Kadın Sahâbîlerden. Mekke müşriklerinden Utbe bin Rebîa’nın kızı, Ebû Süfyân’ın hanımı ve sevgili Peygamberimizin hanımlarından Ümmü Habîbe (r. anhâ) ile hazret-i Muâviye’nin annesidir. Mekke’de doğdu. Doğum târihi bilinmemektedir. Hicretin on üçüncü yılında hazret-i Ebû Bekr’in babası Ebû Kuhâfe ile aynı günde vefat etti.
Hind, önce Mekke’de müşriklerin içerisinde bulunmuş ve onlarla birlikte olmuştur. Bedr gazasında babası Utbe’yi hazret-i Hamza öldürmüştü. Bedr’den sonra Uhud savaşına katılan Hind, harbe (küçük mızrak) atmasıyla meşhûr olan Vahşî’ye (o da sonradan îmân etti ve Eshâb-ı kirâmdan oldu) çok şeyler vâdederek babasının intikamını almasını istedi. Vahşî de bu harpte hazret-i Hamza’yı şehîd etti. Hind, daha önce yaptığı yemîn gereğince hazret-i Hamza’nın ciğerini alıp ağzında çiğnedi. Daha sonra Peygamber efendimiz, mübârek amcasının şehîd edilip, ciğerinin Hind tarafından çiğnendiğini haber alınca; “Ondan bir şey yedi mi?” diye sordu. Eshâb-ı kiram (r. anhüm); “Hayır” dediler. O zaman Peygamber efendimiz; “Hamza’nın etinden bir şey tadanı, Allahü teâlâ ebedî olarak Cehennem’e haram kılmıştır. Yaktırmayacaktır” buyurdu.
Peygamber efendimizin, Mekke fethinde görüldüğü yerde öldürülmelerini emir buyurdukları kimselerin içerisinde, Hind binti Utbe de vardı, islâm ordusu Mekke’ye girince bir çok kadın ve erkek Kâbe-i muazzamanın örtüsü ve gölgesi altında toplanıp aman dilediler. Hind binti Utbe de bu kadınlar içerisinde idi. Hind, Mekke’nin fethedildiği gün, Kabe’deki bütün putların kırılıp dışarı atıldığını, Eshâb-ı kiramın sabaha kadar gözyaşları içerisinde namaz kıldıklarını görünce, kalbinde îmân nuru parladı. Bunu kocası Ebû Süfyân’asöyledi. Daha sonra tanınmamak için kılık kıyafet değiştirip, yüzünü de örterek Resûlullah efendimize geldi. Başka kadınlar da vardı. Hind; “Yâ Resûlallah! El tutup sana bî’ât edeyim mi?” diye sordu. Peygamber efendimiz; “Ben kadınlarla el tutuşmam. Benim yüz kadına hitâb etmem, her bir kadına ayrı ayrı hitâb etmem gibidir” buyurdular. Böylece kadınların bî’atleri söz ile oldu. Burada Peygamber efendimiz, hazret-i Ömer’e; “Söyle o kadınlara, Allah’a hiçbir şeyi eş ve ortak koşmamak üzere Resûlullah’a bî’at etsinler” buyurdu. Hind’in (r. anhâ) yanındaki kadınlar sustular. Onlar nâmına Hind konuştu. Daha sonra Peygamber efendimiz hazret-i Ömer’e; “Söyle onlara; “Hırsızlık da etmeyecekler” buyurdu. O zaman Hind (r. anhâ); “Yâ Resûlallah! Ebû Süfyân’ın malından habersiz bir şeyler alıyordum. Bu benim için helâl mı değil mi? bilmiyorum” dedi. O zaman Ebû Süfyân oraya geldi ve; “Şimdiye kadar aldıkların geçti. Bundan sonrakiler de helâl olsun” dedi. Peygamber efendimiz tebessüm buyurdular. Hind’i yanına çağırdılar ve; “Demek sen Hind binti Utbe’sin?” buyurdular. Hind (r. anhâ); “Evet” dedi. “Allahü teâlâya şükürler olsun ki, kendisi için seçip beğendiği dînini üstün kıldı. Yâ Resûlallah! Elbette ki bana rahmetin dokunacaktır. Şimdi ben Allah’a îmân ve O’nun Resûlünü tasdik etmiş bir kadınım” dedi. O zaman Resûlullah efendimiz; “Hoş geldin” buyurdular. Hind (r. anhâ); “Yâ Resûlallah! Vallahi dün senin çadırındakiler kadar zillet ve hakarete uğramasını istediğim bir çadır halkı yoktu. Bugün ise yeryüzünde senin çadırındakiler kadar izzet ve şeref içerisinde olmasını istediğim bir cadır halkı (ev halkı) yoktur” dedi. Peygamber efendimiz; “Öyledir. Vallahi ben sizlere çocuklarınızdan, ana ve babalarınızdan daha sevgili olmadıkça, îmânınız kâmil olmaz” buyurdular.
Hind (r. anhâ) ve beraberindeki kadınlar, zina etmeyeceklerine, çocuklarını öldürmeyeceklerine, bühtan ve iftira etmeyeceklerine ve Peygamber efendimizin her emrine itaat edeceklerine dâir söz verip bî’at ettiler.
Hind binti Utbe, Peygamber efendimizin bir çok hayır duasına kavuştu. Hazret-i Ömer zamanında meşhûr Yermük savaşına, kocası Ebû Süfyân (r. anh) ile katılıp, bizzat çarpıştı. Hind (r. anhâ) çok zekî, keskin görüşlü ve çok akıllı bir hanım olup, son derece cömertti. Kadınlar adına Peygamber efendimize olan bî’atı, hadîs-i şerîf kitaplarında zikredilmiştir.
Hind binli Utbe (r. anhâ) îmân ile şereflendikten sonra, Peygamber efendimiz Mekke’de, Etbah mahallesinde bulunurken, iki küçük oğlağı kestirip, kebabyaptı ve Peygamberimizin âzâdlı kölesi olan bir kadınla gönderdi. Hizmetçi kadın, Resûlullah efendimizin çadırına vardı. Selâm verdi. Girmek için izin istedi, izin verilince içeri girdi, içeride Peygamberimizin mübarek zevcesi Ümmü Seleme, Meymûne ve Abdülmuttaliboğullarından Peygamberimizin yakın akrabası olan kadınlar bulunuyordu. Hizmetçi kadın, Resûlullah efendimize; “Hanımım bu hediyeyi size gönderdi. Bu yıllarda koyunlarımız çok az kuzuluyor. Kuzu kebabı yapamadığı için özür diledi” dedi. Peygamber efendimiz: Allah koyunlarınızı bereketlendirsin ve kuzulayıcılarını artırsın” diye dua buyurdu. Hizmetçi kadın, Hind’in (r. anhâ) yanına döndü. Peygamberimizin duasını bildirdi. Hazret-i Hind, buna pek çok sevindi. Bir müddet sonra koyunlarının kuzulayıcı olanları o kadar arttı ki, ne yakın zamanda ne de ondan önce böylesi hiç görülmemişti. Hind (r. anhâ); “Bu, Resûlullah efendimizin duası bereketiyle olmuştur. Allahü teâlâya hamdolsun ki, bizi islâmiyet’le şereflendirdi” buyurdu.