Ana Sayfa (Kur'an-ı Kerim) Yeni Pencere

Geri

 

SAYFA :

79

 

004 - NİSÂ' SÛRESİ

 

CÜZ :

4

 

İleri

Sayfayı Yeni Pencerede Aç

 

 

 

 

 

 

 

 

 

15

 Kadınlarınızdan fuhuş yapanlara içinizden dört şâhit getirin. Eğer şahitlik ederlerse, onları ölüm alıp götürünceye yahut Allah onlara bir yol gösterinceye kadar evlerde tutun.

 (Kadınlarınızdan fuhuş yapanlara) etel fahişete ve caeha ve ğaşiyeha ve zehikaha denir ki, hepsi yapmak manasınadır. Fahişe zinadır, çünkü çok çirkin ve şeni'dir.

"İçinizden dört şâhit getirin” onlara iftira atanlardan şahitlik edecek dört erkek getirmesini isteyin.

"Eğer şahitlik ederlerse, onları evlerde tutun” evlerde hapsedin, evleri onlara zindan edin.

"Onları ölüm alıp götürünceye kadar” ölüm ruhlarını çıkarmcaya ya da ölüm melekleri onları öldürünceye kadar. Şöyle denilmiştir: Cezaları İslâm'ın başında böyle idi, sonra had ile neshedildi. Bundan o ikisinin celde (dayak) cezasından sonra evlerde tutulmaları murat edilmiş olabilir; o zaman kadınlar evden çıkmak ve erkeklere görünmek sebebiyle aynı akıbete duçar olmaktan kurtulmuş olurlar. Had cezasından bahsetmemesi "zina eden kadın ve zina eden erkek...” (Nûr: 2) âyetinde zikredilmesindendir.

"

Yahut Allah onlara bir yol gösterinceye kadar” Meselâ hapisten kurtaran had veya zinadan önleyen evlenme gibi.

16

 İçinizden fuhuş yapanlara eziyet edin. Eğer tevbe eder ve hâllerini ıslah ederlerse, onlardan vazgeçin. Çünkü Allah tevbeleri çok kabul eden ve çok merhamet edendir.

 (İçinizden fuhuş yapanlara) yani zina eden erkeğe ve zina eden kadına demektir. İbn Kesîr nûn'u şeddeleyerek ve elifin meddini de temkin ederek (vellezanni) okumuştur, diğerleri ise temkinsiz ve şeddesiz okumuşlardır.

"Onlara eziyet edin” azarlayarak ve paylayarak.

Şöyle de denilmiştir: Sürgüne göndererek ve dayak atarak.

"Eğer tevbe eder ve hâllerini ıslah ederlerse, onlardan vazgeçin” eziyeti durdurun yahut göz yumarak ve kapatarak yüzünüzü çevirin.

"Çünkü Allah tevbeleri çok kabul eden, çok merhamet edendir". Bu da yüz çevirme emrinin yahut kınamayı terk etmenin gerekçesidir.

Şöyle de denilmiştir: Bu âyet, geçen âyetten önce inmiştir, zina edenlerin cezası eziyet idi, sonra hapis oldu, sonra da celde oldu.

Şöyle de denilmiştir:

Birincisi kadınların kendi aralarındaki kötü hareketleri hakkındadır, bu da livata yapanlar hakkındadır. Zina eden kadın ve zina eden erkek de zina edenler hakkındadır.

17

 Allah katında tevbe ancak bilmeden kötülük edip sonra da çarçabuk tevbe edenler içindir. İşte Allah onların tevbelerini kabul eder. Allah çok iyi bilen ve hikmet sâhibidir.

"Tevbe ancak Allah'ın üzerinedir” yani tevbenin kabulü tevbe eden tevbe ettiği takdirde kabul edeceğine dâir va'di gereği Allah'ın üzerine vâcip kılınmış gibidir.

"Bilmeden kötülük edenler içindir” onu beyinsizce yapanlar içindir. Çünkü günahı irtikâp etmek beyinsizlik ve cahilliktir. Bunun içindir ki: Allah'a isyan eden cahildir, cahilliğinden dönünceye kadar öyledir, denilmiştir.

"Sonra da çarçabuk tevbe edenler içindir” yakın zamanda yani ölüm gelmeden önce demektir. Çünkü Allahü teâlâ:

"Nihayet birine ölüm geldiği zaman” (Nisa: 19) buyurmuştur. Efendimiz de: Şüphesiz Allah, kulunun tevbesini kabul eder, can boğaza gelmeden önce, buyurmuştur. Ona, yakın demesi hayat süresinin kısa olmasındandır, çünkü Allahü teâlâ:

"De ki: Dünya zevki azdır” (Nisa: 77) buyurmuştur.

Ya da kalplerine onun sevgisi sızıp da karakter hâline gelmeden ve dönmesi zorlaşmadan demektir.

"Min karibin"deki min edâtı cüz ve dilim göstermek içindir, yani yakın bir zaman diliminde demektir ki, o da onlara ölüm baskısı gelmeden ya da kötülük onlara süslü hâle gelmeden önce demektir,

"İşte Allah onların tevbelerini kabul eder” daha önce "tevbe ancak Allah'ın üzerinedir” (Nisa: 17) ayetiyle kendi üzerine yazdığı ve va'dettiği sözü yerine getireceğine dâir yeni bir vaattir.

"Allah çok iyi bilendir” onların tevbedeki ihdaslarını bilir "hikmet sâhibidir” hikmet sâhibi de tevbe edeni cezalandırmaz.

18

 Yoksa tevbe; ne kötülükleri yapıp da onlardan birine ölüm geldiği zaman:

"Şüphesiz ben şimdi tevbe ettim” diyenler ne de kâfir olarak ölenler içindir. İşte biz onlar için pek acıklı bir azâp hazırladık.

"Yoksa tevbe; ne kötülükleri yapıp da onlardan birine ölüm geldiği zaman:

"Şüphesiz ben şimdi tevbe ettim” diyenler ne de kâfir olarak ölenler içindir” tevbeyi ölüm gelinceye kadar tehir edenle küfür üzerine öleni tevbe etmemede bir tutmuştur; bu da o hâlde ona önem verilmeyeceğini mübalağa ile bildirmek içindir. Sanki: Bunların tevbesi ile onların tevbe etmemeleri birdir demiş gibidir.

Şöyle de denilmiştir: Kötülüğü yapanlardan murat edilen âsi mü'minlerdir; kötülükleri yapanlardan da murat edilenler de münâfıklardır. Çünkü küfürleri ile kötü amelleri katlanmıştır. Ölenlerden murat edilenler de kâfirlerdir. (İşte biz onlar için pek acıklı bir azâp hazırladık) bu da tevbelerinin kabul edilmemesini tekittir, onlar için hazırladığı azabın da onu aciz bırakamayacağını, istediği zaman azâp edeceğini beyandır. İtidat hazırlamaktır, atad'dan gelir ki, o da hazırlıktır. Aslının a'dedna olduğu ve birinci dalın te'ye çevrildiği de söylenmiştir.

19

 Ey îman edenler, kadınlara zorla mirasçı olmanız size helâl değildir. Apaçık kötü bir hareket yapmadıkça, onlara verdiğiniz mehrin bir kısmını ele geçirmek için onlara engel olmayın. Onlarla iyi geçinin, Eğer onlardan hoşlanmazsanız, olur ki, bir şeyden hoşlanmazsınız da Allah ona birçok hayır koymuş olabilir.

"Ey îman edenler, kadınlara zorla mirasçı olmanız size helâl değildir” bir adam öldüğü zaman onun da birinci sınıf bir mirasçısı olursa elbisesini karısının üzerine atar ve: Onu almaya en haklı benim, derdi. Sonra da isterse onunla ilk mehri ile evlenir, isterse onu başkasıyla evlendirir ve mehrini alırdı. İsterse de kocasından miras kalan şeyi fidye olarak vermesi için onu evlenmekten engellerdi. İşte bunlardan men edildiler. Şöyle denilmiştir: onları miras olarak alıp istemedikleri hâlde yahut zorla evlenmeniz helâl değildir. Hamze ile Kisâî bütün geçtiği yerlerde zamme ile kürhen okumuşlardır, ikisi de lügattir. Zamme ile zorluk, feth ile zorlama olduğu da söylenmiştir. (Onlara verdiğiniz mehrin bir kısmını ele geçirmek için onlara engel olmayın) bu da en terisu'ya atıftır,

"lâ” da nefyi te'kit içindir yani onları evlenmekten men etmeyin, demektir. Adl'in aslı sıkıştırmaktır, adaletid decacetü denir ki, tavuğun yumurtası sıkışıp karnında kalmaktır. Hitabın kocalara olduğu söylenmiştir; onlar hiç ihtiyaçları ve istekleri olmadığı hâlde miraslarına konmak ve mal karşılığında boşamak için kadınları hapsederlerdi.

Şöyle de denilmiştir.

"Kürhen” lâfzında söz bitmiştir, sonra erkek eşlere hitap etmiş ve onları engelleme işinden men etmiştir.

"Apaçık bir kötülük yapmadıkça” Meselâ dik başlılık, geçimsizlik ve iffetsizlik gibi. İstisna en genel zarftan (mutlak vakitten) dir ya da mef’ûlün lehtir, takdiri şöyledir: Fidye vermeleri için onları evlenmekten engellemeyin, ancak çirkin bir şey yaptıkları vakit hariç, ya da hiçbir sebeple engel olmayın ancak çirkin bir şey yapmaları hariç. İbn Kesîr ile Ebû Bekir burada, Ahzap'ta ve Talak'ta yenin fethi ile (mübeyyenetin), kalanlar ise kesri ile okumuşlardır.

"Onlarla iyi geçinin” insaflı davranmak ve güzel söz söylemekle.

"Eğer onlardan hoşlanmazsanız, olur ki, bir şeyden hoşlanmazsınız da Allah ona birçok hayır koymuş olur". Yani hoşlanmadığınız için onlardan ayrılmayın, çünkü bazen nefis dinen daha yararlı ve daha hayırlı olandan hoşlanmaz, bunun tersini sever. Bakışınız din için en iyi olana ve hayrı daha çok olana olmalıdır.

"Asâ” fiili aslında cezanın illetidir, onun yerine geçirilmiştir.

Mana da şöyledir: Eğer onlardan hoşlanmazsanız sabredin, olur ki, hoşlanmadığınız şey sizin için daha hayırlı olur.

 

 

 

 

Ana Sayfa (Kur'an-ı Kerim) Aynı Pencere

Geri

 

(T :  M : 1286  H : 685)

 

BEYDÂVÎ TEFSÎRİ - (TÜRKÇE)

 

ŞÂFİÎ

 

İleri

Sayfayı Büyüterek Aynı Pencerede Aç