Deve otlağını değiştirmek.(-o) : Arkasından gelmek,yerine geçmek. kirişle bağlamak. |
عَقَبَتِ -الإبلُ -ـــُــ -عُقُوبًا |
Adam bir çocuk bıraktı. İşin sonu iyi oldu. Birinden sonra diğerini getirdi.(-an) : Döndü (-o) : Peşinden geldi, yerine geçti. İyiliğe ayniyle mukabelede bulundu. |
أعْقَبَ -الرجلُ |
Birinden sonra diğerini yaptı.(-o) : Peşinden geldi. Cezalandırdı. |
عاقب -بين -الشيئين |
Hakkının peşine düştü. Bir namazdan sonra diğeri için oturup bekledi.(-fi) : İşi gayretle takip etti. (-ala) : Yanlışlarını meydana koydu. Hücum etti,döndü. Kadı selefinden başka türlü hükmetti. (-o) : Peşinden geldi ,yerine geçti. Haksızlık etti. Bağladı |
عَقَّبَ |
(-ala) : yardımlaştı. (-o) : hapsetti. Alakoydu. Peşinden geldi,yerine geçti. Kendi sırasında yaptı. Ceza veya mükafat verdi. |
اعتَقَبَ |
Peşi peşine oldu (-fi) : Nöbetleşe yaptı.(-ala) : Yardımlaştı |
تعاقبَ |
(-bi) : Tekrarladı.(-min) : Pişman oldu. (-o) : Araştırdı, tetkik etti. Muaheze etti. |
تَعَقّبَ |
(o) : hatasını aradı. (-min o) : Karşılık gördü. |
اسْتَعقَبَ |
Son sonuç. Arkadan gelen. İkinci dereceden rütbe taşıyan. Mükafat |
العاقِب |
Nesil. Mükafat : son sonuç |
العاقبة |
Kartal |
العُقَاب - (ج) -أعقُبٌ -و -عِيقْبَان |
Son,sonuç. Tesir.Durum. |
العُقَب - (ج) -أعقاب |
Kiriş yapılan sinir. |
العَقَب - (ج) -أَعقاب |
Topuk. Son,sonuç. Evald. Arka. |
العَقِب - (ج) -أعقاب |
Ahiret. Son, sonuç. Ceza mükafat. Karşılık. |
العُقْبَى |
Son : nöbet. Karşılık. Yemeğin üstüne yene tatlı vb. Gece gündüz. |
العُقْبَةُ - (ج) -عُقبٌ |
Sarp: yokuş |
العَقَبَةُ - (ج) -عِقَابٌ |
Ceza |
العُقُوبَة |
Arkadan gelen. Takip eden. |
العَقِيب |
Ceza veren. Öc alan |
المُعَاقِب |
Gece ve gündüz melekleri. Tespih okuma |
المُعَقَبَات |
Sıvı : katılaşmak donmak. Çiçek yemişe dönmek. (-li ala) : vali ve amir tayin etmek. (-o) : Düğüm vurmak. Bir şeyi diğerine sağlamca tutturmak. Takviye etmek. Bağlamak. |
عَقَدَ -السائلُ -ـِ -عَقْدًا |
İp vb. dolaşmak. Dil dolaşmak, tutulmak . |
عَقِدَ -الشىء ـــَــ -عَقَدًا |
Katılaştırdı,dondurdu |
أعْقَدَ -السائلَ |
Andlaştı |
عاقَدَه |
Bağladı takviye etti. Katılaştırdı. Sözü anlaşılmaz şekilde söyledi. |
عَقَّدَهُ |
Sertleşti katılaştı : sabit ve samimi oldu. (-o) : düğümledi bağladı. Başına tuğ takta. Gerdanlık edindi. tasdik ve kabul etti. Elde etti. |
اعْتَقَدَ |
Bağlandı, düğümlendi. Kesinleşti |
انْعَقَدَ |
Andlaştılar |
تعاقَدَ -القَومُ |
Düğümlendi. Sertleşti. Kümeleşti. Sağlamlaştı. Cümle yanlış kurulduğundan anlaşılmaz oldu. |
تَعَقَّدَ |
Bina kemeri. And. Akit. 10,20,30,...90’a kadar onluk sayılar. |
العَقْدُ - (ج) -عُقُودٌ |
Gerdanlık |
العِقْدُ - (ج) -عُقُودٌ |
Düğüm : tutan ve tespit eden şey. Cemaat topluluk. Valilik. Dil tutukluğu. Mal mülk. Ağacı ve otu bol olan yer. Kesinlik ,Sözde kapalılık. |
العُقْدَةُ - (ج) -عُقَدٌ |
Katı : Kaymakam veya albay rütbesinde subay . |
العقيدُ |
Şüphe kabul etmez. İnanç ve hüküm. İman. |
العقيدَةُ - (ج) -عَقَائِدُ |
Salkım |
العُنْقُودُ |
Kadın veya erkek nesilsiz olmak. (-o) : başını kesmek. Yere yıkıp boğazlamak için bir ayağını kesmek. Boğazlamak. Eğer sırtı yaralamak. Isırmak. |
عَقَرَتِ -المرأةُ -و -الرَّجُلُ -ـِ -عَقْرًا -و -عُقْرًا |
Ev tarla gibi mülk. Her şeyin iyisi |
العَقَارُ - (ج) -عَقَارأتٌ |
Yara bere izi : kök esas mahalle . |
العَقْرُ |
Asıl kök : Evin ortasında. Otun iyisi. Şüphe ile vat’ edilen kadına verilen mehir. Kasidenin en iyi beyti,şah beyt. |
العُقْرُ - (ج) -أعْقَارٌ |
Hamileliği önleyen ilaç : kor . |
العُقُرُ - (ج) -أعْقَارٌ |
Kuduz : çok ısıran |
العَقُورُ - (ج) -عُقُرٌ |
Isırılmış şey. Kesik bacak. Ses. |
العَقِيرَةُ - (ج) -عَقَائِرُ |
Akrep : pabuç bağı. Şiddetli soğuk. Bir burç. |
العَقْرَبُ |
Saç örgülerini bağlayan ip |
العِقَاصُ - (ج) -عُقُصٌ |
Kıvrılıp bağlanmış saç., simon topuz. |
العِقْصَة - (ج) -عِقَصٌ -و -عِقَاصٌ |
(=) |
العقيصَةُ - (ج) -عَقَائصُ -و -عِقَاصٌ |
Saç tokası : taç kıvırma aleti. |
المِعْقَاصُ |
Saksağan |
العَقْعَقُ |
Saksağan,kağıt ve kumaşın çıkardığı ses. |
العَقْعَقَةُ |
Eğri büğrü |
الاَعْقَفٌ |
Ucu eğri demir |
العَقْفَاء |
Gebe kalmak |
عَقَّتْ -أنثى -الحيوان -ـِ -عَقَقًا -و -عَقَاقًا |
Şimşek çakmak. Çocuğun ilk traşını yapmak. (-an) : akika kurbanı kesmek.(-o) : yarmak. |
و - -البرقُ ـــُــ -عَقّا |
(o) : Anne ve babaya itaatsizlik etmek |
و - -أباه -عَقَّا -وعُقُوقًا |
Muhalefet etti |
عاقَهُ |
Siyah kıymetli bir taş. Selin yardığı vadi. Yeni doğan çocuk ve yavrudaki saç kılı |
العَقِيقُ - (ج) -أعِقَّةُ |
Yeni doğan ve yavrudaki saç,kıl. Doğan çocuk yedinci gün traş edilirken kesilen kurban. Hendek. |
العَقِيقَةُ - (ج) -عقائقُ |
Gerçeği anlamak,bilmek. Çocuk anlayış ve temyiz yaşına ulaşmak. Gölge çekilmek. (-ila) : sığınmak korunmak. (-o) : çelme takıp düşürmek. Önlemek. Diyet ödemek. İshali önlemek. |
عَقَلَ ـــِــ -عَقْلاً |
Kabız olmak. Dili tutulmak : diyet almak. (-o an) : mani olmak. (-o) : tevkif etmek. Çelme takıp düşürmek. Ayağını kıvırıp arkasına getirmek. |
اعْتَقَلَ |
Akıllı |
العَاقِلُ - (ج) -عُقَالٌ -و -عُقَلاء |
diyet verenler, asabe. |
العَاقِلَهُ |
Deveyi bağladıkları ip. Genç yiğit deve. Arapların baş örtüsü üzerine bağladıkları çift kordon. |
العِقالُ - (ج) -عُقُلٌ |
Akıl. Kalp. Muhakeme kabiliyeti. Diyet. Kale sığınak. |
العَقْلُ - (ج) -عُقُولٌ |
Kapalı iffetli hanım. Kıymetli zevce. Cemiyet başkanı. |
العَقِيلَةُ |
Hapishane |
المُعْتَقَلُ |
Kale : sığınak. |
المَعْقِلُ - (ج) -معَاقِلُ |
Nesli kesik olmak |
عَقَمَتِ -المراةُ -و -الرَّجُلُ ـــُــ -عَقْمًا -و -عُقْمًا |
Nesli kesik |
فهو -عقِيمٌ - (ج) -عُقَمَاءُ -و -عِقَام -و -هى -عقيمٌ - (ج) -عقَائمُ -و -عُقُمٌ |
Bozuştu |
عاقَمَهُ |
Dezenfekte etti |
عَقَمَ -الشىء |
Dezenfekte |
التَعْقِمُ |
Halis altın |
العِقْيان |