De ki: İnsan ve cinden, gönüllere vesvese veren şeytanın şerrinden, insanların İlâhına, Melikine ve Rabbine sığınırım.

Resulullah’a hizmet eden Yahudi bir çocuk vardı. Yahudiler ona yaklaştılar ve ondan Resulullah’ın baş tarağını ve tarağın dişlerinden bir miktar alıncaya kadar ayrılmadılar. O da onları aldı ve onlara verdi. Onlar da Resulullah’a büyü yaptılar. Yahudi Lebid bin A’sam bu işi üzerine aldı. Sonra adına Zirvan kuyusuna o büyüyü gizledi. Bu sebeple Resulullah hastalandı. Hastalık, altı ay devam etti. Resulullah erimeye başladı. Bir gün uyurken iki melek geldi. Yahudi Lebid bin A’samın saç tarağıyla büyü yaptığını söyledi. Büyünün, Zirvan kuyusunda su çekilirken kullanılan taşın altında hurma çiçeğinin kabuğuna sarılı olduğunu bildirdi. Resulullah uyanıp, (Yâ Âişe, Allahü teâlâ bana hastalığımı haber verdi) buyurdu. Sonra Hazret-i Ali, Zübeyr ve Ammar bin Yasir’i gönderdi. Bu kuyunun suyunu boşalttılar. Su, sanki bekletilmiş üzüm gibiydi. Sonra taşı kaldırdılar ve hurma çiçeğini kabuğuna çıkardılar. Resulullah’ın tarağı ile tarağının dişleri ve bir de o hurma çiçeğinin kabuğunda kendisinde 11 düğüm bulunan bağlanmış ve iğneyle birbirine geçirilip batırılmış bir ip gördüler. Bunun üzerine Allahü teâlâ Muavvizeteyn [Felak ve Nas] sûrelerini indirdi. Resulullah her âyeti okudukça bir düğüm çözüldü. Resulullah rahatladı. Son düğümler de çözülünce Resulullah sanki bağlandığı bir ip etrafından çözülmüş gibi rahatladı. Eshab-ı kiram, (Ya Resulallah büyü yapanı öldürelim mi?) dediler. (Allah bana şifa verdi. İnsanların benim yüzümden zarar görmesini istemem) buyurdu. (Buhari)