23
Bkz.
Ayet:24
24
"Mü'minlerden öyle adamlar vardır ki, Allah'a verdikleri söze sâdık kaldılar.
İçlerinden bir kısmı verdikleri sözü yerine getirmiştir (şehit olmuştur). Bir
kısmı da (şehit olmayı) beklemektedir. Verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir.
Bunun böyle olması Allah'ın, doğruları, doğruluktan sebebiyle mükâfatlandırması,
dilerse münafıklara azap etmesi yahut onların tövbesini kabul etmesi içindir.
Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir"
Abdurrezzâk,
Ahmed, Buhârî,
Tirmizî, Nesâî,
el-Mesâhifte İbn Ebî Dâvud, Beğavî,
İbn Merdûye ve Sünen'de
Beyhaki, Zeyd b. Sâbit'İn şöyle dediğini
bildirir: Kur'ân'ı bir kitapta topladığımız zaman,
Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem)
okuduğunu duyduğum bir âyeti bulamadım. Sonra bu âyetin sadece,
Resûlullah'ın
(sallallahü aleyhi ve sellem), şahitliğini iki şahit yerine saydığı
Huzeyme b. Sâbit'İn yanında olduğunu gördüm: "Mü'minlerden öyle adamlar vardır
ki, Allah'a verdikleri söze sâdık kaldılar. İçlerinden bir kısmı verdikleri sözü
yerine getirmiştir (şehit olmuştur). Bir kısmı da (şehit olmayı) beklemektedir.
Verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir" ve sûrenin gerekli yerine koydum.
Buhârî,
İbn Ebî Hâtim,
İbn Merdûye ve Ebû Nuaym
el-Ma'rife'de, Enes'in: "Biz, "Mü'minlerden öyle adamlar vardır ki, Allah'a
verdikleri söze sâdık kaldılar. İçlerinden bir kısmı verdikleri sözü yerine
getirmiştir (şehit olmuştur). Bir kısmı da (şehit olmayı) beklemektedir.
Verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir" âyetinin Enes b. en-Nadr hakkında
nazil olduğu görüşündeyiz" dediğini bildirir.
İbn Sa'd,
Ahmed, Müslim,
Tirmizî, Nesâî,
Beğavî Mu'cem'de,
İbn Cerîr, İbn Ebî Hatim, İbn Merdûye,
Ebû Nuaym el-Hilye'de ve
Beyhakî Delâil'de, Enes'in şöyle dediğini
bildirir: Amcam Enes b. en-Nadr, Bedir savaşına katılamayınca bu durum çok
ağırına gitti ve: "Resûlullah'ın
(sallallahü aleyhi ve sellem) ilk hazır
bulunduğu gazada ben (nasıl oldu da) bulunamadım. Allah'a yemin ederim, eğer
bundan sonra Allah, Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi
ve sellem) ile birlikte bir savaşta benim de hazır bulunmamı takdir
ederse, şüphesiz Allah neler yapacağımı görecektir" dedi. Enes b. en-Nadr Uhud
savaşında bulundu ve Sa'd b. Muâz kendisine: "Ey Ebû Amr'ın babası! Nereye?"
diye sorunca, Enes: "Cennet kokusu ne hoş! Ben bunu Uhud taraflarından alıyorum"
dedi ve öldürülünceye kadar çarpıştı. Vücudunda kılıç darbesi, mızrak yarası ve
ok yarası olmak üzere seksen küsur yara tesbit edildi. "Mü'minlerden öyle
adamlar vardır ki, Allah'a verdikleri söze sâdık kaldılar. İçlerinden bir kısmı
verdikleri sözü yerine getirmiştir (şehit olmuştur). Bir kısmı da (şehit olmayı)
beklemektedir. Verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir" bu sırada nazil oldu.
Sahabe, bu âyetin Enes b. en-Nadr ve arkadaşları hakkında nazil olduğu
görüşündeydi.
Tayâlisî,
İbn Sa'd, İbn Ebî
Şeybe, Tirmizî,
Nesâî, İbn Cerîr,
İbnu'l-Munzir, İbn Ebî Hatim, İbn Merdûye ve
Ebû Nuaym'ın el-Ma'rife'de Enes'ten
bildirdiğine göre amcası Bedir savaşına katılamayınca: "Resûlullah'ın
(sallallahü aleyhi ve sellem) müşriklerle
yaptığı ilk savaşa katılamadım. Eğer bundan sonra Allah, müşriklerle yapılan bir
savaşta benim de hazır bulunmamı takdir ederse, şüphesiz Allah neler yapacağımı
görecektir" dedi. Uhud günü müslümanlar kısa bir süre bozguna uğrayınca:
"Müşriklerin meydana getirdikleri bu bozgun durumundan dolayı senden özür
dilerim" deyip ilerledi. Sa'd b. Muâz onun şehid edilmiş bedenini görünce: "Ey
kardeşim! Ne yaptıysan, ben de seninle aynısını yaptım. Ama ben senin bu
yaptığını yapamadım (şehid olamadım)" dedi. Enes b. en-Nadr'ın vücudunda kılıç
darbesi, mızrak yarası ve ok yarası olmak üzere seksen küsur yara tesbit edildi.
(Enes der ki) "Mü'minlerden öyle adamlar vardır ki, Allah'a verdikleri söze
sâdık kaldılar. İçlerinden bir kısmı verdikleri sözü yerine getirmiştir (şehit
olmuştur). Bir kısmı da (şehit olmayı) beklemektedir. Verdikleri sözü asla
değiştirmemişlerdir" âyetinin, Enes b. en-Nadr ve arkadaşları hakkında nazil
olduğunu söylerdik.
Hâkim
ve Beyhakî Delâil'de, Ebû Hureyre'den
bildirir: Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem)
Uhud'dan ayrılırken şehid edilmiş olan Mus'ab b. Umeyr'in yanına uğradı ve
başucunda durup ona dua ettikten sonra, "Mü'minlerden öyle adamlar vardır ki,
Allah'a verdikleri söze sâdık kaldılar. İçlerinden bir kısmı verdikleri sözü
yerine getirmiştir (şehit olmuştur). Bir kısmı da (şehit olmayı) beklemektedir.
Verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir" âyetini okudu. Sonra: "Kıyamet günü
bunların Allah katında şehit olduğuna şahitlik ederim. Onlara gidip ziyaret
ediniz. Nefsim elinde olana yemin ederim ki, kıyamet gününe kadar bunlara selam
veren herkesin selamına cevap verilir" buyurdu.
Hâkim
ve Beyhakî Delâil'de, Ebû Zer'in şöyle
dediğini bildirir: "Hazret-i Peygamber
(sallallahü aleyhi ve sellem): Uhud günü
savaştan sonra yolunun üzerinde öldürülmüş olan Mus'ab b. Umeyr'in yanından
geçerken, "Mü'minlerden öyle adamlar vardır ki, Allah'a verdikleri söze sâdık
kaldılar. İçlerinden bir kısmı verdikleri sözü yerine getirmiştir (şehit
olmuştur). Bir kısmı da (şehit olmayı) beklemektedir. Verdikleri sözü asla
değiştirmemişlerdir" âyetini okudu."
İbn Merdûye,
aynı hadisi Habbâb'ın rivayeti olarak nakletti.
İbn
Ebî Âsim, Tirmizî,
Ebû Ya'lâ, İbn
Cerîr, Taberânî ve
İbn Merdûye'nin Talha'dan bildirdiğine göre
Resûlullah'ın
(sallallahü aleyhi ve sellem) ashâbı, cahil bir bedeviye: "Resûlullah'a
(sallallahü aleyhi ve sellem), âyetteki
sözlerine sadık kalanların kimler olduğunu sor" dediler. Sahabe,
Resûlullah'a
(sallallahü aleyhi ve sellem) soru sormaya cesaret edemiyor, ona saygı
gösteriyor, ondan çekiniyor!ardı. Bedevi Allah'ın Resûlüne soruyu sorunca,
Resûlullah
(sallallahü aleyhi ve sellem) kendisinden yüz çevirdi. Yine aynı soruyu
sorunca Resûlullah
(sallallahü aleyhi ve sellem) yine ondan yüz
çevirdi. Sonra ben Mescid'in kapısından bakınca, Allah'ın Resûlü
(sallallahü aleyhi ve sellem): "Sözlerine sadık
kalanların kim olduğunu soran kimdi?" diye sordu. Bedevi: "Bendim" karşılığını
verince, Resûlullah
(sallallahü aleyhi ve sellem) (beni işaret
ederek): "İşte bu, verdikleri sözde içtenlikle sebat gösteren kimselerdendir"
buyurdu.
İbn Cerîr,
İbn Ebî Hatim, Taberânî ve
İbn Merdûye'nîn bildirdiğine göre Talha der
ki: Allah'ın Resûlü Uhud'dan dönünce minbere çıkıp Allah'a hamd ve senâ ettikten
sonra, "Mü'minlerden öyle adamlar vardır ki, Allah'a verdikleri söze sâdık
kaldılar. İçlerinden bir kısmı verdikleri sözü yerine getirmiştir (şehit
olmuştur). Bir kısmı da (şehit olmayı) beklemektedir.
Verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir" âyetini okudu. Bir adam kalkıp: "Ey
Allah'ın Resûlü! Bunlar kimlerdir?" diye sordu. Ben (Mescid'e) gelince Allah'ın
Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): "Ey soruyu
soran! İşte bu, onlardandır" buyurdu.
Tirmizî,
İbn Cerîr, îbn Ebî Hâtirn ve
İbn Merdûye'nin Muâviye'den bildirdiğine göre
Hazret-i Peygamber
(sallallahü aleyhi ve sellem): "Talha,
verdikleri sözü yerine getiren kişilerdendir" buyurdu?
Hâkim'in
Hazret-i Âişe'den bildirdiğine göre Talha Resûlullah'ın
(sallallahü aleyhi ve sellem) yanına girince,
Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem):
"Ey Talha! Sen, verdikleri sözü yerine getiren kişilerdensin ' buyurdu."
Saîd b. Mansûr,
Ebû Ya'lâ,
İbnu'l-Münzir, Ebû Nuaym ve
İbn Merdûye'nin Hazret-i Âişe'den
bildirdiğine göre Resûlullah
(sallallahü aleyhi ve sellem): "Kim yeryüzünde
yürüyen, verdiği sözü yerine getiren (şehid olan) birine bakmak isterse Talha'ya
baksın" buyurdu.
İbn Merdûye,
aynı hadisi Câbir b. Abdillah'ın rivâyeti olarak nakletti.
İbn Mende
ve İbn Asâkir'in bildirdiğine göre Esma binti
Ebî Bekr der ki: Talha b. Ubeydillah Resûlullah'ın
(sallallahü aleyhi ve sellem) yanına girince,
Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem):
"Ey Talha! Sen, verdikleri sözü yerine getiren kişilerdensin" buyurdu.
Ebu'ş-Şeyh
ve İbn Asâkir'in Ali b. Ebî Tâlib'den
bildirdiğine göre kendisine: "Bize Talha'dan bahset" denilince, Hazret-i Ali
şöyle karşılfk verdi: Bu kişi, hakkında, "Mü'minlerden öyle adamlar vardır ki,
Allah'a verdikleri söze sâdık kaldılar. İçlerinden bir kısmı verdikleri sözü
yerine getirmiştir (şehit olmuştur). Bir kısmı da (şehit olmayı) beklemektedir.
Verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir" âyetinin nazil olduğu kişidir. Talha,
verdiği sözü yerine getirenlerdendir ve gelecekte (kıyamet günü) hesaba
çekilmeyecektir."
Saîd b. Mansûr
ve İbnu'l-Enbârî'nîn el-Mesâhifte
bildirdiğine göre İbn Abbâs bu âyeti, (.....) şeklinde okurdu.
İbn Ebî Şeybe,
İbn Cerîr,
İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve
İbn Merdûye'nin İbn Abbâs'tan bildirdiğine
göre âyette geçen, "İçlerinden bir kısmı verdikleri sözü yerine getirmiştir..."
âyetinden, Allah'a verdiği söz üzere ölenler, "Bir kısmı da beklemektedir..."
âyetinden ise, verdiği söz üzere ölmeyi bekleyenler kastedilmiştir.
Tastî'nin
İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre Nâfi b. el-Ezrak
ona, (.....) âyetinin mânâsını sorunca, İbn Abbâs: "Kendisine takdir edilen
ecel" demektir" cevabını verdi. Nâfi: "Peki,
Araplar öylesi bir ifadenin ne anlama geldiğini biliyorlar mı ki?" diye sorunca
da, İbn Abbâs şöyle demiştir: "Tabi kil Yoksa Lebîd b. Rabîa'nın:
"İnsana ne için çabaladığını sormayacak mısınız!
Kendisi için takdir edilen ecel için mi, yoksa sapıklık ve batıl için mi!'
dediğini bilmez misin?"
Firyâbî,
Saîd b. Mansûr,
İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve
İbn Ebî Hâtim'in Mücâhid'den bildirdiğine
göre âyetin mânâsı: "Kimi verdiği ahdi yerine getirir, kimi de bir cihad günü,
Allah'a kavuşacağına sıdk ile inanarak verdiği ahdi yerine getirmek için
beklemektedir" şeklindedir.
Ahmed,
Buhârî ve İbn
Merdûye'nin Süleyman b. Sard'dan bildirdiğine göre
Hazret-i Peygamber
(sallallahü aleyhi ve sellem) Ahzâb günü: "Artık bundan böyle, biz
onların üzerine gideceğiz, onlar gelemeyecekler" buyurdu.
İbn Ebî Şeybe,
İbn Cerîr,
İbnu'l-Münzir, İbn Merdûye ve
Beyhakî Delâil'de, Ebû Saîd el-Hudrî'nin
şöyle dediğini bildirir: Ahzâb günü, (Müşriklerden dolayı) öğle, ikindi, akşam
ve yatsı namazlarını kılmaya fırsat bulamadık. Yatsıdan çok sonra bu namazları
kılabilecek duruma geldik. Yüce Allah, "Allah, inkâr edenleri, hiçbir hayra
ulaşmaksızın kin ve öfkeleriyle geri çevirdi. Allah, savaşta mü'minlere kâfi
geldi. Allah, kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir" âyetini indirince Allah'ın
Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) Bilâl'e
ezan okumasını emretti, sonra daha önce kıldığı gibi öğle namazını, sonra İkindi
namazını kıldı. Sonra kamet getirip daha önce kıldığı gibi akşam namazını, sonra
da yatsı namazını kıldı. Bu, korku anında nasıl namaz kılınacağını bildiren,
"Eğer (bir tehlikeden) korkarsanız, namazı yaya olarak veya binek üzerinde
kılın. Güvenliğe kavuşunca da, Allah'ı, daha önce bilmediğiniz ve onun size
öğrettiği şekilde anın (namazı normal vakitlerdeki gibi kılın)" âyeti nazil
olmadan önce olmuştu."
Hâkım'in bildirdiğine göre îsa b. Talha der ki: Müminlerin annesi (Hazret-i
Âişe) ve Âişe binti Talha'nın yanına girdiğimde, Âişe binti Talha'nın, annesi
Esmâ'ya: "Ben senden daha hayırlıyım. Babam da babandan daha hayırlıdır"
diyordu. Bunun üzerine Esmâ onu ayıplayıp: "Sen benden daha mı hayırlısın!"
dedi. Bunun üzerine Hazret-i Âişe: "Ben aranızda hüküm vereyim mi?" deyince,
Esmâ: "Olur" karşılığını verdi. Hazret-i Âişe: "Ebû Bekr,
Resûlullah'ın
(sallallahü aleyhi ve sellem) yanına girince, Allah'ın Resûlü
(sallallahü aleyhi ve sellem): "Sen, Allah'ın
kendisini Cehennemden azad ettiği kişisin" buyurdu. O günden sonra da Ebû Bekr'e
atîk (azad edilmiş) denmeye başlandı. Sonra
Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem)
yanına Talha girince, Allah'ın Resûlü (sallallahü
aleyhi ve sellem): "Ey Talha! Seri, verdikleri sözü yerine getiren
kişilerdensin" buyurdu.
İbn Cerîr
ve İbn Ebî Hâtim'in İbn Zeyd'den bildirdiğine
göre âyette geçen, "İçlerinden bir kısmı verdikleri sözü yerine getirmiştir..."
âyetinden, üzerinde bulunduğu tasdik ve iman üzere ölenler, "Bir kısmı da
beklemektedir.." âyetinden ise, bulundukları tasdik ve iman üzere ölmeyi
bekleyenler kastedilmiştir. "Verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir" âyeti ise
"Münafıkların yaptıkları gibi verdiği sözü değiştirmemişlerdir" mânâsındadır.
İbnu'l-Münzir'in
Nadr'dan bildirdiğine göre İbn Abbâs bu âyeti minberde (.....) şeklinde
okumuştur.
İbn Cerîr'in
bildirdiğine göre Katâde, "Mü'minlerden Öyle adamlar vardır ki, Allah'a
verdikleri söze sâdık kaldılar. İçlerinden bir kısmı verdikleri sözü yerine
getirmiştir (şehit olmuştur). Bir kısmı da (şehit olmayı) beklemektedir.
Verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir" âyetini açıklarken şöyle dedi: "Onlar,
verdikleri sözü doğruluk ve vefayla yerine getirdiler. Bazısı da, kendinden bu
söze doğruluk ve vefayla bağlı kalmayı beklemektedir. Onlar, dinlerinde şüphe ve
tereddüde düşmediler ve dinlerini başka şeye değiştirmediler. "Dilerse
münafıklara azap etmesi yahut onların tövbesini kabul etmesi içindir. Şüphesiz
Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir" âyeti ise: "Allah dilerse
münafıkları nifaktan çıkarıp imana sokar" mânâsındadır.
İbn Ebî Hâtim'in
bildirdiğine göre Süddî, "Dilerse münafıklara azap etmesi yahut onların
tövbesini kabul etmesi içindir. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet
edendir" âyetini açıklarken şöyle dedi: "Allah dilerse münafıkları bulundukları
nifak üzere öldürüp, azabı kendilerine vacip kılar, dilerse nifaktan çıkarıp
tövbe etmelerini nasib eder ve nifaktan tövbe etmiş olarak ölmelerini nasib edip
kendilerini bağışlar."
25
"Allah, inkâr edenleri, hiçbir hayra ulaşmaksızın kin ve öfkeleriyle geri
çevirdi. Allah, savaşta mü'minlere kâfi geldi. Allah, kuvvetlidir, mutlak güç
sahibidir"
Fıryâbî, İbn Ebî Şeybe,
İbn Cerîr,
İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in'in
Mücâhid'den bildirdiğine göre "Allah, inkâr edenleri, hiçbir hayra ulaşmaksızın
kin ve öfkeleriyle geri çevirdi. Allah, savaşta mü'minlere kâfi geldi. Allah,
kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir" buyruğunda, Ahzâb savaşı kastedilmiştir.
İbn Ebî Hâtim'in
Süddî'den bildirdiğine göre "Allah, inkâr edenleri, hiçbir hayra ulaşmaksızın
kin ve öfkeleriyle geri çevirdi. Allah, savaşta mü'minlere kâfi geldi. Allah,
kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir" buyruğunda kastedilenler, Ebû Süfyân ve
adamlarıdır. Onlar Hazret-i Muhammed ve ashâbma karşı zafer elde edememişler ve
bir rüzgâr sebebiyle savaşamadan geri dönmüşlerdir.
İbn Cerîr
ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Katâde,
"Allah, inkâr edenleri, hiçbir hayra ulaşmaksızın kin ve öfkeleriyle geri
çevirdi. Allah, savaşta mü'minlere kâfi geldi. Allah, kuvvetlidir, mutlak güç
sahibidir" âyetini açıklarken şöyle dedi: "Allah, müminlere, kendi gönderdiği
ordular ve rüzgarla müminlere kâfi gelmiştir. Allah, dilediğini yapmakta
kuvvetli ve intikamında güç sahibidir."
İbn Sa'd,
Saîd b. el-Müseyyeb'İn şöyle dediğini bildirir: Ahzâb günü, Allah'ın Resûlü
(sallallahü aleyhi ve sellem) ve ashâbı on küsur
gece muhasara edildiler. Sonunda sahabenin hepsi de derin bir üzüntüye düştü.
Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem):
"Allahım! Ben Senden, bana olan ahdini ve va'dini yerine getirmeni diliyorum.
Eğer Sen istersen, (Eğer Müslümanların helakim dilersen artık) Sana hiç kulluk
edilmez" dedi. Sahabe ve Allah'ın Resûlü (sallallahü
aleyhi ve sellem) bu durumdayken Nuaym b. Mes'ûd el-Eşcaî geldi. Hem
Müslümanlar hem müşrikler bu kişiye güveniyordu.
Nuaym, kafirleri (Mekke müşrikleri ve Medine Yahudilerini) birbirine
düşürdü ve bunun üzerine kafirler savaşmadan geri döndüler. "Allah, savaşta
mü'minlere kâfi geldi..." âyeti buna işaret etmektedir.
İbn Merdûye'nın
bildirdiğine göre Câbir der ki: Ahzâb günü Yüce Allah müşrikleri kinleriyle geri
çevirmiş ve hiç bir hayır elde edememişlerdir. Allah'ın Resûlü
(sallallahü aleyhi ve sellem): "Kim
Müslümanların kadınlarını koruyacak?" diye sorunca, Ka'b ve İbn Revâha: "Ben
korurum ey Allah'ın Resûlü" cevabını verdiler.
Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve
sellem) İbn Revâha'ya: "Sen güzel şiir söylersin" buyurunca, Hassân: "Ben
ey Allah'ın Resûlü" dedi. Bunun üzerine Allah'ın Resûlü
(sallallahü aleyhi ve sellem): "Evet Kafirleri kadınlardan sen
uzaklaştır.; Rûhulkudüs, onlara karşı sana yardım edecektir" buyurdu.
İbn Ebî Hâtim,
İbn Merdûye ve
İbn Asâkir'în bildirdiğine göre İbn Mes'ûd bu âyeti, (.....) şeklinde
okurdu.
26
Bkz.
Ayet:27
27
"Allah, Kitap ehlinden olup müşriklere yardım edenleri kalelerinden indirdi ve
kalplerine büyük bir korku saldı. Siz onların bir kısmını öldürüyor, bir kısmını
da esir ediyordunuz. Allah, sizi onların topraklarına, yurtlarına, mallarına ve
henüz ayak basmadığınız topraklara varis kıldı. Allah, her şeye hakkıyla gücü
yetendir."
Fîryâbî, İbn Ebî Şeybe,
İbn Cerîr,
İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in
Mücâhid'den bildirdiğine göre "Allah, kitap ehlinden olup müşriklere yardım
edenleri kalelerinden indirdi ve kalplerine büyük bir korku saldı. Siz onların
bir kısmını öldürüyor, bir kısmını da esir ediyordunuz" buyruğundaki Kitab
ehlinden kastedilenler Benî Kureyza, kalelerden kasıt ise onların saraylarıdır.
İbnu'l-Münzir'in
İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre âyetteki (.....) kelimesi, kaleleri
mânâsındadır.
İbn Ebî Şeybe,
İbn Cerîr ve
İbnu'l-Münzir'in İkrime'den bildirdiğine göre âyetteki" kelimesi,
kaleleri mânâsındadır.
İbn Cerîr
ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Katâde,
"Allah, kitap ehlinden olup müşriklere yardım edenleri kalelerinden indirdi ve
kalplerine büyük bir korku saldı. Siz onların bir kısmını öldürüyor, bir kısmını
da esir ediyordunuz" âyetini açıklarken şöyle dedi: Âyette kastedilenler Benî
Kureyza'dır. Onlar, Ebû Süfyân'ı desteklemişler ve ona mektup yazmışlar,
Allah'ın Resulü (sallallahü aleyhi ve sellem)
ile aralarındaki anlaşmayı bozmuşlardı. Allah'ın Resûlü
(sallallahü aleyhi ve sellem) Zeyneb binti Cahş'ın yanında başını
yıkıyordu. Hatta başının yarısını Zeyneb yıkamıştı. Cibril gelip: "Allah seni
affetsin! Kırk gecedir melekler silahlarını bırakmadılar. Kureyza oğullarına
gitmek için davran. Ben onların yaylarının iplerini kesip kapılarını açarak,
kendilerini büyük bir sarsıntı ve tasa içinde bıraktım" dedi.
Resûlullah
(sallallahü aleyhi ve sellem) zırhını giyip Benî Ğanem yolunu tuttu ve
insanlar da peşinden gitti. Resûlullah
(sallallahü aleyhi ve sellem) Benî Kureyza
kabilesine, alnında (Hendek savaşı sırasında oluşan) toprağı bile temizlemeden
gidip onları kuşattı ve: "Ey maymunların kardeşleri!" diye seslendi. Onlar: "Ey
Ebu'l-Kasım! Sen kötü söz söyleyen biri değildin" deyip, Sa'd b. Muâz'ın
haklarında vereceği hükme razı oldular. Sa'd b. Muâz'ın kavmiyle aralarında
anlaşma vardı. Bu sebeple Sa'd'ın kendilerine yakınlık hissetmesini umdular. Ebû
Umâme kendilerine (Sa'd'ın vereceği hükmü bildirmek için elini boğazına
götürerek boyunlarının vurulacağını) işarette bulununca, "Ey Mü’minler! Allah'a
ve Peygambere karşı hainlik etmeyin, size güvenilen şeylere bile bile hıyanet
etmiş olursunuz" âyeti nazil oldu. Sa'd, Benî Kureyza'nın savaşçılarının
öldürülmesine, zürriyetlerinin esir edilmesine, mallarının İse sadece
Muhacirlere verilmesine hükmetti. Bunun üzerine kavmi ve aşireti: "Mallan
muhacirlere verip bize vermemekle onları kayırdın" deyince, Sa'd: "Siz mal
sahibisiniz. Muhacirlerin ise malları yoktu" karşılığını verdi. Söylendiğine
göre Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem)
tekbir getirerek: "Sa'd, aranızda Allah'ın hükmüyle hükmetti" buyurmuştur.
İbn Ebî Hâtim'in
bildirdiğine göre Katâde, "Allah, kitap ehlinden olup müşriklere yardım edenleri
kalelerinden indirdi ve kalplerine büyük bir korku saldı. Siz onların bir
kısmını öldürüyor, bir kısmını da esir ediyordunuz" âyetini açıklarken şöyle
dedi: "Allah onların kalplerine Cibril'in yaptıklarıyla büyük bir korku
salmıştır. Bunlardan dört yüz savaşçının boynu vurulmuştur. Bir kısmı da esir
edilmiştir. Esir edilenler yedi yüz kişiydi."
İbn Ebî Hâtim'in
bildirdiğine göre İbn Zeyd, "Allah, sizi onların topraklarına, yurtlarına,
mallarına ve henüz ayak basmadığınız topraklara varis kıldı. Allah, her şeye
hakkıyla gücü yetendir" âyetini açıklarken şöyle dedi: " Onların topraklarından
kasıt, Kitab ehli olan Kureyza ve Nadîr oğullarıdır. Henüz ayak basılmayan
topraklardan kasıt ise Hayber'dir."
İbn Ebî Hâtim'in
Süddî'den bildirdiğine göre "... henüz ayak basmadığınız topraklara varis
kıldı..." âyetinden kastedilen, Benî Kureyza'dan sonra fethedilen Hayber'dir.
Abdurrezzâk,
İbn Cerîr,
İbnu'l-Münzir ve îbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Katâde, "...henüz
ayak basmadığınız topraklara varis kıldı..." âyetini açıklarken şöyle dedi:
"Biz, bu yerin Mekke olduğunu söylerdik." Hasan ise, Rûm, Fâris ve sahabenin
fethettiği diğer yerler olduğunu söylemiştir.
Firyâbî,
Saîd b. Mansûr,
İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in
İkrime'den bildirdiğine göre "...henüz ayak basmadığınız topraklara varis
kıldı..."âyetinden kastedilen, kıyamet gününe kadar müslümanlann galip gelerek
fethettikleri yerlerdir.
Beyhakî
Delâil'de, Urve'nin, "... henüz ayak basmadığınız topraklara varis kıldı..."
âyetini açıklarken şöyle dediğini bildirir: "Bu yerin Hayber olduğu iddia
edilmektedir. Bence bu yerden kasıt Yüce Allah'ın müslümanlara fethini nasib
ettiği veya kıyamet gününe kadar fethedeceği her yerdir."
İbn Sa'd,
Saîd b. Cübeyr'în şöyle dediğini bildirir; Hendek günü, Ebû Süfyân, Kureyş'ten
ve Kînâne oğullarından ona tâbi olanlar, Uyeyne b. Hısn ve Ğatafân'dan ona tâbi
olanlar, Tuleyha ve Esed oğullarından ona tâbi olanlar, Ebu'l-A'var ve Süleym
oğulanndan ona tâbi olanlar Medine'ye geldiler. Kureyza oğulları ile
Resûlullah
(sallallahü aleyhi ve sellem) arasında anlaşma vardı. Kureyza oğulları bu
anlaşmayı bozup müşrikleri desteklediler. Bunun üzerine Yüce Allah, "Allah,
kitap ehlinden olup müşriklere yardım edenleri kalelerinden indirdi ve
kalplerine büyük bir korku saldı. Siz onların bir kısmını öldürüyor, bir kısmını
da esir ediyordunuz" âyetini indirdi. Cibrîl, yanında rüzgarla gelince, onu
gören Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem)
üç defa: "Müjdeler olsun!" dedi. Allah kafirlere rüzgarı gönderdi ve bu rüzgar
bütün çadırlarını parçalayıp kazanlarını devirdi, derilerini yırttı, direklerini
söküp kopardı ve hiç kimse hiç kimsenin yanına gidemez oldu. Bu konuda Yüce
Allah, "Ey iman edenler! Allah'ın size olan nimetini hatırlayın. Hani (düşman)
ordular üzerinize gelmişti de biz onların üzerine bir rüzgâr ve göremediğiniz
ordular göndermiştik. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görmektedir" âyetini
indirdi.
İbn Ebî Şeybe,
Ahmed ve İbn
Merdûye'nin bildirdiğine göre Hazret-i Âişe der ki: "Hendek savaşı günü,
savaşan halkın ardından gittim, Kureyşten İbnu'l- Arike adında bir kişinin okla
damarını kestiği Sa'd b. Muâz'la karşılaştım. Sa'd, Allah'a dua edip: "Allahım!
Benî Kureyza kabilesinin akıbetini görüp gözüm aydın oluncaya ve sevininceye
kadar da beni öldürme" dedi. Yüce Allah müşriklere rüzgarı gönderdi ve "Allah,
savaşta mü'minlere kâfi geldi..."Ebû Süfyân ve beraberindekiler, Tihâme
oğullarına, Uyeyne b. Bedr ve beraberindekiler Necd'e gittiler. Kureyza oğulları
da Medine'ye dönüp kalelerine sığındılar. Allah'ın Resûlü
(sallallahü aleyhi ve sellem) Medine'ye dönünce,
Sa'd için Mescid'de bir çadır yapılmasını emretti. Cibrîl, üzerinde tozlarla
gelip, Resûlullah'a
(sallallahü aleyhi ve sellem): "Silahı bıraktın
mı? Vallahi melekler silahlarını bırakmadılar. Benî Kureyza'ya git ve onlarla
savaş" dedi. Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve
sellem) zırhını giyip insanların yola çıkmalarını ilan ettirdi. Allah'ın
Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) Kureyza
oğullarına varıp yirmi beş gün boyunca muhasara etti. Muhasara, Kureyza
oğullarına ağır gelmeye başlayınca, kendilerine: "Resûlullah'ın
(sallallahü aleyhi ve sellem) hükmünü kabul edip
kalelerinizden inin" denildi. Onlar ise: "Biz, Sa'd b. Muâz'ın vereceği hükme
razı olup ineriz" dediler. Allah'ın Resûlü (sallallahü
aleyhi ve sellem) Sa'd b. Muâz'a haber gönderince, Sa'd, bir merkebin
üzerinde getirildi. Hazret-i Peygamber
(sallallahü aleyhi ve sellem): "Bunlar hakkında
hüküm ver" buyurunca, Sa'd: "Savaşçılarının öldürülmesine, zürriyetlerinin esir
edilmesine ve mallarının taksim edilmesine hüküm verdim" dedi bunun üzerine
Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem):
"Onlar hakkında, Allah'ın ve Resulünün hükmüyle hüküm verdin" buyurdu.
Beyhakî'nin
Mûsa b. Ukbe'den bildirdiğine göre Yüce Allah, Hendek savaşı ve Kureyza oğulları
hakkında yirmi dokuz âyet indirmiştir. Bu âyetlerin ilki de, "Ey iman edenler!
Allah'ın size olan nimetini hatırlayın. Hani (düşman) ordular üzerinize gelmişti
de biz onların üzerine bir rüzgâr ve göremediğiniz ordular göndermiştik. Allah,
yaptıklarınızı hakkıyla görmektedir" âyetidir.
28
Bkz.
Ayet:33
29
Bkz.
Ayet:33
30
Bkz.
Ayet:33
|