Soru: Bir yazar, (Kaza namazı borcu olan kimse, vaktin sünnetleriyle birlikte, İşrak namazı, Duha namazı, Evvabin namazı, Teheccüd namazı, Sübha namazı, Tehıyyet-ül-mescid gibi nafile namazları da asla bırakamaz. Diğer üç mezhepte kazası olanın sünnetleri ve nafileleri kılması haramsa da Hanefî’de, bu nafile namazları da kılması lazımdır. Büyük hocalarımız diyor ki: Bu namazları vaktinde kılmayarak, bir edepsizlik yapan kimsenin, şimdi bunu telâfi edeceğim derken, bu sefer sünnetleri ve nafileleri kılmayıp, başka bir kusur işlemesi asla uygun olmaz) diyor. Bu kadar cahillik olur mu? Farzla nafile veya sünnet aynı kefeye konur mu? Hatta nafile farza tercih edilir mi? Bir insan, ömründe İşrak, Duha gibi nafile namazları kılmasa, ahirette sorguya çekilir mi? Ama bir vakit farz namazı kılınmazsa büyük günaha girmez mi? Nafilelerden önce farz borcunu ödemeye yani farzı kılmaya edepsizlik diyor. Farzı kılmamak haram mı, yoksa sadece edepsizlik mi? Farzı böyle hafife almak küfür olmaz mı?

CEVAP

Yazar gerçekten çok süper cahilmiş. Farzı terk etmeye edepsizlik demek, hainlik değilse, cahilliğin, ahmaklığın daniskasıdır. Edepsizlik günah değildir. Câmi’ul-fetâvâ kitabında, (Düşman karşısında, bir farz namazı kılmak mümkünken terk etmenin cezası, 700 büyük günaha bedeldir) buyuruluyor. Bu kadar büyük günaha hangi Müslüman sadece edepsizlik diyebilir ki?

Kazaya kalan namazları geciktirip sünnet kılmak, Allahü teâlânın farz olan emrini geciktirmek olur. Sevmenin alameti emre uymak, emri geciktirmemektir. Allah’ı seven, Onun farz olan emrini geciktirmez.

Resulullah efendimiz, farz namazı hafife alarak, önem vermeyerek, sadece edepsizlik sayarak terk edenin kâfir olacağını bildirmiştir. Birkaç hadis-i şerif meali şöyledir:

(Namazı kasten terk eden kâfirdir.) [Taberani]

(Bizimle kâfirlik arasındaki fark namazdır. Namazı terk eden kâfir olur.) [Nesai]

(Namaz kılmayanın Müslümanlığı yoktur.) [Bezzar]

(Namaz dinin direğidir, terk eden dinini yıkmış olur.) [Beyheki]

(Namazı bırakanın diğer ibadetleri kabul olmaz.) [Ebu Nuaym, İsfehani]

(Beş vakit namazı terk eden, Allah’ın hıfz ve emanından mahrum olur.) [İbni Mace]

Bu hadis-i şeriflerden dolayı üç hak mezhep, namaz kılmayanların öldürülmesini bildirmiş, sadece Hanefi mezhebi, hapsedilip namaz kılana kadar dayak atılmasını emretmiştir.

Peygamber efendimiz, namaz kılmayana kâfir derken, yazarın işi hafife alarak edepsizlik demesi affedilecek bir suç değildir. Derhal tevbe etmesi, tecdid-i iman ve tecdid-i nikâh yapması şarttır.

Farzın dindeki önemi çok büyüktür. Bu konuda çok hadis-i şerif vardır. Saçları dağınık biri gelip, Resulullah efendimize bazı sorular sordu:

— İslam nedir?

— Birincisi, günde beş vakit namaz kılmak...

— Beşten fazla bir namaz yok mu?

— Hayır yoktur, ama isteyen nafile namaz kılabilir. Bir de Ramazan orucu var.

— Bundan başka oruç yok mu?

— Farz olarak yok. İsteyen nafile oruç tutabilir. Bir de zekât vardır.

— Bundan fazlası var mıdır?

— Hayır yoktur. İsteyen nafile olarak sadaka verebilir.

Adam, (Vallahi, farzlardan ne fazla, ne de eksik yaparım) diyerek çekip gitti. Resulullah buyurdu ki:

(Bu, sözünde durursa, kurtuluşa erdi.) [Buhari, Müslim, Ebu Davud, Nesai]

İslam âlimleri bu hadis-i şerifleri delil getirip, sünnet ve nafile kılmayanların ahirette ceza görmeyeceğini, sadece sevabından mahrum kalacağını bildirmişlerdir. Farzın önemi hakkında, bazı hadis-i şerif mealleri:

(Farz namaz borcu olanın, nafile namazı kabul olmaz.) [Dürret-ül fahire]

Farzı kılma imkânı varken tehir ederek nafile ile meşgul olunca, farzı tehir günahı büyük olur. Bu günahtan azıcık nafile sevabı çıkarılınca yine ortada büyük günah kalmaktadır. Onun için Peygamber efendimiz, nafilesi kabul olmaz buyurmuştur.

(Borcu varken verilen sadaka kabul olmaz.) [Buhari]

Borcu ödemek farzdır. Sadaka vermek nafiledir. Farz borcunu geciktirmek de günahtır. Bu bakımdan verdiği sadakanın sevabı, geciktirme günahını affettiremediği, denizde damla olduğu için kabul olmaz buyurulmuştur.

(Allahü teâlâ, “Farzla bana yaklaşıldığı gibi, hiçbir şeyle yaklaşılamaz” buyurdu.) [Buhari, Beyheki, Uyun-ül besair]

Yani Allahü teâlânın rızasına kavuşmak için, önce farzları eda etmek şarttır.

(En üstün amel, cihaddır. En üstün cihad, farzları ifa etmektir.) [İ. Ahmed, Taberani]

(Allah indinde en üstün amel, vaktinde kılınan farz namazdır.) [Müslim, Ebu Davud]

(En üstün amel, farz namazdan sonra zekâttır.) [Taberani]

(Ya Fâtıma, önce Rabbinin farzını yerine getir.) [Ebu Davud]

Önce farzın ifası emrediliyor. Önce sünnet ve nafile denmiyor.

(Allahü teâlânın sana farz kıldığı şeyleri eda et ki, insanların en âbidi olasın.) [İ. Adiy]

Çok nafile ibadet eden değil, farzları aksatmayan, insanların en çok ibadet edeni oluyor.

(Öğrendiği farzlarla amel edene ve başkasına öğretene Allah rahmet etsin.) [Ebu-ş-şeyh]

(Bir Müslüman yoktur ki, farz namaz için layıkıyla abdest alsın da, o gün ayaklarının yürüdüğü, ellerinin tuttuğu, gözlerinin baktığı, kulaklarının dinlediği, dilinin söylediği, nefsinin arzuladığı kötü şeyler affolmasın.) [İ. Asakir]

(Kıyamette işlediği farzlarla içi dolu olana müjdeler olsun.) [Deylemi]

(Cihad için atılan adımla bir farzı ifa için atılan adımdan daha üstünü yoktur.) [Tirmizi]

(Allahü teâlâ buyurdu ki: Beş vakit farz namazı, şartlarına uyarak, vaktinde kılanı Cennete koyacağıma söz verdim. Kılmayana verilmiş bir sözüm yoktur.) [İ. Mace, Ebu Davud]

(Ramazanda bir gün oruç tutmayan, onun yerine bütün yıl oruç tutsa, o bir günkü sevaba kavuşamaz.) [Tirmizi]

Farz orucu kaza ediyor, oruç borcundan kurtuluyor, ama farzı zamanında yapma sevabına kavuşamıyor. Hatta ömür boyu nafile oruç tutsa da, bir farzı zamanında yapma sevabına kavuşamıyor. Farzın ne kadar önemli olduğunu bu hadis-i şerif açıkça bildiriyor.

(Farzlardan sonra en faziletli namaz, gece kılınan Teheccüd namazıdır.) [Müslim, İbni Mace, Ebu Davud, Tirmizi, Nesai]

Bir kimse, çok kıymetli bir sünnet olan Teheccüd namazını ömründe hiç kılmasa ahirette hiçbir ceza verilmez, sadece sevabından mahrum kalır, ama bir farzı terkin cezası çok büyüktür.

Din kitaplarında deniyor ki:

Düşman karşısında, bir farz namazı kılma imkânı varken, terk etmenin cezası, yedi yüz büyük günaha bedeldir. (Cami-ül-fetâvâ, Umdet-ül İslam)

Farz namazları kazaya bırakmak büyük günahtır. İmkânı varken kaza etmezse, ayrıca büyük bir günah daha işlemiş olur. (Kebair ve segair)

Farz borcu olanın nafileyle meşgul olması, farzı tehir ettiğinden dolayı günahtır. Hazret-i Ali’nin rivayet ettiği hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Farz namaz borcu olanın nâfile kılması, doğumu yaklaşmışken, çocuğunu düşüren hâmileye benzer. Artık bu kadına, hâmile de, ana da denmez. Bu kimse de böyle olup, farz namazlarını ödemedikçe, Allahü teâlâ, onun nâfile namazlarını kabul etmez.) [Zahire-i Fıkh, Fütuh-ul-gayb m. 48] Hanefî âlimlerinden Abdülhak-ı Dehlevî hazretleri, bu hadis-i şerifi şöyle açıklıyor:

Bu hadis-i şerif gösteriyor ki, farz borcu olanın, sünnetleri de kabul olmaz, çünkü sünnetler de nafiledir. (Fütuh-ul-gayb şerhi)

Seyyid Abdülkadir-i Geylani hazretleri buyurdu ki:

(Farz namaz borcu olanın nafilesi kabul olmaz) hadis-i şerifi gösteriyor ki, farz borcu varken nafileyle meşgul olmak ahmaklıktır. Kaza borcu olanın nafile kılması, alacaklıya borçlunun hediye götürmesine benzer ki, elbette kabul olmaz. Mümin bir tüccara benzer, farzlar sermayesi, nafileler ise onun kazancıdır. Sermaye kurtarılmadan, kâr olmaz. (Fütuh-ul-gayb m. 48) Orijinali için tıklayınız.

Hazret-i Ebu Bekir, Hazret-i Ömer’e yaptığı vasiyette buyurdu ki:

Allah’ın gece yapman gereken hakkını gündüz yapsan ve gündüz yapman gerekeni de gece yapsan kabul etmez. Üzerine farz olan ibadetleri ödemeden nafile ibadetini kabul etmez. (Kitab-ül Harac)