Soru: Namazda düşünmek zararlı mıdır?
CEVAP
Namazdaki düşünce
namazı bozmaz. Fakat elden geldiği kadar düşünmemeye gayret etmelidir! Namazda
manasını bilenin, okuduğunu düşünmesi iyi olur. Kendini Rabbimizin huzurunda
düşünmek ve o huzurda nasıl olunması gerekiyorsa öyle bulunmak çok iyidir.
Kendinin son namazı olduğunu, son amelinin bu olduğunu, yahut kendini Sırat üzerinde düşünüp kendini toparlamak,
efendisinden kaçmış, yakalanıp tekrar efendisinin huzuruna götürülmüş köle gibi
bilmek, yahut her an nimetleri içinde
bulunduğu, her an kendisine muhtaç olduğu Rabbinin huzurunda nasıl durulursa
öyle durmak, namazda kalbi toparlamaya yardım eder.
Dünyaya önem
vermemek, işlerini mesele ve düşünce vesilesi yapmamak, geldiği gibi gider, ne
olduysa öyle olur gibi dünya hakkında hoşgörülü olup namazda hep Rabbi ile
olmaya çalışmalıdır.
Namaza başlayıp
eller kulaklara kaldırılınca, sanki Allahü teâlâdan gayrısını arkaya atmış
cezasından korkarak, affını umarak Mevlanın huzuruna durulmuş olunur. Sahibinin
huzurunda kendini efendisinden kaçmış gibi korku içinde, cezalandıracak mı
yoksa af mı edecek diye düşünen suçlu bir kul vaziyetinde ellerin bağlandığına
işaret vardır.
Fatiha okununca,
Allahü teâlânın görünen ve görünmeyen nimetlerine hamd etmek, rahmetine çok
muhtaç olduğunu düşünüp, rahmet istemek, ibadeti yalnız Onun için yapmak,
yalnız Ondan yardım istemek, salihlerin yolunda olmayı dilemek ve sapıklıktan
Ona sığınmak istemek vardır.
Zammı sure
okuyunca, sanki, "Duanı kabul etmesi için Rabbine tazim eyle"
deniyor.
Rükuya eğilince,
Allahü teâlânın azametine, kulun aşağılığına işaret vardır. Sanki "Başını
kaldır, Allahü teâlâ sana ihsan eyledi, dua ve tesbihlerini kabul eyledi, o
halde doğrul" deniyor.
"Semiallahü
limen hamideh..." denince, Onun ihsanı ile kabul edilmenin müjdesi
akabinde hamd etmek, affettiği için hemen secdeye kapanmak, Rabbimiz için
alçalıp, yalnız Onu tenzih etmeye işaret vardır. (T.Necat)
Soru: Namazda huşuyu yakalamak için nelere dikkat etmeli?
CEVAP
Namazda huşuyu
yakalamak için şunlara dikkat etmelidir:
Huzuru kalb: Okuduğunu düşünmek.
Tefehhüm: Okuduğunu anlamak.
Tazim: Saygı.
Heybet: Saygı ile korkmak.
Reca: Ümit.
Haya: Utanma.
Şimdi
bunları açıklayalım:
Huzuru kalb: Meşgul olduğunu, okuduğunu düşünmek, dünya
işlerinden kalbi ayırmak, tamamen meşgul olduğu işe, okuduğu Kur'ana kalbini
bağlamaktır. Gönül başka düşüncelerden ayrılır, yaptığı işten gaflet etmez ve
yalnız onu düşünürse, o zaman huzuru kalb hasıl olur.
Tefehhüm: Okuduğunu düşünüp anlamaktır. Çok kere kalb, söz ile
hazır olur, fakat manasını düşünmez. Büyük zatların namaz esnasında anladığı
öyle latif manalar olur ki, başka zaman hatırlarına bile gelmez, işte böyle
kılınan namaz, her çeşit kötülükten alıkoyar. [Namaz kılarken okuduğunu anlamak
lazım değildir. Ancak manasını biliyorsa, anlamaya çalışmalı. Yahut manasını bildiği sure ve âyetleri okumak daha
uygun olur.]
Tazim: Bir âmir, mahiyetindekine bir şey emreder, o da,
kalbi huzur içinde emredileni anlayıp yapsa da saygı duymayabilir. Onun için
saygı tefehhümden sonra gelir. Yani Allahü teâlânın emrini saygı duyarak yapmak
gerekir.
Heybet: Bu da tazimden sonra meydana gelen bir korkudur. Bu
korku, yılandan, çıyandan korkmaktan farklıdır. Bu Allahü teâlânın sevgisini
kaybetmekten meydana gelen bir korkudur.
Reca: Sevap beklemek demektir. Allahü teâlânın
nimetlerini, rahmetinin bolluğunu, namaz kılanlara Cenneti söz verdiğini ve
verdiği sözde durduğunu bilmektir. İnsan padişaha saygı gösterip korksa da bir
mükafat beklemez. Halbuki Allah’ın azabından korktuğu halde, kıldığı namazdan
sevap umar.
Haya: Kusurunu bilip, Allah’tan utanarak, namazı kusursuz
kılmaya çalışmak gerekir. Namazda Allahü teâlâya karşı saygılı olabilmek için,
Onun azamet ve celalini bilmesi, kendisini de, hakir, zelil ve Allahü teâlânın
emrine boyun eğen adi bir kul olduğunu düşünmesi gerekir. Onun azametini
bilmeyen veya inanmayan kimse Ona gerekli
saygıyı gösteremez. Allah’a imanı daha parlak, daha kuvvetli olanın huşuu da
kuvvetli olur. Hazret-i Âişe validemiz, (Resulullah
bizimle konuşur, gülerdi. Ama namaz vakti gelince adeta bizi tanımazdı)
buyurmuştur.
Namaz kılarken eğer
kalbin namazda değilse, boş durmuyor; mutlaka dünyalık bir şey düşünüyordur.
İnsan sevdiği şeyi çok düşünür. Bunun için Allah'tan başkasını seven kimse,
namazda sevdiklerini düşünür, Allah’ı hatırlaması zor olur, namazda bile gaflet
içinde olur.
Allahü teâlâ ne
kadar iyi bilinirse, haşyet ve heybeti de o nispette artar. Hak teâlâ, Musa
aleyhisselama, (Ya Musa! Beni andığın zaman vücudun
titresin, huşu ve itminan içinde bulun. Dilin beni anarken kalbin başka yerde
olmasın, aciz bir kulun efendisinin huzurunda durduğu gibi dur) diye
vahy etmiştir.
Demek ki namaz
kılarken gafletten uzak durmaya çalışmalıdır. Büyük zatlardan bazıları o derece
huzur içinde namaz kılardı ki, safta dururken sağ ve solundakilerin kim
olduğunu bilmezdi. [Hazret-i Ali’nin ayağına ok batınca, namazda çıkartılması
hadisesi meşhurdur.]
Eshab-ı
kiram, (İnsanlar kıyamette dünyadaki
namazlarında gösterdikleri huzur, sükun ve namazdan aldıkları lezzet ölçüsünde
haşrolurlar) buyururlardı. (İhya)
Soru: Namazda dünya düşüncesinin hatıra gelmesi namazı
bozar mı?
CEVAP
Namazı bozmaz.
Namaza başlarken, Allahü teâlâyı görür gibi, edeple namaza başlamalı ki, namaz
hakiki namaz olsun. Eğer beden namazda, kalb başka yerde olursa, o namaz sahih
olsa da, makbul olmaz. Bunun için, “La havle vela kuvvete illa billahil
aliyyil’azim” dedikten sonra namaza başlamak faydalıdır. (Ey Oğul İlmihâli)
Soru: Namaz kılarken yapacağı işleri düşünenin namazı sahih
mi?
CEVAP
Evet. Bu düşünce,
ihlas noksanlığındandır.