Ana Sayfa (Kur'an-ı Kerim) Yeni Pencere

Geri

 

SAYFA :

81

 

004 - NİSÂ' SÛRESİ

 

CÜZ :

5

 

İleri

Sayfayı Yeni Pencerede Aç

 

 

 

 

 

 

 

 

 

24

 Sağ ellerinizin sahip olduğu cariyeler müstesna olmak üzere, evli kadınlar da size haram kılındı, üzerinize Allah'ın hakkı olarak. Bunların ötesindekileri, namuslu ve zinaya sapmamış olarak mallarınızla aramanız size helâl kılındı. O hâlde onlardan yararlandığınız kadınlara takdir edilen ücretlerini verin. Mehir kestikten sonra anlaşmanızda size günah yoktur. Şüphesiz Allah, hakkıyla bilen, hikmet sâhibidir.

"Velmuhsanatü minennisai” evliliğin veyahut kocaların koruduğu namuslu kadınlar da size haram kılındı. Kisâî buranın dışında Kur'ân'ın her yerinde bu kelimeyi sad'ın kesri ile okumuştur. Çünkü namuslarım onlar korumuşlardır.

"Ancak sağ ellerinizin sahip olduğu cariyeler müstesna” bunlardan esir alman ve kocaları olan kadınları murat ediyor ki, bunlar esir alan erkeklere helâldır. Nikah esir almakla kalkmıştır, çünkü Ebû Said şöyle buyurmuştur: Evtas savaşında bazı kadınları esir aldık, onların kocaları vardı. Onlara yaklaşmak istemedik, Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem'e sorduk. Âyet bunun üzerine indi, biz de onları helâl saydık. Şâir ferezdak da şu beyitinde bunu kastetmiştir:

Mızraklarımız bize kocalı kadınları nikahladı,

Onlar boşanmadıgı hâlde onlarla evlenene helâldır.

Ebû Hanîfe ise: Karı koca birlikte esir edilseler nikah Ortadan kalkmaz, esir alana da helâl olmaz, demişse de âyet ve hadisin mutlak oluşu onun aleyhine delildir. (Üzerinize Allah'ın farzı olarak) te'kit edici mastardır, yani Allah bunların haram olduğunu size yazmıştır, demektir. Merfû' olarak "kütübullahi” de okunmuştur ki, bunlar Allah'ın üzerinizdeki farzlarıdır demektir. Fiil lâfzı ile "keteballuh” da okunmuştur.

"Ve uhille leküm” bu da kitabe'yi nasp eden gizli fiilin üzerine ma’tûftur. Hamze, Kisâî ve Hafs da Âsım'dan rivâyetle "hurrimet"e atfen meçhul kalıbı ile okumuşlardır.

"Bunların ötesindekileri” zikredilen sekiz haram kadının dışındakiler! demektir. Bundan sünnetle bu zikredilenler manasında bazı kadınlar da tahsis ile haram kılınmışlardır, Meselâ emişme ile haram olan diğer kadınlar, kadınla halasını ve teyzesini birlikte almak gibi. (Namuslu ve zinaya sapmamış olarak mallarınızla aramanız size helâl kılındı). Bu da mef’ûlün lehtir,

Mana da şöyledir: Bunların ötesindeki kadınları menfilerini veya bedellerini vermek, sizler de namuslu ve zina etmeyen kimseler olarak.

"Tebteğu"ya mef'ûl takdir etmemek de câizdir, sanki şöyle denilmiş olur: Namuslu ve zina etmemiş kimseler olarak mallarınızı sarf etmekle.

Ya da bu cümle mavera zaliküm'den bedel-i istimal ile bedeldir. Hanefiler bunu mehrin mutlaka mal olmasına delil getirmişlerdir ki, bunda böyle bir delil yoktur. İhsan iffettir, çünkü o nefsin kınanmaktan ve azaptan korunmasıdır. Sifah ise zinadır, sefhten gelir ki, o da meniyi dökmektir, çünkü maksat odur.

"O hâlde onlardan yararlandığınız kadınlara takdir edilen ücretlerini verin” nikahlanan kadınlardan istifade ettiklerinize veyahut cima veya akit ile yararlandıklarınıza "ücretlerini verin” mehirlerini verin, çünkü mehir istifade etmenin karşılığıdır,

"faridaten” ücur'dan hâl’dir, takdir edilen manasınadır ya da mahzûf mastarın sıfatıdır yani iytaen mefruzan (farz verme ile) demektir ya da te'kit edici mastardır.

"Mehir kestikten sonra anlaşmanızda size günah yoktur” belirtilenden bir miktar artırmada yahut rıza karşılığında düşürmede yahut anlaştıkları nafaka ve ikamette veyahut ayrılıkta demektir.

Âyetin müt'a nikahı hakkında indiği de söylenmiştir, Mekke'nin fethinde üç gün helâl edildi, sonra da neshedildi. Çünkü

rivâyete göre aleyhis-salâtü ves-selâm onu mubah etti, sonra da sabahleyin: Ey insanlar ben size bu kadınlardan istifade etmenizi emretmiştim, bilin ki, Allah onu kıyâmet gününe kadar haram etmiştir, dedi. Bu da belli bir vakte kadar yapılan geçici nikahtır. Ona müt'a denilmesi maksadının kadından istifade etmek, kadının da aldığı ücretten istifade etmek olmasındandır. İbn Abbâs radıyallahü anhuma onu câiz gördü, sonra ondan döndü.

"Şüphesiz Allah, hakkıyla bilendir” kullarının çıkarını,

“ hikmet sâhibidir” meşru kıldığı hükümlerde.

25

 Sizden kim namuslu mü'min kadınları nikahlayacak bir bolluğa sahip olmazsa, sağ ellerinizin malik olduğu mü'min cariyelerinizden (alsın). Allah îmanınızı çok iyi bilmektedir. Kiminiz kiminizdensiniz. Onları ailelerin izni ile namuslu, zinaya kaçmayan ve dost tutmayan kadınlar olarak nikahlayın ve onlara mehirlerini normal surette verin. Onlar evlendikten sonra fuhuş işlerlerse, onlara namuslu hür kadınlara olan cezanın yarısı vardır. Bu, içinizden günaha düşmekten korkanlar içindir. Sabretmeniz ise daha hayırlıdır. Allah çok bağışlayıcı ve çok merhametlidir.

"Ve men lem yestati minküm tavlen” tavl zenginlik ve üstünlük demektir, aslı fazlalık ve ziyadedir,

"en yenkihal muhsanatil raümin ati” bu da "tavlen” ile yahut ona sıfat olan gizli bir fiü ile mahallen mensûbtur yani içinizden kim namuslu hür kadınları alamazsa yahut onları alacak imkanı olmazsa demektir. Muhsanat da hür kadınlar manasınadır, çünkü Allahü teâlâ "sağ ellerinizin malik olduğu mü'min cariyelerinizden alsın” buyurmuştur. Âyetin zahiri Şâfiî radıyallahü anh'in hür kadına verecek mehir bulanın cariyeyi nikahlamasi harâmdır ve mutlak olarak kitabî cariyeyi nikahlaması yasaktır görüşü için delildir. Ebû Hanîfe rahmetüllahi aleyh ise hür kadınlara sahip olmayı yataklarına sahip olma ile te'vil etmiştir ki, o da cima demektir,

"mü'min cariyelerinizden” kavlini de fazilet olarak kabul etmiştir, nitekim "mü'min hür kadınlar” tabirini de fazilet kabul etmiştir. (Şâfiî) arkadaşlarımızdan da bunu kayda bağlayanlar ve mü'min olmayan hür kadını nikahlama imkanı bulana cariyeyi nikah etmesini câiz görenler olmuştur. Bunu da kâfirlere karışmanın ve dostluklarının mahzurundan kaçarak demişlerdir. Cariyeyi nikah etmenin mahzuru da çocuğun köle olması, böyle bir şeyin adilik olması ve eşin hakkım azaltmasındandır (çünkü cariyede daima ilk efendisinin hakkı vardır). "Allah îmanınızı çok iyi bilmektedir” siz de îmanın görünen kısmı ile yetinin; çünkü sırları ve îman bakımından aranızdaki farkları yalnız o bilir. Nice cariye vardır ki, hür kadından üstündür. Sizin yapacağınız îman üstünlüğüne itibar etmektir, soy üstünlüğüne değil. Bundan maksat da cariyelerle evlenmeyi yumuşatmaktır, bunu beğenmemekten men etmektir. Bunu "kiminiz kiminizdensiniz” kavli de desteklemektedir. Sizler ve köleleriniz birbirinize münasipsiniz; soyunuz Âdem'dendir, dininiz de İslâm'dır,

"onları ailelerinin izni ile nikahlayın” sahiplerini kastediyor, iznin mutlak verilmesi cariyelerin akde bizzat iştirak etmelerini akla getirmemektedir ki, Ebû Hanîfe bunu delil olarak ileri sürsün.

"Ve onlara mehirlerini verin” biizni ehlihinne demektir, yukarıda geçtiği için atılmıştır.

Ya da ilâ mevalihinne demektir, mehrin efendiye ait olduğu bilindiği için muzâf atılmıştır, çünkü mehir onun hakkıdır, ona ödenmesi gerekir. İmâm-ı Mâlik radıyallahü anh de: Âyetin zahirine bakarak, mehir cariyenin hakkıdır buyurmuştur.

"Normal surette verin” savsaklamadan, zarar vermeden ve eksiksiz demektir.

"Muhsanatin” iffetli olarak "gayra müsafıhatin” açıkça zina yapmayarak "dostlar tutmayarak” oynaş tutmayarak demektir.

"Feiza uhsmne” evlenmekle korunma altına alındıkları zaman, Ebû Bekir, Hamze ve Kisâî hemzenin fethi ile (ahsanne) okumuşlardır. Kalanlar ise hemzenin zammı ve sad’ın kesri ile okumuşlardır.

"Fuhuş işlerlerse” zina ederlerse "onlara namuslu hür kadınlara verilen cezanın yarısı vardır” haddin yarısı demektir, Allahü teâlâ’nın "azaplarına mü'minlerden bir grup şâhit olsun” (Nûr: 2) kavli gibi ki, o da had demektir. Bu da kölenin haddinin hürün haddinin yarısı olduğunu ve recm edilmeyeceğini gösterir. Çünkü recmin yarısı olmaz. (Bu) cariyeleri nikahlamak "içinizden günaha düşmekten korkanlar içindir” zinaya düşmekten korkanlar içindir. Burada geçen anet aslında kaynayan kemiğin kırılması demektir, bütün zorluklar ve zararlar için istiare edilmiştir. Çirkinlerin en fahişini yapmakla günaha düşmekten de daha büyük zarar yoktur. Bundan had murat edilmiştir de denilmiştir. Bu da cariyelerle evlenmenin başka bir şartıdır.

"Sabretmeniz ise daha hayırlıdır” yani iffetinizi koruyarak cariyelerle evlenmeniz sizin için daha hayırlıdır. Aleyhisselâm Efendimiz: Hür kadınlar evi yapar, cariyeler yıkar buyurmuştur.

"Allah çok bağışlayıcıdır” sabretmeyenleri,

"çok merhametlidir” onlara bu müsaadeyi vermiştir.

26

 Allah size bilmediklerinizi açıklamak ve size sizden öncekilerin yollarını göstermek ve tevbenizi kabul etmek istiyor. Allah çok iyi bilen ve hikmet sâhibidir.

"Allah size bilmediklerinizi açıklamak istiyor” size teklif ettiği helâl ve haramları yahut bilemediğiniz çıkarlarınızı ve güzel amellerinizi. Burada geçen "liyübeyyine” "yüridü"nün mef'ûlüdür, lâm da irâdeye lâzım gelen istikbal manasını te'kit için zâit kılınmıştır. Şâir Kays bin Sa'd'in şu beyitinde olduğu gibi:

İstedim ki, insanlar bilsinler onun Kays'in

Donu(sıfatı) olduğunu, heyet de şâhit olsun.

Şöyle de denilmiştir: Mef'ûl mahzûftur,

"liyübeyyine” de onun mef’ûlün lehidir yani Hak onun için istiyor "sizi sizden öncekilerin yoluna iletmek istiyor” onların doğru yoluna gitmeniz için.

"Tevbenizi kabul etmek istiyor” günahlarınızı bağışlamak yahut sizi isyanlardan çekip çevirmek ve sizi tevbeye teşvik etmek istiyor ya da günahlarınıza kefaret olacak şeyi göstermek istiyor.

"Allah çok iyi bilendir” bunları,

"hikmet sâhibidir” bunları koymada.

 

 

 

 

Ana Sayfa (Kur'an-ı Kerim) Aynı Pencere

Geri

 

(T :  M : 1286  H : 685)

 

BEYDÂVÎ TEFSÎRİ - (TÜRKÇE)

 

ŞÂFİÎ

 

İleri

Sayfayı Büyüterek Aynı Pencerede Aç