SA’D BİN UBÂDE (r. anh)

Eshâb-ı kiramın meşhûrlarından. Ensârdan yâni, Medîne’li müslümanlardan olup, cömertlikte benzeri yoktu. Künyesi Ebû Sabit ve Ebû Kays’dır. Lakabı Seyyid-ül-Hazrec’dir. Hazrec kabilesinin Sâide kulundandır. Babası Ubâde, kabilesinin reîsi idi. Annesi Umre binti Mes’ûd, sahâbiyedir. Doğum târihi bilinmemektedir. 635 (H. 14) senesinde Şam tarafında Havran’da vefat etti. Guta kasabasında defn edildi.

Sa’d bin Ubâde (r. anh), zamanının bütün ilimlerini tahsil etmiş ve Arab emirleri gibi yetişmiştir. Zamanın harp vâsıtalarını kullanmakta, bilhassa ok atmakta son derece mahir idi. Ayrıca edebiyatın zirveye eriştiği o devirde, Arabîyi bütün incelikleriyle bilirdi. Lisan bakımından o derece meşhûr olmuştu ki, bu hususta bir müşkili olan ona sorardı. Arablar arasında herhangi bir san’at veya ilimde büyük maharet sahibi olan kimselere kâmil lakabı verilirdi. Arabçayı konuşma ve bütün inceliklerini bilme hususunda şöhreti büyük olduğu için Sa’d bin Ubâde’ye Kâmil lakabı verilmiştir.

İkinci Akabe bî’atında müslüman olan Sa’d bin Ubâde (r. anh) kendi canlarını ve mallarını korudukları gibi, Peygamberimize yardım edeceklerine söz veren sahâbîlerdendi. Bu bî’atte seçilen 12 temsilciden biri de Sa’d bin Ubâde’dir (r. anh). Çok zengin ve cömert idi. Peygamber efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem Medîne-i münevvere’ye hicret ettiğinde, hazret-i Hâlid bin Zeyd Ebû Eyyûb el-Ensârî’nin evinde yedi ay misafir olmuştu. Sa’d bin Ubâde (r. anh), Peygamberimize bu misafirliği sırasında her gün yemek gönderirdi. Hicretin ikinci yılında yapılan ve ilk olan Ebvâ gazvesinde Sa’d bin Ubâde (r. anh), Medine’de Peygamber efendimize vekil olarak görevlendirildi.

Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve sellem, Bedr savaşı yapılmadan önce müşavere hey’etini topladığında, Sa’d bin Ubâde de (r. anh) bu hey’ette bulundu. Bedr ve Uhud savaşına katıldı. Uhud savaşında Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve sellem, Hazrec kabilesinin sancağını Sa’d bin Ubâde’ye (r. anh) verdi. Bu savaşta düşman karşısında büyük bir sebatla savaştı. Müreysi gazasında Ensârın sancağını da o taşıdı. 627 (H. 6) yılında vuku bulan Gared gazvesinde orduya erzak olarak on deve yükü hurma verdi. Bu hizmeti üzerine Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve sellem; “Allah’ım! Sa’d’a ve ailesine rahmet eyle” diyerek dua etti. Hazrec kabilesinden olanlar da; “Yâ Resûlallah! Sa’d bin Ubâde aramızda büyüğümüzdür. Babası da öyle idi. Kuraklık ve kıtlık yıllarında halkı doyururlar, yolda kalanlara yardım ederlerdi. Misafirleri ağırlarlar, musibet ve ihtiyaç zamanlarında yardım yaparlar, kabileleri yurtlarına göçürürlerdi” dediler. Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve sellem; “Câhiliyye devrinde en ileri olanınız, İslâmiyet’de de en ileridir.” buyurdu.

Hendek savaşı yapılmadan önce, Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve sellem istişare için, Sa’d bin Mu’âz ve Sa’d bin Ubâde’yi çağırmıştı. Peygamber efendimizin emirlerine uymakta en ufak bir tereddüt göstermeyeceklerini ve müşriklerle savaşmaya, canlarını feda etmeye hazır olduklarını belirttiler. Bu sırada gösterdikleri sebat ve düşmanla çarpışma hususundaki karârları karşısında Peygamberimiz çok memnun oldu. Hendek savaşına da katılan Sa’d bin Ubâde (r. anh) bu savaşta Ensârın sancağını taşıdı.

Hendek savaşından hemen sonra yapılan Benî Kureyzâ gazasında bütün orduya yiyecek verdi. Hudeybiye andlaşmasında ve Bî’at-ı Rıdvânda bulunan Sa’d bin Ubâde, Hayber gazvesinde ordunun kumandanlarından birisi idi. Mekke’nin fethinde de bulundu ve sancaklardan birini o taşıdı. Bundan sonra vuku bulan Huneyn gazvesinde Hazrec kabilesinin sancağını taşıdı.

Sa’d bin Ubâde (r. anh), Ensâr arasında en ileri gelen iki şahısdan biri idi. Ensârı savaşlara katılmak hususunda teşvik ederdi. Arap kabileleri içinde Ensâr’dan olan Evs ve Hazrec kabilesinin İslâm’a çok büyük hizmetleri olmuştur. Savaşlarda çok şehîd vermişlerdir. Sa’d bin Mu’âz (r. anh) ve Sa’d bin Ubâde, bu kabilelerin en ileri gelenlerinden idi. Her ikisinin de İslâmiyet’e hizmetleri ve müslümanlar için gösterdikleri fedâkârlıkları akılları şaşırtacak derecede idi. Bu uğurda her şeylerini feda etmişlerdi. Sa’d bin Mu’âz (r. anh) Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve sellem hayâtta iken vefat etmiştir (Bkz. Sa’d bin Mu’âz). Onun vefatından sonra, Ensâr arasında en önde gelen zât, Sa’d bin Ubâde olmuştur. O da dâima İslâmiyet’e hizmet etmiş, Medîneli müslümanları dîn-i İslâm için fedâkârlık ve hizmet etmeye teşvik etmiştir. Peygamberimizin vefatından sonra, Ensâr tarafından Sa’d bin Ubâde halîfe seçilmek istenmişti. Hazret-i Ebû Bekr’in ve hazret-i Ömer’in, Eshâb-ı kirama karşı yaptıkları konuşmaları dinleyen Ensâr da, diğer sahâbîler gibi, hazret-i Ebû Bekr’e bî’at edip onu halîfe seçtiler. Sa’d bin Ubâde (r. anh), Ebû Bekr’in halifeliği sırasında Medine’de ikâmet etti. Sonra Şam tarafında Harran’a gitti, ömrünün sonuna kadar orada yaşadı.

Sa’d bin Ubâde (r. anh), Peygamberimizden sallallahü aleyhi ve sellem bizzat işiterek hadîs-i şerîf rivayet etmiş ve hadîs-i şerîf öğrenmekle meşgul olmuştur. Rivayet ettiği hadîs-i şerîfleri, kendisinden oğulları, Kays bin Sa’d, İshak bin Sa’d, Sa’id bin Sa’d, kardeşinin oğlu (yeğeni) Şurahbil bin Sa’îd, Abdullah bin Abbâs, Sa’îd bin Müseyyeb, Emâme bin Sehl ve diğer hadîs âlimleri hadîs-i şerîf rivayet etmiştir. Rivayetleri, meşhûr hadîs kitaplarından dört Sünen’de yer almıştır.

ZİYAFET VERÎLEN KALE!..

Sa’d bin Ubâde (r. anh) vefat edinceye kadar canıyla ve malıyla devamlı hizmette ve cihâdda bulundu. Medine civarında pek çok arazisi, bağı bahçesi vardı. Evi, Medine’nin kenar mahallesinde idi. Mescid-i Nebî’ye uzak olduğu için orada bir mescid yaptırmıştı. Dedelerinden beri sürüp gelen cömertliklerini müslüman olduktan sonra daha da arttırdı. “Allah’ım bana, cömertlik yapabileceğim mal ver!” diye dua ederdi. Kendisine âid bir kale vardı. Orada ikâmet ederdi. Bu kalede her pün büyük ziyafetler verirdi. Herkes oraya gidip, yer içerdi. Eshâb-ı kiram içinde Eshâb-ı Suffa denilen müslümanlardan her gün 80 kişiye yiyecek ve içecek verirdi. Annesi vefat edince, Peygamberimize sallallahü aleyhi ve sellem gelip, annesinin vefat ettiğini ve nasıl sadaka dağıtması gerektiğini söyleyip; “En efdal sadaka hangisidir?” diye sorunca, Peygamber efendimiz; “Su dağıtmaktır” buyurdu. Bunun üzerine Sa’d bin Ubâde Medine’de bir kuyu açtırdı. Sikâye-i âh-i Sa’d adını verdiği bu su kuyusunu müslümanların istifâdesine sundu.