Koşmak, çabuk gitmek. Boşa gitmek. (-min): Ağzından atmak. (-o) : Kapıyı sürgülemek. |
زَلَجَ ـــِــ زَلْجًا و زَلَجَانًا وزَليجًا |
Kapı sürgüsü, kilidi. |
المِزْ لاجُ (ج) مزاليجُ |
Bâtıl. |
الزَّلحُ |
Kızak. Lûmbago. |
الزُّلخَةُ |
Sallamak, ırgalamak, sarsmak. Su içmek. |
زَلْزَلهُ زَلْزَلةً وزِلْزَالاً |
Deprem, felâket. |
الزَّلْزَالُ (ج) زَلاَزِلُ |
Ateş yükselmek. (-li) : Malından vermek. (-o) : Parasını vurmak. Su çıkarmak. Sopa ile vurmak. Başını yarmak. Yakmak. |
زَلَعتِ النارُ ـــَــ زُلُوعًا |
Su küpü. |
الزَّلْعَةُ |
Yaklaşmak, ilerlemek. (-o) : Yaklaştırmak. |
زَلَفَ إليه ـــُــ زَلْفً و زَليِفًا |
(=) İlâve etti. |
زَلَّف |
Yakınlık. Mertebe. Yemek tabağı. Gecenin başlangıcından bir müddet. |
الزُّلْفَةُ (ج) زُلْفٌ |
Su dolu şey. Tabak. Bahçe. Ayna. Düz taş. Tepe. |
الزَّلَفَة ُ (ج) زَلَف |
Yakınlık. Mertebe. Bahçe. |
الزُّلْفَى |
Ayak kaymak. |
زَلَقَتِ القدمُ ـــُــ زَلْقًا |
Uzaklaştırmak. Gözünü dikip dikkatle bakmak. Başını kazımak. |
وـ الشىء ـــِــ زَلْقًا |
Hamile çocuk düşürdü. (-o) : Birine yiyecekmiş gibi baktı. |
أزْلَقَتِ الحاملُ |
Yeri düzledi. Yiyecekmiş gibi baktı. |
زَلقَ المكانَ |
Süslendi, parladı. |
تَزلَّقَ |
Kaygan yer. |
الزَّلَقُ |
Düz ve kaygan taş. Ayna. |
الزَّلْقَةُ (ج) زَلَقٌ |
Kapı sürgüsü. |
المِزْلاقُ |
Kaygan yer. |
المَزْلَقَةُ (ج) مَزَالِقُ |
Ayağı kaymak. Hataya düşmek. (-an) : Ayrılmak, uzaklaşmak; geçmek, gitmek. Eksilmek. (-min, ilâ) : Birinden başkasına nimet ulaşmak. |
زَلَّتْ قَدمُه ـــِــ زَلاَّ و زُلُو لاً |
Soğuk ve tatlı su. Katkısız şey. Protein. |
الزُّلالُ |
Sürçme, yanılma. Düğün. İyilik. Bağış. |
الزَّلَّةُ |
Nefes darlığı. |
الزَّلَّة ُ |
Yanılmak. (-o) : Kesmek. Azaltmak. Doldurmak. |
زَلَمَ ـــُــ زلْمَا |
Yeleksiz ok. Kumar oku. Hayvan tırnağı. |
الزَّلَمُ (ج) أزْلامُ |
Şekil, durum. |
الزَّلْمَةُ |