Su akmak.

أَزَبَ ، الماءُ ـــِــ أزْباً

Oluk. Boru.

المِئْزَابُ : (ج) مآزيب

Geri kalmak. Nabız atmak. Kaymak.

أزَح ـــِــ أُزُوحاً

Sarılmak, birbirini tutmak. (-bi) : kuşatmak.

أزَر الزرعُ ـــُــ أزْراً

Sarmaş dolaş olmak, kuvvetlenmek. (-o) : Yardım etmek. Bir hizaya getirmek.

آزَرَ الزرعُ مُؤازَرَة

Kapladı, örttü. Kuvvetlendirdi.

أَزَّرَهُ

İzar giydi.

أئتَزَرَ و اتَّزَر

Bedenin belden aşağısını örten elbise.

الإزَارُ الإزارة (ج) أُزُر و آزِرة

Kuvvet.

الأزْرُ

İzar, eteklik.

المِئْزَرةُ : المئْزَر. (ج) مَـآزِر وَ الإزْزُ

Fıkır fıkır kaynamak. Damar atmak. Gürlemek. Sancımak. Oynamak. Teşvik etmek, ifsad etmek.

أزّ ـــِــ أزًّا و أزيزاً و أزَازًا

Yaklaşmak.

أزِف الوقتُ أزَفاً

Kıyamet.

الآزِفَةُ

Daralmak. (-o) : Sıkıştırmak.

أزَقَ ـــِــ أزْقاً

Dar yer. Harp meydanı.

المَأزِقَ : (ج) مآزقِ

Evveli olmayan.

الأزَلُ

Isırmak. Devam etmek. Sarılmak. (-o) : Kesmek. Bükmek. Kapamak.

أزم على الشىءِ ـــِــ أزْماً

Kriz geçirdi. Darlık ve belâya uğradı.

تأزَّم

Darlık. Belâ. Kriz. Perhiz.

الأزَمة

Dar yol. Geçit.

المأْزِم ، (ج) مآزم

(Gölge) Çekilmek. Elbise kısalmak, çekmek.

أزَى ـــَـِـ أزْياً ، وأزيِاً

İlâve etmek. Havuza kurna ve lüle takmak.

آزَى الشىءَ إيزاءَ

Hizasına gelmek, yaklaşmak.

آزاه مؤازاة

Hiza, ön. Yamaç. Kurna, lüle.

الإزَاءُ