Ana Sayfa (Kur'an-ı Kerim) Yeni Pencere

Geri

 

SAYFA :

490

 

043 - ZUHRUF SÛRESİ

 

CÜZ :

25

 

İleri

Sayfayı Yeni Pencerede Aç

 

 

 

 

 

 

 

 

 

23

Böylece senden önce ne zaman bir ülkeye bir uyarıcı göndermişsek mutlaka o ülkenin varlıklı şımarık kimseleri şöyle demişlerdir: " Biz, atalarımızı bir din üzerinde bulduk. Biz de onların izlerini takibediyoruz."

Ey Rasûlüm, bu Kureyş müşrikleri ne yapıyorsa, bunlardan önce kendilerine Peygamber gönderilen kafir kavimler de aynı söyleri yapmış, bunların söyledikleri gibi sözler söylemişlerdir. Biz senden önce hiçbir ülke halkına, kendilerini azabımızla uyaran bir Peygamber göndermedik ki o ülkenin ileri gelen varlıklı kişileri, kendilerini uyaran Peygamberlere karşı gelmemiş olsunlar. Onlar, kendilerini uyaran Peygamberlere şöyle demişlerdir: "Biz atalarımızı bir din üzerinde bulduk, Biz, onların izlerini takibetmekteyiz. onların yaptıklarını yapar, onların taptıklarına taparız."

24

Gönderilen uyarıcı onlara: "Ben size, atalarınızı üzerinde bulduğunuz dinden daha doğrusunu getirmiş olsam da mı?" dedi. Onlar da; "Biz sizinle gönderilen şeyleri kesinlikle inkâr ediyoruz." dediler.

Bu Âyet-i kerime’nin birinci kelimesi iki şekilde okunmuştur: Bunlardan biri "Dedi" anlamına gelen (......) dir. Meal bu kıraat şekline göre hazırlanmıştır. İkinci kıraat şekli ise "De" anlamına gelen (......)dür, Taberi ve İbn-i Kesir Âyeti bu kıraat şekline göre izah etmişlerdir. Buna göre Âyetin manası şöyledir: Ey Rasûlüm, kavminin, "Biz atalanımızı bir din üzerinde bulduk. Biz de onların izlerini takibediyoruz." diyen müşriklerine şöyle de: "Ey Kavmim, ben sizlere, rabbiniz tarafından, atalarınızı üzerinde bulduğunuz dinden daha doğru yola ileten bir din getirsem de yine böyle mi söyleyeceksiniz?" Peygamber onlara böyle deyince onlar da, geçmişte Peygamberlerini yalanlayan kavimler gibi: "Ey kavim, size gönderildiği iddia edilen şeyleri biz inkâr ediyoruz." demişlerdir.

25

Bunun üzerine biz de Peygamberlerini yalanlayanlara layık oldukları cezayı verdik. Yalanlayanların akibeti nasılmış bir bak.

Biz de rablerini inkâr eden kavimler içinden, Peygamberlerini yalanlayan kafirlere layık oldukları cezalarını vererek onlardan intikam aldık. Ey Rasûlüm, Allah'ın Âyetlerini yalanlayanların akıbetlerinin nasıl olduğuna bir bak. Biz, onları helak edip, kendilerinden sonra gelenlere ibret yaptık.

26

Bir zaman İbrahim, babasına ve kavmine şöyle demişti: " Ben, sizin tapmakta olduğunuz ilahlardan kesinlikle uzağım."

27

Ancak beni yaratana kulluk ederim. Zira o, beni hidâyete ulaştıracaktır.

Ey Rasûlüm, bir zaman İbrahim, babasına ve senin kavmin gibi Allah’a ortak koşan kavmine şöyle demişti: "Şüphesiz ki ben, sizin, Allah'ın dışında taptıklarınızdan beriyim Ancak beni yaratan müstesnadır. Ben ondan beri değilim. O, yakında beni hak elinde sabit kılacak ve doğru yola uymaya muvaffak kılacaktır.

28

İbrahim bu (Tevhid) kelimesini, kendisinden sonra gelecek olanlara, devamlı kalacak bir söz olarak bıraktı ki böylece hakka dönsünler.

İbrahim: "Lailahe illallah" "Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur." sözünü, kendisinden sonra gelen soyunda devam eden bir söz kıldı ki onlar, rablerine itaata ve ona ibadete dönmüş olsunlar. Kafirlikten vazgeçsinler ve günahlarından tevbe etsinler.

Hazret-i İbrahimin, kendisinden sonra gelenlere miras bıraktığı sözden maksat, Mücahide göre, Lailahe îllallah Katedeye göre "Eşhedü ellailahe İllallah" yani, Allah’ı birlemek ve ona karşı samimi olmaktır. İbn-i Zeyde göre ise "Geriden gelenlere bıraktığı miras"tan maksat, "İslam"dır. İbn-i Zeyd bu görünüşü te'yid den şu Âyetleri zikretmiştir: " Bir zaman rabbi ona 'İslam ol' dediğinde, İbrahim: Alemlerin rabbi olan Allah’a teslim oldum (Müslüman oldum) demişti: Bakara sûresi, Âyet : 131 Daha önce de bu Kur'anda sizi "Müslümanlar" diye isimlendirdim Hac sûresi, Âyet: 78

29

Doğrusu ben, bunları ve babalarını hak (Kur'an) ve gerçekleri açıklayan Peygamber gelinceye kadar yaşattım.

30

Kendilerine hak (Kur'an) gelince de onlar: "Bu bir sihirdir. Biz bunu inkâr ediyoruz." dediler.

Ey Rasûlüm, kavminin bu müşrikleri ve bunlardan önce gelen atalarını peşinen cezalandırmayıp, dünya hayatında yaşattık. Nihâyet onlara Kur'an gedi ve biz onlar, Kur’an’ın Allah tarafından gönderildiğini ispatlayan Peygamber gönderdik. Bu, bizden onlara bir lütuftu. Fakat onlara hak olan Kur'an ve Peygamber gelince "Bunun bize getrdiği şey bir büyüdür. Bu, onunla bizi büyülemek istiyor. Biz bunun, Allah katından olduğunu inkâr ediyoruz. " dediler.

31

Müşrikler: "Şu Kur'an, iki şehrin birinde bulunan bir büyük adama indirilseydi ya. " dediler.

Allah katından kendilerine Kur'an gelince onun bir büyü olduğunu iddia eden Kureyş müşrikleri şöyle dediler: "Bu Kur'an şâyet hak bir kitap ise şu iki şehirdeki büyük bir adama indirilseytli ya."

Müfessirler Âyette zikredilen iki şehirin Mekke ve Taif Şehirleri olduğunu söylemişlerdir. Bu şehirlerin herbirindeki büyük adamlardan kimin kasdedildiği hakkında ise farklı görüşler zikredilmiştir.

Abdullah b. Abbastan nakledilen bir görüşe göre bu iki kişi, Mekkeli Velid b. Muğire el- Mahzumi ile Taifli Haib b. Amr es Sakafi'dir.

Süddiye göre ise bunlar, Velid b. Muğire ve Kenane b. Abd b. amr es-Sakafi'dir.

Mücahide göre ise bunlar Mekkeli Utbe b. Rebia ve Taifli İbn-i Abd-i Yaleyl'dir.

32

Ey Rasûlüm, onlar, rabbinin rahmetini mi paylaştırıyorlar? Onların dünya hayatındaki geçimliklerini aralarında biz taksim ettik. Birbirlerinden faydalansınlar diye, derece bakımından biz onların bazısını bazısına üstün kıldık. Rabbinin rahmeti, onların dünyada topladıklarından daha hayırlıdır.

Ey Rasûlüm, "Bu Kur'an iki şehirin birinde bulunan bir büyük adama indirilseydi ya " diyen bu müşrikler mi Allah'ın rahmetini, yaratıkları arasında bölüştürecekler ve onun lütfunu diledikleri kimselere verecekler? Yoksa Allah mı dilediğine lütufta bulunup dilediğine birşey vermeyecektir? Biz nasıl ki dünya hayatındayden, birbirlerini istihdam etsinler diye onların aralarında rızıklarını paylaştırmışsak, lisansen aciz, bedenen zayıf olanları zengin kılıp, derdini güzel anlatan ve vücut bakımından da sağlam olanları fakir kılmışsak, rahmet ve lütuflarımızı da öylece dilediğimize veririz. Ey Rasûlüm, rabbinin, insanları cennete koyma gibi rahmeti, onların, dünyada iken biriktirdikleri her şeyden daha hayırlıdır.

33

Eğer insanlar tek bir (İnkârcı) ümmet haline gelmeyecek olsalardı, rahman olan Allah’ı inkâr edenlerin evlerinin tavanlarını, üzerine çıktıkları merdivenlerini,

 

 

 

 

Ana Sayfa (Kur'an-ı Kerim) Aynı Pencere

Geri

 

(T :  M : 922  H : 310)

 

TABERİ TEFSÎR-İ - (TÜRKÇE)

 

-

 

İleri

Sayfayı Büyüterek Aynı Pencerede Aç