On ikinci yüzyılın sonunda ve on üçüncü yüzyılın başında yaşamış olan coğrafyacı, seyyah. İsmi; Yakut, künyesi Ebû Abdullah, lakabı ise Şihâbüddîn’dir. Asker bin Ebî Nasr İbrahim el-Hamevî adlı bir tüccarın terbiyesinde büyüdüğü için Hamevî nisbesiyle meşhûr olmuştur. Rûm bir ailenin çocuğu olduğundan Rûmî nisbesiyle de bilinir. Doğum yeri, kesin olarak bilinmemektedir. 1168 (H. 564)’de doğdu. 1229 (H. 626)’da Haleb’de öldü.
Çocukluğunde esir edilerek Bağdâd’a getirilen Yakut Hamevî’yi, bir tüccar olan Asker bin Ebî Nasr İbrahim el-Hamevî satın aldı. Bu tacirin okuma yazması olmadığından, hesap işlerini yapmak ve defterlerini tutmak için Yakut’u tahsîle gönderdi. Yakut, Hamalı tüccarın hesab ve yazı işlerini yürütürken, Bağdâd’daki ilmî cemiyetlere de katıldı. Çok zekî bir çocuk olan Yakut, güzel yazı yazmakta ve âlet ilimlerinde yüksek dereceye ulaştı. Hamalı tüccar, bütün ticarî işlerini ona bıraktı. Böylece bir kaç defa Amman, Kîş gibi yerlere gidip geldi. Gittiği yerlerde gördüklerinden istifâde etmeye çalıştı. Nihayet 1168 (H. 596)’da Asker bin Ebî Nasr İbrahim Hamevî kendisini âzâd etti. Güzel yazı yazmasını bilen Yakut Hamevî, geçimini sağlamak için, ücretle kitap istinsah etmeye (yazmaya) başladı ve el-Ukbârî’nin derslerinde bulundu. Mesleği sebebiyle pek çok eseri tedkîk ve mütâlâa etti. Kitaplar ve ihtiva ettikleri konular hakkında geniş bilgi sahibi oldu. Fakat din bilgilerinde derinlemesine bir bilgi sahibi olmadı. Asker bin Ebî Nasr İbrahim el-Hamevî onu tekrar yanına alıp maaş karşılığı çalıştırdı. Ticâretten de hisse vererek kısa zamanda büyük sermâye sahibi olmasını sağladı. Yakut Hamevî, efendisinin vefatından sonra, bu sermâye ile kitab ticâretine başladı.
Bu sırada eline geçen ve hazret-i Ali’ye, Ehl-i beyte ve diğer Eshâb-ı kirama düşmanlık esâsı üzerine kurulmuş olan hâriciye fırkasına ait kitapları okuyup onların etkisinde kaldı. Haricîlerin sapık fikirlerinin yayılması için çok gayret sarfetti. 1216 (H. 613)’de ticâret için Şam’da bulunduğu sırada Ehl-i beytten olan kimselerle münazarada bulundu. Onun Ehl-i beyt ve Eshâb-ı kiram düşmanlığı ile dolu sapık fikirleri karşısında galeyana gelen halk, üzerine yürüyünce, gizlice Haleb’e kaçtı ve canını zor kurtardı. Oradan da Musul ve Erbil yoluyla Horasan’a kaçtı. Bu yolculuğu sırasında gittiği yerlerdeki kütüphanelerde bulunan bâzı kitapları inceledi. Horasan’ın Merv şehrinde bir müddet kaldı. Gittiği yerlerde sapık fikirlerini yaymağa çalıştığı gibi bir çok seyahat notları derledi. Bu notlarından ve kütüphânelerdeki eserlerden istifâde ederek Mu’cem-ül-Buldân adlı eserini yazdı.
Daha sonra Nesa, Harezm ve Mâverâünnehr taraflarına gitti. Bu esnada o havâlî, en ma’mûr ve en huzurlu devrini yaşıyordu. Hârezmşâh Sultan Muhammed bin Tekîş, Mâverâünnehr, Horasan, Türkistan ve Harezm bölgelerine hâkimdi. Bütün bu havalide yaşayan müslümanlarhuzûrve refah içinde yaşamaktaydı. Bu sırada Moğolistan’ı hâkimiyetine alan meşhûr zâlim Cengiz Hân, batıya doğru ilerlemeye başladı. Yakut Hamevî, pek çok insanı katleden ve şehirleri yakıp yıkan Cengiz ordularının Harezm taraflarına doğru geldiğini işitince, 1219 (H. 616)’da oradan ayrılarak büyük bir sefalet içinde Musul’a vardı. Bu korkunç yolculuğun bıraktığı hâtıralar sükûn buluncaya kadar Musul’da kaldı. Daha sonra Sincar yoluyla Haleb’e gitti. Haleb şehri dışında bir handa ikâmet ettiği sırada Vezîr İbn-ül-Kıftî’den yardım istedi. Bu vezîr, ona az bir yardım ve ihsanda bulundu. Ancak Yakut, iki yıllık bir ikâmetten sonra tekrar Musul’a döndü. Daha önce yazmağa başladığı coğrafî eserini bitirdi. Sonra Mısır’a gitti ve eserlerini ve coğrafî derlemelerini tekrar gözden geçirdi. 1228 (H. 625)’de yeniden Haleb’e geldi. Coğrafî derlemelerini gözden geçirmekle meşgul iken 1229 (H. 626)’da öldü. Eserlerini, Bağdâd’daki Mescîd-i Zeydî kütüphanesine vakf edilmek üzere, El-Kâmil fît-Târih müellifi İbn-ül-Esîr’e vermişti.
Yakut Hamevî’nin gezdiği yerlerden derlediği coğrafya notlarıyla çeşitli kütüphanelerde yaptığı incelemelerini birleştirerek yazdığı eserleri şunlardır:
1-Mu’cem-ül-Buldân: Harf sırasına göre yazılmış geniş ve mükemmel bir coğrafya lügatidir. Sekiz cildden meydana gelen bu eserin birinci cildinde beş bölümlük bir girişten sonra harf sırasına göre coğrafî isimleri anlatmaya başlamıştır. Sâdece, coğrafya lügati olmayan bu eserde, bilgi verilen beldenin kısa tarihçesi, îmâr ve medeniyetteki yeri, orada yetişen meşhûr âlimler ile ilgili bilgiler de yer almıştır. Türk târihinin ikinci çağı için önemli bir kaynak olan eserde, Oğuzların ve diğer Türk boylarının bulundukları yerlere dâir bilgiler de yer almaktadır. Eserde, tahkîk edilmeden konulan mevzular da vardır.
Mu’cem-ül-Buldân, 1869 (H. 1286)’da meşhûr müsteşriklerden Vüstenfeld’in gayretiyle Leipsig’de altı cild olarak neşr edilmiştir. 1906-1907 (H. 1323-1325) senelerinde Mısır’da basılmıştır Seyyid Muhammed Emir elhancî bu esere Mu’cem-ül-Umrân adlı bir cildlik zeyl yazmıştır. Bu ek eser de kitabın orijinaliyle birlikte basılmıştır. Mu’cem-ül-Buldân, Mısır’da zeyliyle beraber on cild hâlinde basılmıştır. Eser Almanca ve Fransızca’ya da tercüme edilmiştir. Ayrıca Merâsidü’l-ittilâ alâ-esmâ’il-Emkine ve’l-bika adıyla Ebü’l-Fedâil Abdulmü’min bin Abdul-hak tarafından hazırlanan özeti Arabî olarak üç cild hâlinde basılmıştır.
2-İrşâd-ül-Erîb ilâ mârifet-il-üdebâ: Mu’cem-ül-Üdebâ ve Tabakât-ül-üdebâ adıyla da bilinen bu eser altı cild hâlinde yayınlanmıştır.
Alfabe sırasına göre tertib edilen eserde; gramerciler, filologlar, hattatlar, edibler, şâirler ve umûmî bir şekilde bütün âdab ile uğraşanların hâl tercümeleri verilmiştir.
3-Kitâb-ül-Muktedab fil-Ensâb; Arabların şecerelerine dâirdir.
4-Kitâb-ül-müşterik Vaz’an vel-muhtelif şek’an; coğrafyaya dâir bir eserdir.
5-Mu’cem-üş-Şuarâ; eski ve yeni Arab şâirlerinin hâl tercümeleri anlatılmıştır.
6-Kitâb’ul Mebde evi’l-meâl; târihe dâirdir.
7-Kitâb-üd-Düvel, 8-Kitâbu Ahbâr-il-Mütenebbî, 9-Unvânü kitâb-ül-Egânî, 10-Mu’cem-ül-Kelâm
Ebî Ali Fârisî.
Yakut’un yazdığı bu eserler, orijinal olmayıp istinsah ettiği eserlerden derlemedir.