İstanbul’un
fethinden sonra Fâtih Sultan Mehmed Han tarafından inşâ edilen, üzeri dam ve
kubbelerle örtülü dükkanların bulunduğu sokaklardan meydana gelen büyük çarşı.
İstanbul’un en eski ticâret merkezi olup, târihteki adı Çarşu-yı kebîr = Büyük
Çarşı’dır. Diğer Osmanlı şehirlerinde olduğu gibi, İstanbul’da da ticâret
hayâtının merkezini teşkil edecek bir bedestenin inşâsı uygun görülerek büyük
bir bedesten yapıldı. 1460 yılında yapılan Kapalı Çarşı’nın, çekirdeğini teşkil
eden iç bedestene, Cevahir bedesteni denildi ve geliri Ayasofya’ya verilmek
üzere, Fâtih Sultan Mehmed Han tarafından vakfedildi. Sultan Fâtih, bu çevrede,
pek çok dükkan yaptırarak ticâret hayâtını canlandıracak bir tedbir aldığı
gibi, vakfettiği hayratına da büyük gelir sağladı.
İç
bedestene ilk ilâve, Sandal bedesteni olan Bezzâzistân-ı atîk idi. Kânûnî
Sultan Süleymân Han’devri dâhil, zamanla devamlı ilaveleriyle genişleyen Kapalı
Çarşı, Nûru Osmaniye ve Bâyezid câmileri ile Mahmûd Paşa çarşısı arasındaki
30.700 m2’lik bir sahayı kaplayarak bugünkü hâlini aldı.
İstanbul
Kapalı Çarşısı’nın iki bedesteninden Cevahir bedesteni (Bedesten-i atîk-Eski
bedesteni) bir mîmârî âbide olup, tuğla kemerle ayrılmış on beş bölümden
ibarettir. Bölümlerden her biri bir kubbe ile örtülmüştür. Bu dört kapılı
mahfuz bina 45, 5x30 metre-1365 m2’dir. Evvelce aradaki dar
yollarda, yüksekte olup dolap denilen tezgâhlar bulunuyordu. Duvarların iç
taraflarında da gayet küçük hücreler, gözler vardı. Kapalı Çarşı’daki ikinci
bedesten olan Sandal bedesten (Bedesten-i cedîd=Yeni bedesten) ise, 12 pâye ile
20 bölüme ayrılmış idi, Bunların üzerlerine tuğladan geniş kemerler atılmıştır.
Sandal bedesteni, 50 kubbe ile örtülmüştür. İçeriden ölçüleri 40x32 metre =
1280 m2’dir. (Diğer bedestenden
Bedesten
ve çarşı ilk defa 1651 yılında yandı. Mahmûdpaşa ve Mercan’ı yakarak genişleyen
yangın, Gedikpaşa’dan kadırga limanına kadar yayıldı. 1710 yılında sultan
İkinci Mustafa zamanında bir kere daha yanınca, bu defa kârgir olarak ve
kubbeleri tuğladan yapıldı. Bekçi ve me’murlar için yeni dâireler eklendi. 1
Temmuz 1825 târihinde bir daha yandı. 10 Temmuz 1894 tarihindeki büyük
zelzelede tamâmiyle yıkılınca, Kapalı Çarşıda zarar görenlere Abdülhamîd Han,
bizzat kendi parasıyla yardım etti. Sultan’ın emri ile dört yıllık bir inşâ
çalışması neticesinde bugünkü şekilde yeniden, alışverişe açıldı.
Kapalı
Çarşı’nın Bâyezid istikametindeki kapısının üstünde, “Elkâsib Habîbullah” kitabesi ve
sultan İkinci Abdülhamîd Han’ın tuğrası, Nûruosmâniye Câmii istikametindeki
kapısının üstünde de kitabe ve Osmanlı Devleti’nin arması mevcûddur.
Eski
Kapalı Çarşı, bugünkünden büyüktü. İki bedesten, 4.399 dükkan, 2.195 hücre
(küçük dükkan), 497 dolap, 12 mahzen, bir hamam, bir câmi, 10 mescid, 16 çeşme,
2 şadırvan, bir sebil, 8 kuyu, bir türbe, bir mekteb, 24 işhanından ibaretti.
Bugün Kapalı Çarşı’daki sokak isimleri, eskiden bir araya toplanan esnaf
isimlerinin bir hâtırasıdır.
Çarşının
içindeki yer adları, esnaf ve san’atlarla alâkalıdır. Akikçiler, Altıncılar,
Aynacılar, Basmacılar, Çadırcılar, Fesçiler, Hakkâklar, İnciciler, Kalpakçılar,
Kavaflar, Keseciler, Kuyumcular, Kürkçüler, Mahfazacılar, Okçular, Örücüler,
Püskülcüler, Sahaflar, Takkeciler, Terziler, Varakçılar, Yağlıkçılar, Yorgancılar
ve Zenneciler adları, esnaf ve san’atların hâtırası olarak, zamanımızda da
cadde, sokak ve iş yerlerinde hâlâ kullanılmaktadır.
Kapalı
Çarşı, kuşluk vakti duâ ile açılırdı. Duâ merasimi, bölükbaşı tarafından
yapılıp, adına duâcı denirdi. “Buyurun duâya” nidasıyla, çarşının ortasındaki
muhafızlık dolabının önünde toplanan esnaf ve ahâli; devrin sultânı ve
ordusunun selâmetine, gelmiş ve geçmiş bölükbaşı ve esnafın ruhlarına niyaz
edip, Salâten
tüncînâ duâsı okunurdu. Duânın ardından, bölükbaşı, tellâllara
hitaben; “Tavcılık yapılmayacak mal kapatılmayacak, kefilsiz mal alınıp
satılmayacak” diye nasîhatta bulunurdu. Çarşıda alış-veriş kuşluktan ikindiye
kadar idi. Pahalı malların satışı genellikle, Perşembe günleri yapılırdı.
Çarşının
idaresi, Osmanlı esnaf teşkilâtlarından olan loncanın elinde idi. Muazzam bir
muhafaza teşkilâtına sâhibti. Kuyumcuların ve kıymetli malların muhafazası
için, husûsî dolaplar da mevcuttu. Müşteri ve esnaf çarşıyı boşaltıp, kontrol
yapıldıktan sonra, muhafaza teşkilâtının bekçileri, el tetikte, kulak tıkırtıda
olarak vazifelerini yaparlardı: Kapalı Çarşı’daki esnaf teşkilâtı, İttihâdçılar
tarafından 1912’de dağıtılınca, idare ve ticarî hayatta da değişmeler oldu.
Kapalı Çarşı’daki hayâtı, ticâreti, idare tarzını ve fonksiyonunu anlatan bir
çok eser olup, yerli ve yabancı yazarlar tarafından kitap, makale ve
broşürlerle bütün dünyâya tanıtılmıştır.
Dünyâca
meşhur İtalyan edîbî Edmondo de Amicis, İstanbul ile alâkalı seyahatnamesinde
Osmanlı târihi üzerinde bilgi vermekte ve Kapalı Çarşı hakkında özetle şunları
söylemektedir:
“Kapalı
Çarşı’nın, dış taraftan dikkati çekecek ve içerisini tahmîn ettirecek bir hâli
yoktur. Cümle kapısından içeri girilince civar yollardan gürültü gelmez.
Kapıdan içeriye girer girmez insan; oymalı direklere ve sütunlara dayanan
kemerli kubbelerle iç içe örtülmüş sokakları, mescidleri, çeşmeleri, dört yol
ağızları, küçük meydanları olan, kesif bir ormana sızan güneş ışığı gibi, zayıf
loş bir ışıkla aydınlanan ve pek büyük bir kalabalığın dolaştığı hakîkî bir
şehirle karşılaşır. Her sokak bir çarşıdır ve hemen hepsi de siyah, beyaz
taştan kemerleri olan, bir kubbeyle örtülü câmi sahnı gibi arabesklerle süslü
bir ana yola çıkılır. Müşteri dört bir taraftan sözlerle, işaretlerle çağrılır.
Müslüman tüccarların kuvvetli bir îmânla nurlanmış simalarını bulabilmek için,
çarşıya gelip en içerdeki sokakların en loş eski dükkanların dip taraflarına
bakmanız gerekir. Orada bağdaş kurmuş bir hâlde hareketsiz ve vakur oturur,
ağızlarını açmadan kaderlerinde olan müşterilerini beklerler. İşleri yolundaysa
“Maşallah”, değilse, “Olsun” derler ve başlarını tevekkülle eğerler. Bir kısmı
Kur’ân-ı kerîm okur, bâzıları İsm-i Celîli dalgın dalgın mırıldanarak tesbih
çeker, bâzıları derin düşünceler içindedir. Ne düşünürler? Belki Sivastopol
önünde şehîd düşmüş oğullarını, belki, Peygamberin aleyhisselâm vâd ettiği
Cennet bahçelerini düşünür.
Kapalı
Çarşı’da, insanın aklını başından alabilecek bir eşya ve insan kalabalığı
görülür. Bununla beraber kargaşalık ancak görünüştedir. Bu koca çarşı, bir
kışla kadar muntazamdır ve bir iki saat içinde yol gösteren kimse olmadan insan
aradığı her şeyi bulabilecek hâle gelir. Her türlü malın küçük bir mahallesi,
küçük bir sokağı, küçük bir koridoru ve küçük bir meydanı vardır. Rastgele çarşıya
dalın, günün yarısını farkına varmadan geçirirsiniz. Kumaş ve esvap çarşısı,
insanın gözünü, aklını ve kesesini kaybettirecek kadar zengin ve muhteşem bir
çarşı, bir panayırdır.”
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Rehber Ansiklopedisi; cild-9, sh. 218
2) Kapalı Çarşı (Hayat Târih; Sene-1966,
sayı-9, sh. 37, sene-1973, sayı-1, sh. 49)
3) İstanbul, (Edmondo de Amicis); sh. 100