Kur’an-ı Kerim,
bütün ilahi kitapların hükümlerini nesh etmiş, yani yürürlükten
kaldırmıştır. Bugün, bütün insanların Kur’an-ı Kerim’e tâbi olmaları
gerekir. Şimdi, hiçbir memlekette, hakiki Tevrat ve İncil yoktur.
Tahrife uğramış Tevrat ve İnciller vardır. Bu kitaplar sonradan insanlar
tarafından değiştirilmiştir. Hakiki Tevrat ve İncil bulunsa bile
Kur’an-ı Kerim geldiği için bunların geçerlilikleri yoktur; çünkü
Allahü teâlâ tarafından nesh
edilmişler/yürürlükten kaldırılmışlardır.
Kur’an-ı Kerim, âyet âyet inmiş ve 23 senede tamamlanmıştır.
Kur’an-ı Kerim’de 6236 âyet bulunmaktadır.
Kur’an-ı Kerim’de 14 secde âyeti vardır.
Kur’an-ı kerimde bulunan 14 yerdeki secde âyetinden birini okuyan veya
işiten, manasını anlamasa dahi secde yapması
Hanefîde vacip,
Şafiide ise
sünnet-i müekkededir.
Kur’an-ı Kerim’in hükümleri, kıyamete kadar geçerlidir. Kur’an-ı Kerimde
eksiklik veya fazlalık olduğuna inanan, Kitaplara da
Allahü teâlâya da inanmamış olur.
Âyet-i kerimelerde meâlen buyuruluyor ki:
Kur’an’ı biz indirdik, elbette onu yine biz koruyacağız.
[Hicr 9]
Kur’an, eşi benzeri olmayan bir kitaptır. Ona önünden, ardından
[hiçbir yönden, hiçbir şekilde] bâtıl gelemez [hiçbir ilâve ve
çıkarma yapılamaz. Çünkü] O, kâinatın hamd ettiği hüküm ve hikmet
sahibi Allah tarafından indirilmiştir. [Fussilet 41-42]
Soru:
Peygamberlere kitaplar nasıl
indi? Bu kitapların mahiyeti nasıldır?
CEVAP:
Allahü teâlâ, kitapları, melek ile, bazı Peygamberlerin mübarek kulaklarına söyleyerek, bazılarına ise, levha üzerinde yazılı olarak, bazılarına da meleksiz işittirerek indirdi. Bu kitapların hepsi Allahü teâlânın kelamıdır. Ebedi ve ezelîdir. Mahluk değildir. Bunlar, meleklerin veya Peygamberlerin kendi sözleri değildir.
Allahü teâlânın kelamı, bizim yazdığımız ve zihinlerimizde tuttuğumuz ve söylediğimiz kelam gibi değildir. Yazıda, sözde ve zihinde bulunmak gibi değildir. Harfli ve sesli değildir. Allahü teâlânın ve sıfatlarının nasıl olduğunu insan anlayamaz. Ama o kelamı insanlar okur. Zihinlerde saklanır ve yazılır.
Demek ki, Allahü teâlânın kelamının iki tarafı vardır. İnsanlarla beraber olunca, mahluk ve hâdistir. Allahü teâlânın kelamı olduğu düşünülünce, kadimdir.
Soru: Bazıları, Kur'anın Peygamberimizin beynine ilham edildiğini söylüyorlar. Doğrusu nasıldır?
CEVAP:
Kur’an-ı Kerimdeki Arabi kelimeler, Allahü teâlâ tarafından dizilmiş olarak âyetler halinde gelmiştir. Cebrail aleyhisselam, bu âyetleri, bu kelimelerle, bu harflerle okumuş, Peygamber efendimiz de mübarek kulakları ile işiterek, ezberlemiş ve hemen Eshabına bildirmiştir.
Peygamber efendimiz, Allahü teâlâ tarafından, mübarek kalbine bildirilenleri, Arabi olarak anlatırsa, buna hadis-i kudsi denir.
Cebrail aleyhisselam, her yıl bir defa gelip, o ana kadar inmiş olan Kur’an-ı Kerim’i, Levh-ı mahfuzdaki sırasına göre okur, Peygamber efendimiz dinler ve tekrar ederdi. Ahirete teşrif edeceği sene, iki defa gelip, tamamını okudular. Peygamber efendimiz aleyhisselam ve Eshab-ı kiramdan çoğu, Kur’an-ı Kerim’i tamamen ezberlemişti. Bazıları da, bazı kısımları ezberlemiş, birçok kısımlarını da yazmışlardı.
Peygamber efendimiz vefat edince, halife Hazret-i Ebu Bekir, ezber bilenleri toplayıp ve yazılı olanları getirtip bir heyete, bütün Kur’an-ı Kerim’i, kağıt üzerine yazdırdı. Böylece, Mushaf meydana geldi. 33 bin Sahabi, bu Mushaf’ın her harfinin, tam yerinde olduğuna söz birliği ile karar verdi.
Üçüncü halife Hazret-i Osman, hicretin 25.senesinde, altı tane daha Mushaf yazdırıp, Bahreyn, Şam, Basra, Bağdat, Yemen, Mekke ve Medine’ye gönderdi. Bugün, bütün dünyada bulunan mushaflar, hep bu yedisinden yazılıp, çoğalmıştır. Aralarında bir nokta farkı bile yoktur.
Kur’an-ı Kerim’in âyet sayısı halk arasında 6666 olarak söylenir. Âyetlerin sayısının 6236’dan az veya daha çok olduğu da bildirildi ise de, bu ayrılıklar, uzun bir âyetin, bir kaç âyet sayılmasından veya bir kaç kısa âyetin, bir uzun âyet, yahut surelerin evvelindeki besmelelerin âyet sayılıp sayılmamasından ileri gelmektedir. (B.Arifin)
Soru: İnzal olan Kur’ân âyetlerinin Mushaf halinde cem’ı/toplanması ve bu Mushafın âyet ve sûrelerinin tertibi nasıl olmuştur?
CEVAP:
Kaynak: el-İTKÂN FÎ ULÛMİ’L KUR’ÂN, Celâlüddîn Abdürrahmân b. Muhammed es-Suyûtî, eş-Şâfiî (ö. 911/1505 :
Buhârî: Zeyd b. Sâbit'in şöyle dediğini rivâyet eder:
Hazret-i Ebûbekr Yemâme muharebesinde şehid edilenler hakkında konuşmak üzere, beni yanına çağırttı. Ömer b. Hattab da Hazret-i Ebûbekr'le beraberdi. Hazret-i Ebûbekr: Ömer bana geldi, bu muharebede çok sayıda Kurrâ'nın şehid edildiğini, diğer muharebelerde de Kurrâ'nın şehid olabileceği endişesini taşıdığını, böylece Kur’ân'ın büyük bir kısmının kaybolacağını, bunu engellemek için Kur’ân'ın bir kitab halinde toplanmasını emretmemi uygun bulduğunu belirtti. Bu sözü üzerine Ömer'e; Resûlüllah'ın yapmadığı bir işi nasıl teklif edersin? dedim. Ömer de: Allah'a yemin ederim, bu hayırlı bir iştir, diye teklifini tekrarladı. Cenâb-ı Hak bu hayırlı işe kalbimi ısındırana kadar, Ömer ısrarla bana müracaata devam etti. Ömer'in uygun bulduğu hayırlı işe, ben de inandım. Hazret-i Ebûbekr Zeyd b. Sâbit'e dönüp şöyle dedi: Sen akıllı bir gençsin, şimdiye kadar yanlış bir iş yapmakla seni itham edemeyiz. Sen Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) vahiy kâtibi idin. Dağınık Kur’ân âyetlerini araştır, Kur’ân'ı bir arada topla.
Hazret-i Ebû Bekr'in bu sözü üzerine Zeyd: Allah'a yemin ederim, bana bir dağın naklini teklif etselerdi, bu bana Ebû bekr'in Kur’ân'ı cem' etme emrinden daha ağır gelmezdi, dedi. Hazret-i Ebû Bekr ve Ömer'e dönerek: Resûlüllah'ın yapmadığı bir işi, sizler nasıl yaparsınız, diye konuştu. Hazret-i Ebûbekr: Bu iş vallahi hayırlıdır, diye tekrar edince, Ebûbekr ve Ömer'in kalbini aydınlatan Allah, kalbimi ısındırana kadar Ebû bekr bana müracaata devam etti. Bundan sonra Kuran âyetlerini araştırmağa koyuldum. Onları kemik parçaları, hurma dalları ve hafızların hıfzından istifade ederek bir araya topladım.
Bir kitab halinde toplanan Mushaf, vefatına kadar Hazret-i Ebû Bekr'de kaldı, sonra Hazret-i Ömer'e intikal etti, sonra da kızı Hafsa'ya emanet edildi.»
Hazret-i Ebûbekr âyetleri Peygamber Efendimizden öğrendikleri şekilde, âyet ve sûreleri düzenli olarak Mushafta toplamıştır.
Hazret-i Osman ise; kırâat vecihleri çoğalınca, lehçelerin çeşitli oluşundan dolayı, herkes Kur’ân'ı kendi lehçesiyle okumuş, bu da birbirlerini hata ile suçlamaya sebep olmuştur. Bu durumu gören Hazret-i Osman, kıraatlardaki farklılığın daha da artacağından korkmuş, mevcut sahifeleri sûrelere göre tertip ederek, bir Mushaf halinde teksir ettirmiş, Kur’ân'ı Kureyş Lehçesi üzerinde toplamıştır. Her ne kadar zorluk ve sıkıntıyı kaldırmak için başlangıçta Kur’ân'ın diğer lehçelerle okunmasına müsaade edilmiş ise de, Hazret-i Osman buna ihtiyaç kalmadığını görmüş, bir tek lehçe ile yetinmiştir.
Hazret-i Osman sadece lrak ve Şam ehliyle ortaya çıkan kırâat harfleri hakkındaki ihtilafın fitneye sebep olacağından korkması üzerine, Muhacir ve Ensâr'dan buna şahid olanlarla kendisi arasında mutabakat sağlamak kasdıyla Müslümanları bir kırâat üzere toplamıştır.
Fakat Hazret-i Osman'dan önce Mushaflar, Kur’ân'ın indiği yedi harf üzere muhtelif kırâat şekilleriyle okunuyordu. Halbuki Kur’ân'ı bütünüyle cem' eden Ebubekri's-Sıddîk'tır. Bu yüzden Hazret-i Ali: Şayet bu hizmet bana verilseydi, Hazret-i Osman'ın yaptığı gibi yapardım, demiştir.
Hazret-i Osman'ın beldelere gönderdiği Mushafların sayısı hakkında farklı görüşler mevcuttur. Meşhur olan, gönderilen Mushaf adedinin beş olduğudur.
İbn-i Ebî Dâvud, Hamzetu'z-Zeyyâd tarikiyle yaptığı bir rivâyette, “Hazret-i Osman beldelere dört nüsha Mushaf göndermişitr.” der.
İbn-i Ebî Dâvud, Ebû Hâtim es-Sicistâni'nin şöyle dediğini duydum der:
Yedi Mushaf nüshası yazılmış biri Mekke'ye, biri Şam'a, biri Yemen'e, biri Bahreyn'e, biri Basra'ya, biri de Kûfe'ye gönderilmiş, yedincisi Medine'de alıkonmuştur.
Âyetlerin tertibi, tevkifîdir. Bunda en ufak bir şübhe yoktur. Bu konuda icma vardır.
Sûrelerin tertibi konusunda, bu işin tevkifi mi, yoksa Sahâbe'nin ictihadı ile mi olmuştur, şeklinde ihtilaf edilmiştir. Ulemanın çoğu Sahâbe'nin ictihadı ile olduğu kanaatındadır. İmâm-ı Mâlik ve Kadı Ebû Bekri'l-Bâkıllânî bunlardandır.
İmâm-ı Mâlik, sûrelerin tertibi, Sahâbe'nin ictihadıyla olduğunu söylemesine rağmen, Sahâbe Kur’ân'ı ancak Peygamberden duydukları gibi tertip etmişlerdir, der. Aralarındaki ihtilaf sûrelerin tevkîfi olması, Resûlüllah'ın sözüne mi veya fiiline mi dayandığı konusundadır. Bu ise onların görüş bildirmesine yol açmıştır.
Ebû Bekr'l-Enbârî şöyle der: Kur’ân-ı Kerim önce, bütün olarak dünya semasına, sonra da yirmi küsür senede parça parça indirildi.
Her sûre cereyan eden bir olay, âyette soru sorana cevap olmak üzere inerdi. Cebrâîl de, âyet ve sûresinin yerini bilirdi.
Sûrelerin yerini birbiri ardına sıralanması, âyet ve harflerin sıralanması gibi olurdu.
Bunların hepsi, Resûlüllah tarafından yapılırdı. Bir sûreyi öne alan veya geriye bırakan, Kur’ân'ın tanzimini bozmuş olur.
Kur’ân'ın tertibi, Resûlüllah'ın ve kendisiyle beraber olan Sahâbe'nin bilgisi, bu konuda aralarında ittifak hasıl olması neticesinde bu tertip gerçekleşmiş, hakkında soru sorulacak bir şüphe kalmamıştır.
Bu ifadeden sonra İbn-i Hacer der ki: Mushaf'ın bugünkü şekli üzere tertibi, Resûlüllah'ın zamanında yapılan tertibin aynıdır.
Soru: Peygamber efendimizin mucizelerinin en büyüğü nedir?
CEVAP:
Kur’an-ı Kerim’dir. Bugüne kadar gelen bütün şairler, edebiyatçılar, Kur’an-ı Kerim’in nazmında ve manasında aciz ve hayran kalmışlardır. Bir âyetin benzerini söyleyememişlerdir. İ’cazı ve belagati insan sözüne benzemiyor. Yani, bir kelimesi çıkarılsa veya bir kelime eklense, lafzındaki ve manasındaki güzellik bozuluyor. Bir kelimesinin yerine koymak için, başka kelime arayanlar bulamamışlardır. Nazmı Arap şairlerinin şiirlerine benzemiyor.
Geçmişte olmuş ve gelecekte olacak nice gizli şeyleri haber vermektedir. İşitenler ve okuyanlar, tadına doyamıyorlar. Yorulsalar da, usanmıyorlar. Okuması veya dinlemesi, sıkıntıları giderdiği sayısız tecrübelerle anlaşılmıştır. İşitenlerden kalblerine dehşet ve korku çökenler, bu sebepten ölenler bile görülmüştür. Nice azılı İslam düşmanları, Kur’an-ı Kerim’i dinlemekle, kalbleri yumuşamış, imana gelmişlerdir. İslam düşmanlarından ve Muattala, Melâhide ve Karâmita denilen müslüman ismini taşıyan zındıklardan Kur’an-ı Kerim’i değiştirmeye, bozmaya ve benzerini söylemeye çalışanlar olmuş ise de hiçbiri arzularına kavuşamamıştır.
Bütün ilimler ve tecrübe ile bulunamayacak güzel şeyler ve iyi ahlak ve insanlara üstünlük sağlayan meziyetler ve dünya ve ahiret saadetine kavuşturacak iyilikler ve varlıkların başlangıcı ve sonu hakkında bilgiler ve insanlara faydalı ve zararlı olan şeylerin hepsi Kur’an-ı Kerimde açıkça veya kapalı olarak bildirilmiştir. Kapalı olanlarını, erbabı anlayabilmektedir.
Semavi kitapların hepsinde, Tevrat’ta, Zebur’da ve İncil’de bulunan ilimlerin ve esrarın hepsi Kur’an-ı Kerimde bildirilmiştir. Kur’an-ı Kerimde mevcut ilimlerin hepsini ancak Allahü teâlâ bilir. Çoğunu sevgili Peygamberine bildirmiştir.
Kur’an-ı Kerim’i okumak çok büyük bir nimettir. Allahü teâlâ, bu nimeti Habibinin ümmetine ihsan etmiştir. Melekler bu nimetten mahrumdurlar. Bunun için, Kur’an-ı Kerim okunan yere toplanıp dinlerler. Bütün tefsirler, Kur’an-ı Kerimdeki ilimlerden çok azını bildirmektedirler. Kıyamet günü, Peygamber efendimiz minbere çıkıp Kur’an-ı Kerim okuyunca, dinleyenler bütün ilimlerini anlayacaklardır.
Soru: Hud aleyhisselama gelen kitap 104 kitabın dışında mıdır?
CEVAP:
Kur’an-ı Kerimde bildirilen peygamber sayısı 28’dir. Bunlardan 3’üne peygamber değil velidir diyen âlimler olmuştur.
Hâlbuki çok peygamber geldi. 124 ve 224 bin olduğu rivayet edilmiş, bunlardan 313’ünün Resul olduğu bildirilmiştir. Resul, kendisine kitap gönderilen peygamber, demektir. Biz sadece 104 kitabın gönderildiği resulleri biliyoruz. Diğer kitapların gönderildiği Resuller bildirilmemiştir. Bilhassa Hazret-i Nuh’tan öncekiler bilinmemektedir. Hazret-i Hud’a gönderilen kitap, 104 kitabın dışındadır. (Letaif-ül işarat fit-tefsir)
Soru:
Kur’an-ı Kerimdeki
114
sure,
hangi sayfalarda bulunuyor?
CEVAP:
|
Sure |
Sayfa No. |
1 |
1 |
|
2 |
1 |
|
3 |
49 |
|
4 |
76 |
|
5 |
105 |
|
6 |
127 |
|
7 |
150 |
|
8 |
176 |
|
9 |
186 |
|
10 |
207 |
|
11 |
220 |
|
12 |
234 |
|
13 |
248 |
|
14 |
254 |
|
15 |
261 |
|
16 |
268 |
|
17 |
281 |
|
18 |
292 |
|
19 |
304 |
|
20 |
311 |
|
21 |
321 |
|
22 |
331 |
|
23 |
341 |
|
24 |
349 |
|
25 |
358 |
|
26 |
366 |
|
27 |
376 |
|
28 |
384 |
|
29 |
395 |
|
30 |
403 |
|
31 |
410 |
|
32 |
414 |
|
33 |
417 |
|
34 |
427 |
|
35 |
433 |
|
36 |
439 |
|
37 |
445 |
|
38 |
452 |
|
39 |
457 |
|
40 |
466 |
|
41 |
476 |
|
42 |
482 |
|
43 |
488 |
|
44 |
495 |
|
45 |
498 |
|
46 |
501 |
|
47 |
506 |
|
48 |
510 |
|
49 |
514 |
|
50 |
517 |
|
51 |
519 |
|
52 |
522 |
|
53 |
525 |
|
54 |
527 |
|
55 |
530 |
|
56 |
533 |
|
57 |
536 |
|
58 |
541 |
|
59 |
544 |
|
60 |
548 |
|
61 |
550 |
|
62 |
552 |
|
63 |
553 |
|
64 |
555 |
|
65 |
557 |
|
66 |
559 |
|
67 |
561 |
|
68 |
563 |
|
69 |
565 |
|
70 |
567 |
|
71 |
569 |
|
72 |
571 |
|
73 |
573 |
|
74 |
574 |
|
75 |
576 |
|
76 |
577 |
|
77 |
579 |
|
78 |
581 |
|
79 |
582 |
|
80 |
584 |
|
81 |
585 |
|
82 |
586 |
|
83 |
587 |
|
84 |
588 |
|
85 |
589 |
|
86 |
590 |
|
87 |
591 |
|
88 |
591 |
|
89 |
592 |
|
90 |
593 |
|
91 |
594 |
|
92 |
595 |
|
93 |
595 |
|
94 |
596 |
|
95 |
596 |
|
96 |
597 |
|
97 |
598 |
|
98 |
598 |
|
99 |
599 |
|
100 |
599 |
|
101 |
600 |
|
102 |
600 |
|
103 |
601 |
|
104 |
601 |
|
105 |
601 |
|
106 |
602 |
|
107 |
602 |
|
108 |
602 |
|
109 |
603 |
|
110 |
603 |
|
111 |
603 |
|
112 |
604 |
|
113 |
604 |
|
114 |
604 |