GANİMET

Harpte kâfirlerden zorla alınan mal. Lügatte, çalışıp yorulmadan elde edilen şey, düşmandan alınan mal mânâlarına gelir. Cem’i yâni çoğulu ganâimdir. Ganimet önceki ümmetlere helâl değildi. Sâdece Peygamber efendimizin ümmetine helâl kılınmıştır. Nitekim Enfâl sûresi 69, âyet-i kerîmesinde meâlen; “Şimdi elde ettiğiniz ganimetten helâl ve hoş olarak yiyin” buyrulmuştur. Peygamber efendimiz de; “Ganimetler bana helâl kılındı. Benden önce hiç kimseye helâl kılınmadı” buyurmuşlardır, islâm’da ilk ganîmet Bedr’den iki ay önce Abdullah bin Cahş komutasında Nahle seserine gönderilen seriyye (küçük askerî birlik) tarafından alınmıştır. Bedr ganimetleri ile birlikte taksim edilmiştir.

Resûlullah efendimiz asr-ı saadetlerinde harb ile elde edilen ganîmeti beşe taksim eder, dördünü gâzîlere dağıtır, beşte birini ise Enfâl sûresi kırk birinci âyet-i kerîmesinde bildirdiği gibi tekrar beş hisseye bölerdi. Bir hisseyi kendilerinin ve ailelerinin ihtiyaçları için ayırır, artarsa harb vâsıtalarına ve müslümanların faydalarına olan yerlere sarfederdi. Bir hisseyi de kendilerine müşriklere karsı yardım etmiş olan fakir-zengin ayırmadan Benî Hâşim ve Benî Muttalib’in hepsine verirlerdi. Kalan üç hisseyi ise, yetimlere, fakir müslümanlara ve parasız kalan yolculara verirlerdi. Peygamber efendimizin âhıreti teşriflerinden sonra beşte bir hisse sâdece yetimlere, fakirlere ve parasız yolculara verildi. Benî Muttalib ve Benî Hâşim olanlar bu üç sınıfa dâhil olduklarından öncelikle pay aldılar.

Peygamber efendimiz, ganîmet taksiminden önce kılıç, zırh ve at gibi bâzı şeyleri seçip alırdı. Bunlara safiyy denir. Bedr muharebesinde zülfikâr isimli kılıcı safiyy olarak almışlardı. Muharebe bittikten sonra, kâfirlerden zorla veya Resûlullah efendimiz döneminde olduğu gibi harp yapılmadan sulh yoluyla alınan mala da fey denir. Bu sebeble sulh yoluyla ve düşman devlet başkanlarının gönderdiği mallar da fey hükmünde idi. Fey olan mallar Haşr sûresi beşinci âyet-i kerîmesi hükmünce, Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellerinin tasarrufunda idi. Dilerse kendilerine tahsis edip, ailesinin ihtiyaçlarına veya silâh, binek gibi harp vâsıtalarına, dilerse de amme menfaatine harcarlardı. Hazret-i Ömer şöyle buyurmuştur: “Benî Nâdir yahûdîlerinin malları fey olup, Resûlullah’a ait idi. Ondan ailesinin bir senelik nafakasını alır, kalanını harb vâsıtalarına sarfederdi.”

Fedek arazisi, sulh ile alındığı için, o da fey idi. Düşman tarafından hediye olarak gönderilen mallar da Resûlullah efendimiz için fey olup, O’nun tasarrufunda idi. Dilediği gibi harcardı.

Resûlullah efendimizin vefatından sonra fey, halîfelerin tasarrufunda olarak sâdece müslümanların umûmî faydalarına olan yerlere harcandı. Resûlullah efendimizin yaptıkları gibi, kendisinin ve ailesinin masrafları için harcanmadı. Yine düşman tarafından gönderilen hediyeler de fey olup, Resûlullah efendimiz, hem kendileri için ve hem de müslümanların umûmî faydalarına harcayabildiği hâlde, halîfeler, onu yalnız müslümanların umûmî menfaati olan yerlere sarfedebilirlerdi. Çünkü, düşmanın bu hediyeleri göndermesi sırf halîfeden çekindikleri için değil, kendisi ile beraber tebeasının kuvvetinden korkmaları sebebiyle idi. Hâlbuki, Resûlullah efendimize gönderilen hediyeler, düşmanın yalnız O’ndan korkmaları sebebiyledir. Çünkü hadîs-i şerîfde; (Düşmanlarıma karşı) korku (verilmek sureti) ile yardım olundum” buyrulmuştur.

Haraç, cizye, harbîlerden alınan gümrük vergisi hep feydir. Çünkü bunlar, gayr-i müslimlerden harbsiz, sulh ile alınmıştır. Nitekim İmâm-ı Ebû Yûsuf (r. aleyh) Kitâb-ul-harâc’ında; “Bize göre fey, haracdır” buyurmuştur. Fey’in beşte biri ayrılmayıp beytülmâle konur. (Bkz. Haraç.)

Ganîmet, düşman ülkesinde taksim edilmez. İslâm ülkesine nakledildikten sonra, gazilerin hakkı olur. Fakat taksim edilmeden önce mülk olmaz. Askerin bu hakkını taksimden önce alması, kendilerine mal edinmeleri caiz değildir. Düşman ülkesi ele geçirilir ve orası İslâm memleketi olursa, ganîmet orada taksim edilir. Dâr-ül-harb’de ölengâzî, ganîmetten hisse alamaz. İslâm ülkesine nakledildikten sonra vefat ederse, payını vârisleri alır.

Gaziler, ihtiyaç hâlinde, dâr-ül-harb’de iken, taksimden önce, ganîmetteki silâh, binek ve giyeceklerden faydalanabilir. Hayvan yemi, insan yiyeceği, odun, yağ ve kokudan ihtiyaç olsun olmasın istifâde ederler.

Asker, taksimi ister ve devlet’başkanı da fitne çıkmasından korkarsa veya askerin ihtiyâcı olursa, devlet başkanı ganimeti düşman ülkesinde taksim edebilir.

Harbte alınan ganîmet üç çeşittir:

1-Muharebede düşmanın esir alınan erkekleri: Bunlar müslüman olmazlarsa, devlet başkanı, zararlarını tamamen ortadan kaldırmak için onları ya öldürür, (Kadınlar ve çocukları öldüremez. Müslümanlara köle olarak taksim edilir) veya serlerine mâni olmak ve müslümanların faydalanmaları için köle yapar, yahut haraç ve cizye vermek üzere on lan hür ve zımmî olarak bırakır. Bu hususlarda serbesttir. Esir edildikten sonra, müslüman olurlarsa yine köle kalırlar. Esir edilmeden önce, müslüman olurlarsa, hür olurlar. Kâfir esirler, ancak ihtiyaç varsa, mal ve müslüman esirler karşılığında bırakılabilir. İhtiyaç yoksa fidye ile bırakılmaları caiz değildir.

2-Muharebe sırasında düşmandan alınan menkûl mallar: Beşte biri yerine verilmek üzere Beytülmâl’e konmak için ayrılır. Beste dördü gazilere dağıtılır. İmâm-ı a’zam ve İmâm-ı Züfer’e (r. aleyhim) göre piyadeye bir, süvariye iki, İmâmeyne göre (r. aleyhim) süvariye üç hisse verilir.

3-Elde edilen arazi: Devlet reîsi şu üç husustan münâsip olanı yapmakta muhayyerdir, serbesttir:

a) Beşte biri ayrıldıktan sonra, askere ve başka müslümanlara taksim edilip, her sene öşür alınır.

b) Düşman elinde bırakılıp, araziden haraç, kendilerinden cizye alınır.

c) Kimseye verilmez. Beytülmâl’ın olur. Böyle araziye mîri toprak denir. (Bkz. Toprak Hukuku.)

Ganimetten başka bir de, tenfîl ve radh vardır:

Tenfîl, devlet reîsinin gazileri harbe teşvik için ganimetteki hissesinden fazla olarak mal vermesidir. Böyle verilen mala nefl denir. Meselâ, devlet reîsi, gazilere “Herkesin elde ettiği kendisinin olsun” diyerek, onları harbe teşvik eder. Peygamber efendimiz Bedr muharebesinde: “Kim bir düşmanı öldürürse, selebi (elbisesi, silâhı, bineği beraberinde bulunan malı, eşyası) onun olsun” buyurmuştur. Tenfîl, harb esnasında veya harbin başında yapılır. Düşman mağlûb olup, muharebe bittikten veya ganîmetin taksiminden sonra yapılması caiz değildir. Gazinin bu şekilde harbde elde ettiği neflin beşte biri alınmaz.

Radh; harbe katılan kölelere, çocuklara, zımmîlere, delilere, bunamışlara, hastalara, yaralılara, tedavi gören kadınlara, ganimet malından beşte bir çıkarılmadan önce bir mikdâr verilen mal. Mikdârı gazilerin payından az olur. Çünkü, cihâd sevabına kavuşan gazi ile payları müsavi tutulmaz.