Yemek hoşa gitmek, boğazdan kolay geçmek. Yemek yemek.

مَرَأَ الطعامُ ـــَــ مَرَاءَةً

S.müş

فهو مرىءٌ

Yemeği hoş buldu.

اسْتَمْرَأ

Erkek.

المَرْءُ (ج) رِجالٌ

Kadın.

مَرْأَةٌ (ج) نِساءٌ و نِسْوَةٌ

Tam erkeklik. Vekar, şahsiyet.

المُرُءَةُ

Yemek borusu.

المَرِىءُ (ج) أمْرِئَةٌ و مُرُؤٌ

Alev yükselmek. Yüzük parmağı sıkmak. (–o): Karıştırmak. Sözünü esirgememek. Atı çayıra salmak. Yalan söylemek. Kaybetmek, zarar etmek.

مَرَج اللَّهَبُ ـــُــ مُرُوجًا

Göğe yükselen alev. Dumanlı alev.

المارِجُ

Bitek ve geniş arazi, otlak.

المَرْجُ (ج) مُرُوجٌ

Karışıklık.

هَرْجٌ و مَرْجٌ

Sıkıntılı, muztarip. Eğri büğri.

المَرِيجُ (ج) أمْرِجَةٌ

Taşkınlık göstermek. Böbürlenmek.

مَرِحَ فلانٌ ـــَــ مَرَحًا

 

فهو مَرِحٌ (ج) مَرْحَى و مَرَاحى و هو مِرِّيحٌ و أيضاً (ج) مِرِّحون

S.müş. nebat bitmek. Bulut yağmur salmak. Göz sulanmak.

 

Aşırı sevinç. Kendini beğenme.

المَرَحُ

Merih yıldızı. Çok koku sürünen.

المِرِّيخ

Boynuz.

المَرِيخ (ج) أمَرْخَة

Azmak, sapmak, haddi aşmak. Kötü bir şeye mübtelâ olmak. (–o): Yumuşatmak. Emmek. İncitmek. Sür’atle sürmek.

مَرَد الإنسانُ ـــُــ مُرودًا

Bıyığı terlemek. Dal yapraksız olmak.

مَرِد الغلاَمُ ـــَــ مَرَدًا و مُرودة ومُرْدَةً

Yumuşattı. Parlattı. Düzledi. Uzattı. Yapraklarını kopardı.

مَرّد الشىءَ

Azdı. İtiyat edindi. İsyan etti.

تمرَّد

Azgın, sapkın. Üstün, büyük. Sevincinden hoplayan. Yüksek. 

المارِدُ (ج) مَرَدَةٌ ومُرَّادٌ

Azgın, sapkın. Kötülükte ısrar eden. Oğularak gevşemiş şey.

المَرِيدُ مُرَداء

Geçmek, gitmek. (–o,bi,alâ): Uğramak. Doldurmak.

مَرَّ الأمر أو فلانٌ ـــُــ مرًّا مُرُورًا و مَمَرًّا

Acı olmak 

مَرَّ الشىءُ ـــَــ كملَّ مَرَارةً

S.müş.

فهو مَرِيرُ (ج) مِرَارٌ و هى مَريرةٌ

Acı oldu. (–o): Bağladı. Acı yaptı. Geçirdi, yürüttü. Büktü.

أمَرَّ الشىءُ

Aynı tarz üzere devam etti. İş düzeldi. (–bi): Dayanıklı oldu. Acı oldu.

اسْتَمَرَّ الشىءُ

İp. 

المِرَارُ

Öd kesesi.

المَرَارَةُ (ج) مَرَائِرُ

İp, kürek veya sapı.

المَرُّ (ج) مِرَارٌ

Kerre.

مَرًّا أو مَرَّيْن مَرّةً أو مَرّتين (ج) مِرَار

Acı.

المُرُّ (ج) أمْرَارٌ

Akıl. Akıl kuvveti. Asalet. Sağlamlık, kuvvet. Sağlam bükme.

المِرَّةُ (ج) مِرَرٌ و أَمْرَارٌ

Boş arazi. Güzel bükülmüş ip. Azim. 

المَرِيرُ (ج) مَرَائِرُ

İp katı izzet–i nefis. Azim.

المَرِيرَةُ (ج) مَرَائرُ

Girişken ve çalışkan olmak. 

مَرِسَ فلانٌ ـــَــ مَرَسًا

Girişti, yaptı. Pazarlıksız aldı.

مَارَسَ الشىءَ

Kaşındı. Alıştı. Süründü. Oynadı, eğlenceye aldı. Göğüs gerdi.

تَمَرَّسَ بالشىء

Kuvvet, girişkenlik. 

المِرَاسُ

Hastalanmak. 

مَرِضَ ـــَــ مَرَضًا

S.müş.

فهو مريض و مَرِضٌ

(=) Hayvanı hastalandı. Doğruya yaklaştı. (–o): Hasta etti. Hasta buldu.

أمْرَضَ

(fî): Eksik yaptı. Zayıf buldu. (–o): Hastaya iyice bakıp tedavi etti.

مَرَّضَ

Hasta göründü. (–fî): Eksik yaptı.

تمارَض

Hasta bakıcılık, hemşirelik. 

التمريض

Hastalık.

المَرَضُ

Hasta. Eksik, zayıf.

المَرِيضُ و المريضَةِ (ج) مَرضى و مِراضٌ

Hasta bakıcı, hemşire.

المُمَرِّضُ

Koşmak, çabuk olmak. (–bi): Doğurmak. (–o): Yolmak, koparmak. İncitmek. Toplamak.

مَرَطَ الرَّجُلُ و نحوُه ـــُــ مَرْطًا و مُرُوطًا

Peştamal, futa.

المِرْطُ (ج) مُرُوطٌ

Bereketli, bitek arazi.

الأُمْروعَةُ (ج) أمَارِيعُ

Ot.

المَرْعُ (ج) أمْرُعٌ و أَمْرَاعٌ

Kirlenmek.

مَرِغ عِرْضُه ـــَــ مَرَغًا

S.m. saç yağı tutar olmak.

فهو أمْرَغُ و هى مَرْغاء (ج) مُرْغٌ

Toprağa buladı.

مارَغَهُ بالتُّرَاب

Toprakta yuvarlandı. (–o): Kirletti. Saç ve vücudunu iyice yağladı.

مَرَّغَه فى التُّرَاب

Hayvan bir yerde uzun boylu otladı. Ağzından köpük ve tükürük saçtı. Temiz ve nezih oldu. Makiyaj yaptı. Ağrıdan kıvrandı. (–fî): Toprakta yuvarlandı. Tereddüt etti.

تَمَرَّغَت السَّائمةُ

Hayvanların yatıp yuvarlandığı yer. 

المَرَاغ

Kör bağırsak.

المِمْرَغَةُ

Ok hedefi delip geçmek. Çıkmak. (–fî): Gitmek. Kıl v.b. yolmak. (–o): Boya çıkarmak. Sür’atle dürtmek, vurmak.

مَرَقَ السهمُ من الرّمِيَّة ـــُــ مُرُوقًا

Avret yeri açıldı. Ok hedefi delip geçti. Saç döküldü.

امَّرَق و اغرق

Dininden çıkan. Sert, sivri girgin şey.

المارق (ج) مُرَّاقُ

Et suyu, çorba

المَرَقُ

Elâstikî olmak. Düz ve yumuşak olmak. Eli yatmak. Maharet kazanmak. (–min): Kaçmak.

مَرَن الشىءُ ـــُــ مَرَانةً و مُرُونةً

Yumuşattı. Öğretti, terbiye etti, alıştırdı. (–bi): Yere vurdu.

مَرَّن الشىءَ

Burnun yumuşak kısmı. Yumuşak.

المَارِن (ج) مَوارنُ

Alışmış. Çırak, kalfa.

المُتَمَرِّن

Huy, adet. Durum. Elâstikî, yatışkın.

المَرِنُ

Merhem, pomat.

المَرْهَمُ

At, ayağıyla yeri kazımak. (–o): Çıkarmak istemek. Atı kamçılamak. Yağmur yağdırmak. İnkâr etmek.

مَرَى الفرسُ ـــِــ مَرْيًا

Münazara ve münakaşa etti. Muhalefet etti.

ماراهُ مِرَاءً و مُماراةً

Şüphelendi. (–o): Çıkardı Yağmur yağdırdı. Sağdı.

امْتَرَى فى الشىءِ

Mücadele ve münakaşa etti. (–fî): Şüphelendi.

تَمارى

Süslendi.

تَمَرَّى بالشىء

Münakaşa, mücadele. Şüphe.

المُرْيَةُ

Bol sütlü deve. Süt kesesi.

المَرِىُّ (ج) مَرَايا