Osmanlı
Devleti’nin kuruluş devirlerinde ve Rumeli fütûhatında büyük hizmetleri geçen
meşhur akıncı beylerinden. İsmi, Evranuz veya Evrenos olup, doğum yeri ve
târihi bilinmemektedir. Babasının adı Îsâ’dır. Orhan Gâzi, Karesi beyliğinin
topraklarını ilhak ettiği zaman bu beyliğin değerli ve tecrübeli kumandanları
da Osmanlı Devleti’nin hizmetine girmişlerdi. Îsâ Bey ve oğlu Evrenos Bey de bu
değerli kumandanlar içinde idi. Evrenos Bey Osmanlı Devleti hizmetine giren
diğer arkadaşları Hacı İl Bey ve Gâzi Fâzıl ile birlikte bu mıntıkaya (Karesi
vâliliğine) tâyin edilen Orhan Gâzi’nin oğlu Süleymân Paşa’nın maiyyetinde
Rumeli fütûhatında (fethedilmesinde) büyük hizmetlerde bulundular.
Orhan
Gâzi 1354 yılında Rumeli fütûhatına büyük oğlu Süleymân Paşayı me’mur edince,
şehzâde derhâl maiyyetindeki mücâhid kumandanlarıyla birlikte sallarla
Çanakkale boğazını geçti. Gelibolu şehir ve limanını alarak, Rumeli’ye
yerleşmek için bir köprübaşı kurdu. Bu yerleşme daha sonraki yıllarda Bizans’ın
deniz cihetinden Avrupa ile irtibatını kesmeye ve Rumeli’yi fethe doğru atılan
bir adımdı. Gelibolu karargâh kabul edildi. Rumeli fethi en küçük teferruatına
kadar tesbit edilip, fütûhat; bir plân dâhilinde yapılmaya başlandı.
Bolayır’dan Tekirdağı’na kadar bütün Marmara sahillerini Türkleştirmek için
Anadolu’dan ve bilhassa Balıkesir taraflarından gelen pek çok göçmen
yerleştirildi. Böylece Bizans ve diğer hıristiyan devletler tarafından
yapılacak taarruzlara, yalnız ordu değil, bir millet olarak karşı koymak gayesi
güdüldü ve muvaffak olundu.
Süleymân
Paşa, emrindeki kumandanlardan Evrenos Gâzi, Hacı İl Bey ve başkalarının üstün
gayretleriyle fetih sahasını daha kuzeye götürerek Doğu Trakya’ya kadar
ilerledi. Malkara ve Keşan’dan sonra Çorlu’yu da fethederek, İstanbul ile
Edirne’nin yolunu kesti. Süleymân Paşa bu zaferleri pederi sultan Orhan Gâzi’ye
arz ederken, arîzasında (mektubunda); Evrenos Bey; “Kıdvet-ül-Ümerâ-il-Kirâm
(Kumandanların serdârı)” ünvânıyla medh ü sena edip memnuniyetini bildirdi.
Sultan Orhan Gâzi de cevaben gönderdiği mektûbda, şehzâdeye ve emirlere
iltifatlar gösterip, Evrenos Bey’in muvaffakiyetlerini takdir ederek: “Evrenos
Bey’e dahi kılıç kaftan gönderip vakf için istediği yerleri temlik eyledim”
diye ferman eyledi. Rumeli serdârı mücâhid şehzâde Süleymân Paşa, 1358’de bir av
takibinde attan düşerek şehîd olunca, Rumeli’de fethedilen yerlerin muhafazası
Evrenos Bey ile Hacı İl Bey’e bırakıldı. Bunu fırsat bilen rumlar, bulgarlar,
eflaklar, sırplar cesaretlenerek müslümanları Rumeli’den atmak için ittifak
kurdular. Alelacele 30.000 kişilik bir ordu hazırlandı. Düşmanın 15.000 kişilik
ordusu altmış parça gemi ile denizden Seydikavağı’na çıktı. Diğer 15.000 kişi
de Gelibolu’ya hareket etti. Bunu haber alan Evrenos Gâzi ve diğer Osmanlı
mücâhid kumandanları derhâl Bolayır’a hareket ederek düşmanı bozup kimisini
karada, kimisini denizde helak ettiler.
Bu
sırada sultan Orhan Gâzi vefât etti (1362). Oğlu birinci Murâd Han tahta
geçerek devlet idaresini eline aldı. Osmanlı Devleti’nin bu yeni hükümdarı
Rumeli’ye geçmek arzusunda iken, Anadolu’da çıkan kargaşalıklar sebebiyle
durumun düzeltilmesi ile meşgul oldu. Evrenos ve Hacı İl Bey gibi kahramanlar
varken Rumeli’den endişe etmeye lüzum yoktu. Anadolu’yu ıslâh eden sultan Murâd
Han daha sonra Rumeli’ye geçti. Bu esnada Evrenos Bey Keşan’ı fethetmişti.
Fetih haberleri Murâd Han’ı ziyadesiyle memnun edip her iki kumandanına da
memnuniyet ve iltifatlarını bildirdi. Sultan Murâd Han Edirne’nin fethine
girişince, Evrenos Bey de maiyyetindeki akıncı kuvvetleriyle Batı Trakya
tarafından Sırpların hücumu ihtimâline karşı gerekli müdâfaa tetbirlerini aldı.
Aynı zamanda Dimetoka ve Gümülcine’yi fethetti. Sırpların Edirne’ye yardıma
gelmelerine mâni oldu. Bu muvaffakiyetler üzerine Murâd Han, Evrenos Bey’i
akıncı kuvvetleri kumandanlığına; Lala Şahin Paşa’yı da beylerbeyliğine tâyin
etti.
Uç
merkezini Gümülcine’ye nakleden Evrenos Bey, 1371 yılında Çirmen veya Meriç
muhârebesinde Güney Sırbistan kralı Vukaşin ile kardeşlerinin maktul düşmeleri
(öldürülmeleri) üzerine, uç kumandanı olarak Makedonya’nın fethine me’mur
edildi. Firecik, İskeçe, Kavala, Drama, Karaferya ile Zihne ve 1385’de ikinci
defa Serez fethedildi. Daha ileriye yapılacak hücumlar için burası merkez
yapıldı. Buralara Anadolu’dan göçmenler naklolundu. 1385’de Evrenos Bey, vezir
Çandarlı Halîl Hayreddîn Paşa’nın yanında büyük Makedonya harekâtına iştirak
etti.
Daha
sonra hac farizasını edâ edip dönen Evrenos Bey, Kosova muhârebesine katıldı.
14 Haziran 1389 târihinde Kosova sahrasında Osmanlı ordusu ile haçlılar
(hıristiyan kuvvetler) karşı karşıya geldikleri zaman, sultan Murâd Han harb
meclisinde kendisine iltifat ederek; “Yaşımız kadar tecrüben var. Kılıcına
ülkeler râm ettin, cenk meydanlarında kocadın. Bak Lasoğlu üzerimize geldi.
Tedbir nedir?” diye sordu.
Pâdişâh’ın
Lasoğlu dediği Sırp kralı Lazar’dı. Evrenos Bey, edeble başını eğdi ve tedbiri
Sultan’a havale etti. Fakat Sultan’ın ikinci bir emri üzerine, “El-emrü fevkal
edeb” kavlince, emrin edebden üstün olduğu idrâkiyle şu mütalaada bulundu:
“Allahü teâlâya tevekkül ederek düşmandan önce gazâ meydanına şitâb etmelidir
(varmalıdır). Meydanın en münâsibini tutup harb nizâmına girmeli ve küffârı
üzerimize gelmeye mecbur eylemelidir. Zîrâ bizim tarafımızdan hamle ve hücum
olursa, kesretlerinden (kalabalık olmalarından) dolayı düşmanı bozmak zordur.
Muhârebeye onlar başlarsa, müteferrik cemiyetleri (topluluklarını) dağıtmaya
gayret ederiz. İnşâallah zafer pâdişâhımıza müyesserdir.
Pâdişâh,
sırasıyla diğer kumandanların de reylerini sordu. Hepsi; “Söz Evrenos Bey’in
sözüdür” dediler. O zaman sultan Murâd Han; “Benim mütâlâam da böyledir”
diyerek o şekilde hareket emrini verdi.
Kosova
meydanına girilirken ordunun öncülüğü, Evrenos Bey’le Saruhanlı Paşa Yiğit’e
verildi. Bunlar da ordunun geçeceği boğazı tutmuş olan düşman kuvvetlerini
bertaraf ederek, sevkiyâtın muntazam ve müşkilâtsız yapılmasını sağladılar.
Muhârebenin kazanılmasından sonra yeni pâdişâh olan sultan birinci Bâyezîd Han,
Anadolu’ya dönerken Evrenos Bey’i tekrar Serez’deki karargâhına gönderip,
Vodine ile Çitroz’un fethine me’mur edince, buralar da kısa zamanda fethedildi.
Evrenos Bey, 1390 yılından itibaren altı yıl, devamlı olarak Arnavutluk’a
akınlar yaptı. 28 Eylül 1396 târihinde cereyan eden ve sultan Yıldırım Bâyezîd
Han’ın kesin zaferiyle neticelenen Niğbolu meydan muhârebesine akıncı kumandanı
olarak katıldı. Yıldırım’ın Eflâk üzerine yaptığı sefere ve Ankara muhârebesine
iştirak ederek bu son savaşta Amasya sancakbeyi şehzâde Çelebi Mehmed’in
maiyyetine verildi.
Evrenos
Bey, Ankara muhârebesinden sonra Edirne’de pâdişâhlığını îlân eden Süleymân
Çelebi’nin hizmetinde kaldı. Daha sonra şehzâdeler arasında cereyan eden
hâdiselerde Çelebi Sultan Mehmed tarafını tutarak onun kazanması ve bu suretle
fetret devrine bir nihayet verilmesi için faaliyete geçti. Çelebi Mehmed
Rumeli’ye geçerek Sırp hududuna gelmesi üzerine ona katıldı.
Evrenos
Bey, 1417 yılı Temmuz ayında Vardar Yenicesi’nde vefât etti. Buradaki türbesine
defnedildi. Bu şehirde câmi, mescid, imâret ve medresesi olup, diğer pek çok
şehirde de vakıfları vardır. Vefâtında yaşının yüzü geçtiği tahmîn
edilmektedir. Vardar Yenicesi’nin Evrenos Bey yöresi olduğunu Evliyâ Çelebi
yazmaktadır.
Evrenos
Bey, Osmanlı Devleti’nin ilk uç akıncı kumandanıdır. Kendisini daha sonra
Mihâil, Turahan ve Malkoçoğlu gibi meşhur akıncılar tâkib etmiştir.
Devlete
ömrünce hizmet eden ve sayısız şehir ve kaleler fetheden Evrenos Bey’in evlâd
ve ahfadına da (torunlarına da) Osmanlı hükümdarları riâyet etmişler
(gözetmişler)dir. Bu hususdaki bir ferman fıkrasında sultan Murâd Han; “Evlâdına
riâyet başım üzerinedir” buyurmuştur. Evrenos Bey’in oğulları ve torunları da
birer akıncı beyi olarak kendilerini din ve devlete adamışlar, Evlâd-ı fatihan
ünvânıyla rahmetle yâd edilegelmişlerdir.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Osmanlı Târihi (İ. H. Uzunçarşılı); cild-1,
sh. 562
2) Tevârîh-i Âl-i Osman; sh. 61
3) Meşâhîr-ül-islâm; cild-2, sh. 801
4) Türk Büyükleri (Feridun Fâzıl Tülbentçi);
sh. 61
5) Münşeât-üs-salâtîn; cild-1, sh. 87
6) Târihi Ebü’l-Feth; sh. 105
7) Tâcüt-tevârih; cild-1, sh. 358
8) Târih-i Devleti Osmâniyye (Hammer); cild-2,
sh. 258