İlk
Türk gazetecisi. Yozgatlı Çapanoğlu Ömer Hulûsî Efendi’nin oğludur. 1832
senesinde İlk defa resmî olmayan Türk gazetesini çıkarmakla Türkiye’de
gazeteciliğin kurucusu sayılan Yozgatlı Agâh Efendi, İstanbul’da doğdu. Beyoğlu
Tıbbiye Mektebi’nin hazırlık sınıflarında yedi sene kadar öğrenim gördükten
sonra, tahsîlini yarım bıraktı. O devirde hekimlik eğitimi Fransızca
yapıldığından, bu dili öğrendi, öğrenimini yarım bıraktıktan sonra Bâb-ı âlî
tercüme odasına girdi. 1853 senesinde Paris elçisi maiyyet kâtibi olarak
Fransa’ya gitti. Sultan Abdülazîz’in tahta geçmesi ile geri dönen Agâh Efendi,
karantina müdür muavini ve Rumeli ordusu baş tercümanı oldu. 1858 senesinde,
Mostar’da mutasarrıf vekilliği, daha sonra da Hersek’te geçici meclis reisliği
vazîfelerinde bulundu.
Agâh
Efendi 1860 senesinde Tercümân-ı Ahvâl adlı gazeteyi çıkarmaya başladı.
Bu gazete, resmî olan Takvîm-i Vekâyî’den ve Churchill adlı bir İngiliz
tarafından çıkarılan Cerîde-i Havadis’ten sonra üçüncü, fakat resmî
olmaksızın bir Türk tarafından çıkarılan ilk Türkçe gazetedir. Gazetenin ilk
yirmi dört nüshasında, İbrâhim Şinâsî’nin makaleleri yayınlandı. Agâh Efendi,
ilk özel Türk gazetesinin sahibi olduğu için, Türkiye’de gazetecilik mesleğinin
kurucusu sayılmaktadır. Gazetesi bir ara kapandı ise de 1866 yılına kadar
yayınlandı.
Bu
arada Agâh Efendi 1861 senesinde Postahâne-i âmire nâzırı oldu ve 1862’de
Türkiye’nin ilk posta pullarını bastırdı. O zamana kadar posta harcı
karşılığında damga vurulurdu. Kısa bir süre vapurlar nâzırlığı da yapan Agâh
Efendi, daha sonîa Dîvân-ı muhasebat âzâlığına terfî etti. Masonların
kontrolündeki Yeni Osmanlılar cemiyetine üye oldu. Bir süre sonra Dîvân-ı
muhasebat âzâtığından azledildi. Azlinden on dört gün sonra, Âli Paşa
kararnamesi üzerine Ali Suâvî ve bâzı arkadaşları ile Paris’e kaçtı. Kaçış
esnasında yabancı sefaretlerin ve Mustafa Fâzıl Paşa’nın kâtibi Sakakini’nin
maddî yardımını gördüler. Paris’te Nâmık Kemâl ve Ziya Paşa ile birlikte Muhbir,
Londra’da da Hürriyet
gazetesinde çalıştı. Çeşitli Avrupa ülkelerinde yaşadıktan sonra, 1871’de Alî
Paşa’nın ölümü üzerine İstanbul’a döndü.
İstanbul’a
döndükten sonra Abdülazîz Han’ın tahttan indirilmesini hazırlayan hâdiselerden
biri olan kandırılmış talebelerin sebeb olduğu talebe-i ulûm ayaklanmasının
başında bulundu. İzmit mutasarrıflığı, daha sonra da Şûrâ-yı devlet üyeliği
vazîfelerine tâyin edildi. Sultan İkinci Abdülhamîd Han tahta geçtikten sonra,
1877 senesinde önce Bursa, sonra Ankara’da ikâmete mecbur edildi. 1884
senesinde bâlâ rütbesi ile Rodos mutasarrıflığına tâyin edildi. Bir sene sonra
ise, Atina’ya elçi gönderildi. 1885’de Atina’da ölen Agâh Efendi’nin cenazesi
İstanbul’a getirilerek İkinci Mahmûd Han türbesi bahçesine defnedildi.
Her
şeye kötümser bakan bu zât, olaylar karşısında kayıtsız görünürdü. Huzur ve
sükûnu sevdiğinden, daha ziyâde Brüksel’de oturmuştur. Mensûb olduğu Yeni
Osmanlılar teşkilâtının başkanı Mısırlı prens Mustafa Fâzıl Paşa’nın İstanbul
hükûmeti ile anlaşması üzerine söylediği şu sözler, Yeni Osmanlıların mâhiyeti
bakımından dikkate değer: “Bunu çoktan bekliyordum. Çünkü dünyânın hiç bir
tarafında, bir prensin ihtilâlci olduğu görülmemiştir. Olsa olsa fırka-i
ihtilâliyyeyi maksadına hâdim eder.”
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Yeni Osmanlılar Târihi, (Ebüz-ziyâ Tevfik,
İstanbul-1973); sh. 313
2) Târih Sohbetleri (Cemâl Kutay); cild-2, sh.
110
3) Resimli Türk Edebiyatı Târihi; cild-2, sh.
826
4) Tercümân-ı Ahvâl ve Agâh Efendi (Seruer
İskit, Ankara-1937)