Ana Sayfa (Kur'an-ı Kerim) Yeni Pencere

Geri

 

SAYFA :

463

 

039 - ZÜMER SÛRESİ

 

CÜZ :

24

 

İleri

Sayfayı Yeni Pencerede Aç

 

 

 

 

 

 

 

 

 

48

O kâfirlerin dünyada işledikleri amellerin fenalıkları, karşılarına çıkmış ve alay edip durdukları şeylerin cezası kendilerini sarmıştır.

49

Bkz. Ayet:51

50

Bkz. Ayet:51

51

"İnsana bir zarar dokunduğunda bize yalvarır. Sonra ona tarafımızdan bir nimet verdiğimizde, «Bu, bana ancak bilgim sayesinde verilmiştir» der. Hayır, o bir imtihandır. Fakat onların çoğu bilmezler. Bunu kendilerinden öncekiler de söylemişti, ama kazandıkları şeyler onlara hiçbir yarar sağlamamıştı. Nihayet kazandıkları şeylerin kötülükleri onlara isabet etmişti. Onlardan zulmedenler var ya, kazandıkları şeylerin kötülükleri onlara isabet edecektir. Onlar Allah'ı âciz bırakacak değillerdir."

Firyâbî, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in Katâde'den bildirdiğine göre "Bu, bana ancak bilgim sayesinde verilmiştir, der. Hayır, o bir imtihandır..."' buyruğundaki "Bilgiden dolayı" sözü, "Bende bulunan hayırdan dolayı" mânâsındadır.

İbn Cerîr'in Süddî'den bildirdiğine göre âyette geçen öncekilerden kasıt geçmiş ümmetlerdir. Onlardan zulmedenler sözünden kastedilen ise Hazret-i Muhammed ümmetinden olanlardır.

52

O kâfirler hâlâ bilmediler mi ki, Allah, dilediğine rızkı genişletir, dilediğine de kısar. Şübhesiz bunda, (Peygambere ve Kur’ân’a) îman edecek bir kavim için ibretler vardır.

53

"De ki: Ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım! Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları affeder, çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir."

İbn Ebî Hâtim ve İbn Merdûye'nin sahih isnâdla İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre "De ki: Ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım! Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir" âyeti, Mekke müşrikleri hakkında nazil olmuştur.

İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, Taberânî, Hâkim ve Beyhakî'nin Delâil'de bildirdiğine göre İbn Ömer der ki: "Biz, başlarına gelen bir musibetle Allah'ı bilip tanıdıktan sonra küfre dönenlerin ve böylece fitneye düçâr olanların Allah ne tövbesini, ne fidyesini, ne de küfürden dönmesini kabul etmez, derdik. Böyleleri de bunu kendileri için söyler ve kabullenirlerdi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Medine'ye geldiğinde, Allah onlar hakkında, "De ki: Ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım! Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir" âyetini indirdi.

İbn Ömer der ki: "Ben bu âyeti kendi elimle yazıp Hişâm b. el-Âs'a gönderdim."

Taberânî, İbn Merdûye ve Beyhakî'nin Şu'abu'l-îman da bildirdiğine göre İbn Abbâs der ki: Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem), Hazret-i Hamza'nın katili Vahşi b. Harb'e haber gönderip İslam'a davet edince, Vahşi: "Ey Muhammed! Sen, adam öldürenin veya Allah'a ortak koşanın ya da zina yapanın ağır cezaya çarptırılacağını ve kendisine kat kat azab verileceğini, Cehennemde alçalmış olarak temelli kalacağını söylediğin halde beni nasıl İslam'a davet ediyorsun? Halbuki ben bunları yapmışım. Benim için bir ruhsat görüyor musun?" diye haber gönderdi. Bunun üzerine Yüce Allah, "Ancak tövbe eden, inanıp yararlı iş işleyenlerin, işte Allah onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah bağışlar ve merhamet eder"" âyetini indirdi. Vahşi: "Bu zor bir şarttır. Ben tövbe edip iman ettikten sonra salih amel yapamayabilirim" deyince, "Allah kendisine ortak koşmayı elbette bağışlamaz, bundan başkasını dilediğine bağışlar. Allah'a ortak koşan kimse, şüphesiz büyük bir günahla iftira etmiş olur" âyeti nazil oldu. Vahşî (yine Müslüman olmayı kabul etmeyip): "(Bunda da bir şart var) Belki de ben, Allah'ın kasdettiklerinden değilim. Ben bağışlanıp bağışlanmayacağımı bilmiyorum. Bundan başka bir şey var mı?" deyince, Yüce Allah. "De ki: Ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım! Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir" âyetini indirdi. Bunun üzerine Vahşi: "Bu olur" deyip Müslüman oldu. Halk: "Ey Allah'ın Resûlü! Bizler de Vahşi'nin işlediği günahları işlemişiz" deyince Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): "Bu âyet bütün Müslümanları kapsamaktadır" buyurdu.

İbn Ebî Hâtim ve İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre Ebû Saîd der ki: Vahşi Müslüman olduğu zaman, Yüce Allah, "Onlar, Allah'ın yanında başka tanrı tutup ona yalvarmazlar. Allah'ın haram kıldığı cana haksız yere kıymazlar. Zina etmezler. Bunları yapan günaha girmiş olur" âyetini indirdi. Vahşi ve arkadaşları: "Biz bütün bu günahları işledik" deyince, Yüce Allah. "De ki: Ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım! Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir" âyetini indirdi.

Muhammed b. Nasr Kitabu's-Salât'ta, Vahşî'nin şöyle dediğini bildirir: Hamza'yı öldürdüğüm zaman, Allah kalbime Hazret-i Muhammed'in korkusunu koydu ve gündüz saklanıp gece yol alarak kaçmaya başladım. Himyer topraklarına vardım ve orada ikamet etmeye başladım. Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) elçisi gelip beni İslam'a davet edince, ben: "İslam nedir?" diye sordum. Elçi: "Allah'a ve Resûlüne iman etmen, Allah'a ortak koşmayı, Allah'ın haram kıldığı cana kıymayı, içki içmeyi, zinayı ve bütün fuhşiyyatı bırakman, cünüplükten dolayı boy abdesti alıp beş vakit namaz kılmandır" deyip, Yüce Allah'ın, "De ki: Ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım! Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir" âyetini indirdiğini söyledi. Bunun üzerine ben: "Şahitlik ederim ki Alah'tan başka ilâh yoktur ve Muhammed Onun kulu ve elçisidir" deyip elçilerle Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yanma geldim. Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) benimle musafaha yapıp, bana Ebû Harb lakabını taktı.

Buhârî el-Edebu'l-Müfred'de, Ebû Hureyre'nin şöyle dediğini bildirir: Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) gülüp konuşan bir grup sahabenin yanına çıkıp: "Canım elinde olana yemin ederim ki, benim bildiğimi bilseydiniz az güler çok ağlardınız" dedi. Sonra sahabeyi ağlar bir vaziyette bırakıp gitti. Bunun üzerine Yüce Allah: "Ey Muhammed! Neden kullarımı ümitsizliğe düşürüyorsun?" diye vahyedince, Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) geri dönüp: "Ümitvar olunuz, doğru olunuz ve orta yoldan gidiniz" buyurdu.

İbn Merdûye ve Beyhakî'nin Sünen'de bildirdiğine göre Ömer b. el-Hattâb der ki: Ben, Ayyâş b. Ebî Rabîa ve Hişâm b. el-Âs b. Vâil, Medine'ye hicret etmek için anlaştık. Ben ve Ayyâş yola çıktık, ama Hişâm yanımıza gelemedi. O fitneye (azab ve işkenceye) maruz kalıp boyun eğdi. Ayyâş'ın yanına, kardeşi Ebû Cehil ve Hâris b. Hişâm gelip: "Annen, seni görmeden gölgeye çekilmemeyi ve başını yıkamamayı adadı" dediler. Bunun üzerine ben: "Vallahi, bunlar seni dininden döndürmek istiyorlar" dedim, ama onlar Ayyâş'ı alıp gittiler ve kendisine işkence yaparak fitneye düşürdüler. "De ki: Ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım! Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir" âyeti nazil olunca bunu Hişâm'a yazdım ve Hişâm Medine'ye geldi.'

İbn Cerîr ve İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs, "De ki: Ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım! Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir" âyetini açıklarken şöyle dedi: "Âyet, Allah'ın rahmetinden ümidin kesilmemesini emretmektedir. Mekke halkı: "Muhammed, puta tapanların, Allah'tan başkasına dua edenlerin ve Allah'ın haram kıldığı cana kıyanların affedilmeyeceğini iddia ediyor. Başka ilâhlara ibadet ettiğimiz, Allah'ın haram kıldığı cana kıydığımız ve şirk ehli olduğumuz halde nasıl hicret edip Müslüman olacağız?" deyince, "De ki: Ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım! Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir" âyeti nazil oldu. Yüce Allah, "Azap size gelmeden önce Rabbinize dönün ve O'na teslim olun. Sonra size yardım edilmez" âyetiyle akıl sahiplerini azarlamaktadır. Helal ve haram, iman ehli içindir. Allah bu âyetle onları azarlamaktadır. Onlardan birinin, kendi aleyhine aşırı gidince, Allah'ın rahmetinden ümidini kesmemesini, tövbe etmesini ve işlediği günahtan dolayı tövbe etmekte gecikmemesini emretmiştir. Yüce Allah, Âl-i İmrân Sûresinde, müminlerin bağışlanma dilemelerini zikrederken, onların, "Rabbimiz! Günahlarımızı, işimizdeki aşırılıklarımızı bize bağışla, sebatımızı arttır, inkarcı topluluğa karşı bize yardım et" dediklerini bildirmiştir. Müslümanların (ne kadar dindar olursa olsun) kendi aleyhine aşırı gidebileceği bilinmelidir. Bu sebeple yüce Allah bu aşırılıklarında dolayı onların tövbe etmelerini emretmiştir."

İbn Cerîr'in Atâ b. Yesâr'dan bildirdiğine göre "De ki: Ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım! Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin.

Şüphesiz Allah, bütün günahları affeder... Farkında olmadan ansızın azab size gelmezden önce Rabbinizden size indirilenin en güzeline uyun" âyetleri Medine'de nazil olmuştur.

İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İbn Ömer der ki: Bu âyet, Ayyaş b. Ebî Rabia, Velîd b. el-Velîd ve müslümanlardan bir grup kimse hakkında indi. Bunlar müslüman olduktan sonra işkenceye ve eziyete tâbi tutuldular. Derken fitneye düştüler. Biz, bunlar hakkında: "Allah bunların ebediyyen ne tövbesini, ne de dine yeniden dönmelerini kabul eder. Çünkü bunlar Müslüman oldular ve gördükleri azab sebebiyle dinlerini bıraktılar" diyorduk. Bunun üzerine "De ki: Ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım! Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. Azap size gelmeden önce Rabbinize dönün ve O'na teslim olun. Sonra size yardım edilmez. Farkında olmadan ansızın azab size gelmezden önce Rabbinizden size indirilenin en güzeline uyun" âyetleri nazil oldu. Ömer b. el-Hattâb yazı yazmayı biliyordu. Bu âyetleri kendi eliyle yazıp Ayyâş, Velîd ve diğerlerine gönderdi ve onlar da Müslüman olup hicret ettiler.

Ahmed, İbn Cerîr, İbn Ebî Hâtim, İbn Merdûye ve Beyhakî'nin Şu'abu'l- îmatı'da Sevbân'dan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Dünya ve içindekilerin, «De ki: Ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım! Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir» âyetine karşılık benim olmasını istemezdim" deyince, bir adam: "Ey Allah'ın Resûlü! Peki şirk koşanlar bu âyete dahil mi?" diye sordu. Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) bir müddet sustuktan sonra, üç defa; "Bilin ki, şirk koşanlar da bu âyete dahildir" buyurdu.

Ahmed, Abd b. Humeyd, Ebû Dâvud, Tirmizî, İbnu'l-Münzir, İbnu'l-Enbârî el-Mesâhifte, Hâkim ve İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre Esmâ binti Yezîd der ki: Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) bu âyeti "(Ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım!...)" şeklinde okuduğunu duydum.'

İbn Ebî Şeybe, Abd b. Humeyd, İbn Ebi'd-Dünyâ Hüsnü'z-Zan'da, İbn Cerîr, İbn Ebî Hâtim, Taberânî ve Beyhakî'nin Şu'abu'l-îman'da bildirdiğine göre İbn Mes'ûd, Cehennemden bahseden bir kıssacının yanından geçerken: "Ey Cehennemden bahseden! İnsanları ümitsizliğe düşürme!" deyip, "De ki: Ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım! Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir" âyetini okudu.

İbn Cerîr'in İbn Sîrîn'den bildirdiğine göre Hazret-i Ali: "Hangi âyet daha geniştir?" diye sorunca, Kur'ân'dan âyetler zikredip, "Kim kötülük işler veya kendine yazık eder de sonra Allah'tan bağışlanma dilerse, Allah'ı mağfiret ve merhamet sahibi olarak bulur" gibi âyetleri okumaya başladılar. Bunun üzerine Hazret-i Ali: "Kur'ân'da, "De ki: Ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım! Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir" âyetinden daha geniş (kapsamlı) bir âyet yoktur" dedi.

İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre İbn Abbâs, "De ki: Ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım! Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir" âyetini açıklarken şöyle dedi: "Allah insanları mağfiretine çağırmıştır. Yüce Allah, Mesîh'in Allah olduğunu, Mesîh'in Allah'ın oğlu olduğunu, Uzeyr'in Allah'ın oğlu olduğunu, Allah'ın fakir olduğunu, Allah'ın elinin bağlı olduğunu (cimri olduğunu), Allah'ın üçün üçüncüsü olduğunu iddia edenler hakkında, "Allah'a tövbe etmezler, O'ndan mağfiret dilemezler mi? Oysa Allah bağışlayan'dır, merhamet edendir" buyurmaktadır. Sonra, bunlardan bile daha büyük günah işleyen, "Sizin en yüce Rabbiniz benim" diyenleri ve "Ey ileri gelenler! Sizin benden başka bir tanrınız olduğunu bilmiyorum" diyenleri tövbe etmeye çağırmıştır." İbn Abbâs der ki: "Bundan sonra kulların tövbeden ümitlerini kesmelerine sebep olan, Allah'ın Kitab'ını inkar etmiş olur, ama Allah kişinin tövbesini kabul (nasib) etmedikçe, kul tövbe edemez."

İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Ubeyd b. Umeyr der ki: İblis: "Ey Rabbim! Âdem sebebiyle beni Cennetten çıkardın. Ben de ancak senin izninle ona musallat olabilirim" deyince, Yüce Allah: "Sen ona musallatsın" buyurdu. İblis: "Ey Rabbim! Bana daha fazlasını ver" deyince, Allah: "Onun her doğan çocuğuna karşılık senin de bir çocuğun olacaktır" buyurdu. İblis: "Ey Rabbim! Bana daha fazlasını ver" deyince, Yüce Allah: "Onların göğüsleri sizin meskeninizdir ve onların damarlarında kanın aktığı gibi akarsınız" buyurdu. İblis: "Ey Rabbim! Bana daha fazlasını ver" deyince, Yüce Allah: "Onlara karşı yaya ve atlılarınla haykırarak yürü, mallarına ve çocuklarına ortak ol, onlara vaadlerde bulun" buyurdu. Hazret-i Âdem: "Ey Rabbim! Onu bana musallat ettin. Senin yardımın olmadan ondan korunamam" deyince, Yüce Allah: "Doğan her çocuğuna kendisini kötü arkadaşlardan koruyacak melekler tayin edeceğim" buyurdu. Hazret-i Âdem: "Ey Rabbim! Bana daha fazlasını ver" deyince, Yüce Allah: "Bir iyiliğe on sevap ve daha fazlasını vereceğim, kötülüğe de ya bir günah yazacağım veya onu sileceğim" buyurdu. Hazret-i Âdem: "Ey Rabbim! Bana daha fazlasını ver" deyince, Yüce Allah: "Can bedende olduğu müddetçe tövbe kapısı açık kalacaktır" buyurdu. Hazret-i Âdem: "Ey Rabbim! Bana daha fazlasını ver" deyince, Yüce Allah: "Ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım! Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir" buyurdu."

Ahmed, Ebû Ya'lâ ve Diyâ, Enes'ten Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu nakleden "Canım elinde olana yemin ederim ki, günahlarınız yerle gök arasını dolduracak kadar çok günah işleseniz, sonra da Allah'tan bağışlanma dileseniz, Allah sizi bağışlar. Muhammed'in canı elinde olana yemin ederim ki, eğer siz günah işlemeseydiniz, Allah, günah işleyip peşinden tövbe eden bir topluluk yaratırdı."

İbn Ebî Şeybe ve Müslim'in Ebû Eyyûb el-Ensârî'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Eğer siz günah işlemesey diniz, Allah, günah işleyip peşinden tövbe eden kullar yaratırdı" buyurmuştur.

Hatîb'in Ruvât Mâlik'te İbn Ömer'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Yüce Allah, Hazret-i Davud'a: «Ey Dâvud! Kullarımdan biri bir iyilik yapar ve ben onu bu iyilik sebebiyle Cennetime sokarım» diye vahyedince, Hazret-i Dâvud: «O iyilik nedir?» diye sordu. Yüce Allah: «Bir mümini kurtardığı zor bir durumdur» buyurunca, Hazret-i Dâvud: «Allahım! Seni hakkıyla bilenin, Senden ümidini kesmemesi gerekir» dedi."

Hakîm et-Tirmizî'nin Câbir b. Abdillah'tan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Cibril bana şöyle dedi: "Ey Muhammed! Kıyamet günü Yüce Allah bana hitab ederek: «Ey Cibril! Neden falanın, falanın Cehennemliklerin saflarında olduğunu görüyorum?» diye sorar. Ben: «Ey Rabbim! Onun bugün hayrını göreceği bir iyiliğini bulamadık» cevabını verince Yüce Allah: «Dünyadayken onun: "Ey Hannân (merhametli olan), Ey Mennân (ihsanı bol olan)" dediğini duydum. Ona git ve bu sözünden ne kasdettiğini sor» buyurur. Ben gidip adama sorunca, adam: «Allah'tan başka Hannân ve Mennân olan var mı!» karşılığını verir. Bunun üzerine adamın elinden tutup Cehennem ahalisinin saflarından çıkararak Cennet ahalisinin saflarına sokarım. "

İbnu'd-Durays ve Ebu'l-Kâsım b. Bişrân'ın el-Emâl?de bildirdiğine göre Hazret-i Ali der ki: "Gerçek fakih, insanları Allah'ın rahmetinden ümitsizliğe düşürmeyen, onlara Allah'a isyan hususlarında kolaylık tanımayan, onları Allah'ın azabından emin kılmayan, Kur'ân'ı onu istemeyip başkasına meylederek terk etmeyen kimsedir. Kendisinde ilim olmayan ibadette, kendisinde anlama olmayan ilimde, kendisinde düşünme olmayan okumada hiçbir hayır yoktur.'"

İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre Atâ b. Yesâr der ki: "Allah'ın rahmetinden ümit kestirenlerden oluşan bir köprü vardır. Kıyamet günü insanlar, Allah'ın rahmetinden ümit kestirenlerin boynuna basarak geçeceklerdir."

Abdurrezzâk ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Hazret-i Âişe, Ubeyd b. Umeyr'e: "Oturduğun zaman insanların da senin etrafında oturduğunu söylemedim mi?" deyince, Ubeyd: "Evet dedin" karşılığını verdi. Bunun üzerine Hazret-i Âişe: "Sakın insanları ümitsizliğe düşürerek helake sürükleme" dedi.

Abdurrezzâk ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Zeyd b. Eşlem der ki: Geçmiş ümmetlerde, çok ibadet edip bu konuda kendini zorlayan ve insanları ümitsizliğe sevkeden bir adam vardı. Bu adam ölünce: "Ey Rabbim! Yanında, benim neyim var?" diye sorunca, Allah: "Cehennem var" karşılığını verdi. Adam: "Peki yaptığım ibadetler ve çabalar nerede?" diye sorunca ise adama: "İnsanlara Benim rahmetimden ümit kestiriyordun. Ben de bu gün rahmetimden ümidini kestireceğim" denilir.

Abdurrezzâk, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Katâde der ki: Bildirildiğine göre bazı insanlar şirkte büyük günahlar işlediler ve bu sebeple günahlarının bağışlanmayacağından korktular. Yüce Allah onları, "Ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım! Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir" buyurarak davet etti.'

Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Ebû Miclez der ki: "De ki: Ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım! Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir" âyeti nazil olunca, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) kalkıp insanlara hutbe vererek âyeti okudu. Bir adam kalkıp: "Ey Allah'ın Resûlü! Allah'a şirk koşmayı da mı affeder?" diye sorunca, Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) sustu. Adam birkaç defa aynı soruyu tekrarlayınca, Yüce Allah, "Allah kendisine ortak koşmayı elbette bağışlamaz, bundan başkasını dilediğine bağışlar. Allah'a ortak koşan kimse, şüphesiz büyük bir günahla iftira etmiş olur" âyetini indirdi.

Abd b. Humeyd'in İkrime'den bildirdiğine göre İbn Abbâs der ki: "De ki: Ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım! Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir" âyeti, "Azap size gelmeden önce Rabbinize dönün ve O'na teslim olun. Sonra size yardım edilmez" âyetine bağlanarak okunur."

54

Bkz. Ayet:59

55

Bkz. Ayet:59

56

Bkz. Ayet:59

 

 

 

 

Ana Sayfa (Kur'an-ı Kerim) Aynı Pencere

Geri

 

(Ö :  M :1505  H :911)

 

ED-DURRU’L-MENSÛR TEFSÎRİ - (TÜRKÇE)

 

ŞÂFİÎ

 

İleri

Sayfayı Büyüterek Aynı Pencerede Aç