Soru: İbni Abidin’in, (Redd-ül
muhtar) kitabının Cuma namazı bahsinde, (Cuma
namazı sahih olursa, kılınan zuhr-i âhire niyet etmek, cumanın dört rekât
sünneti yerine geçer. Çünkü güvenilen kavle göre, sünnetleri kılarken, sünnet
diye niyet etmek şart değildir) deniyor. Burada, zuhr-i âhir kılınınca,
sünnet diye niyet edilmese de, cumanın son sünneti kılınmış oluyor. Buradan
zuhr-i âhir yani son öğle namazının farzını kılarken, vaktin son sünnetine de
niyet edilebileceği, niyet edilmese de, sünnetin kılınmış olacağı anlaşılmıyor
mu?
CEVAP
Elbette öyledir.
Büyük âlim İbni Abidin hazretleri yine buyuruyor ki:
(Camiye
girince, iki rekât namaz kılmak sünnettir. Buna Tehıyyetül-mescid denir. Camiye
girince, farz, sünnet, kaza gibi herhangi bir namaz kılmak, tehıyyetül-mescid
yerine geçer. Bunlara, ayrıca tehıyyetül-mescid diye, niyet etmek gerekmez. Ama
vaktin farzıyla vaktin sünnetine birlikte niyet etmek böyle değildir. İkisine
birden niyet edilirse, yalnız farz namaz sahih olur. Bir mescide girince,
herhangi bir namaz kılarken, ayrıca niyet etmeden, bunlarla Tehıyyetül-mescid
namazı da kılınmış olur, fakat Tehıyyetül-mescid namazına da niyet edilirse,
niyet sevabı da hâsıl olur.)
Seyyid Abdülhakim
Arvasî hazretleri de, (Sünnet namaz demek, farzdan
başka kılınan namaz demektir. Farzdan önce veya sonra olan sünnet yerine kaza
kılan, bu kaza namazıyla, sünnet namazın tarifine uyduğu [farzdan başka bir
namaz kılınmış olduğu] için, sünneti de kılmış olmaktadır) buyurdu.
Görülüyor ki, sünnet yerine kaza kılınca, yani sünneti kılarken kazaya da niyet
edince, hattâ niyet etmese de, sünnet terk edilmiş olmuyor. (İslam Ahlakı)
Sünnetleri önceden
adayıp, adak olarak kılmanın daha iyi olduğu (Halebi)de
ve (Tahtavi)nin (Merakıl-felah)
haşiyesinde, (Nafile namazlar) bahsinin sonunda
yazılıdır. Böylece, öğle sünnetini kılmadan önce, (Dört
rekât namaz kılmak nezrim olsun) dese, sonra adak namazı olarak niyet
edip kılsa, hem vacib sevabı kazanır, hem de öğle namazının sünnetini kılmış
olur. Kulun, kendine vacib ettiği namazı kılmasıyla, sünnet terk edilmiş
olmayınca, Allahü teâlânın farz ettiği kaza namazı kılınınca, sünnet elbette terk
edilmiş olmaz. Hem kaza, hem de sünnet kılınmış olur.
Redd-ül-muhtar,
Dürr-ül-münteka, Merakıl-felah şerhinde ve Cevhere’de diyor ki:
(Beş
vakit namazı terk etmek, yani özürsüz kılmamak, büyük günahtır. Hastalıkla veya
başka özürle fevt etmek [kaçırmak] günah değildir.) Bunun için, sabah sünnetinden başka namazların sünnetleri yerine de,
terk edilmiş namazları kaza etmelidir. Böyle kaza kılınınca, nafile sevabı da
hâsıl olduğu, Cevhere, Fütuh-ul-gayb, Nevadir-i-fıkhiyye ve Eşbah kitaplarında
yazılıdır. (Hak Sözün Vesikaları)