Dil bilginleri bu ismin türemiş
(müştak)
midir, yoksa zat-ı bari'nin
özel
ismi olmak üzere mi konulmuştur
hususunda da farklı görüşlere sahiptir.
Birinci görüşü,
yani türemiş
olduğunu,
ilim adamlarının birçoğu
kabul etmektedir. Ancak bunun türeme yolu ve asıl kökünün ne olduğu hakkında farklı görüşlere
sahiptirler.
Sibeveyh, el-Halil'den bunun aslının "Fiâl" gibi "ilah" şeklinde olduğunu söylediğini rivayet etmektedir. Hemzenin yerine elif ve lam getirilmiştir. (Allah olmuştur.)
Sibeveyh der ki: Mesela
"en-Nass" kelimesinin aslı da "Unas"dır. Bu kelimenin aslının "lâhe"
olduğu da söylenmiştir. Bunun başına
elif ve lam tazim için getirilmiştir.
Sibeveyh'in tercih ettiği
görüş budur. Buna
delil olarak şu beyiti gösterir:
"Saklan, gizlen ben amcan oğluyum,
şerefin
benden üstün değildir
Ve sen benim yöneticim
değilsin ki beni yönetesin."
el-Kisai ve el-Ferra der ki: "Bismillah"ın anlamı "el-
ilahın ismi ile" demektir. Hemzeyi hazfederek birinci lamı ikinci lama
idğam
ettiler ve böylelikle bu ikisi
şeddeli
lam haline geldi. Yüce Allah'ın
şu âyetinde olduğu
gibi: Fakat ben (muvahhidim)
Allah benim Rabbimdir."
(el-Kelif, 18/38) Burada yer alan kelimesi aslında
şeklindedir. Nitekim el-Hasen
de
böyle okumuştur.
Diğer
taraftan "Allah"
lâfzının
şaşkınlık
ifade eden : "velehe" kökünden
türediği de söylenmiştir. el-Veleh: Aklın baştan gitmesi anlamındadır. Nitekim: Aklı başından gitmiş
erkek, aklı başından gitmiş kadın" denilir. Su çöle akıtıldığı
takdirde de denilir. Şanı
yüce Allah'ın sıfatlarının
hakikatini bilmek, O'nun marifeti üzerinde düşünmek halindeyse, akıllar hayrete düşer ve altından kalkamaz,
şaşırır
kalır. Buna göre "ilah" kelimesinin aslı "velah"dır. Bu kelimenin başında
yer alan hemze
"vav" harfinin değişikliğe uğramış
şeklidir. Nitekim (kemer anlamına
gelen) "işah"
kelimesindeki hemze de "vişâh"
şeklinde "vav" ile; (yastık
anlamına gelen) "isâde" kelimesindeki hemze vav'a dönüştürülerek
"visâde"
şekline
getirilmiştir. Bu açıklama şekli
el-Halil'den de rivayet edilmiştir,
ed-Dahhak'tan
şöyle dediği rivayet edilmiştir:
"Allah"a, "ilah"
denilmesinin sebebi, yaratıkların ihtiyaçlarını ona bildirip sığınmaları, sıkıntılı zamanlarında ona yalvarıp
yakarmalarıdır. el-Halil b. Ahmed'in de şöyle
dediği nakledilmektedir.
Çünkü yaratıklar O'na sığınırlar.
(Aynı anlamı ifade etmek üzere)
bu kelime şeklinde söylenir.
Bu lâfzın yükselmek anlamına gelen kökten türediği
de söylenmiştir.
Araplar yüksekteki her şeye "lâh" derlerdi. O bakımdan güneş doğduğu zaman doğuşunu ifade etmek üzere ifadesini kullanırlardı.
Tapınıp ibadet etmek için kullanılan "elihe" kelimesinde
ve kendisini ibadete verdiği
takdirde de kullanılan "teellehe" kelimesinden türediği de söylenmiştir. Yüce Allah'ın
(el-A'raf, 7/127)de
yer alan şeklindeki okuyuşu
da böyledir.
İbn Abbas ve başkaları
derler ki: Buradaki bu kelime "sana ibadeti.... " anlamındadır.[299] [208]
Bunlar şöyle
demektedirler: O halde
Allah lâfzı, bu kökten türemektedir.
Şanı yüce Allah
lâfzının anlamı ibadette kendisine yönelinen,
ibadet ile kastedilendir.
Allah'ı tevhid edenleri "La ilahe illellah"
şeklindeki sözleri,
Allah'tan başka kendisine ibadet edilen yoktur, anlamındadır. Burada
yer alan "illa" lâfzı başka
anlamındadır. Yoksa istisna anlamını ifade
etmez.
Bazıları da -uzak bir ihtimal olarak- şu iddiada bulunmaktadır: Bu
yüce lâfızda aslolan gaib olanı
kinaye yoluyla kasteden "ha (hu)"
zamiridir.
Çünkü bunlar,
(Allah'ı tanımanın) akıllarının fıtrî
yapısında varolduğunu kabul ederler. O bakımdan O'na
bu kinaye (zamir) harfi ile işaret ettiler. Daha sonra mülkiyet ifade eden "lam" harfi
eklendi.
Çünkü
eşyayı yaratanın ve eşyalara
malik olanın O olduğunu
bilmişlerdir. Böylelikle
bu kelime "lehu"
şeklini
aldı. Daha sonra ta'zim ve hürmet ifade etmek
için ona elif ve lam eklendi
(böylelikle Allah oldu).
İkinci görüş (ki lafzatullahın zat-ı uluhiyyeti kastetmek üzere kullanılmış bir kelime olduğunu kabul edenlerin görüşüdür): Bu görüşü aralarında Şafiî'nin Ebu'l-Meali, el-Hattabi, el-Ğazzali, el-Mufaddal ve başkalarının da bulunduğu bir grup ilim adamı ileri sürmüştür. el-Halil ve Sibeveyh'ten de şöyle dedikleri rivayet edilmiştir: Elif ve lam bu lâfzın ayrılmaz harfleridir. Bu harflerin bu lâfızdan hazfedilmeleri caiz değildir. el-Hattabi de der ki: Elif ile lam'ın bu yüce ismin yapısından olduğunun ve tarif için gelmediklerinin delili bu lâfzın başına bu şekli değişmeksizin "nida harfinin" girmesidir. Mesela "ya Allah" diyebiliyoruz. Nida harfleri ise tarif için olan elif ve lam ile birlikte bir arada bulunmaz. Mesela ya Allah dediğimiz gibi ya er-Rahmân, ya er-Rahîm demeyiz. İşte bu, iki harfin (elif ile lam harflerinin) ismin yapısının birer parçası olduğunu göstermektedir. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
-------------------
[299] [208] Bıı okuyuşa göre âyetin bu kısmının nnlamı şöyle olur: "Seni ve sana ibadeti terkeder."