Doldurmak. Yormak. Kızmak. Kovmak, sürmek. Kulağına söylemek.

زَفَتَ الإناءَ و غيرَه ـــُــ زَفْتًا

Ziftledi.

زَفَّتَ الشىء

Sesli olarak nefes vermek. (-o) : Taşımak.

زَفَرَ ـــِــ زَفْرًا و زَفيرأ

Yapı direği. İki kürek arası, omuz. Topluluk. Kaburga kemiği. Eş, dost, akraba.

الزّافرَةُ (ج) زَوَافِرُ

Yiğit. Ulu kişi. Deniz. Irmak. Cömert. Bol bağış. Bölük.

الزُّفَرُ

Ortası.

زُفْرَةُ الشىء

Devamlı ve şiddetli rüzgâr.

الزَّفْزَافُ

Çabuk olmak, koşmak. Devamlı esmek. Kuş kendini atıp kanatlarını açmak.

زَفَّ ـــِــ زَفَّا و زُفُو فًا و زَفِيفًا

Gelini baba evinden eşinin evine göçürmek.

و ـ العروسَ ـــُــ زِفافًا وزَفَّةً

Kaldırdı, alıp götürdü.

اسْتَزفَّهُ الشىء

Gerdek gecesi.

الزِّفافُ

Tüylerin küçüğü.

الزِّفُّ

Bir kere.

الزَّفَة

Zifaf odası.

المِزَّفَة

Çatı.

الزِّفْنُ