Ana Sayfa (Kur'an-ı Kerim) Yeni Pencere

Geri

 

SAYFA :

420

 

033 - AHZÂB SÛRESİ

 

CÜZ :

21

 

İleri

Sayfayı Yeni Pencerede Aç

 

 

 

 

 

 

 

 

 

23

Bkz. Ayet:24

24

"Mü'minlerden öyle adamlar vardır ki, Allah'a verdikleri söze sâdık kaldılar. İçlerinden bir kısmı verdikleri sözü yerine getirmiştir (şehit olmuştur). Bir kısmı da (şehit olmayı) beklemektedir. Verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir. Bunun böyle olması Allah'ın, doğruları, doğruluktan sebebiyle mükâfatlandırması, dilerse münafıklara azap etmesi yahut onların tövbesini kabul etmesi içindir. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir"

Abdurrezzâk, Ahmed, Buhârî, Tirmizî, Nesâî, el-Mesâhifte İbn Ebî Dâvud, Beğavî, İbn Merdûye ve Sünen'de Beyhaki, Zeyd b. Sâbit'İn şöyle dediğini bildirir: Kur'ân'ı bir kitapta topladığımız zaman, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) okuduğunu duyduğum bir âyeti bulamadım. Sonra bu âyetin sadece, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem), şahitliğini iki şahit yerine saydığı Huzeyme b. Sâbit'İn yanında olduğunu gördüm: "Mü'minlerden öyle adamlar vardır ki, Allah'a verdikleri söze sâdık kaldılar. İçlerinden bir kısmı verdikleri sözü yerine getirmiştir (şehit olmuştur). Bir kısmı da (şehit olmayı) beklemektedir. Verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir" ve sûrenin gerekli yerine koydum.

Buhârî, İbn Ebî Hâtim, İbn Merdûye ve Ebû Nuaym el-Ma'rife'de, Enes'in: "Biz, "Mü'minlerden öyle adamlar vardır ki, Allah'a verdikleri söze sâdık kaldılar. İçlerinden bir kısmı verdikleri sözü yerine getirmiştir (şehit olmuştur). Bir kısmı da (şehit olmayı) beklemektedir. Verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir" âyetinin Enes b. en-Nadr hakkında nazil olduğu görüşündeyiz" dediğini bildirir.

İbn Sa'd, Ahmed, Müslim, Tirmizî, Nesâî, Beğavî Mu'cem'de, İbn Cerîr, İbn Ebî Hatim, İbn Merdûye, Ebû Nuaym el-Hilye'de ve Beyhakî Delâil'de, Enes'in şöyle dediğini bildirir: Amcam Enes b. en-Nadr, Bedir savaşına katılamayınca bu durum çok ağırına gitti ve: "Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) ilk hazır bulunduğu gazada ben (nasıl oldu da) bulunamadım. Allah'a yemin ederim, eğer bundan sonra Allah, Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte bir savaşta benim de hazır bulunmamı takdir ederse, şüphesiz Allah neler yapacağımı görecektir" dedi. Enes b. en-Nadr Uhud savaşında bulundu ve Sa'd b. Muâz kendisine: "Ey Ebû Amr'ın babası! Nereye?" diye sorunca, Enes: "Cennet kokusu ne hoş! Ben bunu Uhud taraflarından alıyorum" dedi ve öldürülünceye kadar çarpıştı. Vücudunda kılıç darbesi, mızrak yarası ve ok yarası olmak üzere seksen küsur yara tesbit edildi. "Mü'minlerden öyle adamlar vardır ki, Allah'a verdikleri söze sâdık kaldılar. İçlerinden bir kısmı verdikleri sözü yerine getirmiştir (şehit olmuştur). Bir kısmı da (şehit olmayı) beklemektedir. Verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir" bu sırada nazil oldu. Sahabe, bu âyetin Enes b. en-Nadr ve arkadaşları hakkında nazil olduğu görüşündeydi.

Tayâlisî, İbn Sa'd, İbn Ebî Şeybe, Tirmizî, Nesâî, İbn Cerîr, İbnu'l-Munzir, İbn Ebî Hatim, İbn Merdûye ve Ebû Nuaym'ın el-Ma'rife'de Enes'ten bildirdiğine göre amcası Bedir savaşına katılamayınca: "Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) müşriklerle yaptığı ilk savaşa katılamadım. Eğer bundan sonra Allah, müşriklerle yapılan bir savaşta benim de hazır bulunmamı takdir ederse, şüphesiz Allah neler yapacağımı görecektir" dedi. Uhud günü müslümanlar kısa bir süre bozguna uğrayınca: "Müşriklerin meydana getirdikleri bu bozgun durumundan dolayı senden özür dilerim" deyip ilerledi. Sa'd b. Muâz onun şehid edilmiş bedenini görünce: "Ey kardeşim! Ne yaptıysan, ben de seninle aynısını yaptım. Ama ben senin bu yaptığını yapamadım (şehid olamadım)" dedi. Enes b. en-Nadr'ın vücudunda kılıç darbesi, mızrak yarası ve ok yarası olmak üzere seksen küsur yara tesbit edildi. (Enes der ki) "Mü'minlerden öyle adamlar vardır ki, Allah'a verdikleri söze sâdık kaldılar. İçlerinden bir kısmı verdikleri sözü yerine getirmiştir (şehit olmuştur). Bir kısmı da (şehit olmayı) beklemektedir. Verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir" âyetinin, Enes b. en-Nadr ve arkadaşları hakkında nazil olduğunu söylerdik.

Hâkim ve Beyhakî Delâil'de, Ebû Hureyre'den bildirir: Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) Uhud'dan ayrılırken şehid edilmiş olan Mus'ab b. Umeyr'in yanına uğradı ve başucunda durup ona dua ettikten sonra, "Mü'minlerden öyle adamlar vardır ki, Allah'a verdikleri söze sâdık kaldılar. İçlerinden bir kısmı verdikleri sözü yerine getirmiştir (şehit olmuştur). Bir kısmı da (şehit olmayı) beklemektedir. Verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir" âyetini okudu. Sonra: "Kıyamet günü bunların Allah katında şehit olduğuna şahitlik ederim. Onlara gidip ziyaret ediniz. Nefsim elinde olana yemin ederim ki, kıyamet gününe kadar bunlara selam veren herkesin selamına cevap verilir" buyurdu.

Hâkim ve Beyhakî Delâil'de, Ebû Zer'in şöyle dediğini bildirir: "Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): Uhud günü savaştan sonra yolunun üzerinde öldürülmüş olan Mus'ab b. Umeyr'in yanından geçerken, "Mü'minlerden öyle adamlar vardır ki, Allah'a verdikleri söze sâdık kaldılar. İçlerinden bir kısmı verdikleri sözü yerine getirmiştir (şehit olmuştur). Bir kısmı da (şehit olmayı) beklemektedir. Verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir" âyetini okudu."

İbn Merdûye, aynı hadisi Habbâb'ın rivayeti olarak nakletti.

İbn Ebî Âsim, Tirmizî, Ebû Ya'lâ, İbn Cerîr, Taberânî ve İbn Merdûye'nin Talha'dan bildirdiğine göre Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) ashâbı, cahil bir bedeviye: "Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem), âyetteki sözlerine sadık kalanların kimler olduğunu sor" dediler. Sahabe, Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) soru sormaya cesaret edemiyor, ona saygı gösteriyor, ondan çekiniyor!ardı. Bedevi Allah'ın Resûlüne soruyu sorunca, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisinden yüz çevirdi. Yine aynı soruyu sorunca Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) yine ondan yüz çevirdi. Sonra ben Mescid'in kapısından bakınca, Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): "Sözlerine sadık kalanların kim olduğunu soran kimdi?" diye sordu. Bedevi: "Bendim" karşılığını verince, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) (beni işaret ederek): "İşte bu, verdikleri sözde içtenlikle sebat gösteren kimselerdendir" buyurdu.

İbn Cerîr, İbn Ebî Hatim, Taberânî ve İbn Merdûye'nîn bildirdiğine göre Talha der ki: Allah'ın Resûlü Uhud'dan dönünce minbere çıkıp Allah'a hamd ve senâ ettikten sonra, "Mü'minlerden öyle adamlar vardır ki, Allah'a verdikleri söze sâdık kaldılar. İçlerinden bir kısmı verdikleri sözü yerine getirmiştir (şehit olmuştur). Bir kısmı da (şehit olmayı) beklemektedir.

Verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir" âyetini okudu. Bir adam kalkıp: "Ey Allah'ın Resûlü! Bunlar kimlerdir?" diye sordu. Ben (Mescid'e) gelince Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): "Ey soruyu soran! İşte bu, onlardandır" buyurdu.

Tirmizî, İbn Cerîr, îbn Ebî Hâtirn ve İbn Merdûye'nin Muâviye'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Talha, verdikleri sözü yerine getiren kişilerdendir" buyurdu?

Hâkim'in Hazret-i Âişe'den bildirdiğine göre Talha Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına girince, Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): "Ey Talha! Sen, verdikleri sözü yerine getiren kişilerdensin ' buyurdu."

Saîd b. Mansûr, Ebû Ya'lâ, İbnu'l-Münzir, Ebû Nuaym ve İbn Merdûye'nin Hazret-i Âişe'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Kim yeryüzünde yürüyen, verdiği sözü yerine getiren (şehid olan) birine bakmak isterse Talha'ya baksın" buyurdu.

İbn Merdûye, aynı hadisi Câbir b. Abdillah'ın rivâyeti olarak nakletti.

İbn Mende ve İbn Asâkir'in bildirdiğine göre Esma binti Ebî Bekr der ki: Talha b. Ubeydillah Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına girince, Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): "Ey Talha! Sen, verdikleri sözü yerine getiren kişilerdensin" buyurdu.

Ebu'ş-Şeyh ve İbn Asâkir'in Ali b. Ebî Tâlib'den bildirdiğine göre kendisine: "Bize Talha'dan bahset" denilince, Hazret-i Ali şöyle karşılfk verdi: Bu kişi, hakkında, "Mü'minlerden öyle adamlar vardır ki, Allah'a verdikleri söze sâdık kaldılar. İçlerinden bir kısmı verdikleri sözü yerine getirmiştir (şehit olmuştur). Bir kısmı da (şehit olmayı) beklemektedir. Verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir" âyetinin nazil olduğu kişidir. Talha, verdiği sözü yerine getirenlerdendir ve gelecekte (kıyamet günü) hesaba çekilmeyecektir."

Saîd b. Mansûr ve İbnu'l-Enbârî'nîn el-Mesâhifte bildirdiğine göre İbn Abbâs bu âyeti, (.....) şeklinde okurdu.

İbn Ebî Şeybe, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve İbn Merdûye'nin İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre âyette geçen, "İçlerinden bir kısmı verdikleri sözü yerine getirmiştir..." âyetinden, Allah'a verdiği söz üzere ölenler, "Bir kısmı da beklemektedir..." âyetinden ise, verdiği söz üzere ölmeyi bekleyenler kastedilmiştir.

Tastî'nin İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre Nâfi b. el-Ezrak ona, (.....) âyetinin mânâsını sorunca, İbn Abbâs: "Kendisine takdir edilen ecel" demektir" cevabını verdi. Nâfi: "Peki, Araplar öylesi bir ifadenin ne anlama geldiğini biliyorlar mı ki?" diye sorunca da, İbn Abbâs şöyle demiştir: "Tabi kil Yoksa Lebîd b. Rabîa'nın:

"İnsana ne için çabaladığını sormayacak mısınız!

Kendisi için takdir edilen ecel için mi, yoksa sapıklık ve batıl için mi!' dediğini bilmez misin?"

Firyâbî, Saîd b. Mansûr, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in Mücâhid'den bildirdiğine göre âyetin mânâsı: "Kimi verdiği ahdi yerine getirir, kimi de bir cihad günü, Allah'a kavuşacağına sıdk ile inanarak verdiği ahdi yerine getirmek için beklemektedir" şeklindedir.

Ahmed, Buhârî ve İbn Merdûye'nin Süleyman b. Sard'dan bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Ahzâb günü: "Artık bundan böyle, biz onların üzerine gideceğiz, onlar gelemeyecekler" buyurdu.

İbn Ebî Şeybe, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Merdûye ve Beyhakî Delâil'de, Ebû Saîd el-Hudrî'nin şöyle dediğini bildirir: Ahzâb günü, (Müşriklerden dolayı) öğle, ikindi, akşam ve yatsı namazlarını kılmaya fırsat bulamadık. Yatsıdan çok sonra bu namazları kılabilecek duruma geldik. Yüce Allah, "Allah, inkâr edenleri, hiçbir hayra ulaşmaksızın kin ve öfkeleriyle geri çevirdi. Allah, savaşta mü'minlere kâfi geldi. Allah, kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir" âyetini indirince Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) Bilâl'e ezan okumasını emretti, sonra daha önce kıldığı gibi öğle namazını, sonra İkindi namazını kıldı. Sonra kamet getirip daha önce kıldığı gibi akşam namazını, sonra da yatsı namazını kıldı. Bu, korku anında nasıl namaz kılınacağını bildiren, "Eğer (bir tehlikeden) korkarsanız, namazı yaya olarak veya binek üzerinde kılın. Güvenliğe kavuşunca da, Allah'ı, daha önce bilmediğiniz ve onun size öğrettiği şekilde anın (namazı normal vakitlerdeki gibi kılın)" âyeti nazil olmadan önce olmuştu."

Hâkım'in bildirdiğine göre îsa b. Talha der ki: Müminlerin annesi (Hazret-i Âişe) ve Âişe binti Talha'nın yanına girdiğimde, Âişe binti Talha'nın, annesi Esmâ'ya: "Ben senden daha hayırlıyım. Babam da babandan daha hayırlıdır" diyordu. Bunun üzerine Esmâ onu ayıplayıp: "Sen benden daha mı hayırlısın!" dedi. Bunun üzerine Hazret-i Âişe: "Ben aranızda hüküm vereyim mi?" deyince, Esmâ: "Olur" karşılığını verdi. Hazret-i Âişe: "Ebû Bekr, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına girince, Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): "Sen, Allah'ın kendisini Cehennemden azad ettiği kişisin" buyurdu. O günden sonra da Ebû Bekr'e atîk (azad edilmiş) denmeye başlandı. Sonra Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına Talha girince, Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): "Ey Talha! Seri, verdikleri sözü yerine getiren kişilerdensin" buyurdu.

İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in İbn Zeyd'den bildirdiğine göre âyette geçen, "İçlerinden bir kısmı verdikleri sözü yerine getirmiştir..." âyetinden, üzerinde bulunduğu tasdik ve iman üzere ölenler, "Bir kısmı da beklemektedir.." âyetinden ise, bulundukları tasdik ve iman üzere ölmeyi bekleyenler kastedilmiştir. "Verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir" âyeti ise "Münafıkların yaptıkları gibi verdiği sözü değiştirmemişlerdir" mânâsındadır.

İbnu'l-Münzir'in Nadr'dan bildirdiğine göre İbn Abbâs bu âyeti minberde  (.....) şeklinde okumuştur.

İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Katâde, "Mü'minlerden Öyle adamlar vardır ki, Allah'a verdikleri söze sâdık kaldılar. İçlerinden bir kısmı verdikleri sözü yerine getirmiştir (şehit olmuştur). Bir kısmı da (şehit olmayı) beklemektedir. Verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir" âyetini açıklarken şöyle dedi: "Onlar, verdikleri sözü doğruluk ve vefayla yerine getirdiler. Bazısı da, kendinden bu söze doğruluk ve vefayla bağlı kalmayı beklemektedir. Onlar, dinlerinde şüphe ve tereddüde düşmediler ve dinlerini başka şeye değiştirmediler. "Dilerse münafıklara azap etmesi yahut onların tövbesini kabul etmesi içindir. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir" âyeti ise: "Allah dilerse münafıkları nifaktan çıkarıp imana sokar" mânâsındadır.

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Süddî, "Dilerse münafıklara azap etmesi yahut onların tövbesini kabul etmesi içindir. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir" âyetini açıklarken şöyle dedi: "Allah dilerse münafıkları bulundukları nifak üzere öldürüp, azabı kendilerine vacip kılar, dilerse nifaktan çıkarıp tövbe etmelerini nasib eder ve nifaktan tövbe etmiş olarak ölmelerini nasib edip kendilerini bağışlar."

25

"Allah, inkâr edenleri, hiçbir hayra ulaşmaksızın kin ve öfkeleriyle geri çevirdi. Allah, savaşta mü'minlere kâfi geldi. Allah, kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir"

Fıryâbî, İbn Ebî Şeybe, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in'in Mücâhid'den bildirdiğine göre "Allah, inkâr edenleri, hiçbir hayra ulaşmaksızın kin ve öfkeleriyle geri çevirdi. Allah, savaşta mü'minlere kâfi geldi. Allah, kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir" buyruğunda, Ahzâb savaşı kastedilmiştir.

İbn Ebî Hâtim'in Süddî'den bildirdiğine göre "Allah, inkâr edenleri, hiçbir hayra ulaşmaksızın kin ve öfkeleriyle geri çevirdi. Allah, savaşta mü'minlere kâfi geldi. Allah, kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir" buyruğunda kastedilenler, Ebû Süfyân ve adamlarıdır. Onlar Hazret-i Muhammed ve ashâbma karşı zafer elde edememişler ve bir rüzgâr sebebiyle savaşamadan geri dönmüşlerdir.

İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Katâde, "Allah, inkâr edenleri, hiçbir hayra ulaşmaksızın kin ve öfkeleriyle geri çevirdi. Allah, savaşta mü'minlere kâfi geldi. Allah, kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir" âyetini açıklarken şöyle dedi: "Allah, müminlere, kendi gönderdiği ordular ve rüzgarla müminlere kâfi gelmiştir. Allah, dilediğini yapmakta kuvvetli ve intikamında güç sahibidir."

İbn Sa'd, Saîd b. el-Müseyyeb'İn şöyle dediğini bildirir: Ahzâb günü, Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) ve ashâbı on küsur gece muhasara edildiler. Sonunda sahabenin hepsi de derin bir üzüntüye düştü. Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): "Allahım! Ben Senden, bana olan ahdini ve va'dini yerine getirmeni diliyorum. Eğer Sen istersen, (Eğer Müslümanların helakim dilersen artık) Sana hiç kulluk edilmez" dedi. Sahabe ve Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) bu durumdayken Nuaym b. Mes'ûd el-Eşcaî geldi. Hem Müslümanlar hem müşrikler bu kişiye güveniyordu. Nuaym, kafirleri (Mekke müşrikleri ve Medine Yahudilerini) birbirine düşürdü ve bunun üzerine kafirler savaşmadan geri döndüler. "Allah, savaşta mü'minlere kâfi geldi..." âyeti buna işaret etmektedir.

İbn Merdûye'nın bildirdiğine göre Câbir der ki: Ahzâb günü Yüce Allah müşrikleri kinleriyle geri çevirmiş ve hiç bir hayır elde edememişlerdir. Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): "Kim Müslümanların kadınlarını koruyacak?" diye sorunca, Ka'b ve İbn Revâha: "Ben korurum ey Allah'ın Resûlü" cevabını verdiler. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) İbn Revâha'ya: "Sen güzel şiir söylersin" buyurunca, Hassân: "Ben ey Allah'ın Resûlü" dedi. Bunun üzerine Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): "Evet Kafirleri kadınlardan sen uzaklaştır.; Rûhulkudüs, onlara karşı sana yardım edecektir" buyurdu.

İbn Ebî Hâtim, İbn Merdûye ve İbn Asâkir'în bildirdiğine göre İbn Mes'ûd bu âyeti, (.....) şeklinde okurdu.

26

Bkz. Ayet:27

27

"Allah, Kitap ehlinden olup müşriklere yardım edenleri kalelerinden indirdi ve kalplerine büyük bir korku saldı. Siz onların bir kısmını öldürüyor, bir kısmını da esir ediyordunuz. Allah, sizi onların topraklarına, yurtlarına, mallarına ve henüz ayak basmadığınız topraklara varis kıldı. Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir."

Fîryâbî, İbn Ebî Şeybe, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in Mücâhid'den bildirdiğine göre "Allah, kitap ehlinden olup müşriklere yardım edenleri kalelerinden indirdi ve kalplerine büyük bir korku saldı. Siz onların bir kısmını öldürüyor, bir kısmını da esir ediyordunuz" buyruğundaki Kitab ehlinden kastedilenler Benî Kureyza, kalelerden kasıt ise onların saraylarıdır.

İbnu'l-Münzir'in İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre âyetteki (.....) kelimesi, kaleleri mânâsındadır.

İbn Ebî Şeybe, İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in İkrime'den bildirdiğine göre âyetteki" kelimesi, kaleleri mânâsındadır.

İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Katâde, "Allah, kitap ehlinden olup müşriklere yardım edenleri kalelerinden indirdi ve kalplerine büyük bir korku saldı. Siz onların bir kısmını öldürüyor, bir kısmını da esir ediyordunuz" âyetini açıklarken şöyle dedi: Âyette kastedilenler Benî Kureyza'dır. Onlar, Ebû Süfyân'ı desteklemişler ve ona mektup yazmışlar, Allah'ın Resulü (sallallahü aleyhi ve sellem) ile aralarındaki anlaşmayı bozmuşlardı. Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) Zeyneb binti Cahş'ın yanında başını yıkıyordu. Hatta başının yarısını Zeyneb yıkamıştı. Cibril gelip: "Allah seni affetsin! Kırk gecedir melekler silahlarını bırakmadılar. Kureyza oğullarına gitmek için davran. Ben onların yaylarının iplerini kesip kapılarını açarak, kendilerini büyük bir sarsıntı ve tasa içinde bıraktım" dedi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) zırhını giyip Benî Ğanem yolunu tuttu ve insanlar da peşinden gitti. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Benî Kureyza kabilesine, alnında (Hendek savaşı sırasında oluşan) toprağı bile temizlemeden gidip onları kuşattı ve: "Ey maymunların kardeşleri!" diye seslendi. Onlar: "Ey Ebu'l-Kasım! Sen kötü söz söyleyen biri değildin" deyip, Sa'd b. Muâz'ın haklarında vereceği hükme razı oldular. Sa'd b. Muâz'ın kavmiyle aralarında anlaşma vardı. Bu sebeple Sa'd'ın kendilerine yakınlık hissetmesini umdular. Ebû Umâme kendilerine (Sa'd'ın vereceği hükmü bildirmek için elini boğazına götürerek boyunlarının vurulacağını) işarette bulununca, "Ey Mü’minler! Allah'a ve Peygambere karşı hainlik etmeyin, size güvenilen şeylere bile bile hıyanet etmiş olursunuz" âyeti nazil oldu. Sa'd, Benî Kureyza'nın savaşçılarının öldürülmesine, zürriyetlerinin esir edilmesine, mallarının İse sadece Muhacirlere verilmesine hükmetti. Bunun üzerine kavmi ve aşireti: "Mallan muhacirlere verip bize vermemekle onları kayırdın" deyince, Sa'd: "Siz mal sahibisiniz. Muhacirlerin ise malları yoktu" karşılığını verdi. Söylendiğine göre Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) tekbir getirerek: "Sa'd, aranızda Allah'ın hükmüyle hükmetti" buyurmuştur.

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Katâde, "Allah, kitap ehlinden olup müşriklere yardım edenleri kalelerinden indirdi ve kalplerine büyük bir korku saldı. Siz onların bir kısmını öldürüyor, bir kısmını da esir ediyordunuz" âyetini açıklarken şöyle dedi: "Allah onların kalplerine Cibril'in yaptıklarıyla büyük bir korku salmıştır. Bunlardan dört yüz savaşçının boynu vurulmuştur. Bir kısmı da esir edilmiştir. Esir edilenler yedi yüz kişiydi."

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Zeyd, "Allah, sizi onların topraklarına, yurtlarına, mallarına ve henüz ayak basmadığınız topraklara varis kıldı. Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir" âyetini açıklarken şöyle dedi: " Onların topraklarından kasıt, Kitab ehli olan Kureyza ve Nadîr oğullarıdır. Henüz ayak basılmayan topraklardan kasıt ise Hayber'dir."

İbn Ebî Hâtim'in Süddî'den bildirdiğine göre "... henüz ayak basmadığınız topraklara varis kıldı..." âyetinden kastedilen, Benî Kureyza'dan sonra fethedilen Hayber'dir.

Abdurrezzâk, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve îbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Katâde, "...henüz ayak basmadığınız topraklara varis kıldı..." âyetini açıklarken şöyle dedi: "Biz, bu yerin Mekke olduğunu söylerdik." Hasan ise, Rûm, Fâris ve sahabenin fethettiği diğer yerler olduğunu söylemiştir.

Firyâbî, Saîd b. Mansûr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in İkrime'den bildirdiğine göre "...henüz ayak basmadığınız topraklara varis kıldı..."âyetinden kastedilen, kıyamet gününe kadar müslümanlann galip gelerek fethettikleri yerlerdir.

Beyhakî Delâil'de, Urve'nin, "... henüz ayak basmadığınız topraklara varis kıldı..." âyetini açıklarken şöyle dediğini bildirir: "Bu yerin Hayber olduğu iddia edilmektedir. Bence bu yerden kasıt Yüce Allah'ın müslümanlara fethini nasib ettiği veya kıyamet gününe kadar fethedeceği her yerdir."

İbn Sa'd, Saîd b. Cübeyr'în şöyle dediğini bildirir; Hendek günü, Ebû Süfyân, Kureyş'ten ve Kînâne oğullarından ona tâbi olanlar, Uyeyne b. Hısn ve Ğatafân'dan ona tâbi olanlar, Tuleyha ve Esed oğullarından ona tâbi olanlar, Ebu'l-A'var ve Süleym oğulanndan ona tâbi olanlar Medine'ye geldiler. Kureyza oğulları ile Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) arasında anlaşma vardı. Kureyza oğulları bu anlaşmayı bozup müşrikleri desteklediler. Bunun üzerine Yüce Allah, "Allah, kitap ehlinden olup müşriklere yardım edenleri kalelerinden indirdi ve kalplerine büyük bir korku saldı. Siz onların bir kısmını öldürüyor, bir kısmını da esir ediyordunuz" âyetini indirdi. Cibrîl, yanında rüzgarla gelince, onu gören Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) üç defa: "Müjdeler olsun!" dedi. Allah kafirlere rüzgarı gönderdi ve bu rüzgar bütün çadırlarını parçalayıp kazanlarını devirdi, derilerini yırttı, direklerini söküp kopardı ve hiç kimse hiç kimsenin yanına gidemez oldu. Bu konuda Yüce Allah, "Ey iman edenler! Allah'ın size olan nimetini hatırlayın. Hani (düşman) ordular üzerinize gelmişti de biz onların üzerine bir rüzgâr ve göremediğiniz ordular göndermiştik. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görmektedir" âyetini indirdi.

İbn Ebî Şeybe, Ahmed ve İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre Hazret-i Âişe der ki: "Hendek savaşı günü, savaşan halkın ardından gittim, Kureyşten İbnu'l- Arike adında bir kişinin okla damarını kestiği Sa'd b. Muâz'la karşılaştım. Sa'd, Allah'a dua edip: "Allahım! Benî Kureyza kabilesinin akıbetini görüp gözüm aydın oluncaya ve sevininceye kadar da beni öldürme" dedi. Yüce Allah müşriklere rüzgarı gönderdi ve "Allah, savaşta mü'minlere kâfi geldi..."Ebû Süfyân ve beraberindekiler, Tihâme oğullarına, Uyeyne b. Bedr ve beraberindekiler Necd'e gittiler. Kureyza oğulları da Medine'ye dönüp kalelerine sığındılar. Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) Medine'ye dönünce, Sa'd için Mescid'de bir çadır yapılmasını emretti. Cibrîl, üzerinde tozlarla gelip, Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem): "Silahı bıraktın mı? Vallahi melekler silahlarını bırakmadılar. Benî Kureyza'ya git ve onlarla savaş" dedi. Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) zırhını giyip insanların yola çıkmalarını ilan ettirdi. Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) Kureyza oğullarına varıp yirmi beş gün boyunca muhasara etti. Muhasara, Kureyza oğullarına ağır gelmeye başlayınca, kendilerine: "Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) hükmünü kabul edip kalelerinizden inin" denildi. Onlar ise: "Biz, Sa'd b. Muâz'ın vereceği hükme razı olup ineriz" dediler. Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) Sa'd b. Muâz'a haber gönderince, Sa'd, bir merkebin üzerinde getirildi. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Bunlar hakkında hüküm ver" buyurunca, Sa'd: "Savaşçılarının öldürülmesine, zürriyetlerinin esir edilmesine ve mallarının taksim edilmesine hüküm verdim" dedi bunun üzerine Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): "Onlar hakkında, Allah'ın ve Resulünün hükmüyle hüküm verdin" buyurdu.

Beyhakî'nin Mûsa b. Ukbe'den bildirdiğine göre Yüce Allah, Hendek savaşı ve Kureyza oğulları hakkında yirmi dokuz âyet indirmiştir. Bu âyetlerin ilki de, "Ey iman edenler! Allah'ın size olan nimetini hatırlayın. Hani (düşman) ordular üzerinize gelmişti de biz onların üzerine bir rüzgâr ve göremediğiniz ordular göndermiştik. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görmektedir" âyetidir.

28

Bkz. Ayet:33

29

Bkz. Ayet:33

30

Bkz. Ayet:33

 

 

 

 

Ana Sayfa (Kur'an-ı Kerim) Aynı Pencere

Geri

 

(Ö :  M :1505  H :911)

 

ED-DURRU’L-MENSÛR TEFSÎRİ - (TÜRKÇE)

 

ŞÂFİÎ

 

İleri

Sayfayı Büyüterek Aynı Pencerede Aç