Çocuk düşürmek. (-o): Yontmak, genişletmek. Dövmek. |
فَطَحَت المرأةُ با لولد ـــَــ فَطْحًا |
Büyük sel.İri, şişman.Allâme. İnsan yaratılmadan önceki zaman. |
الفِطَحْلُ (ج) فَطَاحِلُ |
Yarıp çıkmak. İcad etmek, keşfetmek. Yaratmak. Hamuru mayası gelmeden ekmek yapmak. |
فَطَرَ الشىء ـــُــ فَطْرًا |
Orucu açtı. İftar vaktine ulaştı. Sabah yemeği yedi. (-o): Orucu bozdu. |
أفْطَرَ |
Yarıldı. |
انفطَرَ |
Çatladı, yarık yarık oldu. |
تَفَّتَرَ الشى |
Yarık. |
الفطْرُ (ج) فُطُو رٌ |
İftar. Koruk tanesi. |
الفِطْرُ |
Koruk. Mantar. |
الفُطْرُ (ج) أفطار و فُطور |
Fıtır sadakası. Yaratılış. Yaratılıştaki temiz ve salim durum. |
الفِطْرَةُ (ج) فِطْرٌ |
Akl-i selim. |
الفطرة السليمة |
İftarlık. Sabah yemeği. |
الفُطُورُ |
Pişmemiş, ham. |
الفَطِيرُ |
Çörek, börek. |
الفَطِيرَةُ (ج) فطاءـر |
Balyoz, külünk. |
الفِطَّبسُ |
Kesmek. Sütten kesmek. |
فَطَمَ العُو دَ أو الحَبْلَ ـــَــ فَطْمَا |
Sütten kesme. |
الفِطَامُ |
Sütten kesilmiş. |
الفَطِيمُ |
Fâtimî halifeleri. |
الفَوَاطِمُ |
Anlamak, bilmek. |
فَطَنَ الأمر ـــِــ فِطْنَةً |
Anlayışlı ve zeki olmak. |
فَطِنَ ـــَــ فَطَنًا و فِطْنَةً وفَطَانَةً |
Dikkat etmek. |
و ـ للآَمر ِ و به إليه |
Zekâ, anlayış. |
الفَطَانةُ |
(=) Maharet. |
الفِطْنَةُ (ج) فِطَنٌ |