Acıtmak, incitmek, yakmak. Ağırına gitmek. Sorumak, emmek.

مَضَّهُ ـــُــ مضًّا ومضيضًا

Ağzında çiğnemek.

مَضَغَ الطعامَ و غيره ـــُــ مضغًا

Çene kemiği.

المَاضِغُ

Çiğnemek. Bir çiğnem.

المَضَاغُ

Lokma, bir çiğnem. Diyetsiz yara.

المُضْغَة (ج) مُضَغٌ

Uyku bastı. Çok uyudu. (–o fî): Çalkaladı. (–o): Yıkadı.

مَضْمَضَ النعاسُ فى عينه

Geçmek. Gitmek. (–alâ): Devam etmek. Tesir etmek. – Kesin olmak.

مَضَى الشىءُ ـــِــ مُضِيًّا

Öldü.

و ـ فلانٌ سبيلَه و بسبيله

Devam ettirdi, yerine getirdi, infaz etti. Alış verişi yürüttü, tamamladı.

أمْضَى الحُكْمَ والأمرَ

Geçmiş zaman. Keskin kılıç.

المَاضِى (ج) مَوَاضٍ