Ana Sayfa (Kur'an-ı Kerim) Yeni Pencere

Geri

 

SAYFA :

105

 

005 - MÂİDE SÛRESİ

 

CÜZ :

6

 

İleri

Sayfayı Yeni Pencerede Aç

 

 

 

 

 

 

 

 

 

176

"Senden fetva isterler: De ki: Allah size "kelâle” hakkında şöyle fetva veriyor: Bir kimse ölür de onun çocuğu olmaz; kız kardeşi olursa, onun için bıraktığının yarısı vardır. O da onun çocuğu yoksa ona mirasçı olur. Eğer kız kardeşler iki olurlarsa, onlar için bıraktığı şeyin üçte ikisi vardır. Eğer erkekli kadınlı kardeş olurlarsa, erkek için iki dişi hissesi vardır. Allah size şaşırırsınız diye bunları açıklıyor. Allah her şeyi bilmektedir.

"Senden fetva isterler” yani kelâle hakkında, cevap ona delâlet ettiği için atılmıştır.

Rivâyete göre Cabir bin Abdullah hasta idi, Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem onu ziyaret etti, o da: Ben kelâleyim, malımı ne yapayım, dedi? Âyet bunun üzerine indi. Bu da ahkâmlardan en son inen âyettir.

"De ki: Allah size kelâle hakkında şöyle fetva veriyor” tefsiri Sûrenin başında geçmiştir.

"Eğer bir kimse ölür de onun çocuğu olmazsa; kız kardeşi olursa, onun için bıraktığının yarısı vardır". İmruun'un Merfû' olması zahirin tefsir ettiği fiilledir.

"Leyse lehu veledün” sıfattır ya da "heleke"de gizli zamirden hâl’dir.

"Velehu"daki vâv'ın hâle de atfa da ihtimali vardır. Kız kardeşten maksat ana baba bir yahut baba bir olandır; zira kardeşi asabe sayılmıştır. Ananın oğlu ise asabe değildir. Veled de olduğu gibidir; çünkü kız kardeş İbn Abbâs radıyallahü anhuma'nın dışında ulemanın çoğunluğuna göre kızla beraber mirasçı olsa da ancak yarıya mirasçı olmaz.

"O ona mirasçı olur” yani kişi kız kardeşine mirasçı olur, eğer durum ters olursa.

"Onun çocuğu olmazsa” erkek veya dişi, eğer mirasçı olur tabirinden kadının bütün malına mirasçı olur murat edilirse. Yoksa ondan maksat erkektir, zira kız erkek kardeşi mirastan düşüremez. Âyet çocuk olmadığı zaman erkek kardeşlerin düşeceğine delil olmadığı gibi o olduğu zaman onların düşmeyeceğine de delil değildir. Sünnet onların baba ile beraber mirasçı olamayacaklarını göstermiştir.

"De ki: Allah size kelâle hakkında fetva veriyor” kavlinden de bu anlaşılmaktadır, eğer kelâle ölü ile tefsir edilirse.

"Eğer kız kardeşler iki olurlarsa, onlar için bıraktığı şeyin üçte ikisi vardır". Zamir kardeşlikle mirasçı olana râcidir, ikili olması manaya göredir. Onlardan iki olarak haber vermenin faydası da hükmün sayıya binâen olup küçüklük, büyüklük vesaireye göre olmadığına dikkat çekmek içindir.

"Eğer erkekli kadınlı kardeş olurlarsa, erkek için iki dişi hissesi vardır” aslı ihveten ve ehavatin ise de erkek ağırlıklı kabul edilmiştir.

"Allah size, şaşırırsınız diye bunları açıklıyor” yani karakterinizle baş başa kaldığınız zaman şaşmanız mukadder olduğu için açıklıyor ki, ondan sakınasmız ve aksini arayasmız ya da sapmanızı istemediği için size hakkı ve doğruyu açıklıyor, demektir.

Şöyle de denilmiştir: Aslı liella tedıllu'dur,

"lâ” hazfedilmiş tir. Bu da Kûfe ekolünün görüşüdür.

"Allah her şeyi bilmektedir". Ölümde ve dirimde kullarının çıkarını bilmektedir. Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: Kim Nisa sûresini okursa, bütün erkek ve kadın mü'minlere sadaka etmiş gibi olur, mirasa konar, azat edecek bir köle satın almış gibi olur ve şirkten de kurtulur. Allah'ın dilemesiyle günahlarını bağışladığı kimseler zümresine girer.

5 / MÂİDE SÛRESİ

Medîne'de inmiştir. 120 âyettir.

1

 Ey îman edenler, akitleri yerine getirin. İhramlı iken avlanmayı helâl saymamak şartı ile okunacaklar dışında kalan davarlar, size helâl kılındı. Şüphesiz Allah, dilediğine hükmeder.

"Ey îman edenler, akitleri yerine getirin” vefa sözün gereğini yapmaktır. îfa da öyledir, akit de sağlam sözdür. Şâir Hutay'e şöyle:

Onlar öyle bir kavimdir ki, komşularına söz verdikleri zaman,

Kovayı alttan da üstten sağlam bağlarlar.

(Su çekerler, sözü yerine getirirler).

Akdin aslı iki şeyi ayrılması zor olacak şekilde bağlamaktır. Belki de akitlerden murat edilen geniştir; Allahü teâlâ'nın kullarla akdettiği ve onlara lâzım kıldığı teklifleri de kendi aralarında yaptıkları emanet, muamelat vb. gibi yerine getirilmesi lâzım olan şeyleri de içine almaktadır ya da emri vücup ve menduba şamil olacak şekilde esnek tutmak güzel olacaktır. (Davarlar size helâl kılındı) . Bu da akitleri açıklamaktadır. Behîme iyiyi kötüyü ayırt edemeyen her canlıdır. Bütün dört ayaklılar da denilmiştir. Behîme'nin en'ama izafesi açıklama içindir, Meselâ sevbu hazzin (ipek kumaş) gibi. Manası da en'amlardan behîmeler size helâl kılındı demektir ki, bunlar da dört çifttir (dişili erkekli deve, sığır, koyun ve keçi). Geyikler ve yaban sığırı da bunlara dahildir.

Şöyle de denilmiştir: Behîme'den murat edilen bu ikisi ile davarlardan geviş getirmede ve azı dişleri olmamada onlara benzeyenlerdir. Behimeni En'âm'a izafesi de benzerlik dolayısıyladır.

"Ancak size okunacaklar hariç” ancak size okunanın haram olanları müstesnadır demektir, Meselâ Allahü teâlâ'nın:

"Ölü... size haram kılındı” (Maide: 3) sözü gibi ya da haramlığı size okunacaklar hariç demektir.

(Avlanmayı helâl saymamak şartı ile) bu da "leküm"deki zamirden hâl’dir, evfu'daki vâv'dan hâl’dir de denilmiştir. İstisnadır da denilmiştir ki, bunda zorlama vardır. Sayd lâfzının da mastara da mef'ule de ihtimali vardır.

"Ve entüm nurum” bu da muhilli'de gizli zamirden hâl’dir. Hurum da haramın çoğuludur, o da ihramlı demektir.

"Şüphesiz Allah, dilediğine hükmeder” helâl ve haramdan dilediğine.

2

 Ey îman edenler, ne Allah'ın sembollerini ne haram ay'ı ne Kabe'ye hediye edilen kurbanları ne gerdanlık takılan işaretli hayvanları ne Rablerinden lütuf ve rıza arayarak Beyt-i harâm'ı ziyarete gelen hacıları (bütün bunların haklarını ihlal etmeyi) helâl saymasın. İhramdan çıktığınız zaman avlanın, Mescid-i harâm'dan men ettiler diye birilerine olan nefretiniz sakın sizi tecâvüze sürüklemesin. İyilik ve takva üzerinde yardımlasın; günah ve tecâvüz üzerinde yardımlaşmayla. Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah,'ın cezası şiddetlidir.

"Ey îman edenler, Allah'ın şeairini helâl saymayın” yani hac ibâdetlerini (merasimlerini) demektir. Şeair, şairenin çoğuludur ki, o da iş'ar edilen, yani şiar (alâmet) kılınan şeydir. Hac ibâdetlerine ve duraklarına böyle denilmesi, bunların haccm alametlerinden ve ibâdetlerin işaretlerinden (sembollerinden) olmasındandır. Bunlar Allah'ın dinidir de denilmiştir, çünkü Allahü teâlâ:

"Kim ilahi sembollere saygı gösterirse “ (Hac: 32) buyurmuştur ki, dinine demektir. Kullarına belirlediği farzlardır da denilmiştir.

"Ne de haram aya” onda savaşmak veya yerini değiştirmekle.

"Ne de hedy'e” Kabe'ye hediye edilen şeye demektir ki, hedye'nin çoğuludur, tıpkı cedy'in cedyenin çoğulu olması gibi (eyerin altına konan keçe, eyrim, teğelti). "Ne de gerdanlık takılanlara” yani boyunlarına gerdanlık asılan kurbanlıklara demektir. Hedy'e atfedilmesi, özellik içindir. Çünkü onlar hedy'in en kıymetlileridir yahut gerdanlıklara demektir. Onları helâl saymaktan men etmek hedye saldırmanın aşırı derecede haram olduğunu göstermek içindir. Bunun benzeri de Allahü teâlâ'nın:

"Kadınlar ziynetlerini göstermesinler” (Nûr: 31) ayetidir (ziynet gösterilmezse, yeri hiç gösterilmez). Kalaid kılâde'nin çoğuludur, o da kurbanlığın boynuna asılan ayakkabı, ağaç kabuğu ve benzeri şeylerdir, bu da kurbanlık olduğu bilinip de ona sataşılmaması içindir.

"Beytullahil Haram'ı ziyarete gelenlere de Rablerinden lütuf ve rıza aramak için” sevap vermesi ve onlardan râzı olması için. Cümle "âmmîne"de gizli zamirden hâl’dir, onun sıfatı değildir. Çünkü o amildir, tercihe şayan olan da mevsûf olan ismülfail amel etmez. Faydası ise bu gibilere saldırmanın çirkin sayılmasıdır, taarruza mani olana dikkat çekmektir.

Manası şöyledir de denilmiştir: Ticaretle Allah'tan rızık ve kendi inançlarına göre rıza arayanlara. Çünkü

rivâyete göre âyet umretül kazada Yemame hacıları hakkında inmiştir. Müslümanlar onlara saldırmak istediler. Çünkü aralarında Hutaym bin Şüreyh bin Dubey'a vardı ki, Medînelilerin sürülerini götürmüştü. Buna göre âyet mensuhtur. Mü'minlere hitapla "tebteğune” şeklinde de okunmuştur.

(İhramdan çıktığınız zaman avlanın) İhram bittikten sonra avlanmaya izin verilmiştir. Buradan emirden ibahanın murat edilmesinden yasaktan sonra emrin mutlak olarak ibahaya delâlet etmesi lâzım gelmez. Hemze-i vasl’ın harekesinin ona atılmasıyla fe kesre ile de (fistadu) okunmuştur ki, çok zayıftır.

"Ahleltüm” de okunmuştur ki, hallel muhrimu ve ehalle aynı manayadır.

"Vela yecrimenneküm” sizi sürüklemesin yahut size yaptırmasın "şeneânü kavmin” birilerine nefretiniz, şiddetli buğz ve adavetiniz demektir. Şeneân mastardır mef'ulüne yahut fâ'iline muzâftır. İbn Âmir, İsmâîl de Nâfi'’den, İbn Ayyaş da Âsım'dan naklen nûn'un sükûnu ile (şen'ân) okumuşlardır, bu da mastardır, leyyan gibi, ya da na'ttır ki, bağîdü kavmin (bir toplumun kötüsü sizi sürüklemesin demektir). 'lân vezni na'tta daha çok kullanılır, Meselâ atsan ve sekran gibi. (Sizi Mescid-i harâm'dan men ettiler diye) lien sadduküm (Hûdeybiye seferinde sizi men ettiler diye). İbn Kesîr ile Ebû Bekir cevabına "lâ yecrimenneküm"den dolayı ihtiyaç kalmayan ara şart cümlesi olarak hemzenin kesri ile (in sadduküm) okumuşlardır.

"En ta'tedu” intikâm almaya demektir.

"Yecrimenneküm"ün ikinci mef'ulüdür, çünkü o teke de ikiye de geçişli olur, Meselâ kesebe gibi. Kim de ye'nin zammı ile "yücrimenneküm” okursa, onu bir mef'ule müteaddiden hemze ile (if'al babına nakille) iki mef'ule geçişli kılmış olur.

"Ve teavenu alel birri vettakva” af, göz yumma, emre itâat ve keyfilikten kaçma üzerinde yardımlasın "günah ve tecâvüz üzerinde yardımlaşmayın” yürek soğutmak ve intikâm almak için yardımlaşmayın.

"Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah,'ın cezası şiddetlidir” intikâmı daha da ağırdır.

 

 

 

 

Ana Sayfa (Kur'an-ı Kerim) Aynı Pencere

Geri

 

(T :  M : 1286  H : 685)

 

BEYDÂVÎ TEFSÎRİ - (TÜRKÇE)

 

ŞÂFİÎ

 

İleri

Sayfayı Büyüterek Aynı Pencerede Aç