Al, doru. Kumral.

الاَشْقَرُ

Gelincik çiçeği.

الشُّقَارَى

Arı kuşu.

الشِّقْرَاقُ و الشَّقِرَّاقُ

Güç olmak. Bitki filizlenmek. (-alâ): Güçlüğe düşürmek. (-o): Yere çarpmak. Kazmak, sürmek. Yarmak.

شَقَّ الاَمرُ ـــُــ شقًا

Düşman oldu, muhalefet etti.

شَاقَّةُ

Kenardan, kıyıdan gitti. (-o): Türetti.

اشْتَقَّ

Parçalandı. Tan yeri ağardı. Parladı. Bölündü.

انْشَقَّ

Gelincik çiçeği, şakayık.

شَّقَائِقُ النُّعْمانِ

Güçlük. Parçalanma. Yarık.

الشَّقُّ (ج) شقَوقٌ

Yarı, parça. Yan. Güçlük.

الشِّقُّ

Yarı. İnce uzun bez parçası. Uzaklık. Uzun yolculuk.

الشُّقَّةُ (ج) شُّقَقٌ

Öz erkek kardeş. Benzer.

الشَّقيقُ (ج) أشَقَّاءُ وشقايق

Öz kız kardeş. Bol yağmur. Yarım baş ağrısı.

الشَّقِيقَةُ (ج) شَّقايقُ

Güçlük.

المَشَّقَةُ (ج) مَشَاقُّ

Şakul.

الشَّاقوُلُ (ج) شواقيل

Talihsiz ve bedbaht olmak. (-fî): Yorulmak, bitkin hâle gelmek.

شَقِىَ ـــَــ شَقًا وشَقَّاء

Güçlüğe düşürdü. Saçını taradı.

أشقَاهُ

Güçlük, yorgunluk. Sıkıntı. Sapıklık.

الشَّقَاء و الشَّقَاوةُ و الشّقْوَةُ

Bedbaht. Sapık. Yol kesen.

الشَّقِىّ (ج) أشْقِيَاء