.

38

Sağın sahipleri için.

Âyetin tefsiri için bak:39

39

Öncekilerden pek çok.

(Sağın sahipleri için) bu da enşe'na yahut cealna'ya mütealliktir ya da ebkâren'in sıfatıdır veyahut mahzûf mübtedanın haberidir Meselâ hünne gibi ya da (öncekilerden pek çok) kavlinin haberidir.

40

Sonrakilerden pek çok.

(Sonrakilerden de pek çok) bu da ilk mülahazalara göre mahzûf mübtedanın haberidir.

41

Solun sahipleri, nedir solun sahipleri?

Âyetin tefsiri için bak:42

42

Sam yelinde, kaynar suda.

"Solun sahipleri, nedir solun sahipleri? Sam yelinde” derinin gözeneklerine işleyen bir ateşin sıcağında "kaynar suda” sıcaklığı son dereceye çıkmış suda,

43

Kapkara dumandan gölgede.

"kapkara dumandan gölgede” siyah dumandan oluşmuş, yahmûm humeme (kömür parçasın) dan yefûl veznindedir.

44

Serin değil, hoş değil.

"Serin değil” diğer gölgeler gibi "hoş değil” yararlı değil. Böylece gölgeden akla gelebilecek rahatlık bertaraf edilmiştir.

45

Çünkü onlar bundan önce nimetle şımaranlar idiler.

"Çünkü onlar bundan önce nimede şımaranlar idiler” zevklere dalmışlardı.

46

Büyük günah üzerinde ısrar ederlerdi.

"Büyük günah üzerinde ısrar ederlerdi” hins lâfzı büyük günah yani şirk demektir. Belağal ğulamül hinse deyimi de bundan gelir ki, çocuk âkil ve baliğ olmak, yaptığından sorumlu tutulmaktır. Hanese yeminini de yeminim yerine getirmemek, tehannese de günah işlemektir.

47

"Öldüğümüz, toprak ve kemikler olduğumuz zaman mı, gerçekten biz mi elbette dirilenler?” derlerdi.

"Öldüğümüz, toprak ve kemikler olduğumuz zaman mı, gerçekten biz mi elbette dirilenler?” derlerdi". Hemze genel olarak yeniden dirilmeyi, özellikle de o vakitte dirilmeyi inkâr etmek için tekrar edilmiştir. Nitekim:

48

Önceki atalarımız mı?

(Önceki atalarımız mı?) kavlinde atıf edatının gelmesi de onların bunu şiddetle reddettiklerini göstermek içindir. Çünkü aradan uzun zaman geçmiştir. Araya hemze ile fasıla girdiği için de lemebusune'deki gizli zamire atfı güzel olmuştur. Nâfi' ile İbn Âmir vâv’ın sükûnu ile (ev) sekimde okumuşlardır. (İza) zarfının âmili de mebusune lâfzının delâlet ettiği şeydir, o değildir, çünkü araya hemze ve innâ ile fasıla girmiştir.

49

De ki: Şüphesiz öncekiler ve sonrakiler,

Âyetin tefsiri için bak:50

50

Elbette belli bir günün belli vaktinde toplatılmışlar.

"De ki: Şüphesiz öncekiler ve sonrakiler (elbette toplatılmışlardır)lemücemmeune şeklinde şeddeli de okunmuştur.

"belli günün belli vaktinde” dünyaya biçilen ömrün hitamında ve Allah katında ona belli olan günde.

 

 

 

 

Ana Sayfa (Kur'an-ı Kerim) Aynı Pencere

Geri

 

(T :  M : 1286  H : 685)

 

BEYDÂVÎ TEFSÎRİ - (TÜRKÇE)

 

ŞÂFİÎ

 

İleri

Sayfayı Büyüterek Aynı Pencerede Aç