GERMİYANOĞULLARI

Kütahya ve çevresinde hüküm sürmüş bir Türk beyliği. Germiyan; önceleri Türk aşiretlerinden birinin adı iken, Türkiye Selçukluları Devleti’nin (1077-1307) son zamanlarında 1300 (H. 700) senesinde kurulan Germiyanoğulları Beyliğine ad oldu. Germiyan aşiretinin Anadolu’ya ne zaman geldiği beli değildir. 1239’da Malatya taraflarında, Türkiye Selçukluları Devleti’nin hizmetinde bulunuyorlardı. Malatya’da bulunan Germiyan aşiretinin reisi Alişiroğlu Muzaffereddîn Bey, Türkiye Selçukluları hükümdarı İkinci Gıyâseddîn Keyhüsrev (1236-1246) zamanında Baba İshâk tarafından çıkarılan sapık Babaî isyanını bastırmakla vazifelendirildi ise de, iki defa yenildi. Yine bu aileden olan ve Selçuklu şehzadeleri arasındaki taht mücâdelesine karışan Kerîmüddîn Alişir, Moğollar tarafından öldürüldü. Daha sonra, Moğol baskısı yüzünden Kütahya havalisine göç ettiler. Bağımsızlıkları için, Türkiye Selçukluları Sultânı İkinci Gıyâseddîn Mes’ûd (1282-1305) ile Moğollara karşı mücâdele ettiler.

Germiyanoğulları Beyliğini kuran ve Türkiye Selçukluları Devleti beylerinden olan Kerîmüddîn Alişir’in oğlu Birinci Ya’kûb Bey, on dördüncü asrın başından îtibâren Selçuklulardan ayrılıp, Moğollarla mücâdele edemeyeceğinden, onların hâkimiyetine girdi. Merkezi Kütahya olan, Ya’kûb Bey’in idaresindeki bu beylik, o zaman Anadolu’daki beyliklerin en kuvvetlilerinden idi. Osmanlıların hâricinde, batıdaki Türk beyleri, Germiyanoğularının idaresinde idiler. Germiyanoğullarına hediyeler gönderen Bizanslılar ayrıca, her sene belli bir vergi de ödüyorlardı. Ya’kûb Bey’in Aydınoğlu Mehmed Bey kumandasında Ege sahillerine gönderdiği Germiyan ordusu, Bizanslılardan Ayasuluğ (Selçuk) ve Birgi’yi aldı. Ya’kûb Bey, 1305’de Menderes ırmağının kıyısındaki Tripolis (Buldan kasabası doğusunda Yenice yakınındadır) şehrini alıp, on iki bin piyade ve sekiz bin süvari ile 1306 senesinde Alaşehir’i kuşattı. Bizanslılar, İspanya’dan getirttikleri Katalanlarla birliklerini buraya gönderince, kuşatma kaldırıldı. Nihayet şehir 1314 senesinde Ya’kûb Bey tarafından alınarak haraca bağlandı. Rumlardan alınan cizye, Kütahya’da yaptırılan Vâcidiye Medresesi’nin ihtiyaçları için harcandı. Ya’kûb Bey devrinde Osmanlılarla da münâsebetler oldu. İlk münâsebetler düşmanca bir şekilde cereyan etti. Çünkü Germiyanlılar, Ya’kûb Bey devrinde Batı Anadolu’daki diğer beylikleri de himayesinde bulunduruyor ve bir bakıma bölgedeki siyâsî istikrarı koruyordu. Bizanslılardan yeni yeni yerler de fethediliyordu. Osmanlıların haricindeki Batı Anadolu Beyliklerini himâyesi altında tutarken, Osmanlılarda yeni fetihler yapmakta ve Anadolu birliği için kendisini lider görmekteydi. İki beyliğin arası bu sebepten gergindi.

Ya’kûb Bey’in vefatından sonra yerine oğlu Çağşadan lakablı Mehmed Bey geçti. Bunun ilk zamanlarında Bizanslılar, Katalanlar vasıtasıyla Kula ve Simav’ı Germiyanlardan aldılar. Fakat Mehmed Bey, buraları tekrar aldı. Muhtemelen 1363 senesinden önce vefat edince yerine oğlu Süleyman Şah geçti. Bu beyin ilk seneleri durgun geçti. Karamanlılar ile Hamidoğulları arasındaki mücâdelede, Hamidoğullarından (1301-1423) İlyas Bey’in tarafını tutması, Karamanlılar ile arasının açılmasına yol açtı. Karamanlıların baskısı karşısında, hıristiyanlarla mücâdelede büyük başarı sağlayan ve sınırlarını genişleten Osmanlılar ile anlaşmak istedi. Germiyanlı İslâm âlimi İshak Fakîh ve beraberindeki hey’et, değerli hediyelerle, Osmanlı Sultânı Murâd Hüdâvendigâr Gâzî’nin (1360-1383) huzuruna gönderildi. Süleyman Şah, kızını, Osmanlı Şehzadesi Bâyezîd’e vermeyi ve çeyiz olarak da Kütahya ile birlikte Simav, Eğriboz (Emet) ve Tavşanlı’yı teklif etti. Germiyanlılarıh teklifi kabul edilip, düğün yapıldı. Süleyman Şah, Kula kasabasına çekildi. Şehzade Bâyezîd de, Osmanlı sancağı hâline getirilen Kütahya’ya geldi.

Süleyman Şah 1387 yılında vefat edince, oğullarından Ya’kûb Bey, Germiyanlı hükümdarı oldu. İkinci Ya’kûb Bey, 1389 senesinde Osmanlıların haçlılarla yaptığı Birinci Kosova savaşı sonrası Sultan Murâd’ın şenîd edilmesini fırsat bilerek, Osmanlılara bırakılan toprakları geri almak istedi. Rumeli’deki durumu düzelttikten sonra Anadolu’ya geçen yeni sultan Yıldırım Bâyezîd (1389-1402), Kütahya havalisine geldi. İkinci Ya’kûb Bey ile Subaşısı Hisar Bey’i yakalatıp, Rumeli’deki İpsala kalesine hapsettirdi. Germiyanoğulları topraklarını da, (1390) senesinde Osmanlı ülkesine kattı. İkinci Ya’kûb Bey, İpsala kalesinde dokuz sene hapis kaldıktan sonra, 1399 senesinde bir fırsatını bulup kaçtı. Kıyafet değiştirerek, deniz yoluyla Suriye’ye, oradan da Tîmûrlular Devleti’nin Sultânı Tîmûr Hân’ın (1370-1405) yanına gitti. Ankara savaşı’nın (1402) sonunda, diğer Anadolu beyleri gibi, Osmanlıların eline geçen bütün topraklan, Tîmûr Hân’ın buyruğu ile Germiyanoğullarından İkinci Ya’kûb Bey’e geri verildi.

Ankara savaşından sonra, Osmanlı şehzadeleri arasındaki taht mücâdelelerinde, İkinci Ya’kûb Bey, yeğeni Mehmed Çelebi tarafını tuttu. Karamanlılardan (1256-1483) Mehmed Bey’in iki sene üst üste yaptığı seferler sonunda, ülkesini bırakmaya mecbur kalan Ya’kûb Bey, Çelebi Mehmed’in Karamanlıları yenmesi üzerine, 1414’de tekrar Germiyanoğulları Beyliği’nin başına geçti.

Çelebi Mehmed Hân’ın vefatıyla yerine geçen İkinci Murâd Hân’a (1421-1451) karşı Ya’kûb Bey de, Karamanlılarla beraber, Mehmed Çelebi’nin diğer oğlu İsparta sancak Bey’i Mustafa Çelebi tarafını tuttu. Mustafa Çelebi’nin 1423 senesinde İkinci Murâd Hân’a yenilip İznik’te öldürülmesinden sonra, Ya’kûb Bey, Osmanlılarla dost olmayı seçti. 1428 yılında, Edirne’ye giderek, İkinci Murâd Hân’la görüştü ve çok hürmet gördü. Anadolu Türk birliğinin te’mini ve İslâmiyet’i yayıp kuvvetlendirecek siyâsî gücün Osmanlılarda olduğunu ilk olarak idrâk eden Ya’kûb Bey, ülkesini Sultan Murâd’a vasiyet edip, Kütahya’ya döndü. 1429 senesinde vefatıyla Germiyanoğulları beyliği sona erdi ve toprakları Osmanlı Devleti’ne kaldı. Bu târihten itibaren Kütahya, Sancak Beyliği hâline getirildi. Şehzade sancağı ve Anadolu Beylerbeyliği’nin merkezi olarak teşkilâtlandırıldı.

Kültür ve Medeniyet: Germiyanoğullarının teşkilâtı hemen hemen bütünüyle Büyük Selçuklular ve Türkiye Selçukluları teşkilâtının devamı hâlinde idi. Germiyan topluluğunun başında Alişir ailesi hâkimiyet kurmuştu ve beylik merkezden idare edilmekteydi. Hükümdarın sarayı yalnız hükümdarın ikâmetine ait bir kuruluş olarak değil, aynı zamanda devletin idare edildiği yer olarak kullanılmaktaydı. Germiyanoğullarının bir dîvânı vardı ve bu dîvânda; emirler, vezirler, kadılar ve nişancı bulunmaktaydı. Germiyanoğullarında toprak sistemi, Osmanlılarda gelişmiş şekliyle görüleceği gibi tımar, vakıf ve mülk olarak tat-bik edilmekteydi.

Birinci Ya’kûb Bey devri, beyliğin en kuvvetli olduğu zamandı. Beyliğin toprakları; doğuda Afyonkarahisar, güneyde Denizli, batıda Gediz ve Menderes vadilerine kadar uzanıyordu. Bu devirde, iktisat ve ictimâî hayat da buna paralel olarak ileri idi. Ya’kûb Bey’in hazîneleri, konaklarının mevcudiyeti, sosyal ve ekonomik hayâtı gösteren önemli numûnelerdendir. Bu devirde Germiyanlıların mükemmel bir ordusu olup, askerleri tam techîzâtlı idi. Bizans, gönderdiği hediyelerin yanında senede yüzbin dînâr vermekteydi.

Kültür yönüyle Kütahya bir merkez durumunda olup, edebî ve ilmî faaliyet çok canlı idi. Şeyhoğlu Mustafa, Şeyhî Sinan, Ahmedî ve Ahmed Dâî gibi dil ve fikir sahasında pek çok eser veren müellifler, Osmanlı Türk Edebiyatının tekâmülünde de mühim rol oynamışlardır. Bunlarla beraber Molla Abdülvâcid ve İshak Fakîh gibi ilim adamları da yetişmiştir. Germiyanoğulları zamanında Kütahya’da ilmî tedrîsât yapan Vâcidiyye, İkinci Ya’kûb Bey ve İshâk Fakîh medreseleri vardı. Vâcidiyye Medresesi’nde dînî ilimlerin yanında fen ve astronomi gibi ilimler de okutuldu. Vâcidiyye Medresesi’nin yapılış şekli bakımından rasathane olarak kullanıldığına dâir deliller vardır. Germiyan Beyliğinde hizmet gören ilimvefikir adamları, Germiyan topraklarının Osmanlılara geçmesi üzerine, Osmanlılar tarafından da himaye edildi. Bunların ilmî ve edebî sahada pek çok eserler yazmaları te’min edildi. Germiyan beyleri, ilim ve fikir adamlarını korudular. Onlara yüksek değer vererek ilmin ve fikrin gelişmesine hizmet ettiler.

Germiyan topraklarında kültür ve sosyal hayatla beraber, ekonomi de yüksek bir seviyedeydi. Germiyan kumaşları adıyla meşhûr dokumalar, bütün Anadolu’da tanınırdı. Denizli’nin Ak âlemli kumaşlarından da hil’ât ve üst elbisesi yapılırdı. Germiyanlı sarık bezleri meşhûr olup, Osmanlı sultanlarının kavuklarında bile bunlar kullanılırdı. Çok kuvvetli atlar yetiştirirlerdi. Menderes ırmağı vasıtasıyla Ege Denizi limanlarına ticâret malları ve Kütahya’dan şap mâdeni naklederlerdi.