Osmanlı
sadrâzamlarından. İsmi, Ahmed Cevâd Paşa’dır. 1851 târihinde Şam’da doğdu.
Babası, miralay Mustafa Âsım Bey’dir. 1900 târihinde İstanbul’da vefât etti.
Fâtih’te Emîr Buhârî türbesi karşısındaki yerine defnedildi.
Şeyhülislâm
Âtıfzâde Hüsemâddîn Efendi’nin himayesinde yetişti. İlk tahsilini Bursa ve
İstanbul’da yaptı. Erkân-ı harbiyeyi birincilikle bitirdi. Kısa zamanda terfî
etti. Kolağası rütbesinde pâdişâhın yaverliğinde bulundu. Binbaşı iken
Osmanlı-Rus savaşında Tuna ordusuna gönderildi. Süleymân Paşa’nın yaverliğini
yaptı, sonra Necip Paşa fırkasının kurmay başkanlığında bulundu. Yirmi yedi
yaşında miralaylığa (albaylığa) yükseldi. Harbten sonra Berlin muahedesi
hükümlerinin tatbîki işlerinde vazîfe aldı. 1884’de Çetine’ye sefir tâyin
edildi ve rütbesi mirlivalığa (tümgeneral) yükseltildi. Bu târihten sonra Cevâd
Paşa, devlet işlerinde daha mühim vazifelere getirildi, önce Teftiş-i askerî
komisyon üyeliği, sonra da fevkalâde selâhiyetle vâli ve kumandan olarak,
Girid’e gönderildi. Girid’de asayişi sağladı. Fevkalâde idaresiyle herkes
tarafından takdir gördü. Sultan İkinci Abdülhamîd Han, bu hizmetlerine karşılık
önce müşir (mareşal), sonra da sadrâzam yaptı (1891).
Cevâd
Paşa üç yılı geçen sadrâzamlığı sırasında devletin iç ve dış emniyetini
korumakla uğraştı. Zamanındaki en önemli hâdise, ermeni hadisesidir. Cevâd Paşa
bu hususta sert, fakat âdilâne kararlar almaktan çekinmedi. Bu husustaki tedbir
ve siyâseti sebebiyle, ecnebi devletlerce şiddetli bir şekilde tenkîd edildi.
Cevâd
Paşa, 1892 (H.1310) târihinde Bitlis ve civarında meydana gelen ermeni
hıyanetleri hakkında şöyle demektedir:
“Ermeni
hıyanetlerinin, İngiltere’nin entrikaları yüzünden meydana geldiğine kesin olarak
emînim. Ermeni militanları, İngiliz hükümetinden yardım görmektedir. İngiltere
sefîri, bir kaç gün evvel bana karşı tehdidlere kadar vardı. Bundan anladım ki,
İngiltere, Türkiye’de kaybettiği nüfuzu tekrar elde etmek istiyor.
İngiltere’nin entrikalarını sezip, Bitlis hâdiseleri hakkında ecnebi
hükümetlere bilgi verdim. İngilizler, binlerce Ermeni’nin öldürülmesinden
bahsediyorlar. Bu yalandır. Emniyet ve asayişi her şeye tercih eden
hükümetimiz, böyle bir katliâmı neden yaptırsın? İngilizlerin gönderdiği ermeni
militanlar, ermeni hıyanetine sebebiyet verdiler. Bunu hangi Avrupa hükümeti
önlemez. Bunların meydana getirdikleri çeteler, öldürdükleri müslümanların
karınlarına barut doldurup, cesetleri havaya uçurdular. Kadın ve ihtiyarlara
çeşit çeşit eziyet edip, çocukları câmilerde yaktılar. Bu sebeble, Müşir Zeki
Paşa’yı bu haydutların üzerine yollayıp zulmü önledim. Aman dileyenlerin de
affedilmesini emrettim. Çoğu affedildi ve köylerine iade edildi. İşte hakîkat
budur. Bunu ecnebi devletlere bildirmiştim. Fakat ne bir İngiliz gazetesi, ne
de diğer Avrupa gazeteleri bundan hiç bahsetmediler.
Dünyâda
ne kadar ermeni olduğunu tesbit ettirdim. 800.000 dediler. Bunun yarısı
Türkiye’de, iki yüz bini İstanbul ve civarında, iki yüz bini Anadolu
vilâyetlerine dağılmış. Sırf ermenilerle meskûn dedikleri Sason kasabasının
20.000 nüfûsu vardır. Fakat bunun yalnız sekiz bini ermeni, geri kalan 12.000’i
müslümandır. Bitlis nüfûsunun üçte ikiden fazlası müslüman, üçte bire yakını
ermenidir. Müslümanların burada otuz câmi, on medrese, on iki dergâhı vardır.
Ermenilerin ise yalnız sekiz kilisesi bulunmaktadır. Van’da dahi ahâlinin üçte
ikisi müslümandır. Bunların hiç birini Avrupa bilmiyor. Hem biz ermenilerin
memleketini zapt edip de kendilerini emrimiz altına almadık. Biz Anadolu
vilâyetlerini, İran ve Bizansdan zaptettik. Bunca müşkilâtla (zorlukla)
fethettiğimiz ve hıristiyandan fazla müslüman olan vilâyeti bir ermeni krallığı
kurulsun diye kendi rızâmızla terk edemeyiz.”
Cevâd
Paşa sadâreti zamanında Rumeli, Yemen ve Anadolu’daki bâzı karışıklıkların
önlenmesi için pâdişâha takdim ettiği lâyihada, Bâb-ı âlî nüfuzunun
kuvvetlendirilmesi îcâb ettiğini ileri sürdü. 1895 târihinde sadrâzamlıktan
alındı. 1897’de Girid askerî ıslâhat fırkası kumandanı olarak
Girid’e gönderildi. Daha sonra, Şam’daki Beşinci ordu kumandanlığına tâyin
edildi. Bu vazifede iken hastalanıp İstanbul’a döndü.
Arapça,
Farsça, Fransızca, Rumca ve İtalyanca bilen Cevâd Paşa, münevver bir zât idi.
Bir çok eserler yazdı. Riyâziye’ye dâir ince bilgiler, kimyanın sanâîye tatbîki
ve fenne dâir eserleri vardır. Yadigâr isimli bir gazete çıkarmıştır. On cildlik
Târih-i askerî
adlı eseri pek meşhurdur.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Mir’ât-i mektebi Harbiye; sh. 432
2) Osmanlı Müellifleri; cild-3, sh. 43
3) Hâtırât-ı Kâmil Paşa; sh. 170
4) Abdülhamîd-i sânî ve devri saltanatı; sh.
598
5) Son Sadrâzamlar; cild-2, sh. 1473
6) Rehber Ansiklopedisi; cild-3, sh. 216