Ana Sayfa (Kur'an-ı Kerim) Yeni Pencere

Geri

 

SAYFA :

471

 

040 - MÜ'MİN (GÂFİR) SÛRESİ

 

CÜZ :

24

 

İleri

Sayfayı Yeni Pencerede Aç

 

 

 

 

 

 

 

 

 

41

"Ey kavmim, neden ben sizi kurtuluşa davet ediyorum da siz beni ataşe davet ediyorsunuz?"

"Ey kavmim, neden ben sizi davet ediyorum": Yani neyiniz var, demektir. Nitekim: Mali erake hâzinen (seni niçin üzgün görüyorum) dersin ki, neyin var, demektir. Âyetin manası da şöyledir: Bu durumun nasıl olduğunu bana haber verin. Ben davet ediyorum

"kurtuluşa” iman edip ateşten kurtulmaya.

"Siz ise beni ateşe davet ediyorsunuz": Yani ateşin sebebi olan şirke demektir. Sonra iki daveti de bunun ardından açıkladı.

42

"Beni Allah'ı inkâr etmem ve O'na bilgim olmayan şeyi şirk koşmam için davet ediyorsunuz. Ben ise sizi mutlak galip, çok bağışlayan (Allah)a davet ediyorum.

"O hususta bilgim yoktur” sözünün manası: Bu iddia ettikleri şeyi O’nun ortağı olarak bilmiyorum, demektir. Bundan sonrasının izahı da Bakara: 129 ve Taha: 82’de geçmiştir.

43

"Şüphesiz, beni davet ettiğiniz şey için ne dünyada ne ahirette davet (yetkisi) yoktur. Gerçekten dönüşümüz Allah'adır ve gerçekten aşırılar, onlar ateşin yaranıdırlar".

"Onun davet yetkisi yoktur":

Bunda da iki görüş vardır:

Birincisi: Onun duayı kabul etme yetkisi yoktur. Bunu da Süddi, demiştir.

İkincisi: Onun şefaat etme hakkı yoktur, bunu da İbn Saib, demiştir.

"Dönüşümüz Allah’adır": Yani O’na rucu edeceğiz, mana da: Bizi amellerimize göre cezalandıracaktır, demektir. Müsriflerde de iki görüş vardır ki, onları da

"müsriftin kezzab” kavlinde zikretmiştik (Ğafir:28).

44

"Size dediklerimi hatırlayacaksınız. Ben işimi Allah'a ısmarlıyorum. Şüphesiz Allah kulları çok iyi görendir".

"Fesetezkürune ma ekulu leküm":

İbn Mes’ûd, Ebû’l - Âliyye, Ebû İmran el - Cevni ve Ebû Recâ’, şeddesiz meftuh zal ve şeddeli meftuh kâf ile "fesetezekkerune” okumuşlardır, yani size azap geldiği zaman size dünyada ettiğim nasihatları hatırlarsınız, demektir.

"Ben işimi Allah’a ısmarlıyorum": Yani O’na havale ediyorum, demektir; buna da dinlerine uymadığı için onu tehdit etmeleri üzerine söylemiştir.

"Şüphesiz Allah kulları çok iyi görendir": Yani hem dostlarını hem de düşmanlarını.

45

Allah da onu kurdukları tuzağın kötülüklerinden korudu. Fir’avn hanedanım da azabın kötüsü kuşattı.

Sonra o imanlı kişi aralarından çıktı; onu aradılarsa da bulamadılar. Mûsa ile beraber denizi geçerek kurtuldu. İşte:

"Allah onu kurdukları tuzağın kötülüklerinden korudu” dediği budur ki, ona dokundurmak istedikleri şerden korudu, demektir.

"Fir’avn hanedanını da kuşattı": Denize girince

"azabın kötüsü": O da boğulmaktır.

46

O da ateş. Ona sabah akşam sunulurlar. Kıyamet koptuğu gün, "Fir’avn ailesini azabın en çetinine sokun” (denilecek).

"O da ateş. Ona sabah akşam sunulurlar": İbn Mes’ûd ile

İbn Abbâs şöyle demişlerdir: Fir’avn ailesinin ruhları siyah kuşların kursaklarındadır, günde iki kere ateşe sunulurlar. Onlara: Ey Fir’avn hanedanı, işte yurdunuz burasıdır, denir.

İbn Cerir şöyle demiştir: Bir adam Evzai’ye sordu:

"Biz denizden çıkan batı tarafına bölük bölük giden beyaz kuşlar gördük, sayılarını ancak Allah bilir. Akşam olduğu zaman siyahlaşmış olarak aynı şekilde dönerler?” dedi. O da:

"Bunu fark ettiniz mi?” dedi. Onlar da: Evet, dediler. O da şöyle dedi: O kuşların kursaklarında Fir’avn hanedanının ruhları vardır, bunlar sabah akşam ateşe sunulurlar. Yuvalarına döndükleri zaman tüyleri yanmış ve kararmış olur. Gece yerine beyaz tüyler çıkar, siyah tüyler dökülür. Sonra ateşe sabah akşam arz olunurlar, lîu da dünya durdukça devam eder. Kıyamet günü olduğu zaman aziz ve celil olan Allah:

"Fir’avn hanedanım en çetin azaba sokun” der. Buhârî ile Müslim, Sahihlerinde, İbn Ömer hadisi olarak Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle dediğini rivayet etmişlerdir: Biriniz öldüğü zaman ona yeri sabah akşam gösterilir; eğer cennetlik ise cennetten, eğer cehennemlik ise cehennemden gösterilir. Ona: İşte kıyamet gününde kabirden kalkacağın zamana kadar yerin budur, denir.11

Bu âyet kabir azabının var olduğunu gösterir; çünkü ahirette başlarına geleceği ayrıca açıklamış ve: "Ve yevme tekumussaatü edhilu” demiştir. İbn Kesir, İbn Âmir, Ebû Amr, Ebû Bekr, Eban da Âsım'dan rivayet ederek zamme ve hinin zammesi ile

"essatüdhulu” okumuşlardır, manası girme emridir, Buradan okumaya başlanınca elifle başlanır. Kalanlar da meksur hı ve hemze-i kat' ile (edhilu) okumuşlardır ki, bu da meleklere onları ateşe sokmaları için emirdir. Buradan başlayanlar da hemzenin fethi ile okurlar.

47

Hatırla o zamanı ki, ateşte tartışırlar. Zayıflar, kibir taslayanlara: "Gerçekten biz, size tabi idik. Bizden ateşten bir parça savar mısınız?” derler.

"Hatırla o zamanı ki, ateşte tartışırlar":

Mana şöyledir: Ya Muhammed, kavmine yani cehennemliklere onların tartışacakları zamanı hatırlat. Âyet İbrahim: 21’de tefsir edilmiştir. Kibir taslayanlar liderlerdir.

48

Kibir taslayanlar da: "Gerçekten biz, hepimiz (ateşin) içindeyiz. Şüphesiz Allah kulların arasında gerçekten hüküm verdi” dediler.

49

Ateştekiler, cehennemin bekçilerine: "Rabbinize yalvarın, bizden azabı bir gün hafifletsin!” derler.

"Gerçekten hepimiz onun içindeyiz” kavlinin manası: Bizde siz de ateşin içindeyiz, demektir.

"Şüphesiz Allah kulların arasında gerçekten hüküm verdi": Yani bize de size de kararını bildirdi, demektir. Bekçilerin onlara

 

 

 

 

Ana Sayfa (Kur'an-ı Kerim) Aynı Pencere

Geri

 

(T :  M : 1201  H : 597)

 

EZ-ZÂDU'L-MESÎR TEFSÎRİ - (TÜRKÇE)

 

HANBELÎ

 

İleri

Sayfayı Büyüterek Aynı Pencerede Aç