MEHDÎ (Halîfe)

Abbasî Devleti’nin üçüncü halîfesi. Künyesi Ebû Abdullah, ismi Muhammed’dir. Babası, İkinci Abbasî halîfesi Mensûr’dur. 744 (H. 126) senesinde Humeyme’de doğdu. 789 (H. 173)’de Bağdâd’da vefat etti. Mensur hilâfete geçtiği zaman henüz on beş yaşında olan oğlu Mehdî’yi kendine veliahd tâyin etmeyi düşündüğünden, onun; hem devlet yönetiminde, hem askerî yönden gayet iyi yetişmesini istiyor, bilgili, kültürlü olmasına gayret gösteriyordu. Bu sebeble eğitimi için Mufaddal ed-Dâî’yi vazifelendirdi. Hocası, onu şiir ve edebiyatta yetiştirdi. Askerî sahada yetişmesi için de, on beş yaşlarında iken, emrine büyük bir askerî birlik vererek, Horasan ve Taberistan’da çıkan ayaklanmaları bastırmakla görevlendirdi. Yanında en iyi komutanlarını ve meşhûr askerlerini gönderdi. Mehdî, Horasan valisi Ali el-Cebbar bin Abdurrahmân’ın ayaklanmasını bastırdı. 757 (H. 140) senesinde kazandığı bu zaferden başka zaferler de kazandı. Mehdî’nin arzu ettiği gibi yetiştiğini gören Mensur, onu veliahd tâyin etti. Mehdî, veliahdlığı sırasında, 768 (H. 151) senesinde, kumandan Mensuroğlu ve askerleri için Rusefa şehrini kurdu. 770 (H. 153) senesinde hac emirliği yaptı. 775 (H. 158)’de babası Mensur hacca gidince, yerine vekil olarak Mehdî’yi bıraktı. Halîfe Mensur, hac yolculuğu sırasında 775 (H. 158)’de yolda vefat edince, Mehdî’ye bî’at edildi ve halîfe oldu.

Bunun zamanında da, Horasan’da isyan hareketleri görüldü. 776-777 (H. 160) senesinde Yûsuf bin İbrahim’in çıkardığı isyanı halîfe Mehdî derhâl bastırdı ve elebaşlarını yakalatıp hapse attırarak, idam ettirdi.

Mehdî zamanında Bizansla yapılan mücâdele, kendisinden öncekilerden daha şiddetli olmuştu. Mehdî de babası gibi, hudud boylarına gereken önemi vermiş, buraları asker ve istihkâm bakımından kuvvetlendirmiştir. Bizans imparatoru Dördüncü Leon’un önceki akınlara karşılık, 776 (H. 159) senesinde Sümeysat üzerine gönderdiği ordu fazla ilerleyemedi. Ancak pek çok müslümanı esir alıp döndü. Aynı sene harekete geçen bir islâm ordusu, Anadolu topraklarına girip, Ankara’ya kadar ilerledi. 779 (H. 162)’de Abbasî topraklarına hücûm eden bir Bizans ordusu, Hades üzerinden Suriye’ye kadar ilerleyip, yağma ve tahribat yaptıktan sonra geri çekildi. Buna karşılık halîfe Mehdî, otuz bin kişilik bir İslâm ordusu hazırlayıp, Hasen bin Kahtaba komutasında Bizans üzerine gönderdi. Bizans topraklarına giren bu ordu, bir kaleyi feth etti. 780 (H. 163) senesinde ise, oğlu Harun komutasında Bizans üzerine gönderdiği orduyla kendisi de Haleb’e kadar geldi.

Harun, emrine verilen bu ordu ile Orta Anadolu’ya kadar ilerledi. Bâzı kaleleri fethedip, pek çok ganîmet ve esirle döndü. Onun zamanında Bizans üzerine en büyük sefer, 782 (H. 162) senesinde yapıldı. Bu seferde de ordunun sevk ve idaresi halîfenin oğlu Harun’a verildi. Bu ordu, Anadolu topraklarını geçip, Üsküdar’a kadar ilerledi. Çaresiz kalan Bizans imparatoru Beşinci Kostantin’in naibi ve annesi İmparatoriçe irene, Abbasî Devleti’ne cizye ödemek üzere andlaşma yaptı, iki taksit olan cizyenin ilk kısmı için yetmiş, ikincisi için de doksan bin dinar ödeyecekti. Bu andlaşma 785 (H. 168) senesinde Bizanslılar tarafından bozuldu ve mücâdele, halîfe Mehdî’nin vefatına kadar sürdü.

Bu devirde ortaya çıkan bir başka hâdise, babası Mensûr’un zamanında olduğu gibi, Ebû Müslim Horasanı tarafdârlarının isyanıdır. Halîfe Mehdî zamanında da Horasanlı el-Mukanna’nın isyanı ve fitne hareketi vardır. Bu şahıs, Ebû Müslim Horasânî’nin öcünü almak ve iktidarı ele geçirmek için Merv şehrinde ortaya çıkmıştı. Boyu kısa ve bir gözü şaşı idi. Şaşılığını gizlemek için, yüzünü altından yapılmış bir örtü ile kapatırdı. Bunun için kendisine peçeli mânâsına gelen Mukanna lakabı verilmiştir. Tenasüh inancına sâhib olan ve îlâhlık iddiasında bulunan Mukanna’nın etrafında pek çok kimse toplanmıştı. Kendisine secde eden tarafdârlarıyla müslümanlar üzerine saldırıp, kadın ve çocukları esir alıyorlardı. Mehdî, Mukanna üzerine büyük bir ordu gönderince, girilmesi gayet güç ve sağlam bir kaleye sığındılar. İslâm ordusu, bu muhkem kaleyi uzun müddet kuşatma altında tuttu. Nihayet kurtulamayacağını anlayan Mukanna, ateşyaktırıpsığındığı kaleden ateşin içine atlayarak intihar etti. Ailesinden ve tarafdârlarından da pek çok kimse, peşinden ateşe atlıyarak intihar ettiler. Böylece bu korkunç fitne de bastırılmış oldu. Diğer taraftan eski İran dinlerini ortaya çıkarmak isteyenler de isyanlar çıkardılar. Zındık denilen bu kimselerin çıkardığı isyanları bastırmak için Dîvânü’z-zenâdıka adıyla yeni bir dîvân kuruldu. Zındıkların bu isyanları fazla yayılmadan bastırıldı. Musul ve Kinnesrin taraflarında baş kaldıran hâri cîler de sür’atle kontrol altına alındı.

Halîfe Mehdî, sulh zamanlarında Abbasî Devleti’nin gelişmesi için çok gayret gösterdi. Yeni yollar yaptırdı. Posta teşkilâtını, ticâret ve sanayü geliştirdi. Yolcuların barınıp korunması için Mekke yolu üzerinde konaklama yerleri yaptırdı. Su ihtiyâcını karşılamak için kuyuları çoğalttı. Ayrıca insanların manen ve ilmen yetiştirilmesinde rol oynayan tekkeleri açtırdı. Âlimler ile san’at ehlini himaye edip, yardımda bulundu. İlmî faaliyeti çok destekleyen Mehdi zamanında, Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebî genişletildi. Adalet işlerinde ise, önemli yargı işlerini yürütmek için mahkemeler kurdurdu.

777 (H. 160) senesinde oğlu Hâdî’yi velîahd tâyin eden Halîfe Mehdî, 785 (H. 169) senesinde kırk üç yaşında iken vefat etti. Abbasî halîfelerinin en meşhûrlarından olup, çok cömerd, yumuşak huylu, iyi muamele sahibi ve dâima güler yüzlü idi. Târihte merhametli, insaf ehli, zekî ve kıymetli bir halîfe olarak yâdedildi.