62Sizi razı etmek için Allah’a yemin ederler. Hâlbuki Allah ve Resul’ü onu razı etmelerine daha haklıdır; eğer onlar mü’minler iseler. "Sizi razı etmek için Allah'a yemin ederler": İbn Saibşöyle demiştir: Âyet Tebuk seferine katılmayan bir grup münafık hakkında inmiştir. Peygambersallallahu aleyhi ve sellem dönünce mü’minlere gelip onlardan özür dilediler, yemin ettiler, bahaneler ileri sürdüler. Mukâtilşöyle demiştir: İçlerinden Abdullah b. Übey,Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem’den geri kalmayacağına ve düşmanına karşı onunla beraber olacağına yemin etti. Biz de bundan önceki âyette onların kötü konuşmadıklarına dair yemin ettiklerini zikretmiştik. Zeccâc bazı nahiv bilginlerinden şöyle dediklerini nakletmiştir: "Liyurduküm"deki lâm kasem manasınadır, Mana da şöyledir: Sizi elbette razı edeceğiz diye Allah’a yemin ederler. Zeccâc bunun yanlış olduğunu söylemiştir; çünkü kendilerinden nakledilen sözleri söylemediklerine dair yemin ettiler; ileride razı edeceklerine dair yemin etmediler. Ben de derim ki: Mukâtil’in görüşü ise Zeccâc’ın kabul etmediğini destekler mahiyettedir. Ahfeş de o görüşe meyletmiştir. "Allah ve Resul'ü onu razı etmelerine daha haklıdır": Bunda da iki görüş vardır: Birincisi: Tevbe etmek ve O’na dönmekle. İkincisi: Dil uzatmayı ve kınamayı terk etmekle. Eğer: "Neden"yurduhu” dedi de "yurduhuma” demedi?” denilirse, bunu da: "Vela yünfikuneha fi sebilillahi” (Tevbe: 34) âyetinde şerh etmiştik. 63Bilmediler mi ki, şüphesiz kim Allah’a ve Resul’üne karşı gelirse, şüphesiz onun için içinde ebedi kalmak üzere cehennem ateşi vardır. İşte bu, en büyük perişanlıktır. "Elem yalemu": Ebû Zeyd, Mufaddal’dan te ile "elemtalemu” rivayet etmiştir. "Kim Allah’a karşı gelirse": Bunda da iki görüş vardır: Birincisi: Kim Allah’a muhalefet ederse, bunu İbn Abbâs, demiştir. İkincisi: Kim Allah’a düşmanlık ederse, demektir. Bu: Kim Allah’ın ve Resul’ünün karşısına çıkarsa sözü gibidir. "Feenne lehu nara cehenneme": Cumhûr hemzenin fethiile "feenne” okumuştur. Ebû Rezin, Ebû İmran ve İbn Ebi Able, hemzenin kesri ile (feinne) okumuşlardır. Kim kesre ile okursa, cümle başı yapmış olur, sanki: Felehu naru cehenneme demiş gibi olursun, "İnne” de tekit için gelmiş olur. Kim de: "Feenne lehu” derse, ilk "enne"yi tekit etmek için tekrar etmiş olur. Çünkü söz uzayınca tekidi elzem olmuştur. 64Münafıklar; kalplerindekini kendilerine haber verecek bir sûrenin üzerlerine indirilmesinden endişe ederler. De ki: Siz alay edin. Şüphesiz Allah gocunduğunuz şeyi ortaya çıkaracaktır. "Münafıklar endişe ederler": İniş sebebi hakkında üç görüş vardır: Birincisi: Münafıklar Resûlüllahsallallahu aleyhi ve sellem’i kendi aralarında ayıplar ve: Olur ki, Allah sırrımızı ifşa eder, derlerdi. Bunun üzerine bu âyet indi. Bunu da Mücâhid, demiştir. İkincisi: Bir münafık: İsterdim ki, yüz kırbaç yiyeyim de hakkımda beni rezil edecek bir âyet inmesin. Bunun üzerine bu âyet indi. Bunu da Süddi, demiştir. Üçüncüsü: Münafıklardan bir cemaat bir karanlık gecede Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem Tebuk’ten dönerken suikast yapmak üzere yoluna çıktılar;Cebrâil aleyhisselam bunu haber verdi. Âyet de bunun üzerine indi. Bunu da İbn Keysan, demiştir. "Münafıklar endişe ederler": Bunda da iki görüş vardır: Birincisi: Bu, aziz ve celil olan Allah’ın onlardan haber vermesidir. Bunu daHasen ileKatâde, demişlerdir,İbn Kasım da bunu tercih etmiştir. İkincisi: Bununla aziz ve celil olan Allah onlara sakınmalarını emretmiştir, takdiri: Münafıklar sakınsınlar, demektir. İbn Enbari deşöyle demiştir: Araplar çoğu zaman emri haber kalıbı ile verirler, meselâ: Yerhamullahul mü’mine (Allah mü’mine rahmet etsin) ve yuazzibel kafire (Allah kafire azap etsin) derler ki: Liyerham ve liyüazzip, demektir. Lâm’ı düşürürler ve merfu okuyarak onu haber tarzında icra ederler. Bunu da ancak duada yaparlar, dua ise emre benzer. "De ki: Siz alay edin": Bu, emir mahiyetinde söylenmiş bir tehdittir. "Allah gocunduğunuz şeyi ortaya çıkaracaktır": Bunda da iki yorum vardır: Birincisi: Gizlediğinizi açıklayacaktır. İkincisi: Desteksiz bıraktıklarınıza yardım edecektir. Bu ikisini de Maverdi zikretmiştir. 65Yemin olsun, eğer onlara (niçin alay ettiklerini) sorsan, mutlaka: "Ancak biz söze dalıyor ve oynuyorduk", derler. De ki: "Allah ile mi, âyetleriile mi, Resûlü ile mi alay ediyorsunuz?" "Eğer onlara sorsan": İniş sebebi için altı görüş vardır: Birincisi: Ced b. Kays, Vedia b. Hizam ve Cüheyr b. Humeyr, Tebuk dönüşünde Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in önünde yürüyorlardı. İçlerinden ikisi Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem ile alay ediyor, üçüncüsü ise onların dediklerine gülüyordu, hiçbir şey konuşmuyordu. Cebrâil indi, alay edip güldükleri şeyi haber verdi. Efendimiz, Ammar b. Yasir’e: "Git onlara niçin güldüklerini sor ve onlara: Allah sizi yaktı, de” buyurdu. O da: Allah sizi yaktı, dedi. Onlar da haklarında Kur’ân indiğini anladılar. Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem’e dönüp özür dilediler. Cüheyr: Allah’a yemin ederim ki, ben bir şey konuşmadım, ben sadece onların sözlerine şaşarak güldüm, dedi. Bunun üzerine: 66Özür dilemeyin; siz gerçekten imanınızdan sonra kâfir oldunuz. İçinizden bir bölüğü affedersek, bir bölüğe de günahkarlar oldukları için azap ederiz. Birincisi: Ced b. Kays, Vedia b. Hizam ve Cüheyr b. Humeyr, Tebuk dönüşünde Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in önünde yürüyorlardı. İçlerinden ikisi Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem ile alay ediyor, üçüncüsü ise onların dediklerine gülüyordu, hiçbir şey konuşmuyordu.Cebrâil indi, alay edip güldükleri şeyi haber verdi. Efendimiz, Ammar b. Yasir’e: "Git onlara niçin güldüklerini sor ve onlara: Allah sizi yaktı, de” buyurdu. O da: Allah sizi yaktı, dedi. Onlar da haklarında Kur’ân indiğini anladılar. Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem’e dönüp özür dilediler. Cüheyr: Allah’a yemin ederim ki, ben bir şey konuşmadım, ben sadece onların sözlerine şaşarak güldüm, dedi. "Özür dilemeyin” kavli indi ve Ced b. Kays ile Vedia’yı kastetti. "Eğer bir bölüğü affedersek": Yani Cüheyr’i affedersek, "bir bölüğe de azap ederiz": Yani Ced ile Vedia’ya. Bu,Ebû Salih’in İbn Abbâs’tan naklettiği görüşüdür. İkincisi: Münafıklardan biri: Bizim bu Âlimlerimiz gibisini, bunlar gibi karnı büyükleri, bunlar gibi yalancıları ve bunlar gibi düşmanla karşılaşıldığı zaman korkağını görmedim, dedi. Bununla Resûlüllahsallallahu aleyhi ve sellemile ashabını kastediyordu. Avf b. Malik ona: Yalan söyledin, sen münafıksın, seni mutlaka Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem’e haber vereceğim, dedi; Kur’ân'ın kendisini geçtiğini gördü. O adam gelip: Ya Resûlallah, biz söze dalmıştık, oynayıp eğleniyorduk, dedi. Bu daİbn Ömer, Zeyd b. Eslem ve Kurazi’nin görüşüdür. Üçüncüsü: Münafıklardan bir grup Resûlüllahsallallahu aleyhi ve sellemile yürüyordu: Eğer bunun dediği doğru ise biz eşekten de kötüyüz, dedi. Allahü teâlâ da dediklerini Peygamberine bildirdi ve "eğer onlara sorsan” âyeti indi. Bunu da Said b. Cübeyr, demiştir. Dördüncüsü: Münafıklardan biri: "Muhammed bize, filancanın dişi devesinin filan vadide olduğunu söylüyor, o gaybi mi biliyor?” dedi. Bunun üzerine bu âyet indi. Bunu da Mücâhid, demiştir. Beşincisi: Münafıklardan bazıları: Bu adam Şam’ın saraylarını ve kalelerini fethedeceğini umut ediyor, heyhat, dediler. Allah da Nebisini bundan haberdar etti. Allah’ın Nebisi: Alayı (birliği) durdurun, dedi. Onlara geldi: Sizşöyle şöyle söylediniz, dedi. Onlar da: Biz dalmış konuşuyor ve eğleniyorduk, dediler. Bunun üzerine bu âyet indi. Bunu da Katâde, demiştir. Altıncısı: Abdullah b. Übey ile yanındaki topluluk Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem ile ashabı hakkında yakışıksız şeyler söylerlerdi. Bu da Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem’e ulaşınca: Biz sadece dalmış konuşuyor ve eğleniyorduk, dediler. Allahü teâlâ da: "De ki,": Yani onlara söyle ki, "Allah, âyetleri ve Peygamberi ile mi alay ediyorsunuz?” Bunu Dahhâk, demiştir. "Yemin olsun, eğer onlara sorsan": Alay ettikleri şeyi, "mutlaka biz konuşmaya dalmış eğleniyorduk diyeceklerdir": Yani konuşarak oyalanıyorduk, derler. "Kâfir oldunuz": Yani imanınızı açıkladıktan sonra küfrünüzü açıkladınız. Bu da küfür kelimesini söylemede ciddi ile şakanın bir olduğunu gösterir. "İn yu’fe an taifetin minküm": Çoğunluk ye ile "in yu’fe", te ile de "tüazzeb” okumuştur. Âsım ise, Eban rivâyeti dışından, "in nafü", "nüazzib” nasb ile de "taifeten” okumuştur. Mana da şöyledir: İçinizden bir bölüğü Tevbeye muvaffak kılmakla affedersek, bir bölüğe de Tevbeyi terk etmeleriyle azap ederiz. Şöyle denilmiştir: Burada üç bölük (taife) vardır: İkisi alay etti, biri güldü. Sonra Allah dinledikleri şeyi kabul etmedi. İbn Abbâs'tan o üç kişinin ismini zikretmiştik. Gülenin ismi ise Cüheyr’dir. Başkası da: Mahşi b. Humeyr’dir, demiştir. İbn Abbâsile Mücâhidşöyle demişlerdir: Taife: Bir ve üstündekilere denir. Zeccâc daşöyle demiştir: Taife lügatte cemaattir. Teke de taife demek câizdir ki, ondan da taifenin kendisi kastedilir. İbn Enbarişöyle demiştir: Eğer taifeden tek kişi kastedilirse, aslı taif olur, kaid ve kaim gibi. Sıfatta mübalağa için de ona he dahil olur, meselâ raviye, allame ve nessabe gibi. Ömer b. Hattabradıyallahu anh şöyle demiştir: Beraet suresinin inmesi bitinceye kadar hepimiz kendi hakkında bir şeyler ineceğinden korktuk. 67Münafık erkeklerle münafık kadınlar birbirlerindendir. Kötülüğü emreder, iyilikten men eder ve ellerini (cimrilikle) sıkarlar. Kendileri Allah’ı unuttular; Allah da kendilerini unuttu. Şüphesiz münafıklar fasıkların ta kendileridir. "Münafık erkeklerle münafık kadınlar birbirlerindendir": İbn Abbâs: Birbirlerinin dinindendir, demiştir. Mukâtil de: Birbirlerinin dostlarıdır, demiştir. "Kötülüğü emrederler": O da küfürdür, "iyilikten men ederler": O da imandır. "Ellerini sıkı tutarlar": Bunda da dört görüş vardır: Birincisi: Allah yolunda harcamaktan. Bunu da İbn Abbâs,Hasen ve Mücâhid, demişlerdir. İkincisi: Bütün hayırlardan, bunu da Katâde, demiştir. Üçüncüsü: Allah yolunda cihattan. Dördüncüsü: Duada ellerini Allah’a kaldırmaktan. Bu ikisini Maverdi, zikretmiştir. "Allah’ı unuttular, Allah da onları unuttu": Zeccâcşöyle demiştir: O’nun emrini terk ettiler, O da onları rahmet ve tevfikinden terk etti. 68Allah; erkek münafıklara, kadın münafıklara ve kâfirlere içinde ebedi kalacakları cehennem ateşini va’detti. O, onlara yeter. Allah onlara lânet etti ve onlar için sürekli bir azap vardır. "Hiye hasbuhum": O, günahlarına yeter demektir. Meselâ: Sana fi’line göre azap ettim, filana başına gelen yeter sözün gibidir ki, o, tam fi’li kadardır, demektir. "Kellezine minkablihim"deki kâf mahallen mensubtur: Vaadekümullahu alel küfri bihi kema vaadellezine min kabliküm, demektir. Başkası da şöyle demiştir: Allah gaip sigasından hitaba geçti, onları emrinden sapmada geçmiş eski milletlere benzetti. |