Büyük âlim İbni Nüceym’e soruldu ki, kaza namazı olan kimse, sünnetleri kılarken kazaya niyet ederek kılsa, sünnetleri terk etmiş olur mu? Cevabında, (Sünnetleri terk etmiş olmaz, çünkü o vakit içinde farzdan başka, [nafile olsun, kaza olsun] herhangi bir namaz kılınınca, sünnet de yerine getirilmiş olur) buyurdu. (Nevâdir-i fıkhiyye fi mezheb-il-eimmet-il Hanefiyye) 

Hamza Efendi hazretlerinin Bey’ ve Şir’a risalesinin şerhinde, (Yolculuğa çıkmadan önce iki rekât namaz kılmalıdır! Kazaya kalmış namazı varsa bir, iki veya üç vakit namazını kaza etmelidir! Çünkü kaza borcu varken, nafile kılmak ahmaklıktır) buyuruluyor. (s.6) Orijinali için tıklayınız.

Sünnet kılarken kazaya da niyet edince kaza da sünnet de kılınmış olur. (Necat-ül müminin) 

Beş vakit namazın sünneti demek, Resulullahın kıldığı namaz demektir. Bu namazlara sünnet ismi sonradan verilmiştir. Resulullah, beş vakit namazın sünnetlerini kılarken, yalnız (Allah rızası için namaz kılmaya) derdi. (Sünnet kılmaya) diye niyet etmezdi. Her vakit içinde böyle kılınan herhangi bir namaz, sünnet ismi verilen namaz olur. (Redd-ül muhtar, Uyun-ül besair, Halebi)

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(En üstün cihad, farzları edadır.) [Taberani]

(Kaza namazı olanın, kıldığı nafile namaz kabul olmaz.) [Dürret-ül-fâhire]

(Herkes nafile ile meşgul iken sen farzları tamamla!) [Miftâh-ün-necât]

(Hak teâlâ, farz ibadetle bana yaklaşıldığı gibi, hiçbir şeyle yaklaşılamaz buyurdu.) [Buhari]

Allahü teâlâ, (Bana farzla yaklaşılır), Resulü de (Kaza borcu olanın nafilesi kabul olmaz) buyururken, âlimler de, (Kazası olanın, sünnet ve nafile kılması ahmaklıktır), (Sünnetler farzın yanında denizde damla değildir) derken, bir özürle kaçırılan namazla kasten kılınmayan namazı aynı zanneden cahiller, Allahü teâlânın emri olan farzı bıraktırıp, Duha, Tehıyyet-ül-mescid, Tesbih, Teheccüd, Sübha namazı gibi nafileleri kıldırmaya çalışıyorlar. Nafilelerle milleti meşgul edip farzları tehir ettirenler veya farzları kıldırmayanlar büyük vebal altındadır.

Redd-ül-muhtar, Halebi, Tahtavi ve Hindiyye gibi kıymetli eserlerde buyuruluyor ki:

Faite [fevt olmuş, yani bir özürle kaçırılmış] namazların kazalarını acele kılmak lazımdır. Fevt olmuş [bir özürle kazaya kalmış] namazların kazalarını kılmak, nafile kılmaktan evla ise de, hadis-i şerifle övülmüş olan beş vaktin sünnetlerini, duha, tesbih, tehıyyet-ül-mescid, evvabin gibi nafile namazları kılmak, kaza kılmaktan evladır. Yani kaza kılacak kadar geciktirmek günah olmaz. 

Evla olmasının sebebi, unutmak, uyumak gibi bir özürle namazı kazaya bırakmak günah olmadığı içindir. Böyle kimselerin, adı geçen nafileleri kılacak kadar, kazaları geciktirmeleri günah olmaz. Unutarak, uyuyarak kazaya bırakılan namaz sayısı bir veya birkaç vakittir. Mesela sabah namazının vaktinde uyuyup kalan kimse, güneş doğduktan 50 dakika kadar sonra bu namazı kaza eder. Kaza etmeden önce, Duha [kuşluk] namazı kılarsa caiz olur. Çünkü sabah namazının, uyanamayarak bu vakte bırakılması günah olmamıştır. Duha namazı kılacak kadar geciktirmesi de günah olmaz. Buna rağmen kazasını öğleye kadar geciktirmesi büyük günah olur.

Namazın kazaya kalma sebebi önemlidir. Eğer namaz şer’i bir özürle kazaya kalmışsa, mesela seferde; sel, yırtıcı hayvan, eşkıya, anarşist gibi bir tehlike varsa, namazı oturarak veya hayvan üzerinde ima ile de kılmak mümkün değilse, annenin veya çocuğunun telef olacağı zaman ebenin ve acil ameliyatlarda doktorun müdahalesi esnasında kılınamamışsa ve uyku, unutmak gibi bir özürle namaz kaçırılmışsa, kazayı önce kılmak gerekmez, bahsedilen nafile namazları kılmakta hiç mahzur olmaz. Çünkü namazın bu özürle kazaya kalması günah değildir.