Ana Sayfa (Kur'an-ı Kerim) Yeni Pencere

Geri

 

SAYFA :

61

 

003 - ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ

 

CÜZ :

4

 

İleri

Sayfayı Yeni Pencerede Aç

 

 

 

 

 

 

 

 

 

92

Sevdiğiniz şeylerden infak etmedikçe siz birre eremezsiniz, maamafih her ne infak eyleseniz şüphesiz Allah onu da bilir

Şu halde mücerred iman, kemali hayra nâil olmak için sebebi kâfi değildir. İman ve ilimden sonra amel ve alel'husus sarf-ü infak da gerektir. Hem bu infak ne kadar sevgili şeylerden olursa o kadar kıymetdar olur. Allah infak edilen hoş veya na hoş her hangi bir şey'i bilir ve ona göre ecrini verir. Fakat asıl iyiliğe: Hayri âlâya irmek sevilen şeylerden infaka mütevakkıftır. Bu münasebetle surei Bakarede geçen birr-ü infak âyetlerini tahattur etmeli ve ona göre ahkâmı islâmın icrasına hazırlanmalıdır.

BİRR; Sûrei Bakarade (........) âyetinde dahi beyan olunduğu üzere ihsan, hayri vasi', kemali hayr demektir.

«birr» ile «hayr» arasında şöyle bir fark da göstermişlerdir: Birr, hayre vasıl olan ve kasdedilmiş bulunan nefi' hayr ise velev sehven vaki olsun mutlaka nefi'dir. Birrin zıddı ukuk ve hayrin zıddı şerdir. Maamafih birr hins mukabili de kullanılır. Burada birre nâiliyyet hayr-ü ihsan sıfatiyle muttasaf olmak veya (........) medlulü üzere ihsan ve sevabı İlahîye nâil olmak manâlarından her biriyle tefsir edilmiştir ki, ikisi mütelâzimdirler. (........) mucebince ahd-ü misakı İlâhîde temamiyle sabit kadem olub va'di İlahîye temamen mazhar olmak: irmek manâsı her ikisini cami'dir. Binaenaleyh iman, mebdei din, birr, gayei din demektir. Tevhıdi hak, vusuli hayr, işte din bu iki rüknün hasılıdır. Ve bu suretle bu âyet, makablindeki mebahisi imanın bir neticesi, mabadindeki mebahisi ahkâmın da bir mukaddimesi makamındadır.

Malûmdur ki, infak denilince en başda havaici zaruriyye, bunun başında da me'kûlât vardır. Dini islâm ise bu babdaki tazyıkatı refediyor (........) diyordu. Yehudîler de ahkâmı islâmı inkâr için neshı inkârdan başlıyorlardı. Buna istinaden islâmın hıll-ü hurmet mesailine ve Resulullahın milleti İbrahim davetine karşı itiraz etmiş olmak için «Beni İsraile haram olan şeyler, Nuh ve İbrahim zamanından beri haram idi» diyorlar ve mescidi aksanın Kâbeden daha kadim ve şerefli olduğunu da iddia ederek tahvili kıbleye dahi itiraz eyliyorlardı. Burada bir taraftan infak münasebetiyle dini islâmın me'kûlât hususundaki vüs'ati müsaadesini te'yid, diğer taraftan milleti İbrahim tesisatına temhid olmak üzere bunlara cevaben buyuruluyor ki,

93

Tevrat indirilmeden evvel İsrailin nefsine haram kıldığından başka yiyeceğin hepsi Beni İsraile halâl idi, de ki, haydi Tevratı getirin de onu güzelce okuyun eğer sadıksanız

Tefsiri için bkz. Âyet:95

94

demek ondan sonra Allah namına o yalanı kim uydurmuşsa artık onlar, o zalimlerdir

Tefsiri için bkz. Âyet:95

95

de ki, sadakallah, o halde hak perest bir hanif olarak İbrahim milletine tabi' olun, o hiç bir zaman müşriklerden olmadı

Binaenaleyh nesih yoktur davası bir iftira olduğu gibi Sûrei En'amda (........) ayeti mucebince Beni İsrailin bunlardan mahrumiyyeti begıylerinin bir cezası idi. Tevrattan evvel Hazret-i Ya'kubun kendine haram kıldığı, yani nefsini men'eylediği şey istisna edilirse diğerleri haram değil idi. Tevrat, nes'hı inkâr etmek şöyle dursun, bil'âkis mukaddama halâl olan ba'zı şeyleri Beni İsraile tahrim etmekle nesih yapmış bulunuyordu. Hazret-i Ya'kub hakkında en sahih rivayet şudur: müşarünileyh, Irkunnese' -Siyatık- hastalığına maruz olmuş ve bundan şifayab olursa en sevdiği taamı yememeğe nezreylemiş idi. Bir rivayete göre en sevdiği de deve eti ve südü imiş, bu nezri atıbbanın tavsıyesi veya hastalığında bir gece pek ziyade muztarib olması sebebiyle veya sırf bir zühd-ü taabbüd için yapmış olduğu da merviydir.

Kâ'be mes'elesine gelince: Şu muhakkaktır ki, (........)

96

Doğrusu insanlar için vaz'olunan ilk ma'bed, elbette Mekkedeki o çok mübarek ve bütün âlemîne hidayet olan Beyttir

Tefsiri için bkz. Âyet:97

97

onda açık âyetler var, İbrahimin makamı var ve ona dehalet eden eman bulur, yoluna gücü yeten her kimsenin o beyti haccetmesi de insanlar üzerine Allah’ın bir hakkıdır ve kim bu hakkı tanımazsa her halde Allah’ın ihtiyacı yok, o bütün âlemînden ganîdir

Kâ'benin vaz'ı ehası, mescidi Aksanın vaz'ı esasından mukaddemdir. Binaenaleyh bütün ehli kitabın tanıya geldikleri ma'bedlerin hepsinden daha mukaddem, daha mübarek bir kıblei tevhiddir. Bu da evvel-ü ahır neshın sübutunu ifade eder.

BEKKE, mekke demektir ve yahud mekke, beldenin ismi, Bekke de mescidi haramın mevzııdır. Sûrei Bakarede haccın tefsılâtı beyan olunmuş idi. Burada da (........) nassıle haccın farzıyyeti kat'iyyesi müekked bir surette tesbit kılınmıştır.

İSTİTAA, aslında fi'lin tavaiyet-ü husulünü taleb-ü irade etmektir. Bu ise kudrete mütevakkıf olduğundan bil'ahare kudret ma'nasında mütearef olmuştur. Tam ma'nasile istitaa fi'le mukarin olan bilfiil kudrettir. Fakat fi'le mütekaddim olan selâmeti âlât ve esbab ma'nasına da ıtlakı çoktur ki, burada bu ma'nayadır. Hacce kudret ya beden veya mal veya her ikisiledir. İmam malik yalnız kudreti bedeniyyeyi, İmamı Şafiî kudreti maliyyeyi, İmamı Âzam Ebuhanife Hazretleri de her ikisini nazarı itibara almıştır.

97

(........) de küfürden murad zahiri vechile hacci inkâr ma'nasına olmak muhtemil bulunmakla beraber ekser müfessirînin beyanına göre kudreti varken hacci terk ma'nasınadır ki, bununla terki salât, terki zekât gibi terki haccin dahi kâfirane bir isyan demek olduğu tağlizan gösterilmiştir.

Rivayet olunuyor ki, Şemmas İbn-i Kays namında bir ihtiyar Yehudî varmış, küfrü ve müslimanlara karşı gayz-u kin ve hasedi pek şiddetli imiş. Bir gün Evs ve Hazrec kabilelerinden bir takım Eshab-ı kiram bir mecliste oturmuş konuşurlarken bu Yehudî yanlarından geçmiş, cahiliyye devrinde aralarında şiddetli adavet ve husumet bulunan bu zevatın ba'delislâm beyinlerindeki bu ülfeti, cem'iyyeti, salâh-ü mahabbeti görünce «vallahi bunlar böyle toplandıkca bizim buralarda kararımız kalmaz» demiş ve beraberindeki bir Yehudî delikanlısına «haydi şunların yanlarına otur yevmi Buası ve daha evvellerini hatırlarına getir ve o zaman söyledikleri şiirlerden bazı parçalar da okuyuver» diye tenbih etmişti. Yevmi Buas ise devri cahiliyyede yüz yirmi sene kadar birbirleriyle adavet-ü husumet üzere yaşamış olan Evs ile Hazrecın muharebe ettikleri ve Evsın Hazrece muzaffer olduğu son bir gün idi, delikanlı dediğini yapmış ve derken bir münakaşa kapısı açılmış, tarafeyn, tefahura başlamışlar, nihayet bir münazea olmuş, Evsten Evs İbn-i Kayzı, Hazrecden Hübar İbn-i Sahr, sıçramışlar, birbirlerine söz atmışlar, birisi diğerine «isterseniz bu gün yine öyle bir gün yaparız» demişler. Tarafeyn, hiddete gelmiş, haydi yaptık, silâh silâh, haydi zahireye harre meydanına demişler, velhasıl Evs kabilesi birbirleriyle, Hazrec de birbirleriyle birlemişler, o sırada keyfiyyet Resulullaha vasıl olmuş, maiyyeti seniyyelerinde muhacirînden bulunan Eshab-ı kiram ile beraber onların yanlarına gelmiş «ey ma'şeri müslimîn!. Allahe Allah, ben aranızda bulunurken de cahiliyye davası mı yapıyor sunuz? Cenâb-ı Allah sizi islâma hidayet ettikten ve küfürden kurtarıb kerem-ü inayetiyle cahiliyyenin kökünü kesdikten ve beyninizi te'lif ettikten sonra yine eski küfre rücu' mu ediyor sunuz?» diye nasıhat edince hepsi düştükleri vartanın bir Şeytan tuzağı olduğunu anlıyarak derhal ellerindeki silâhlarını bırakmışlar, gözlerinden yaş dökerek birbirleriyle sarılmışlar, muaneka etmişler ve Resulullaha itaat ederek beraberce gitmişlerdi. Cenâb-ı Allah bu suretle Şemmasın ateşi fitnesini söndürmüş, bu sebeble hem Ehli kitaba bir nasıhat, hem de mü'minleri onlardan her hangi birine uymaktan nehiy zımnında hükmü âmmolan şu âyetleri inzâl buyurmuştur:

98

De ki, ey Ehli kitab! niçin Allah’ın âyetlerine küfrediyorsunuz? Allah yaptıklarınızı görüb duruyor

99

de ki, ey ehli kitab! niçin Allah’ın doğru yolundan iman edenleri men'ediyorsunuz, görüb durduğunuz halde niçin onun çarpıklığını istiyorsunuz? Allah yaptıklarınızdan gafil değildir

100

ey o bütün iman edenler! eğer o kitab verilenlerden her hangi bir fırkaya uyarsanız sizi imanınızdan sonra çevirirler kâfir ederler

 

 

 

 

Ana Sayfa (Kur'an-ı Kerim) Aynı Pencere

Geri

 

(Ö :  M :1942  H :1361)

 

ELMALILI TEFSÎRİ - (TÜRKÇE)

 

HANEFî

 

İleri

Sayfayı Büyüterek Aynı Pencerede Aç