Osmanlı
âlimlerinin büyüklerinden. İsmi, Mustafa, künyesi Hocazâde'dir. Bursa'da
doğdu. Doğum târihi bilinmemektedir. 1488 (H. 893) târihirıde Bursa'da vefât
etti. Bursa'da Emir Sultan Türbesi civârında medfûndur.
Hocazâde,
babasının ticâret mesleğini terkedip ilim öğrenmeye yöneldi. Bu sebeble babası
ve kardeşleri tarafından terk edildi. Sıkıntı ve yokluk içinde babasından
yardım görmeksizin tahsiline devam etti. Emir Sultan hazretlerinin
talebelerinden Şeyh Velî Şemsüddîn'in teşvikiyle Kâdı Ayasoluğ ve Hızır Bey bin
Celâl'den aklî ve naklî ilimleri öğrendi ve icazet aldı. Sultan Murâd tarafından
Kestelli kâdılığına, sonra da Bursa'daki Esediyye Medresesi' ne müderris tâyin
edildi. Daha sonra istanbul'a geldi. Fâtih Sultan Mehmed Han onu kendisine
hoca tâyin etti. Sonra Edirne kazaskeri oldu.
Hocazâde'nin
kazasker olma haberi babasına ulaşınca, önce inanamadı. Daha sonra haber
yaygınlaşınca inandı ve diğer oğullarıyla birlikte ziyaret için Edirne'ye
gitti. Babasının gelmekte olduğu haberini alan Hocazâde, âlimlerden ve Edirne
eşrafından bir toplulukla onu karşıladı. İzzet ve ikrâmda bulundu. Babası
muhcûbiyetle eski kusurlarını hatırlayıp özür dilemeye başlayınca;
"Olsun, siz öyle yapmasaydınız, biz böyle o! mazdık" diyerek alçak
gönüllülük gösterdi.
Hocazade,
Fâtih Sultan Mehmed tarafından Bursa Sultaniye Medresesi'ne, daha sonra da
İstanbul Sahn-ı semân Medresesi'ne müderris tâyin edildi.
Bu
sırada Fâtih Sultan Mehmed Han, İmâm-ı Gazâlî'nin, felsefecilerin bozuk ve
sapık görüşlerini inceleyip din ve fen ölçüleri ışığında çürüttüğü Tehâfüt-ül-felâsife
adını taşıyan eseri ile İbn-i Rüşd'ün bu esere yazdığı reddiyeyi incelemişti.
İlmî bir meclisin toplanarak imâm-ı Gazâlî ile ibn-i Rüşd'ün görüşlerinin
incelenip bir kitap hâlinde mukayese ve muhakemesinin yapılmasını emretti.
Devrin âlimlerinden Hocazâde ile Ali Tûsî'yi bu işle görevlendirip, eser
hazırlamalarını bildirdi. Hocazâde bu konuda Tehâfüt adında bir eseri dört ayda
yazdı. Ali Tûsî de incelemelerini altı ayda tamamlayıp eserini hazırladı ve adını
Ez-Zahîre
koydu. İki âlim, Sultân'ın huzurunda Molla Hüsrev'in hakemliğinde eserlerini
savundular. Hocazâde'nin çalışması ve ilmî îzâh tarzı daha başarılı görüldü.
Bu münazaranın sonunda hem Hocazâde hem de Ali Tûsî mükâfatlandırıldı. Ali Tûsî
tekrar memleketi olan İran'a döndü. Gerçekte Hocazâde'nin çalışması tam
anlamıyla ilmî tarafsızlık vasfını taşıyor ve imâm-ı Gazâlî'nin haklı olduğunu
ortaya koyuyordu. Ali Tûsî de aynı gerçeğe ulaşmıştı. Fakat o daha ziyâde,
İmâm-ı Gazâlî'nin görüş ve izahlarını yorumlamak ve açıklamakla iktifâ etmişti.
Daha
sonra Hocazâde; Edirne kâdılığı, İstanbul ve İznik müftîlikleri yaptı. Sultan
ikinci Bâyezîd Han tahta geçince, İstanbul'a geldi ve Bursa Sultaniye
Medresesi'ne tâyin edildi. Bu vazifede iken el ve ayaklarına felç geldi. Ancak
sol eliyle yazı yazabiliyordu. Bu hâlde sultan ikinci Bâyezîd'in emriyle Şerh-i mevâkıf
adlı esere haşiye yazdı.
Hocazâde,
yazdığı eserlerle bütün âlimlerin takdirini kazandı. Ali Kuşçu ve Celâleddîn
Devânî bunlardandır. Hocazâde'nin Tehâfüt adlı eserinden başka, Hâşiye-i Şerh-i
Mevâkıf, Hâşiye-i Şerh-i Hidâyet-ül Hikme, Şerhu Tevâlî-ul-envâr, Şerh-ül-izzî
fit-Tasrîf, Hâşiyet-ü ale't-Tel-vîh fil-usûl gibi başka kıymetli
eserleri de vardır.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Mu’cem-ül müellifîn; cild-12, sh. 290
2) Şakâyık-ı Nu’mâniyye
tercümesi; sh.145
3) Şezerâtüz-zeheb; cild-7, sh.
354
4) Fevâid-ül-behiyye; sh. 214
5) Esmâ-ül-müellifîn; cild-2, sh. 433
6) Keşf-üz-zünün; cild-1, sh. 497, cild-2, sh.
1139
7) Brockelmann; Sup. 2, sh. 322
8) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; cild-12, sh.
93