|
mükâ'ab |
: | مكعب |
(a. s. ve i.) : geo. mikâp, küb, fr. cube. |
|
mukabele |
: | مكابله |
(a. i.) : huk. satılık olan komşu evinin satın alınmasını tehir ederek satıldıktan sonra şüf'a yoliyle müşteriden alma. |
|
mükâbere |
: | مكابره |
(a. i. kibr'den) : sözünün mânâsız ve kendinin haksız olduğunu bildiği halde ağız kalabalığı ile karşısındakini susturmıya çalışma; kendini büyük görme. |
|
mükâfaha |
: |
(a. i.) : yüzyüze'gelme; karşılaşma; savaşma. |
|
|
mükâfat |
: | مكافات |
(a. i. kifâyet'den) : 1) beraberlik, (bkz. : müsavat). 2) bir hizmet ve iyiliğe karşı edilen iyilik. 3) çalışkan talebeye hocasının verdiği takdir, beğenme kâğıdı. |
|
mükâfât-ı nakdiyye |
: |
para mükâfatı. |
|
|
mükâfâten |
: | مكفاة |
(a. zf.) : mükâfat, karşılık olarak. |
|
mükâfele |
: | مكافله |
(a. i.) : birbirine kefil olma. |
|
mükâfî |
: | مكاف |
(a. s. kifâyet'den) : beraber, *eşit. (bkz. : müsâvî). Kat'-ı mükâfî : geo. parabol, fr. parabole. |
|
mükâfil |
: | مكافل |
(a. s.) : birbirini korumayı birbirine yardım etmeyi taahhüt edenlerden her biri. |
|
mükâhhal |
: | مكحل |
(a. s. kûhl'den) : sürmeli, sürme çekilmiş [göz] |
|
mükâlebe |
: | مكالبه |
(a. i. kelb'den) : dalaşma [köpekler gibi] |
|
mükâleme |
: | مكالمه |
(a. i. kelâm'dan. c. : mükâlemât) : 1) konuşma. 2) antlaşma [devlet arasında] , (bkz. : muhavere, müzâkere). |
|
mükâlemât |
: | مكالمات |
(a. i. kelâm'dan. mü-kâleme'nin c.) : konuşmalar. |
|
mükârât |
: | مكارات |
(a. i.) : kira ile tutma, kiraya verme. |
|
mükârehe |
: | مكارهه |
(a. i.) : tiksinme. |
|
mükâreme |
: | مكارمه |
(a. i.) : kerem, elaçıklığı, azizlik hususunda yarışma. |
|
mükârî |
: | مكاری |
(a. i. kirâ'dan) : mekârî, katırcı, kira ile hayvan işleten. |
|
mükârî-i müflis |
: |
huk. [eskiden] parası ve hayvan tedârikine kudreti olmadığı halde kiralık binek veya yük hayvanım vardır diye yolcuları aldatarak paralarını alan kimse. |
|
|
mükâşefe |
: | مكاشفه |
(a. i. keşf'den) : 1) tas. hakikat ehline Allah sırlarının görünmesi, kendileri Allah nurunu görmeleri. 2) meydana çıkarma. |
|
mükâşif |
: | مكاشف |
(a. s. keşf'den) : mükâşefede bulunan, (bkz. : mükâşefe). |
|
mükâteb |
: | مكاتب |
(a. s.) : huk. [eskiden] tamamladığı zaman azâdedilmek üzere bedele bağlanan köle. [müen. : mükâtebe] |
|
mükâteb-i me'zun |
: |
huk. [eskiden] ticârete me'-zun olan memlûkü kitabete kesme, [bu caizdir. Şu kadar var ki memlûk -borç İD bulunduğu takdirde guremâ kitabeti reddedebilirler] |
|
|
mükâtebet-ül-mükâteb |
: |
huk. [eskiden] mükâ-teb'in kendi kölesini kitabete kesmesidir ki bu muvazaa kabilinden olduğundan caizdir. |
|
|
mükâtebet-ül-vasî |
: |
huk. [eskiden] vasisinin vesayeti altındaki yetime âit memlûkü kitabete kesmesi. |
|
|
mukâtebet-üs- sagîr |
: |
huk. [eskiden] henüz baliğ olmıyan rakikın kitabete kesilmesi. |
|
|
mükâtebât |
: | مكاتبات |
(a. i. mükâtebe'nin c.) : mektuplaşmalar, yazışmalar. |
|
mükâtebe |
: | مكاتبه |
(a. i. ketb'den. c. : mükâtebât) : mektuplaşma, yazışma. |
|
mükâteme |
: | مكاتمه |
(a. i. ketm'den) : gizleme. |
|
mükâtib |
: | مكاتب |
(a. s. ve i. ketb'den) : 1) mektup yazan, mektuplaşan. 2) kölesini k'tâbete kesmiş olan mevlâ. |
|
mükâvaha |
: | مكاوحه |
(a. i.) : üstün gelme, altetme fsavaşta] |
|
mükâyede |
: | مكايده |
(a. i. keyd'den) : hîle tertip etme, düzen düzme. |
|
mükâyele |
: | مكايله |
(a. i.) : sözle, işle karşılığına karşılık verme. |
|
mukayese |
: | مكايسه |
(a. i.) : akıl ve zariflikte çokluk iddiasında bulunma. |
|
mükâzebe |
: | مكاذبه |
(a. i. kezb'den) : yalan söyleme [karşılıklı-] |
|
mükebbire |
: | مكبره |
(a. i.) : büyük camilerde müezzinlerin son cemaat yerlerinde namaz kılan halka imamın tekbirlerini tekrarlamak üzere bulunduğu çıkıntılı balkon. |
|
mükedder |
: | مكدر |
(a. s. keder'den) : 1) bulandırılmış, bulanık. Mâ-i mükedder : bulanık su. 2) tekdir edilmiş, azarlanmış. 3) kederli, üzüntülü, tasalı. |
|
mükedder-âne |
: | مكدرانه |
(a. f. zf.) : mükedder olana yakışacak yolda. |
|
mükeddir |
: | مكدر |
(a. s. keder'den) : 1) bulandıran. 2) keder veren. |
|
mükeffen |
: | مكفن |
(a. s. kefen'den) : tek-fîn edilmiş, kefene sarılmış. |
|
mükeffer |
: | مكفر |
(a. s.) : iyilikleri inkâr edilip kendisine şükr olunmıyan adam. |
|
mükellâ' |
: | مكلاء |
(a. i.) : 1) sahil, nehir kenarı. 2) yanaşılır kıyı. |
|
mükelleb |
: |
(a. s.) : bukağı ve benzeri şeylerle bağlı. |
|
|
mükellef |
: | مكلف |
(a. s. külfet'den. c. : mükellefin) : 1) bir şeyi yapmıya, bir şeyi ödemeye mecbur olan. 2) külfetle süslenmiş, mükemmel şekilde hazırlanmış olan. |
|
mükellefin |
: | مكلفين |
(a. s. mükellefin c.) : bir şeyi yapmak, bir şeyi ödemek zorunda bulunanlar. Ef'âl-i mükellefin : farz, vacip, sünnet, müstahab, mubah, mekruh, müfsid, haram. |
|
mükellefiyyet |
: | مكلبيت |
(a. i.) : * yüküm, mecburiyet, yapmaktan kaçınılamıyan iş veya bir işi yapmaktan kaçınılamama hâli'. |
|
mükellel |
: | مكلل |
(a. s. iklîl'den) : 1) taçlı, taç giymiş, başında taç bulunan. 2) süslü, parlak, (bkz. : müzeyyen). |
|
mükemmel |
: | مكمل |
(a. s. kemâl'den) : 1) kemâle erdirilmiş, kemâl bulmuş, tekmîl, tan, olgun, kusursuz, eksiksiz. 2) güzel, âlâ. |
|
Mükemmelen |
: | مكملا |
(a. zf.) : mükemmel olarak. |
|
mükemmil |
: | مكمل |
(a. s. kemâl'den) : ikmâl eden, tamamlıyan, tamamlayıcı. |
|
mükenâ" |
: | مكنی |
(a. s. mekîn'in c.) : 1) oturanlar, yerleşenler. 2) iktidar ve vakar sahipleri. |
|
mükennâ |
: |
(a. s. künye'den) : kün-yelenmiş, künyeli. |
|
|
mükennef |
: | مكنف |
(a. s.) : etrafı sınırlanmış. |
|
mükerrem |
: | مكرم |
(a. s. kerem'den) : 1) muhterem, aziz, sayın, saygıdeğer, sayılan; ululandırılan, hürmet ve ta'zîme erişmiş. 2) i. erkek ve kadın adı. Mekke-i mükerreme : azîz Mekke şehri. |
|
mükerremen |
: | مكرما |
(a. zf.) : ikram ile; saygı ile. |
|
mükerrer |
: | مكرر |
(a. s. kerr'den. c. : mükerrerât) : tekrarlı, tekrarlanmış, tekrar olunmuş. |
|
mükerrerât |
: | مكررات |
(a. i. mükerrer'in c.) : mükerrer, tekrarlanmış şeyler. |
|
mükerreren |
: | مكررا |
(a. zf.) : tekrar olarak, bir daha. |
|
mükerrir |
: | مكرر |
(a. s. kerr'den) : 1) tekrar eden. 2) huk. birden çok suç işliyen. |
|
mükesser |
: | مكسر |
(a. s. kesr'den) : teksîr edilmiş, kırılmış, kırık. Cem'-i mükesser : a. gr. kaideye uymıyan, kaide ile yapılmıyan cemiler. |
|
mükessib |
: | مكسب |
(a. s. kesb'den) : teksî-beden, kazandıran. |
|
mükessif |
: | مكثف |
(a. s. kesâfet'ten) : kesîf hâle koyan, koyulaştıran. |
|
mükessife |
: | مكثفه |
(a. s. kesâfet'ten) : fiz. kondansatör, içine elektrik enerjisi yığılan âlet, fr. condensateur. (bkz. : miksefe). |
|
mükessir |
: | مكسر |
(a. s. kesr'den) : teksîr eden, kıran. |
|
mükevkeb |
: | مكوكب |
(a. s. kevkeb'den) : yıldızlı. |
|
mükevven |
: | مكون |
(a. s. kevn'den. c. : mükuvvenât) : tekvîn edilmiş, yapılmış, meydana getirilmiş, yaratılmış. |
|
mükevvenât |
: | مكونات |
(a. i. mükevven'in c.) : mahlûkların, *yaratıkların hepsi, (bkz. : kâinat, mevcudat). |
|
mükevver |
: | مكور |
(a. s. kevr'den) : sarılmış [sarık] |
|
mükevvin |
: | مكون |
(a. s. kevn'den) : tekvîn eden, yapan, meydana getiren, yaratan, fr. createur. |
|
mükeyyes |
: | مكيس |
(a. s.) : keselenmiş, kese şeklinde toplanıp kalmış şey. |
|
mükeyyif |
: | مكيف |
(a. s. keyf'den) : keyif verici, neşelendirici; sarhoşluk veren [şey] |
|
mükeyyifât |
: | مكيفات |
(o. i. keyf'den) : keyif veren, sarhoşluk getiren ve tiryakilik kabilinden olan şeyler, [yapma kelimelerdendir] |
|
mükezzib |
: | مكذب |
(a. s. kizb'den) : tekzîbeden, yalanlıyan, yalancı çıkaran [birini, bir haberi] |
|
mükfehir |
: | مكفهر |
(a. s.) : 1) asık suratlı [adam] , 2) i. üstüste yığılmış karabulut. |
|
mükhüle |
: | مكحله |
(a. i. c. : mekâhil) : sürme kutusu, (bkz. : sürmedân). |
|
mükibb |
: | مكب |
(a. s. kebb'den) : bir şeyin üzerine düşüp gayretle çalışan. |
|
mükid |
: | مكسد |
(a. s.) : zahmeti ihtiyarla bir işte çalışan. |
|
mükrâ |
: | مكرا |
(a. s.) : kiraya verilen eşya, (bkz. : mükterâ, müstekrâ). |
|
mükreh |
: | مكره |
(a. s. kerh'den) : zorlanan [kimse] |
|
mükrehen |
: | مكرها |
(a. zf.) : zorla. |
|
mükreh-ün-aleyh |
: | مكره عليه |
(a. b. i.) : bir kimsenin işlemek üzere icbar edildiği iş. |
|
mükreh-ün-bih |
: | مكره به |
(a. b. i.) : ikrahta korkuyu gerektiren şey. |
|
mükrem |
: | مرم |
(a. s. kerem'den) : ikram olunmuş, ağırlanmış. |
|
mükrî |
: | مكری |
(a. s.) : (bkz. : mükârî). |
|
mükrih |
: | مكره |
(ta. s. -kerh'den) : ikrah eden, zorhyan. |
|
mükrim, mükrime |
: | مكرم ، مكرمه |
(a. s. kerem'den) : 1) ikramcı, ikram eden, edici; ağlıyrn, ağırlayıcı; misâfirsever. (bkz. : mihmân-nüvâz). 2) i. [birincisi] erkek, [ikincisi] kadın adı. |
|
mükrim-âne |
: | مكرمانه |
(a. f. zf.) : ikram ederek, ağırlıyarak; misâfirseverlikle. |
|
müksif |
: | مكنف |
(a. s.) : kalınlaştırıcı; tortu çöktürücü. |
|
müksir |
: | مكثر |
(a. s. kesret'den) : 1) ik-sâr eden, çoğaltan. 2) çok mala sahip olan. |
|
müktefî |
: | مكتفی |
(a. s. kifâyet'den) : iktifa eden, kâfi, yeter bulan, (bkz. : kani'). |
|
müktehil |
: | مكتحل |
(a. s. kuhl'den) : iktihâl eden, sürme çeken [gözlerine] |
|
mükterâ |
: | مكترا |
(a. s.) : kiraya verilen eşya. (bkz. : mükrâ, müstekrâ). |
|
mükteri |
: | مكتری |
(a. s.) : iktirâ eden, kira ile tutan, (bkz. : müste'cir, müstekrî). |
|
mükterib |
: | مكترب |
(a. s. iktirâb'dan) : ik-tirâbeden, gamlı, tasalı, kaygılı. |
|
mükteseb, müktesebe |
: | مكتسب ، مكتسبه |
(a. s. kisb'den. c. : müktesebât) : iktisâbolun-muş, kazanılmış, edinilmiş, elde edilmiş. Hakk-ı mükteseb : kazanılmış hak, Ma'lûmât-ı müktesebe : kazanılmış, edinilmiş malûmat. |
|
müktesebât |
: | مكتسبات |
(a. i. mükteseb'in c.) : edinilen bilgiler. |
|
müktesebât-i ilmiyye |
: |
ilim kazancı. |
|
|
müktesib |
: | مكتسب |
(a. s. kisb'den) : iktisâ-beden, kazanan, edinen; elde eden. |
|
müktinn |
: | مكتن |
(a. s.) : iktinân eden, gizlenen, saklanan. |
|
mükûr |
: | مكور |
(a. i. mekr'in c.) : hîleler, düzenler, dubaralar. |
|
mükûs |
: | مكوس |
(a. i. meks'in c.) : öşürler, baçlar, vergiler ve bunları cibâyet etmeler. |