Ruh-ul-beyân’da
En’am suresinin 165. âyetinin tefsirindeki hadis-i şerifte bildiriliyor ki:
Kıyamette helal
yoldan kazanan kimseye denir ki:
- Bu malları
kazanırken ve sarf ederken farz namazları vaktinde kıldın mı? Namazın rükuunu,
secdesini ve abdestte farzları yaptın
mı?
- Ya Rabbi,
helalden kazanıp helal yerlere harcadım, hiçbir farzı kaçırmadım.
- Helal kazanırken
bazı yanlışların olmadı mı?
- Ya Rabbi, helal
yollardan kazandım ve helal yollarda harcadım, hiçbir farzı zayi etmedim,
farzları yerine getirirken ihlasıma halel getirmedim. (Ruh-ul-beyân)
Âlimler
sözbirliği ile bildirdiler ki:
Regaib ve revatib
ameller ile vacibler, sevapta, hükümde ve üstünlükte farza ulaşamaz. Sünnetler,
kılınmış olan farzların eksiklerini tamamlar. Nafileler ise sünnetlerin
eksiklerini tamamlar. Hiçbir nafileyle farz borcu ödenmiş olmaz. Bazı avamın
[cahillerin] iddia ettiği gibi, farzı bırakıp da nafileyle uğraşmalarının,
mesela Evvabin namazının farz kazaların yerine geçeceğini iddia etmelerinin
dinde yeri yoktur. (Ruh-ul-beyân 3/127)
Orijinali için tıklayınız.
Farzlara önem
verip, tembellikle yapmayanın imanı gitmez, fakat bir farzı yapmayan müslüman,
iki büyük günaha girer:
Birincisi, o farzın vaktini ibadetsiz geçirmek, yani farzı
geciktirmek günahıdır. Bunun affolması için tevbe etmek, yani pişman olmak
gerekir.
İkincisi, bu farzı terk etmek günahıdır. Bu büyük günahın
affolması için, bu farzı hemen kaza etmek gerekir. Kazayı geciktirmek de,
ayrıca büyük günah olur. Kaza geciktikçe, günahlar, katlanarak artar,
sayılamayacak kadar çoğalır. Hadis-i şerifte, (Bir
namazı, bilerek, özürsüz kılmayan, seksen hukbe [1 hukbe=80 yıl] Cehennemde
kalacaktır) buyuruluyor. Bu müthiş günahların altından kurtulabilmek
için, farz namazları bir an önce kaza etmek gerekir. (Tergib-üs-salat)
İbni Nüceym hazretleri buyuruyor ki:
Farz namazları
vaktinden sonraya bırakmak büyük günah olup, ancak tevbe etmekle affolur. Tevbe
ederken, kılmadığı namazları kaza etmesi gerekir. Kaza etmeye gücü varken kaza
etmezse, ayrıca büyük bir günah daha işlemiş olur. (Kebair
ve segair)
Bütün fıkıh
kitaplarında, kaza namazı anlatılırken faite yani kaçırılmış namaz deniyor,
çünkü bir Müslüman namazlarını terk etmez. Ancak uyumak, unutmak gibi geçerli
bir özürle kaçırabilir. Bu bakımdan kaçırılan namaz sayısı az olur. Bugün terk
edilmiş namaz sayısı çoktur. Bir özürle kaçırılmış namazla özürsüz, kasten terk
edilmiş namazın hükmü aynı değildir. Namazları, yukarıda bildirilen bir özürle
fevt ederek kazaya bırakmak günah olmadığı için, bunların kazalarını,
sünnetleri ve diğer nafileleri kılacak kadar geciktirmek de günah olmaz.
Uyumak, unutmak gibi bir özürle kılınamayan yani fevt edilen [kaçırılan]
namazların hükmü şöyledir:
Fevt olan namazları
kaza etmek, nafile kılmaktan iyi ise de, beş vakit namazın sünnetlerini ve
hadis-i şerifte övülen Duha, Tesbih, Tehıyyet-ül-mescid gibi belli
namazları kılmak böyle değildir. Vaktin sünnetleriyle bu nafileleri kılmak,
kaza kılmaktan evladır. (Redd-ül-muhtar, Halebi,
Hindiyye)