Ana Sayfa (Kur'an-ı Kerim) Yeni Pencere

Geri

 

SAYFA :

511

 

048 - FETİH SÛRESİ

 

CÜZ :

26

 

İleri

Sayfayı Yeni Pencerede Aç

 

 

 

 

 

 

 

 

 

10

 Şüphesiz sana biat edenler, ancak Allah'a biat ediyorlar. Allah'ın eli onların ellerinin üstündedir. Artık kim (biati) bozarsa, ancak kendi aleyhine bozar. Kim de Allah'a söz verdiği şey üzerinde vefa gösterirse, ona büyük bir mükâfat verecektir.

"Şüphesiz sana biat edenler, ancak Allah'a biat ediyorlar” çünkü ona biatten maksat odur. (Allah'ın eli onların eli ellerinin üstündedir) bu da hâl’dir ya da onu hayalî şekilde te'kit etmektedir.

"Kim bozarsa” biati bozarsa,

"ancak kendi aleyhine bozar” zararı yalnız ona döner.

"Kim de Allah'a söz verdiği şey üzerinde vefa gösterirse” biatinde "ona büyük bir mükâfat verecektir” ki, o da cennettir. Ahide şeklinde de okunmuştur, Hafs he'nin zammı ile aleyhu okumuştur. İbn Kesîr, Nafî, İbn Âmir ve Ravh nûn ile fesenü'tihi okumuşlardır. Âyet biatür Rıdvan hakkında inmiştir.

11

 Geri bırakılan bedevîler sana:

"Bizi mallarımız ve ailelerimiz meşgul etti; bizim için bağış dile diyecekler. Kalplerinde olmayan şeyi dilleri ile derler. De ki:

"Eğer Allah size bir zarar isterse yahut bir fayda isterse, size Allah'tan kim bir şeye sahip olur? Hayır, Allah yaptıklarınızdan haberdardır.

"Geri bırakılan bedevîler sana diyecekler” bunlar Eşlem, Cüheyne, Müzeyne ve Ğıfar kabileleridir. Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem bunları Hûdeybiye seferinde seferberliğe çağırdı, geri kaldılar; malları ve aileleriyle meşgul olduklarını ileri sürdüler. Aslında onları başarısızlık, inanç zayıflığı ve Kureyş onları çevirdiği takdirde onlarla savaş korkusu geri bırakmıştı.

"Bizi mallarımız ve ailelerimiz meşgul etti” çünkü onlara bakacak kimsemiz yok dediler. Teksir için şedde ile şağğaletna da okunmuştur.

"Bizim için bağış dile” diyecekler savaşa katılmadığımız için Allah'tan bağış dile.

"Kalplerinde olmayan şeyi dilleri ile derler” bu da özür dileme ve bağış talep etmede onları yalanlamadır.

"De ki: Size Allah'tan kim sahip olur?” irâde ve kazasına kim mani olur.

"Eğer Allah size bir zarar isterse” geri kalmanızdan dolayı öldürme ya da yenilgi ve malda ve ailede bir arıza gibi bir zarar vermek isterse "yahut bir fayda isterse” buna ters, bu da üstü kapalı şekilde yaptıklarını reddir.

"Hayır, Allah yaptıklarınızdan haberdardır” geri kalmanızı ve ondaki maksadınızı bilir.

12

 Aslında siz, Peygamber ve mü'minler ebediyen ailelerine dönmeyecek sandınız ve bu, kalplerinizde süslendirildi. Kötü zannettiniz ve helâk olan bir toplum oldunuz.

"Aslında Peygamber ve mü'minler ebediyen ailelerine dönmeyecek sandınız” çünkü müşrikler onların köklerini kazır bellediniz. Ehlûn lâfzı bazen ehlât şeklinde cemi yapılır, Meselâ ardât gibi. Ehâl  lâfzı ise ism-i cemidir, leyal gibi.

"Bu, kalplerinizde süslendirildi” oraya yerleşti. Malum kalıbı ile zeyyene de okunmuştur ki, süsleyen Allah yahut şeytan olur.

"Kötü zannettiniz” zikri geçen zanda bulundunuz, maksat hükmün kötü olduğunu tescil etmektir ya da o ve diğer Allah ve Resûlü hakkında ettikleri zanlar bâtıldır, demektir.

"Ve helâk olan bir topluluk oldunuz” itikadınız bozuk ve niyetiniz kötü olduğu için Allah katında helâk olan bir kavim oldunuz.

13

 Kim Allah'a ve Peygamberine îman etmezse, şüphesiz biz, kâfirler için alevli bir ateş hazırladık.

"Kim Allah'a ve Peygamberine îman etmezse, şüphesiz biz, kâfirler için alevli bir ateş hazırladık” kâfirleri zamir yerine koyması, şunu bildirmek içindir ki, kim Allah'a ve Resûlüne birlikte îman etmezse kâfirdir, küfründen dolayı çılgın ateşi hak etmiştir. Sairen'in nekire olması korkunçluğunu gözler önüne sermek ya da özel bir ateş olduğunu bildirmek içindir.

14

 Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. Dilediğini bağışlar ve dilediğine azâp eder. Allah çok bağışlayıcı ve çok merhametlidir.

"Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır” onu istediği gibi idare eder.

"Dilediğini bağışlar ve dilediğine azâp eder” çünkü onun için zorunlu bir şey yoktur.

"Allah çok bağışlayıcı ve çok merhametlidir” çünkü bağışlama ve rahmet onun zatından kaynaklanmaktadır; azâp ise dolaylı olarak kaza ve kaderinin altındadır. Bunun içindir ki, kutsî hadiste: Rahmetim gazabımı geçmiştir, denilmiştir.

15

 Geri bırakılanlar, ganimetleri almaya gittiğiniz zaman:

"Bizi bırakın, size tâbi olalımderler. Allah'ın sözünü değiştirmelerini isterler. De ki:

"Bize asla tâbi olmayacaksınız. Allah önceden böyle söyledi". Sana:

"Hayır, bizi çekemiyorsunuzdiyecekler. Hayır, onlar pek az anlayan kimselerdir.

"Geri bırakılanlar diyecekler” zikri geçenler "almak için ganimetlere gittiğiniz zaman” yani Hayber ganimetlerini demektir. Çünkü aleyhis-salâtü ves-selâm Efendimiz Hûdeybiye'den Zilhicce ayında döndü, ayın kalan günlerini ve Muharrem'in ilk günlerini Medîne'de geçirdi. Sonra Hûdeybiye'de bulunanlarla birlikte Hayber'i işgal etti. Onu fethetti ve çok ganimet aldı, onları yalnız onlara verdi.

"Bizi bırakın, size tâbi olalım, derler. Allah'ın sözünü değiştirmek isterler". O da Hûdeybiye'de bulunanlara Mekke'nin ganimetleri yerine Hayber'in ganimetini verme vaadidir. Bunun "benimle asla çıkmayacaksınız” (Tevbe: 83) kavli olduğu da söylenmiştir. Öyle görünüyor ki, bu son âyet Tebuk seferinde inmiştir. Kelâm teklimin (konuşmanın) ismidir, daha çok faydalı cümlede kullanılır. Hamze ile Kisâî keiimullah okumuşlardır ki, o da kelimenin çoğuludur.

"De ki: Bize asla tâbi olmayacaksınız” bu da yasak manasından olumsuzluktur.

"Allah önceden böyle dedi” Hayber'e çıkma hazırlıklarından önce "bizi çekemiyorsunuz, diyecekler” ganimetlerde size katılmamızı, kesr ile tahsidunena da okunmuştur.

"Hayır, onlar pek az anlayan kimselerdir” çünkü kafaları hep dünya işinde çalışır. Birinci bel edâtı onların mü'minlere tâbi olmamalarının Allah'ın hükmü olduğunu red ve hasedi ispat etmeleridir, ikinci bel de bunu Allah'ın red ve Dîn işlerini bümediklerini ispat etmesidir.

 

 

 

 

Ana Sayfa (Kur'an-ı Kerim) Aynı Pencere

Geri

 

(T :  M : 1286  H : 685)

 

BEYDÂVÎ TEFSÎRİ - (TÜRKÇE)

 

ŞÂFİÎ

 

İleri

Sayfayı Büyüterek Aynı Pencerede Aç