|
cem |
: |
جم |
(a. i.) : 1) hükümdar, şah. 2) Şark mitolojisinde şarap ve içkinin icatçısı. 3) Süleyman Peygamber'in lâkabı. 4) Büyük iskender'in lâkabı. |
|
cem' |
: |
جمع |
(a. i. c. cumû') : 1) toplama, yığma. 2) birden fazla insan, hayvan ve eşyayı gösteren isim. 3) a. gr. * çoğul. |
|
cem'-i müennes |
: |
|
gr. müfredinin şeklini bozmadan, sonundaki müennes alâmeti olan e (t) kaldırılıp yerine at getirilir : müslime (t), müslimat. gibi. |
|
cem'-i mükesser (kırık cemi) |
: |
|
a. gr. cemi yapılacağı zaman müfredinin şekli bozularak yapılan cemi : kitab, kütüb. gibi. |
|
cem'i müzekker |
: |
|
a. gr. müfredinin şeklini bozmadan sonuna in, ûn getirilerek yapılan cemi : müslimîn, müslimûn. gibi. |
|
cem'-i sahîh (salim) |
: |
|
a. gr. sağlam cemi' mânâsında kullanılan bir cemî olup, bu cemî yapıldığı zaman müfredînin şekli bozulmaz. İki türlüdür : cemi müzekker, cemi müennes. 4) mat. * toplam. |
|
cem'ül cem |
: |
|
cem'in cem'i. |
|
cemâat |
: |
جماعت |
(a. i. cem'den. c. : cemâat) : 1) insan topluluğu, (bkz. : ma'şer). 2) imamın arkasında namaz kılanlar. |
|
Cemâat |
: |
جماعات |
(a. i. c. cemâat'ın c.) : 1) insan toplulukları. 2) imamın arkasından namaz kılanlar. 3) bir mezhepten olan topluca halk. 4) tar. Yeniçeri teşkilâtında birkaç odadan meydana gelen kısım. |
|
cemâat-i çilingirân-ı hâssa |
: |
|
tar. saraydaki çilingirlik işlerini yapmakla görevli sanatkâr zümresi. |
|
cemâat-i hademei ehl-i hiref |
: |
|
tar. saray işlerini görmek için görevlendirilmiş' sanatkârlar zümresi. |
|
cemâat-i mücellidân-ı hâssa |
: |
|
tar. saraydaki kitapları ciltlemekle görevli sanatkârlar zümresi. |
|
cemâd |
: |
جماد |
(a. i. c. : cemâdât) : taş gibi cansız olan şey. |
|
cemâdât |
: |
جمادات |
(a. i. cemâd'ın c.) : cansızlar. |
|
cemâdî |
: |
جمادي |
(f. s.) : ruhu olmıyan, cansız cisim. |
|
cemâh |
: |
جماح |
(a. i.) : baş sertliği, harınlık [atta] |
|
cemâhîr |
: |
جماهير |
(a. i. cumhûr'un c.) : cumhurlar, cumhuriyetler, cumhûrluklar. cemâhîr-i müttehide : birleşik devletler. |
|
Cemâl |
: |
جمال |
(a. i.) : 1) yüz güzelliği. Arzı-ı cemâl : yüz gösterme, görünme. 2) erkek adı. |
|
Cemâliyye |
: |
جماليه |
(a. h. i.) : Halvetiyye ve Uşşâkiyye tarîkatleri şubelerinin adları. [Cemâ-lüddîn-i Aksarâyî neslinden olan Mehmet Hamîdüd-dîn-ül Cemâli tarafından kurulmuştur], |
|
Cemâliyye-i sâniye-i halvetiyye |
: |
|
tas. Uşşâkıy-ye-i Ahmediyye şubelerinden birinin adı olup Edirneli Şeyh Mehmet Cemâlettin Efendi tarafından kurulmuştur. |
|
Cemâl-ullah |
: |
جمال الله |
(a. it.) : Allah'ın lûtfu. |
|
cem'an |
: |
جمعا |
(a. zf.) : bir yere toplamak suretiyle. |
|
cem'âniyye |
: |
جمانيه |
(a. i.) : ahi. ortakçılık, kolektivizm, fr. collectivisme. |
|
cemâzi-yel-âhir |
: |
جماذي الآخر |
(b. i.) : arabî aylarının altınıcısı ("doğrusu" bkz. : cümâd-el-âhire). |
|
cemâzi-yel-evvel |
: |
جماذي الاول |
(a. b. i.) : 1) arabî aylarının beşincisi ("doğrusu" bkz. : cümâd-el-ûlâ). 2) bir kimsenin geçmişi. |
|
cemder |
: |
جمدر |
(f. i.) : bir çeşit bıçak veya kama. |
|
cemed |
: |
جمد |
(a. i.) : 1) buz. 2) kar. 3) dondurma. |
|
Cemedî |
: |
جمدي |
(a. s. cemed'den) : çok soğuk, buz gibi. |
|
cemel |
: |
جمل |
(a. i. c. : cimâl) : erkek deve. |
|
cemen |
: |
جمن |
(f. i.) : çardak. |
|
cemerât |
: |
جمرات |
(a. i. cemre'nin c.) : cemreler. |
|
cemî' |
: |
جميع |
(a. e. cem'den.) : cümle, hep, bütün. |
|
cem'î |
: |
جمعي |
(a. s. cem'iyyet'den) : cemiyete âit, cemiyetle ilgili. |
|
cemî'an |
: |
جميعا |
(a. zf.) : hep , bütün, tekmil. |
|
cemîl |
: |
جميل |
(a. s. cemâl'den.) : 1) güzel. Zikr-i cemîl : 1) iyilikle anma; 2) [eskiden] mekteplerde verilen mükâfat. 2) i. erkek adı. |
|
Cemîle |
: |
جميله |
(a. i. cemâl'den.) : 1) hoşa gitmek için yaranma. 2) kadın adı. |
|
cemîle-kâr |
: |
جميله كارانه |
(a. f. b. s.) : iyiliksever. |
|
cemîle-kârâne |
: |
جميله كارانهج |
(a. f. zf.) : iyiliksevercesine. |
|
cemîle-kârî |
: |
جمله كاري |
(a. f. b. i.) : iyilikseverlik. |
|
cemîle-kârlık |
: |
جميله كاراق |
(a. f. t. b. i.) : iyilikseverlik. |
|
cem'iyyât |
: |
جمعيات |
(a. i. cem'iyyet'in c.) : cemiyetler, * kurumlar, dernekler. |
|
cem'iyyet |
: |
|
(a. i. c. : cem'iyyât) : 1) topluluk. |
|
cem'iyyet-i akvam |
: |
|
(milletler cemieti) : birinci cihan harbinden sonra kurulan ilk birleşmiş milletler cemiyetinin bizdeki adı. |
|
cem'iyyet-i beşeriyye |
: |
|
insan topluluğu. 2) kurum, dernek. 3) düğün dernek. 4) ed. gerek "tenasübü", gerek "tezâd" dolayısiyle birbirine uygun, yahut karşı bulunan kelimeleri bir arada bulundurma, [böyle söze "cem'iyyetli" denilir] |
|
cem'iyyet-i kelâm |
: |
|
birkaç mânâsı bulunan söz. 5) tas. zihin ve hatırın yalnız Allah ile meşgul olması. |
|
cem'iyyet-gâh |
: |
جمعيتگاه |
(a. f. b. i.) : toplanılacak yer, toplantı yeri. |
|
cemm |
: |
جم |
(a. i.) : büyük sayı, çokluk, kalabalık. |
|
cemm-i gafîr |
: |
|
insan kalabalığı. |
|
cemınâl |
: |
جمال |
(a. i.) : deve sürücüsü, deveci, (bkz. : şütürbân). |
|
cemmâş |
: |
جماش |
(f. s.) : zampara. |
|
cemmâz |
: |
جماز |
(a. s.) : hızla giden. |
|
Cemmâz |
: |
جماز |
(a. i.) : hızlı giden erkek deve. [müen "cemmâze" dir]. |
|
cemmâz-süvâr |
: |
جماز سوار |
(a. f. b. s.) : hızlı giden erkek deveye binen. |
|
cemre |
: |
جمره |
(a. i. c. : cemerât) : 1) ateş hâlinde kömür. 2) şubat ayında azar azar artan sıcaklık. |
|
cemre-i ûlâ |
: |
|
[fi-l-hevâ] : birinci cemre [hava (da) ya]. |
|
cemre-i saniye |
: |
|
[fi-l-mâ'] : ikinci cemre [su (da) ya]. |
|
cemre-i sâlis |
: |
|
[fi-t-türâb] : üçüncü cemre [toprak (da)ğa]. 3) haç töreninde bir defa taş atılması. 4) hek. iltihaplı bir çıban, kara kabarcık. 5) ufak çakıl taşı. |
|
cemreviyye |
: |
جمرويه |
(a. i.) : dîvan şâirleri tarafından bayramlar, baharlar gibi cemre vesîlesiyle, zamanlarındaki büyük adamlar için yazılan şiirler. |
|
Cemşâsb |
: |
جمشاسب |
(f. h. i.) : 1) Hz. Süleyman. 2) Cemşîd'in oğlu. |
|
Cemşîd |
: |
جمشيد |
Cemşâsb'ın babası. |