Şirk
ve küfür nedir?
Soru:
Hadis-i şerifte, Allah’a şirk
koşmanın dışında küfre sokan bir günah olmadığı bildiriliyor. Bilindiği gibi,
şirkten yani Allah’a ortak koşmaktan başka küfre düşürücü günahlar vardır. O
halde, bu hadis-i şerifteki şirk ne demektir?
CEVAP:
Şirk,
Allahü teâlâya ortak yapmak, benzetmek
demektir. Benzeten kimseye müşrik denir. Küfrün çeşitleri vardır. Hepsinin en
kötüsü, en büyüğü şirktir. Bir şeyin her çeşidini bildirmek için, genelde,
bunların en büyüğü söylenir. Bunun için, âyet-i kerime ve hadis-i şeriflerde
bildirilen şirk, her cins küfür demektir.
Kur’an-ı
kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Allahü teâlâ, şirki [her çeşit küfrü] asla
affetmez ve şirkten başka olan [büyük küçük bütün] günahları dilerse affeder.)
[Nisa 48]
Bir
kâfir, bir kelime-i tevhid söylemekle mümin olduğu gibi, bir mümin de, bir söz
söylemekle kâfir olur. Küfre düşürücü söz kullananın imanı gider de haberi
olmaz. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Öyle
bir zaman gelir ki, kişinin imanı gider de haberi olmaz. Halbuki ondan,
gömleğin çıktığı gibi, iman çıkmış olur.) [Deylemi]
Küfre
düşenin bütün ibadetlerinin sevapları yok olur, tevbe ederse, geri gelmez,
ayrıca, nikahını da yenilemesi gerekir. Tevbe etmek için, yalnız Kelime-i
şehadet söylemeleri kâfi değildir. Küfre sebep olan o şeyden de tevbe etmeleri
gerekir. Küfre düştüğü şeyleri bilmiyorsa, bilip bilmediğim bütün küfür söz ve
işlerden tevbe ettim demesi yeterlidir.
Berika
ve Hadika’da ve Mecmaul-enhür’de diyor ki:
(Erkek
veya kadın, bir Müslüman, âlimlerin sözbirliği ile küfre sebep olacağını
bildirdikleri bir sözün veya işin küfre sebep olduğunu bilerek, amden [yani
tehdit edilmeden, istekle] veya başkalarını güldürmek için söyler, yaparsa,
manasını düşünmese dahi, imanı gider. Mürted olur. Buna Küfr-i inadi denir.
Eğer bunun küfre sebep olduğunu bilmeyip, amden söyler, yaparsa, yine mürted
olur. Buna Küfr-i cehli denir. Çünkü, her Müslümanın, bilmesi gereken şeyleri
öğrenmesi farzdır. Bilmemesi özür değil, büyük günahtır. Küfr-i inadi ve küfr-i
cehli ile mürted olanın, nikahı bozulur. Zevcesinden vekalet alarak, iki şahit
yanında veya camide cemaat ile (Tecdid-i nikah) yapması gerekir. İkiden fazla
tecdid için (Hulle) lazım olmaz. Küfre sebep olan sözü, hata ederek [yani amden
olmayıp, yanılarak] veya tevilli olarak veya ikrah [tehdit] edilerek söylerse,
mürted olmaz ve nikahı bozulmaz. Küfre sebep olması, âlimler arasında ihtilaflı
olan bir sözü amden söyleyen mürted olmaz ise de, bunun tevbe ve istigfar
etmesi ve tecdid-i nikah yapması ihtiyatlı olur.)
(Her
iki halde de küfre girenin önceki ibadetleri yok olur. Tevbe ederse, geri
gelmez. Zengin ise tekrar hacca gitmesi gerekir. Önce eda ettiği namaz, oruç
veya zekâtları kaza etmez. Fakat küfre düşmeden önce yapmadığı ibadetleri kaza
eder. Tevbe için yalnız kelime-i şehadet söylemek yeterli değildir. Küfre sebep
olan şeyden de tevbe etmesi gerekir. Küfre sebep olan sözü, hata ederek,
yanılarak veya tevilli olarak söyleyen veya küfrü gerektirdiği âlimler arasında
ihtilaflı olan bir sözü bilerek söyleyen küfre girmez. Fakat tecdid-i iman
etmesi iyi olur.)
Kâfir
kime denir?
Soru:
Allah’ı inkâr edene kâfir dendiğine göre, Allah’ın varlığına inanan ehl-i
kitaba, kâfir denir mi?
CEVAP:
Müslümanlığa
göre insanlar ikiye ayrılır:
1-
Müslüman olanlar,
2-
Müslüman olmayanlar.
Müslüman
olmayanlara gayrimüslim
veya kâfir denir. Kâfirler de ikiye ayrılır:
1-
Kitaplı kâfirler [ehl-i kitap],
2-
Kitapsız kâfirler.
Hristiyanlarla
Yahudiler, kitaplı kâfirdir. Ateist, müşrik, Budist, Mecusi ve daha başka dine
inananlar kitapsız kâfirdir. Kitaplı kâfirler de, kitapsız kâfirler de
Cehennemliktir.
Kitap
ehli kâfirler, yani Hristiyan ve Yahudilerin hepsi Cehennemliktir. Birkaç
âyet-i kerime meali:
(Elbette,
ehl-i kitaptan [Yahudi ve Hristiyan] olsun, müşriklerden olsun, bütün kâfirler
Cehennem ateşindedir, orada ebedi kalırlar. Onlar yaratıkların en kötüsüdür.)
[Beyyine 6]
(“Allah,
Meryem oğlu Mesih’tir” diyenler kâfir olmuştur. Hâlbuki Mesih demişti ki: Ey
İsrail oğulları, Rabbim ve Rabbiniz olan Allah’a kulluk edin. Bilin ki, Allah,
kendine ortak koşana Cenneti haram kılar. Artık onun yeri ateştir ve zalimler
için yardımcı yoktur.) [Maide 72]
(Âyetlerimizi
yalanlayanlar kâfirdir, onlar Cehennemliktir, orada ebedî kalırlar.) [Bakara 39] (Müslüman olmayanların hepsi, âyetleri
inkâr edip kâfir oluyor.)
Şirk
günah mı, küfür mü?
Soru:
Biz, şirk ayrı, büyük günah ayrı biliyoruz, fakat İslam Ahlakı kitabında,
(Şirkten yani küfürden, yani imansızlıktan sonra, en büyük günah, bid’at
itikadında olmaktır) deniyor. Dıyâ-ül kulûb kitabında, yedi büyük günahı
bildiren şu hadis-i şerif naklediliyor:
(1-
Şirk, 2- Adam öldürmek, 3- Sihir, yani büyü yapmak, 4- Yetim malı yemek, 5-
Faiz alıp vermek, 6- Savaştan kaçmak, 7- Namuslu kadınlara iftira etmek.)
[Buhârî]
Niye
şirk büyük günah olarak bildiriliyor?
CEVAP:
Günah,
Allahü teâlâya isyan demektir, onun yasak
ettiği şeyi çiğnemek demektir. Bu yasakların en büyüğü elbette şirktir,
küfürdür. Onun için şirk, küfür, bazen büyük günahlar arasında sayılır. İsyan
etmenin en büyüğü demek oluyor. Peygamber
efendimiz de, şirki büyük günahlar arasında bildiriyor. Demek ki, haramların
içinde şirk de, küfür de vardır.
Küfür
alametleri
Soru:
Bazı kimseler, (Boyna haç, bele zünnar takıp bir kere secdeye gidilirse veya
namaz kılınırsa, artık haç Müslüman olmuş olur. Bir daha bunlarla namaz
kılmakta sakınca olmaz. Diğer küfür alametlerinin hepsi böyledir) diyorlar.
Acaba bu düşünce, Hristiyanlığa olan aşırı muhabbetten, kör taassuptan mı
kaynaklanıyor? Haç ve zünnar Müslüman olur mu?
CEVAP:
Haç
ve zünnar, küfür alametidir. Bunlar secdeye gitmekle, zemzemle yıkanmakla küfür
alameti olmaktan çıkmaz. Haç denilen putu, papazların zünnar denilen
kuşaklarını ve diğer küfür alametlerini, namaz kılarken kullanmak da küfür
olur.
Puta
tapmak ve şirk
Soru:
Müşrikler de putların yaratıcı olmadığını bilip, sadece, putları Allah’a
yaklaşmak için vesile ediyorlar. Bunlar müşrik oluyor da, Evliyayı Allah’a
yaklaşmak için vesile eden niye müşrik olmasın?
CEVAP:
Evliya-yı
kiramı putlara benzetmek çok çirkindir. Müminler, Enbiyaya ve Evliyaya
tapınmıyor, bunların Allahü teâlâya şerik
[ortak] olmadığını biliyorlar. Enbiyanın ve Evliyanın, Allahü teâlânın sevdiği kulları olduğuna, Allahü teâlânın, bu sevdiklerinin bereketiyle,
diğer kullarına merhamet edeceğine inanıyorlar. (Zararı ve faydayı yaratan
yalnız Allahü teâlâdır. Tapınmaya hakkı
olan yalnız Odur. Sevdiklerinin bereketiyle kullarına merhamet eder) diyorlar.
Müşrikler de, putlarının yaratıcı olmadığını söylüyorlarsa da, putların
tapınmaya hakları olduğuna inanıyor, bunun için tapınıyorlar. (Putların ibadet
edilmeye hakkı vardır) dedikleri için müşrik oluyorlar. Yoksa, müşrik olmaları,
(Bize şefaat etmelerini istiyoruz) dedikleri için değildir. Putlardan şefaat
beklemek de elbette bâtıl, yani bozuk bir inanıştır. Böyle inanmak caiz değilse
de, bâtılsa da, şirk de değildir. Putlara tapınmak şirktir. (F. Bilgiler)
Haç
Müslüman olmaz
Soru:
(Sarığa, takkeye veya şapkaya haç koyup onunla namaz kılınırsa, böylece haç
secdeye gitmiş, artık o Müslüman olmuş olur. Böyle Müslüman olmuş bir haçla
namaz kılmanın mahzuru olmaz) deniyor. Cansız şey nasıl Müslüman oluyor ki?
CEVAP:
Onların
maksadı, Hristiyanlığın sembolü olan haçı, meşru bir sembol olarak
göstermektir. Bu, yerli ajanların bir oyunudur. Secdeye götürülen haç, Müslüman
olmaz. Domuz derisinden takke yapıp, (Secdeye gittiği için domuz derisi temiz
olur) demek gibi, çok yanlış ve çirkin bir sözdür. Tersine, bir papaz takke
giyerek kiliseye gitse, vaftiz yapılan şaraplı suya takkeyi batırsa, takke
Hristiyan mı olmuş olur? Öyle yapıldı diye Müslümanlar takke giyemezler mi? Müslüman
görünen Hristiyan ajanlarının oyununa gelmemelidir.
Küfre
düşen ne yapmalı?
Soru:
Bilip bilmeden çok söz söylüyor, doğru yanlış çok iş yapıyoruz. Farkında
olmadan küfre düşmüşsek ne yapmamız lazımdır?
CEVAP:
İslam
âlimleri buyuruyor ki:
Her
Müslümanın Allahü teâlânın emirlerine
uyması, yasak ettiği şeylerden kaçması gerekir. İbadetleri yapmaya, haramlardan
sakınmaya önem vermeyenin imanı gider, kâfir olur. Kâfir olarak ölen kimse,
ahirette sonsuz olarak Cehennemde çeşitli azaplara maruz kalır. Affedilmesine
ve Cehennemden çıkmasına imkan ve ihtimal yoktur.
Bir
Müslümanın küfre düşmesi, yani kâfir olması çok kolay olur. Çünkü her sözde ve
her işte kâfir olmak ihtimali çoktur. Bunun için küfrün sebebi bilinmese de,
her gün bir kere, Ya Rabbi, bilerek veya bilmeyerek küfre [kâfirliğe] sebep
olan bir söz söyledim veya bir iş yaptımsa, pişman oldum, beni affet demelidir.
Böyle tevbe eden muhakkak af olur, Cehennemden kurtulur. Cehennemde sonsuz
kalmamak için, her gün muhakkak tevbe etmelidir. Müslümanın bu tevbeden daha
önemli görevi yoktur.
Kul
hakkı bulunan günahlara tevbe ederken bu hakları ödemeli, kılınmamış namaz
borçlarına tevbe ederken de, bunları kaza etmeye çalışmalıdır.
İbadetleri
yok olur mu?
Soru:
Bir insan kâfir olsa, sonra Müslüman olsa, ibadetleri yok olur mu?
CEVAP:
Mürtedin
önceki ibadetlerinin sevapları yok olur. Tekrar imana gelirse, zengin ise,
yeniden haccetmesi gerekir. Malları kendisine geri verilir. Namazlarını,
oruçlarını, zekâtlarını kaza etmesi gerekmez. Mürted olmadan önce, kazaya
bırakmış olduklarını kaza etmesi gerekir. Çünkü mürted olunca, önceki günahlar
yok olmaz. Mürted, imana gelirse, mürted iken kılmadığı namazlarını kaza etmez.
Çünkü kâfirler ibadetlere muhatap değildir. Yani onlardan ilk istenen iman etmeleridir.
(Hindiyye)
Küfre
düşürücü sözleri öğrenmeli, küfre düşmemeye dikkat etmelidir.
Küfre
düşmemek için
Soru:
Küfre düşmemek için ne yapmalı?
CEVAP:
Küfre
düşüren söz ve işleri öğrenerek bunlardan sakınmalı. Müslüman bile bile küfre
düşmez, kasten kendisini kâfir yapmaz, ama bilmeden düşebilir. Bilmeden küfre
düşen, bu duayı ihlâsla okursa, imanı tekrar geri gelir:
(Allahümme
innî e'ûzü bike min en üşrike bike şey'en ve ene a'lemü ve estağfirüke li-mâ lâ
a'lemü inneke ente allâmül guyûb.)
Çıkılan
kapıdan girmek
Soru:
(Küfre düşen kimse, çıktığı kapıdan girmedikçe tevbesi kabul olmaz) ne
demektir?
CEVAP:
Küfre
düşüren bir sözü söyleyen veya bir işi yapan kimse mürted olur. Mürted, küfrüne
sebep olan şeyden tevbe etmedikçe, kelime-i şehadet getirmekle ve İslamiyet’in
bazı emirlerini yapmakla, mesela namaz kılmakla, oruç tutmakla, hacca gitmekle,
hayrat ve hasenat yapmakla Müslüman olmaz. Bu bozuk itikatla ölürse imanla
ölmez. İnkârından yani inanmadığı şeyden tevbe etmesi, pişman olması,
İslamiyet’ten çıktığı kapıdan geri girmesi lazımdır. Yani hangi sözü söyleyerek
dinden çıkmışsa, o sözüne tevbe etmesi lazımdır. Mesela bir Müslüman, şaraba
helâl dese yahut cin ve meleklerin varlığına inanmasa mürted olur. Kelime-i
şehadet getirse de, namaz kılsa da, diğer emirlere uysa da, o inanışı devam
ediyorsa yine kâfirdir. (Şarap haramdır), (Cin ve melek vardır) diye inanması
gerekir. Küfründe ısrar ederken, (Ben her çeşit küfre tevbe ettim) demekle
küfürden kurtulamaz. Pişman olup (Cin ve melek vardır) diye inanırsa, tevbe
etmiş olur.
Bilmeden
küfre girmek
Soru:
Bir söz veya işin küfür olduğunu bilmeden işleyen, sonra da, (Ya Rabbi bilerek
bilmeyerek işlediğim küfürlere tevbe ettim) dese, küfrü affolur mu?
CEVAP:
Evet,
affolur.
Bilmeden
küfre girmek
Soru:
Avrupa’da yaşayan bir Müslüman, içinde bulunduğu ortamdan dolayı, küfür
olduğunu bilmediği bir sözü söyler veya küfür olduğunu bilmediği bir işi
yaparsa imanı gider mi?
CEVAP:
Bir
kimse, gayret edip de öğrenmeye çalıştığı hâlde, küfür söz ve işlerin neler
olduğunu öğrenememişse, bilmeden küfür söz ve iş yapsa, bazı âlimlere göre buna
kâfir denmez. Çünkü kasıtlı bir şey yapmamıştır, ama yine de ihtiyat olarak
tecdid-i iman yapması iyi olur. Evliyse, ihtiyaten tecdid-i nikâh da
yapmalıdır. (Hadika)
Dinsizin
karısı
Soru:
Ben dinimi bilmezken, ateist biriyle evlenmiştim. Sonra öğrendim ki, evlenmeye
karar verir vermez, mürted oluyormuşum. Şimdi dinimi öğrendim. Eski küfür
hâlime tevbe ettim. Yaşlı ve dinsiz beyim iktidarsızdır. Yani aile hayatımız
yok. Şu anda, dinen nikâhsız oluyoruz. Ben eski hâlime tevbe ettiğime göre,
Müslümanım değil mi?
CEVAP:
Elbette
Müslümansınız. Beyinizle nikâhınızın sahih olmadığını kabul etmeniz yeter.
Küfre
sebep olan söz ve işler
İbni
Hacer-i Mekki hazretlerinin Zevacir isimli eseriyle, Hadika,
Berika, Birgivi, Miftah-ül Cenne, Mektubat-ı Rabbani, İbni Abidin’den
aldığımız, küfre düşüren söz ve işlerden bazıları şunlardır:
1-
Allahü teâlâya layık olmayan şey
söylemek. Mesela bir kimse bir işi yaptığı halde, zaruretsiz (Allah biliyor ki
yapmadım) demek. Yahut, yapmadığı bir şey için, zaruretsiz (Allah biliyor ki
yaptım) demek. Böyle söylemek Allahü teâlâyı
hâşâ cahillikle suçlamak olur.
2-
Allah akıllıdır, şuurludur, iyi düşünür demek, Onu yaratıklara benzetmek olur
ki küfürdür.
3-
Peygamberleri küçültücü şey söylemek,
onlarla alay etmek. Mesela Hazret-i Âdemi kastedip (İlk insan vahşi idi) demek.
Veya bir evliyayı peygamberden üstün bilmek. Yahut peygamberin dediği doğru ise
biz kurtulduk demek.
(Yalnız
Kur'an), (Kur'andan başka kaynak tanımam), (Kur'andan başka kaynağa lüzum yok),
(Peygamber postacıdır, vazifesi
bitmiştir) gibi sözler de küfürdür.
4-
Peygamber efendimizden sonra başka
bir Peygamberin geleceğini söylemek.
(İsa aleyhisselam gelecekse de, Peygamber
olarak gelmeyecektir.)
5-
Melekleri küçültücü şey söylemek. Mesela (Senin bakışın bana Azrail gibi
geliyor) demek. Yahut (Cebrail bile söylese inanmam) demek. (Çocuklarınızı iyi
yetiştirmezseniz, zebani olur) demek.
6-
İslam âlimlerinin sözlerini, fıkıh kitaplarını ve fetvalarını tazim etmesi
gerekirken tahkir etmek. Mesela (İmam-ı a'zamın kıyası hak değildir) demek.
Fetvayı yere çarpmak. Hadis ve tefsir kitaplarını yere fırlatmak.
7-
Ahirette olacak şeylerle alay etmek. Mesela (Ben Cenneti istemem, Cehennemi
isterim. Çünkü bütün fahişeler oradadır) demek.
8-
Allahü teâlânın emir ve yasaklarına yani
Kur'an-ı kerimde ve hadis-i şeriflerde açık bildirilmiş ve İslam âlimlerinin
kitapları ile her tarafa yayılmış, inanılması zaruri olan din bilgilerinden
birine inanmamak, beğenmemek veya önem vermemek. Mesela (Ben görmediğim için
cinlere, nazara inanmam) demek.
9-
Kesin haram olduğu bilinen bir şeyi yiyip içerken besmele çekmek. Mesela şarap
içerken veya domuz eti yerken Besmele çekmek küfürdür. Hırsızlık yapılarak
alınan bir şeyi yerken besmele çekmek küfür olmaz. Çünkü burada yenilen şey
değil, hırsızlık haramdır.
10-
Kâfirlerin ibadet olarak yaptıkları ve kâfirlik alameti olan veya İslamiyet’i
inkâr etmek ve inanmamak alameti olan ve tahkir etmemiz vacip olan şeyleri
yapmak, kullanmak. Bunlardan meşhur olanlarını bilmeyerek veya şaka olarak veya
herkesi güldürmek için yapmak da küfürdür. Mesela zünnar denilen papaz kuşağını
bağlamak. Bunları güldürmek için de kullanmak küfre sebep olur. İtikadının
doğru olması fayda vermez. (Berika)
11-
Yunan felsefecileri gibi, dünya ezeli ve ebedi demek.
12-
İslamiyet’e, (İslam düşüncesi), (İslam nazariyesi) , (İslami görüş) demek.
[Düşünce, bir iş için düşünülen çare veya kıyaslanan neticedir. Görüş de
düşünce demektir. Nazariye de, akli, zihni esaslara dayanan görüş, teori
demektir. İslam âlimleri, (İnsanın, akıl, şuur, hafıza ve düşünce gibi
yaratılmış olan sıfatlarını Allah’a vermek küfürdür) buyuruyorlar.]
13-
Allahü teâlânın bildirdiği hükümlere
ilahi düşünce, ilahi görüş, ilahi nazariye, ilahi şuur demek. Kur'an-ı
kerimdeki hükümlere "Kur'ani görüş" demek.
14-
Kâfirlerin dini âyinlerini, bayramlarını beğenmek. Zaruretsiz Hristiyanların
Noelini tebrik etmek. Kiliseye gidip, âyinlere iştirak etmek.
15-
(Yahudi ve Hristiyanların Allah’a inananları Cennete gidecek) demek.
16-
Mucizeyi veya kerameti inkâr etmek.
17-
Meşhur bir harama helal, meşhur bir helale haram demek. Mesela domuz yağı
helal, sirke haram demek.
18-
Âyeti, besmeleyi, bir melek, bir peygamber ismi bulunan yazıyı, kasten helaya,
necasete, [pisliğe] atmak. Müslümanın ağzına [def-i hacet lafzı ile] sövmek.
19-
Kendisine kâfir diye hitap edilince, kabul ederek evet demek.
20-
Bir dilim ekmek, din ilminden iyidir demek. Din ilmi küçümsendiği için
küfürdür.
21-
(Bir süre sonra Hristiyan olacağım) diye düşünmek. Bir bayan, bir Hristiyan’la
evlenmeye karar verdiği andan itibaren kâfir olur. Bir erkek de bir ateist
bayanla evlenmeye karar verdiği andan itibaren kâfir olur.
22-
Ağır bir hastalığa düşüp de, (Allah’ım canımı al da, istersen kâfir olarak al)
demek.
23-
(Allah’ım çocuğumu aldın, başka elinden ne gelirse onu yap) demek.
24-
Tırnağı uzun olana, (Tırnağı kesmek sünnettir) dense, o da, (olsun ne olacak)
dese, kâfir olur. Tırnağını kesmediği için değil, sünnete önem vermediği için
küfür olur.
25-
İnşallah, maşallah demek karın doyurmaz. Maşallahla inşallahla iş olmaz veya
namaz kılmak karın doyurmaz demek. Bunları söylemekle dinimizin emri
beğenilmemiş ve alay edilmiş oluyor. İnşallah, Allah’ın izni ile demektir.
Allah’ın izni olmadan hiçbir şey olmaz. Onun için, hayır ve şer Allah’tandır
diye iman etmek gerekir. Hayır gibi şerrin de Allah’tan olduğuna inanmamak
küfür olur. İsteyen kul ama yaratan Allahü teâlâdır.
26-
Sevdiği birine, (Sen bana Allah’tan da, Peygamberden
de sevgilisin) demek.
27-
Küfre rıza küfürdür. Çocuklarının kâfir olmasına üzülmemek. Mesela kızlarının
gayrimüslimle evlenmesine
rıza göstermek.
28-
Müslüman olmak isteyene, sen hele bekle, elimdeki şu işi bitirip de geleyim
diyerek, onun Müslüman olmasını geciktirmek.
29-
Ecelin hoyrat eli demek. [Çünkü Ecel Allah’ın emri ile gelir, Allah’ın emrini
veya Azrail aleyhisselamın vazifesini zulüm gibi göstermek küfürdür.]
30-
Kâfire hürmet etmek, mesela hürmet gayesiyle papazın elini öpmek.
31-
Eshab-ı kiramdan her hangi birine
kâfir demek. [Çünkü Kur’an-ı kerimde hepsinin Cennetlik olduğu bildirilmiştir.
Birine kâfir denilince Kur’ana inanılmamış olur.]
32-
(Mazlum kâfirler de Cennete girer) demek.
33-
Haram paradan sevap ummak. Mesela bir bayan fuhuş parası ile kurban kesse,
bundan sevap umsa, küfre girer. Sevap ummadan yaparsa küfre girmez.
34-
Allahü teâlâyı mekanlı bilmek, mesela
Hristiyanlar gibi Allah gökte oturuyor demek. Allahü
teâlâyı kastedip, (Göklerden bir ses geldi), (Allah, gökten bize
bakıyor) demek. Böyle söylemek Allahü teâlâya
mekan isnat etmek olur. Dünya, gezegenler, Cennet ve Cehennem ezeli değildir,
sonradan yaratılmıştır, mahlûktur. Yer ve gökler yok iken de Allahü teâlâ var idi. İslam âlimleri, (Allah her
zaman ve her yerde ebedi olarak hazır ve nazırdır) demenin caiz olduğunu
bildirmişlerdir. Ancak, Allahü teâlâ
zamanlı ve mekanlı olmadığı için bu söz, görünüş üzere kalmaz, mecaz olur. Bu
bakımdan (Allah, zamansız ve mekansızdır, hiçbir yerde olmayarak hazır ve
nazırdır) demek caiz olur. Böyle olmazsa, Allahü
teâlâyı zamanlı ve mekanlı bilmek olur ki bu ise küfürdür. Miftah-ül
Cenne kitabında (Bir kimse, "Allah’tan hali [boş] yer yok" dese veya
"Allah gökte benim şahidim" dese, kâfir olur. Çünkü Allahü teâlâya mekan isnat etmiş olur. Halbuki Allahü teâlâ mekandan beridir) buyuruluyor. (Küfür
Bahsi)
35-
(Namaz kılmam ama, sen kalbe bak, benim kalbim temiz) demek. [Çünkü burada
namaza önem verilmiyor, namaza önem vermemek küfürdür. Namaz kılmayan hep haram
işliyor demektir, haram işleyenin kalbi temiz olmaz.]
36-
(Anan baban esmer, sen nasıl sarışın oldun?) diyene, (Ben imalat hatasıyım)
demek. Böyle söylemekle hâşâ Yaratıcının yanlış iş yaptığı söylenmiş oluyor.
37-
İbadetleri müzikle yapmak, ilahileri müzikle söylemek. Çünkü ilahiler
ibadettir, ibadete haram karıştırmak küfür olur. İçki içerken besmele çekmek de
küfür olur.
38-
Filan Müslüman benim gözümde Yahudi gibidir demek.
39-
Bir Müslüman şaka olarak, muteber bir din kitabına hurafe dese veya alay ederek
haram işleyene veya işletene "helal olsun" dese, mürted olur.
40-
Kur'anı teganni ile okuyan hâfıza, ne güzel okudun diyenin imanı gider.
(Dürr-ül-münteka)
41-
Bir şarkıcıyı dinleyen veya herhangi bir haram işi gören kimse bu harama, ne
güzel dese, o anda imanı gider. (Müjdeci Mek. 266)
42-
İnsan için, dil alışkanlığı gibi bir sebeple değil de, kasten yarattı,
yaratıcı, yarattım, yaratıcıyım gibi sözler söylemek küfür olur. Allah’tan
başkasına, yaratıcı denmez. Yaratıcı, yalnız Allahü
teâlâdır. Mecaz anlamda yapmak, meydana getirmek manasında da
söylememelidir. Bu manada veya kasıtsız söyleyenlere küfre girdi dememelidir.
43-
Zaruri olan ve tevatür ile bildirilen din bilgilerine inanmayan kâfir olur.
Küfür olan her söz, ister şaka olarak, isterse gönülden olmayarak olsun küfür
olur. (Milel-nihal)
44-
İslam bilgilerini ve ehli sünnet âlimlerini aşağılamak da, küfürdür.
45-
Yabancı kadınlara bakana, haramdır denilince, güzele bakmak sevaptır demek
küfür olur. Haramı kabul etmeyip, üstelik sanki ibadet gibi sevap diyor.
Yabancı kadınlara bakmak, gözü zayıflatır ve kalbi karartır. Mubah olanı,
güzeli sevmek, Allah’ın kudretini temaşa etmek sevap olur.
46-
Bir Müslümanın dinine, imanına sövmek küfürdür.
Evliyanın
resmine tazim
Soru:
Bir evliyanın resmine tazim etmek şirk olur mu?
CEVAP:
Şirk,
Allahü teâlâya ortak yapmak, benzetmek
demektir. Benzeten kimseye Müşrik, benzetilen şeye Şerik denir. Bir kimsede,
bir şeyde, üluhiyyet sıfatlarından birinin bulunduğuna inanmak, onu şerik
yapmak olur. Allahü teâlâya mahsus olan
sıfatlara üluhiyyet sıfatları denir. Sonsuz var olmak, yaratmak, her şeyi
bilmek, hastalara şifa vermek, üluhiyyet sıfatlarındandır. Bir insanda,
güneşte, inekte, herhangi bir mahlûkta, üluhiyyet sıfatı bulunduğuna inanarak,
ona tazim, hürmet etmeye, ona yalvarmaya, ona İbadet etmek, tapınmak denir. O
şeyler Sanem [put] olur. Böyle zan olunan insanın ve kâfirlerin resimleri
önünde, tazim edici şeyler söylemek, yapmak da, ibadet etmek, şirk olur.
Bir
insanda üluhiyyet sıfatlarından birinin bulunduğuna inanmayıp, Allah’ın sevgili
kulu olduğuna inanarak, bunun resmine, tazim etmek şirk olmaz, küfür olmaz.
Fakat, herhangi bir insanın resmine hürmet etmek günah olduğu için, tazim,
hürmet eden bir Müslüman, fâsık olur. Haram olduğuna önem vermezse, diğer bir
haramı, önem vermeyerek yapanlar gibi Mürted olur.
Tazim
ve tahkir
Soru:
Dinen kıymetli olan şeylere saygısızlık, küfür olur mu?
CEVAP:
Her
saygısızlık küfür olmaz. İki örnek verelim:
1-
Bir ihtiyaç olmadan Kâbe’ye karşı ayaklarını uzatmak, Kâbe’ye saygısızlıktır,
ama küfür değildir, tahrimen mekruhtur. Bunu kasten yaparsa, yani Kâbe o
tarafta olduğu için, onu hafife alarak veya alay ederek ayaklarını uzatırsa
küfür olur.
2-
Namaz kılmamak Allahü teâlânın emrine
saygısızlıktır; fakat küfür değildir. Namazın farz olduğunu inkâr etmek yahut
bu farzı hafife almak, namaza önem vermemek ise küfür olur.
Küfre
düşüren amel
Soru:
Ehl-i sünnete göre, amel imandan
parça olmadığına göre, insan sadece itikadi bir konuda mı küfre düşer, ameli
bir iş yapınca da küfre düşebilir mi?
CEVAP:
Peygamber efendimizin bildirdiği bütün emir ve yasaklarda
itikadi mesele vardır. Yani, Peygamber
efendimizin bildirdiği bütün emir ve yasaklara inanmak, hepsini beğenmek
itikadi meseledir, imanla ilgilidir. İmanda hassas nokta budur. Bunları yapıp
yapmamak ise günah ve sevapla ilgilidir. Küfür, dinimizde bildirilen,
inanılması, beğenilmesi gereken herhangi bir hususa inanmamak, beğenmemek,
saygı göstermemektir. Veya yine dinimizde bildirilen, inanılmaması,
beğenilmemesi gereken herhangi bir hususa inanmak, beğenmek, saygı
göstermektir. Birkaç örnek verelim:
1-
Mushaf-ı şerifi yere atmak küfürdür. Bu sadece bir iştir, ama Allah’ın kelamına
saygısızlık olduğu için küfürdür.
2-
İçki içen, domuz eti yiyen kâfir olmaz. Ama içkiyi içerken, domuz eti yerken
Besmele çekerse veya bunlar ne güzel şeyler derse kâfir olur. Haram olan şeye
saygı gösterilmiş, haramlığına inanılmamış olur.
3-
Hristiyanların haçlarını kolye olarak kullanmak küfür olur. Kolye takmak sadece
bir iştir, ama saygı yerinde bulundurulduğu için, küfür alametini beğendiği
için küfür olur.
Nasıl
hareket etmeli?
Soru:
Müslüman olduğunu söyleyen, fakat sözlerinde veya yazılarında küfrü gerektiren
bir şey görülen kimseye kâfir denir mi?
CEVAP:
Müslüman
olduğunu söyleyen veya cemaat ile namaz kılarken görülen bir kimsenin Müslüman
olduğu anlaşılır. Sonra, bunun bir sözünde, yazısında veya bir hareketinde, Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdikleri iman
bilgilerine uymayan, küfrü gerektiren bir şey görülürse, bunun küfür veya
dalalet olduğu, bundan vazgeçip tevbe etmek gerektiği söylenir; yine
vazgeçmezse, bunun sapık veya mürted olduğu anlaşılır. Namaz kılsa, hacca
gitse, her ibadeti ve iyiliği yapsa da, bu felaketten kurtulamaz. Küfre sebep
olan şeylerden vazgeçmedikçe, bundan tevbe etmedikçe, Müslüman olamaz. Her Müslüman,
küfre sebep olan şeyleri iyi öğrenerek, mürted olmaktan korunmalı, kâfir
olanları ve Müslüman görünen yalancıları iyi tanıyıp, zararlarından
sakınmalıdır!
Yalandan
hristiyan olmak
Soru:
Avrupa’da yaşıyoruz. Hristiyan olan Müslümanlara para ve imkân veriliyor. Sırf
bu imkânlardan faydalanmak için, yalandan Hristiyan olduğumuzu bildirsek bir
mahzuru olur mu? Bunun gibi ateistlerin içinde ateist görünmekte sakınca var
mıdır?
CEVAP:
Çok
sakınca vardır, çünkü bu işte bir zaruret yoktur. İbadetini gizlemek ayrı,
kâfir görünmek ayrıdır. Din kitaplarında, (Şakadan, “Ben kâfirim” dese, kâfir
olur) buyuruluyor. Yani bu işin şakası bile olmuyor. Hattâ (Ehl-i kitap olmak,
ateist olmaktan iyidir) demek bile küfürdür. Allah’ın kötü dediğine iyi demek
Allah’ın sözünü kabul etmemek oluyor. Bu bakımdan şakadan da olsa, maddi
menfaat için de olsa, Hristiyan veya ateist görünmemeli.
Mazlum
kâfirler
Soru:
(Mazlum olarak öldürülen kâfirler de Cennete gider) demek doğru olur mu?
CEVAP:
Yanlıştır,
öyle demekle Allahü teâlâ yalanlanmış
olur. Kur’an-ı kerimde her çeşit kâfirin sonsuz Cehennemde kalacağı
bildiriliyor. Mazlum olanlar bundan istisna edilmemiştir. Bir âyet-i kerime
meali şöyledir:
(Ehl-i
kitap [Yahudi ve Hristiyan] olsun, müşrik olsun bütün kâfirler, muhakkak Cehennemdedir,
orada ebedi kalırlar. Onlar yaratıkların en kötüsüdür.) [Beyyine 6]
Bunların
mazlumları Cennete gider diye bir şey yoktur.
Küfrün
şakası olmaz
Soru:
Güldürmek niyetiyle kötü kimselere, (Deyyusan-ı kiram hazretleri) demek küfür
olur mu?
CEVAP:
Evet,
küfür olur. Küfür söz ve işlerden meşhur olanlarını, bilmeyerek veya şaka
olarak yahut herkesi güldürmek için yapmak da küfür olur. (Birgivi
vasiyetnamesi)
Allahlık
demek
Soru:
Ahmak insanları kötülemek maksadıyla (Allahlık Ali Bey) diyorlar. Böyle söylemek
küfür olur mu?
CEVAP:
Evet,
küfür olur. Eğer, (Sırf Allah’ı düşünür, dünyaya önem vermez) anlamında
söylenirse küfür olmaz.
Hareket
de Allah’tandır
Soru:
(Rızık Allah’tandır, fakat kulun da hareket etmesi gerekir) demek, niye küfür
oluyor?
CEVAP:
Hareket
de Allah’tan olduğu için, küfür oluyor. (Birgivi vasiyetnamesi)
İnsanların
işleri yalnız irade-i cüziyye ile meydana gelmez. Yani insanın her istediği
vücuda gelmez. Allahü teâlânın da, yalnız
kendi iradesiyle yaratması âdeti değildir. İnsan irade eder, hareket etmesini
ister, kudretini kullanır. Allahü teâlâ
da irade ederse, iş meydana gelir. (Berika)
Cansız
maddelerin hareketleriyle, insan ve hayvanların ihtiyari, istekli hareketleri
arasında şu ayrılık vardır ki, kullar bir şeyi yapmayı tercih edince ve
dileyince, Allahü teâlâ da dilerse, kulu
harekete geçiriyor ve yaratıyor. Kulun hareket etmesi kulun elinde değildir.
(İtikadname)
Küfür
sözler
Soru:
Mezhepsiz bir yazar, (Allah'ın oğlu gelse, elimdekini alamaz), (Bu serseri,
Allah'ı yakalasa, iyi bir dayak çeker), (Bu hain, Allah'tan hızlı koşacağını
sanıyor), (Allah gökte şahidimdir) gibi sözler ediyor. Böyle söylemek küfür
değil midir?
CEVAP:
Elbette
küfürdür. İslam âlimleri, (İnsanlara ait sıfatları Allah’a vermek küfürdür)
buyuruyorlar.
Doğmak,
doğrulmak, oğlu, kızı olmak insanlara mahsustur. Bunun için, (Allah'ın oğlu
gelse) demek küfür olur. Bunları mecaz olarak da söylemek caiz değildir.
Yakalanmak,
dayak yemek gibi şeyler insanlara mahsustur. (Allah'ı yakalasa dayak çeker)
demek küfür olur.
Koşmak,
yürümek, gidip gelmek gibi sıfatlar insanlara mahsustur. Allahü teâlâ böyle şeylerden münezzehtir.
(Allah'tan hızlı koşamaz) demek de küfürdür.
Allah
mekândan münezzehtir. Bütün mekânları o yaratmıştır. (Allah göktedir) demek
küfür olur. (Miftah-ül Cennet)
Cimrilerin
Allah’ı demek
Soru:
Çok cimriye, (Cimrilerin Allah'ı), çok yalan söyleyene, (Yalancıların Allah'ı),
çok hırsızlık yapana, (Hırsızların Allah'ı) deniyor. Böyle söylemek küfür değil
midir?
CEVAP:
Elbette
küfürdür. İnsana Allah denmez. Hattâ cömertlere, (Bu cömertlerin Allah'ı) demek
de aynı şekilde küfürdür. Kötüler için, (Cimrilerin kralı), (Yalancıların
kralı) denebilir. Çok cömertler için de, (Cömertlerin piri) veya (Cömertlerin
şahı) denebilir. Kral, genelde gayrimüslimler için kullanılır, Müslümanlar için kullanılması hoş
değildir.
Ateist
Nietzsche
Soru:
Yamuk kimselerin övdüğü Pakistanlı Muhammed
İkbal’in, ateist Nietzsche için, (Mevlana Celaleddin Rumi gibi büyük bir
zattır) dediği bildiriliyor. Yerli mezhepsizler de, bu ateisti sevip övüyorlar.
Ateisti böyle sevip övmek küfür olmaz mı?
CEVAP:
Hubb-i
fillah ve buğd-i fillah, İslamiyet’in temelidir, esasıdır. Allah düşmanı olan
kâfirleri sevip, böyle övmek küfürdür.
(Mezhebin
görüşü) demek
Soru:
Mezhepsizler tarafından çok kullanılan (İslam’ın görüşü), (Mezhebin görüşü),
(İslam’ın tevhid görüşü), (Kur’anî görüş), (Allah'ın görüşü), (Allah'ın
düşüncesi) gibi tâbirleri kullanmak caiz midir?
CEVAP:
Görüş
de, düşünce de insanlar için kullanılır. Allah için, İslam için ve Kur’an için
kullanılmaz. Böyle kullanmanın küfür olduğunu İslam âlimleri bildirmişlerdir.
(İslamî
görüş), (İslam düşüncesi) denmez. (İslamî hükümler) denir. Çünkü İslam bir
görüş, bir düşünce değil, ilahî hükümler topluluğudur. Mezhepsizler tarafından
çok kullanılan (İmam-ı a'zamın görüşü), (Hanefî
mezhebinin görüşü) demek de yanlıştır. İmam-ı a'zamın ictihadı denir.
Müctehidin ictihadı dinî hükümdür. Hata olsa bile sevab verilen, amel edilmesi
gereken bir hükümdür. Sıradan birinin sözü gibi buna görüş diyerek, basite
almak çok yanlıştır. (Mezhebin görüşü) de denmez, (Mezhebin hükmü) denir. Ehl-i sünnet olanlar mezhepsizlerin
ifadelerini kullanmamalıdır.
Allah'tan
hesap sormak
Soru:
Bir ilahiyatçı, (Allah beni kel yarattı, yarın âhirette bunun hesabını ondan
soracağım) diyor. Allah'a ve âhirete inandığına göre, bu kimseye dinsiz
denmezse de, (Allah yanlış iş yaptı, beni kel yarattı, hesap soracağım)
demekle, Allah’ta noksanlık bulması küfür değil midir?
CEVAP:
Evet
küfürdür. Kâfir, sadece Allah’a inanmayana denmez. Allah’ın bir emrini
beğenmeyen de kâfir olur. İblis, Allah'a inandığı hâlde, Allah'ın bir emrini
beğenmediği için kâfir oldu. Bunun için, (Allah'tan hesap soracağım) demek de
küfür oluyor. Çünkü Allah'a inanan, Allah'ın azabının çok şiddetli olduğunu, Allahü teâlânın hesap sorulacak bir merci
olmadığını, aksine hesap soran tek merci olduğunu bilir ve kesinlikle ağzını
açamaz. Bazı ateistler, (Biz Cehenneme gitmek isteriz, çünkü orası dansözlerle,
mankenlerle doludur) derler. Yani onlar, Cehenneme inandıkları için değil, alay
etmek için böyle söylüyorlar. İlahiyatçı da, aynı düşüncededir. Filozof Ömer
Hayyam da şöyle der:
Sen
hesaba çekmeden, ben sorgularım seni,
Ey
Tanrı, hangi suçum için öldürdün beni?
Yalnızlık
Allah'a mahsus
Soru:
(Yalnızlık Allah'a mahsustur) demek küfür olur mu?
CEVAP:
Küfür
olmaz, ama burada niyet de önemlidir. Böyle söylemekle neyi kast ediyor? (Allah
tektir, yardımcısı yoktur, kimseye ihtiyacı olmaz) anlamında söyleniyorsa
mahzuru olmaz. Hâşâ (Allah, gökte yalnız bir yerde duruyor veya başka bir yerde
yalnız duruyor) gibi düşünülüyorsa, elbette küfür olur. Allahü teâlâyı yaratıklara, insanlara benzetmek,
ona yer tayin etmek, (Falanca yerde oturuyor veya duruyor yahut geziyor) gibi
bir şey söylemek küfür olur. Allahü teâlâ
mekândan münezzehtir. (Gökte, Arşta veya başka yerde) denmez. Hattâ (Her yerde)
bile denmez. (Her yerde) demekle de, yine ona mekân tayin edilmiş olur.
Allah’ı
cisim sanmak
Soru:
Dinde reformcu biri, hâşâ, (İmansızlar, Allah’ı ellerine geçirseler meydan
dayağı atarlar) diyor. Allah'ı böyle cisim olarak göstermek küfür değil midir?
CEVAP:
Her
şeyin yaratanı, sahibi yüce Allah hakkında böyle çirkin ifade kullanmak elbette
küfürdür.
Günahı
herkes kendi işler
Soru:
Amentü’de bildirildiği gibi, hayrı da, şerri de yaratan Allah olunca, (Sevab
veya günah kazanmak da bizim elimizde olmuyor) diye inanmak küfür olur mu?
CEVAP:
Elbette
küfür olur. Böyle inanmak Cebriyye isimli dalalet fırkasının görüşüdür.
Cebriyye fırkası, (Allah her işi zorla yaptırır. İnsan kaderine mahkûmdur. Hiç
kimse, işlediği günahtan mesul değildir) der. Bu da çok yanlıştır. Herkes
yaptığından mesuldür. İyilik eden mükâfatını, kötülük eden cezasını görür.
Zerre kadar hayır ve şer işleyen, karşılığını alır. (Tekvir 14, Zilzal 7,8)
Elin,
ayağın titremesiyle, kendi isteğiyle hareket ettirmek farklıdır. Biz günahı da
sevabı da kendi irademizle işliyoruz. Tik gibi, kendiliğinden günah sevab
işlenmiyor.
Meyhaneye
gidip içki içen kendi iradesiyle yapmıyor mu? Hâşâ bunu Allah zorla mı
yaptırıyor? Suçu Allah’a yüklemek ne kadar yanlıştır. Camiye gidip namaz kılan
da kendi iradesiyle kılıyor. Ama insana iyilik ve kötülük etme gücünü veren de Allahü teâlâdır. Mesela bakkala gidip helva veya
içki isteyince, bakkal vermese alabilir miyiz? Ama biz gidip istemezsek bakkal
da zorla vermez, Bakkal verdi diye suçu bakkala yüklemek yanlış olur. Helva
istemek veya içki istemek benim elimde değil demek de çok yanlıştır.
Cebriyye
fırkası, sanki zorla veriyormuş gibi suçu bakkala yüklerken, Mutezile fırkası bakkalı aradan çıkarıyor, (Gidip
kendim aldım, insan kendi işini yaratır) diyor. Her ikisi de yanlış ve
küfürdür. Onun için bid’at ehli Cehenneme gider. Eğer zerre kadar imanı varsa,
cezasını çektikten sonra Cennete girer. Ama bu kadar İslamiyet’e zıt görüşleri
olanların imanla ölmeleri çok zordur. Onun için Ehl-i
sünnet itikadından zerre kadar sapmamalıdır.
Ateiste
şefaat
Soru:
(Hocamıza şefaat yetkisi verilirse, âhirette filanca ateiste şefaat edecek)
deniyor. Ateiste şefaat edilir mi?
CEVAP:
Kesinlikle
şefaat edilmez. Resulullah efendimize
bile, böyle bir şefaat yetkisi verilmemiştir. Şefaat, imanı olanlaradır. Hattâ
iman etse de, ateistliğine tevbe ettiği bilinmeyen kişi için, öyle demek caiz
olmaz. Çünkü iki âyet-i kerime meali şöyledir:
(Şefaat
edicilerin şefaati, onlara [kâfirlere] fayda vermez.) [Müddesir 48]
(O
gün zâlimler için, ne müşfik bir dost, ne de sözü dinlenir şefaatçi vardır.)
[Mümin 18]
Allahü teâlâ, (Şefaat yoktur) derken, (Şefaat eder) demek, Allah'ı
yalancı çıkarmak olur. Mesela bir kadının gayrimüslimle evlenmesi caiz değildir, küfürdür. Bunun
aksini söylemek küfür olduğu gibi, (Ateiste şefaat edilir) demek de küfürdür.
Çünkü Allahü teâlâ yalancı
çıkarılmaktadır. Allah, (Olmaz) derken, (Olur) demek ne kadar çirkindir.
İbadetlerden önce, küfre düşürücü söz ve işleri öğrenmelidir. Bir kimsenin
hocasının böyle küfre düşmesini beğenmesi de küfür olur.
Bazı
küfür sözler
Soru:
Ekteki sözleri söylemek küfre yani kâfirliğe sebep olur mu?
CEVAP:
Bunlardan
küfür olanların hepsini Fetâvâ-i Hindiyye’den alarak aşağıya çıkardık:
1-
Kur’andaki yedullah, vechullah tâbirleri için, (Bunlar, Allah’ın uzuvlarıdır)
demek. Yani (Allah’ın eli ve yüzü vardır) demek.
2-
(Allah, susturamıyor senin dilini, ben nasıl susturayım) demek.
3-
(Seni Allah’tan daha çok seviyorum) demek.
4-
Allahü teâlâ için, mekân isnat etmek,
mesela, (Allah’ın olmadığı, boş bir yer yoktur. Allah, göktedir, yukarıdadır,
aşağıdadır, gökten veya Arş’tan bizi görüyor) gibi sözler söylemek.
5-
(Allah, olmayanı bilmez) demek.
6-
(Allah, Cennette olacak ve müminler de Allah’ı Cennette görecektir) diyerek
Allah’a mekân isnat etmek. [Allahü teâlâyı
müminler Cennette, cihetsiz olarak, karşısında bulunmayarak ve nasıl olduğu
anlaşılmayarak görecektir. Bu şekilde inanmak lazımdır.]
7-
(Peygamberler günah işleyebilir)
demek.
8-
Peygamber için, sıradan biri gibi,
(Şu adam, o adam) demek. [Hintli Hamidullah, Peygamber
efendimiz için (Bu adam) tâbirini kullanmıştır. İslam Peygamberi isimli kitabında, (Kırkında bu
tecrübeli adam, kavmini ıslaha teşebbüs etti) diyor. (s. 34)]
9-
Hazret-i Ebu Bekir veya Hazret-i Ömer’e sövmek ve onlara lanet etmek.
10-
Mutezile gibi, (Allah dünyada görülmediği
gibi, âhirette de görülmez) demek.
11-
Mütevatir olan hadisleri inkâr etmek.
12-
Def, kaval [veya başka çalgı] çalarak Kur’an okumak.
13-
(Çok Kur’an okudum, benden günahı kaldırmadı) demek.
14-
Birine (Namaz kıl!) denince, (Sen namaz kıldın da ne oldu) demek. (Fetâvâ-i
Hindiyye)
(Cennete
gideceğiz) demek
Soru:
Bir zamane hocası, yandaşlarına, (Ben de, siz de, elbette ölen şu bebeğin
gittiği yere, yani Cennete gideceğiz) diyor. Cennete gideceklerini böyle kesin
söylemek küfür değil mi?
CEVAP:
Aşere-i
mübeşşereden başkalarına garanti cennetlik denmez. Dinimizde Allah'ın
rahmetinden ümit kesip, (Biz garanti cehennemliğiz) demek küfür olduğu gibi,
(Biz garanti cennetliğiz) demek de küfürdür. Allahü
teâlâdan korkmalı ve rahmetinden ümidini kesmemeli, yani
beyn-el-havfi ver-reca [korkuyla ümit arasında] olmalıdır. İkinci bir husus
ise, her çocuğun muhakkak Cennete gideceği de kesin değildir, çünkü bu hususta
âlimlerimizin farklı kavilleri vardır.
(İnşallah
Cennette buluşacağız) denebilir. Temenni ayrı, kesin konuşmak ayrıdır.
Mecûsî
başlığı
Soru:
Mecûsîlerin giydiği başlığı kullanmak küfür olur mu?
CEVAP:
Din
kitaplarında deniyor ki:
Mecûsîlere
mahsus kalensüveyi [başlığı] kullanmak, sahih kavle göre küfürdür. Eğer
sıcaktan veya soğuktan korunmak için bir zaruret varsa, o zaman küfür olmaz.
(Hindiyye)
Başka
zaruretler de böyledir.
Küfür
olmayan bazı sözler
Soru:
Bir yazar, aşağıdaki sözlere küfür diyor. Bunlar küfür müdür?
CEVAP:
Bir
Müslümanın bir sözünden veya bir işinden yüz şey anlaşılsa, bunlardan 99’u
küfre sebep olsa, biri Müslüman olduğunu gösterse, o bir şeyi anlamak ve ona
kâfir dememek gerekir. Bir Müslümana kâfir demek, onun kâfir olmasını istemek
küfürdür. Onun için tevili mümkün olan sözlerden dolayı bir Müslümana, bu sözün
küfrü gerektirir demekten sakınmalı. Şimdi sözlere bakalım:
Allahsız
demek:
Bu
söz genelde dinsiz, imansız, merhametsiz anlamında söylenir. Onun için bu söz
küfür olmaz.
Hakimler
hakimi demek:
Bu
da küfür değildir. Hakimler hakimine şimdi Yargıtay başkanı deniyor. Daha
eskiden temyiz reisi denirdi. Daha eskiden de kâdı-ı-kudat deniyordu. Kadılar
kadısı demektir. Allah’a padişah demek de caizdir. Hatta padişahlar padişahı da
denir. Osmanlı sultanlarından bazılarına padişahlar padişahı demekte de mahzur
yoktur.
Allah
bilir ki şu şöyledir, Allah şahit şunu şöyle yaptım demek:
Gerçekten
bir iş yapılmışsa, Allah bilir ki yaptım demekte hiç bir mahzur yoktur. Yapılan
bir iş için de Allah şahit demekte hiç mahzur yoktur. Ama yapılmayan bir şey
için Allah yalancı şahit gösterilemez. Ama zaten bu anlamda Müslüman söylemez.
Müslümana suizan ederek, her sözün altında küfür aramak yanlıştır.
Sezar’ın
hakkı Sezar’a, Tanrının hakkı Tanrıya:
Bu
söz de küfür değildir. Mazlumun hakkı olduğu gibi zalimin de hakkı olur.
Sezar’ın hakkı varsa vardır. Kâfirin hakkı olmaz mı?
Hakimiyet
kayıtsız şartsız milletindir demek:
Bir
kimse kalkıp Türkiye’de kanun yapma hakkı kayıtsız şartsız Türkiye Büyük Millet
Meclisi’nin dese yanlış mı olur? Libya’da ise Kaddafi’nin dese ne olur? Olan
bir şey söylenmiş olur. Kaddafi’nin kanun koymaya yetkisinin olup olmaması ayrı
şey. Ama Libya’da böyledir. Filanca yerde de tek söz sahibi falandır demekte de
mahzur olmaz.
Sen
Allah mısın demek:
Biri
bir şey söylese, mesela sana şunu haram ediyorum dese, öteki de sen Allah
mısın, o ne biçim söz dese, küfre girmez. Senin yetkin yok sen aciz bir kulsun
demek istiyorsa ona kâfir denir mi?
Allah’tan
başkasından medet [yardım] istemek:
Herkes
birbirinin yardımına muhtaçtır. Ölü diri herkesten yardım istemek caizdir. Ruh
ölmez. Allahü teâlâ dirilere yardım
ettirdiği gibi ölülere de yardım ettirir. Hızır aleyhisselamın ruhu naçar kalanlara
yardım etmektedir.
Doktor
hayatımı kurtardı, frene basmasaydı ölmüştüm, şu hap bana şifa verdi demek:
Bunlar
da küfür değildir. Bu yemek beni doyurdu demek gibidir. Yani doymamıza Allahü teâlâ yemeği sebep kılmıştır. İlacı
hastalığımıza şifa kılmıştır. Ameliyat eden doktoru hastalıktan kurtulmamıza
sebep yapmıştır. Sebeplerle yaratmak, Allahü teâlânın
âdetidir.
Devlete
karşı çıkılır mı, ezer geçer demek:
Bundan
daha normal bir söz olur mu? Küfür bunun neresinde? Biri ile dövüşürken, adamın
eli armut toplamıyor ya, o da bize vurur, adam kuvvetlidir belki o bizi öldürür
demek küfür olur mu hiç? Evet öldüren ve her işin yaratıcısı Allahü teâlâdır ama bunları sebep kılmıştır.
Herkesi Allah öldürdüğü halde, falanca falancayı öldürdü demek caizdir.
Allah’tan
başkasının adına kurban kesmek, Allah’tan başkasına adak adamak:
Tapınmak
için olanla, ikram için yapılanı karıştırmamak gerekir. Bir Müslüman Allah’tan
başkasına tapmaz. Tapan da zaten Müslüman değildir. Kurban, adak ibadet
demektir. İbadet de Allah için olur, Onun rızasını kazanmak için olur. Rızasını
kazanma yolları çok çeşitlidir. Misafir veya devlet büyükleri gelince, onlara
yedirmek için kesmek haram olmaz. Çünkü, misafire ikram sevaptır, İbrahim
aleyhisselamın sünnetidir. (Bezzâziye)
Temel
atılırken, hastalık gelince, hasta iyi olunca hayvan kesmek de helaldir. Etleri
fakirlere yedirilmektedir. (Hamevi)
Dileği
olursa Allah için hayvan kesmeyi adak yapmak da caizdir. (Bahr-ür-râık)
Şarta
bağlı olarak Evliyaya adak yapmak da, kendini, günahı çok, dua etmeye yüzü yok
bilerek, mübarek birini vesile edip, Allahü teâlâya
yalvarmak demektir. Mesela (Hastam iyi olursa sevabı Seyyidet Nefise
hazretlerine olmak üzere, Allah için, bir koyun kesmek nezrim olsun) deyince,
bu dileğin kabul olduğu çok görülmüştür. Burada, Allah için koyun kesip, sevabı
evliyaya bağışlanmakta, onun şefaati ile, Allahü
teâlâ, hastaya şifa vermekte, kazayı, belayı gidermektedir.
Dini
günler demek:
Selefiler,
mübarek gün ve gecelere [Mevlid, Berat, Regaib gibi gecelere] karşı oldukları
için yazar da, bu günlere saldırıyor. Cuma, bayram ve kandil günleri ve
geceleri, Müslümanların mübarek gün ve geceleridir. Bu mübarek gün ve gecelere
kıymet veren Allahü teâlâdır. Peygamberler de insandır. Ancak Allahü teâlâ onları kıymetlendirmiş, güzide mevki
ihsan etmiştir. Diğer insanlardan niye ayırt ediliyor denemediği gibi, bazı gün
ve geceleri kıymetli yaratan Allahü teâlâya
da bugünleri diğer günlerden niye ayırdın denemez. Allahü
teâlâ, kullarına çok acıdığı için, bazı gecelere kıymet vermiş, bu
gecelerdeki, dua ve tevbeleri kabul edeceğini bildirmiştir. Kullarının çok
ibadet yapması, dua ve tevbe etmeleri için bu geceleri sebep kılmıştır.
Din
ayrı, dünya ayrı demek:
Din
ve dünyanın ayrı olduğu bütün din kitaplarında yazılıdır. Kur'an-ı kerimde
mealen buyuruluyor ki:
(Allah
dilediğinin rızkını bollaştırır da daraltır da. Onlar dünya hayatıyla
şımardılar. Halbuki ahiretin yanında dünya hayatı, geçici bir faydadan başka
bir şey değildir.) [Rad 26]
(Ahiret
nimetlerini isteyene de, dünya nimetlerini isteyene de onu veririz.) [Şura 20]
Hadis-i şeriflerde de buyuruluyor ki:
(İnsanların
kötüsü, din ile dünyayı yiyen [dini dünyaya alet eden] kimsedir.) [İbni Asakir]
(Allahü teâlânın koruduğu hariç, din ve dünya
işlerinde parmakla gösterilmek zarar olarak yeter.) [Beyheki]
(Ahir
zamanda insan din ve dünyasını ancak para ile korur.) [Taberani]
(Din
işlerinde kendinden üstün olanı görüp ona uyan, dünya işlerinde ise kendinden
aşağısına bakıp Allah’a hamd eden şükretmiş olur.) [T. Gafilin]
İmam-ı
Rabbani hazretleri, din ve dünya zararlarından kurtulmak için her gün 500 kere,
(La havle vela kuvvete illa billah) okuyun buyuruyor.
Din
ayrı, siyaset ayrı demek:
Bu
da din ve dünya demek gibidir. Siyaset, devlet işlerini düzenleme ve yürütme
ile ilgili görüştür. Kendi siyasetini din kabul edenler, bizim siyasetimiz
dinden ayrı gösterilemez demek istiyorlar. Din elbette politikadan ayrıdır. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Hak
teâlâ, Âdem aleyhisselama bin çeşit sanat öğretip buyurdu ki: Çocukların ve
neslin, bu sanatlardan biri ile rızkını talep etsin, sakın ola ki dini geçim
vasıtası yapmasın, din ile dünya menfaatini talep edenlere yazıklar olsun!) [Hakim]
(Dini
dünya menfaati için öğrenene, ilmini paraya değişene kıyamette ateşten gömlek
giydirilir.) [Deylemi]
Zevklere
ve renklere karışılmaz demek:
Elbette
zevkler, renkler tartışılmaz. Herkesin zevki farklıdır. Bunun küfürle ne ilgisi
vardır? Hatta bir kimse, içki içse, kumar oynasa, çıplak gezse, bu benim
zevkimdir, bana karışmayın dese bile, yine küfür olmaz. Çünkü harama helal
demiyor. İslamiyet’e değil, karşısındakine kızıyor. İslamiyet’e kızıyorsa,
zaten o Müslüman değil ki, küfre düşsün. Küfrün içinde olan küfre düşmez.
Bu
benim özel hayatım hiç kimse karışamaz, demokrasi var demek:
Özel
hayatıma karışmayın demek de küfür olur mu? Bir sarhoş, ben istediğim gibi
içerim, istediğim gibi kumar oynarım, bunlar benim özel hayatım dese küfür
olmaz. Bunları helal kabul ederse küfür olur. Mutezile
ve Selefilikte, amel imandan parça kabul edildiği için günah işleyenlere küfür
damgası basılıyor.
Biz
babadan, atalarımızdan böyle gördük demek:
Bunun
küfürle ne ilgisi var ki? Atalardan iyi şeyler de görülür kötü şeyler de. Bizim
atalarımız içki içerdi, kumar oynardı dense bile bunun küfürle ne ilgisi vardır
ki? Burada haramı helal kabul etmek yok ki.
Din
şöyle diyor doğru, ama.... , haklısın, fakat… demek:
Adam
dini inkâr etmiyor ki küfür olsun. Fâsık biri, din zekât verin diyor ama,
parayı sevdiğim için veremiyorum, din oruç tutun diyor ama mideme
düşkünlüğümden tutamıyorum. Din içki haramdır diyor ama, zevkime düşkünlükten
bırakamıyorum dese küfür olmaz. Burada dini inkâr etmek, haramı helal kabul
etmek yok.
Paranın
açamayacağı kapı yoktur demek:
Bu
söz, para çok şeyler yapar demektir. Nitekim hadis-i şerifte de, (Ahir zamanda
insanların paraya ihtiyacı daha çok olur. Çünkü insan o zaman din ve dünyasını
ancak para ile korur) buyuruluyor. (Taberani)
Bir
ibadeti gösteriş veya dünyevi bir menfaat için yapmak:
Müslüman
ibadetini Allah için yapar. İbadete riya karışabilir. Riya karışan ibadete
küfür denmez. İbadeti bir menfaat için yapmak da küfür değildir. Mesela hacca
gidenin niyeti, para kazanmak, oradan ucuz mal getirmek olsa, bunun ibadetine
sevap verilmez ama buna küfür de denmez.
Azrail’le
savaşıyor demek:
Ölümle
pençeleşiyor da denir. Burada Azrail aleyhisselamı kötüleyici söz yoktur. Onu
veya başka melekleri kötülemek küfür olur. Ama burada öyle bir durum yok.
Aşırı
dinciler:
Genelde
bu sözü dinsizler, Müslümanlara saldırmak için kullanıyorlar. Onlar zaten
dinsizdir. Ama bir Müslüman, diğer bir Müslümana maşallah bu aşırı dincidir,
çok mutaassıptır dese küfür olmaz. Dine aşırı bağlı deniyor. Dinde aşırı
gitmeyi ise dinimiz yasaklamıştır. Mesela Peygamber
efendimiz, (Din kolaylıktır. Dinde aşırı gideni din mağlup eder) buyuruyor. (Nesai)
Sorumsuzca
söylenen sözler
Soru:
İnsanı küfre düşüren sözler hakkında piyasada birçok kitap var. Bunlara göre
kim Müslüman kalabilir! Bu kitaplardan bazılarını size gönderiyorum. İnceleyip,
bu sözleri açıklar mısınız?
CEVAP:
Küfür
sözler konusunda piyasadaki kitaplarda, küfür olmayan sözlere de küfür damgası
basılmıştır. Şimdi bu sözleri inceleyelim:
(Allah’ın
oğlu gelse bu işi yapamaz. Yürü Allah yürü, ye Allah ye, uyu Allah uyu gibi
sözleri söyleyen kâfir olur) deniyor. Allah’ın oğlu demek, Allah şunu yapamaz
demek elbette küfürdür. Fakat diğer sözlerin küfürle hiç alakası yoktur. Çünkü
bunu söyleyen kimse, Allah yürür, Allah yer içer, Allah uyur demek istemiyor.
Yolun uzunluğunu, bitip tükenmediğini bildirmek için yürümekle bitmiyor demek
istiyor. Şarkılarda, türkülerde ve böyle sözler arasında Allah ismini kullanmak
doğru değildir. Ama küfür de değildir. Küfrün ne olduğu dinin dört delili ile sabittir.
Bunun dışında küfür olmaz. Bütün milleti kâfir yapmak da çok tehlikelidir.
Müslümana kâfir diyenin kendisinin kâfir olacağı hadis-i şerifle de
bildirilmiştir.
(En
büyük Galatasaray, başka büyük yok diyen kâfir olur) deniyor. Bunun küfürle ne
alakası var? Kendi grubunda, yani futbolda en büyük demektir. En büyük Türkiye
gazetesi desek, başka büyük yok desek, gazeteler içinde tirajı veya kalitesi en
büyük olan demektir. En büyük TGRT demek de böyledir. Televizyonlar içinde en
kalitelisi demektir. Hâşâ Allah’tan büyük anlamına gelmez. Zoraki böyle bir
anlam çıkarmak çok yanlıştır. Böyle sözlerle bütün milleti kâfirlikle suçlamak
ne kadar yersizdir.
(İslam
dini akıl mantık dinidir demek çok yanlış bir sözdür) deniyor. Bu ifadeyi
kullanmak ne kadar yanlıştır. Kur’an-ı kerimin birçok yerinde (Akletmez
misiniz, aklınızı kullanmaz mısınız?) gibi ifadeler çok geçer. Peygamber efendimiz de buyuruyor ki:
(Kişinin
dini, aklı ölçüsündedir. Aklı olmayanın dini yoktur.) [Ebuşşeyh]
(İnsanı
ayakta tutan aklıdır. Aklı olmayanın dini de yoktur.) [Beyheki]
(Akıllı
olmak, din işlerinde sevinç kaynağıdır.) [İbni Asakir]
(Aklı
doğru olmayanın dini de doğru olmaz.) [Taberani]
(Akıllı
kimse kurtuluşa ermiştir.) [Buhari]
(Akıl
imandandır.) [Beyheki]
İslamiyet
nakil dinidir ve selim akla uygundur. Dinde aklın önemi büyüktür. Ancak yalnız
akla uyup, yalnız ona güvenip yanılan kimseye felsefeci denir. Aklın erdiği
şeylerde ona güvenen, aklın ermediği yanıldığı yerlerde, İslam ışığı altında
akla doğruyu gösteren büyük zatlara, İslam âlimi denir. Akıl göz gibidir.
İslamiyet de ışık gibidir. Göz karanlıkta cisimleri göremez. Görmesi için ışık
gerekir. Bunun için Hazret-i Ali, (Din, akıl ve görüş ile olsaydı, mestin
üstünü değil de altını meshetmek gerekirdi) buyurmuştur.
(Ne
biçim kaderim varmış, alnımın kara yazısı, adam ülkenin kaderini değiştirdi
demek insanı imandan çıkarır) deniyor. Halbuki İslam âlimleri, (Kaderin,
hayırlısı, şerlisi, iyisi, kötüsü, tatlısı, acısı, hep Allahü teâlâdandır. Çünkü, kader, bildiği şeyleri
yaratmak demektir) buyuruyorlar. Bir insanın başına kötü işler gelirse,
(Kaderim böyle imiş, veya bu alnımın kara yazısıdır, ne kadar kötü kaderim
varmış) demesinde mahzur yoktur. Çünkü hayır şer Allah’tandır. Fakat (Adam
ülkenin kaderini değiştirdi) demek yanlıştır. Allah’ın kaderini kimse
değiştiremez. (İntihar eden, Allah’ın kaderini değiştirir) diyenler de vardır.
Bütün bunlar kaderi bilmeyen cahil kimselerin sözleridir.
(Sözde
Müslümanlar, “ibadet ile Cennete girilmez, temiz kalb gerek, Allah kalbe bakar”
derler) diyerek böyle kimselerin Müslüman olmadığı söyleniyor. Böyle söyleyen
herkesi suçlamak yanlıştır. Çünkü Peygamber
efendimiz, (Hiç kimse, ibadeti sebebi ile Cennete girmez) buyurmaktadır. Çünkü
yaptığımız bütün ibadetler kabul olsa bile, bir gözümüzün şükrünün karşılığı
bile değildir. Cennete, Allahü teâlânın
lütfu ve ihsanı ile girilir. Lütfa ve ihsana kavuşmak için, imanlı olmak şart
olduğu gibi, ibadete de ihtiyaç vardır. Bir insan ne kadar çok ibadet ederse
etsin, ibadeti sebebiyle kendini mutlaka Cennetlik olarak bilmemelidir. Kulun
vazifesi ibadet etmektir. Kur'an-ı kerimde mealen, (Ben cin ve insanları yalnız
bana ibadet etmeleri için yarattım) buyuruluyor. Temiz kalb gerek demekte de
mahzur yoktur. Çünkü Hadis-i şeriflerde
buyuruluyor ki:
(Kalb
bozuk olunca, bedenin işleri de bozuk olur.) [Beyheki]
(Allahü teâlâ, sizin görünüşünüze, malınıza
[rütbenize, iyi işlerinize] bakmaz; bunları ne niyetle yaptığınıza bakar.) [Müslim]
Allahü teâlâ kalblerde olan ihlasa ve Allah korkusuna bakar.
Amellerin, ibadetlerin kabul edilmesi için, yani sevap verilmesi için, hem
şartlarına uygun olması, hem de ihlas ile niyet edilmesi lazımdır. Yani
ibadetin kabul olması için, Allahü teâlânın
rızası için yapılması lazımdır.
(Arşimet
kanunu, Newton kanunu demek imanı zedeler) deniyor. Allahü
teâlâ kâinatta çeşitli düzenler yaratmıştır. Suya belli bir kaldırma
gücü vermiştir. Bunu bulana onun ismini vermenin küfürle ilgisi olmaz. Suya
kaldırma gücünü Arşimet veriyor denmiyor ki. Bunun varlığını Arşimet buldu
deniyor.
(Kur’an
okumak çok zordur demek bâtıl bir yaygaradır) deniyor. Bilmeyene elbette
zordur. Kimine yabancı dil, kimine matematik zor gelir. Zora zor demenin
bâtılla, küfürle ne alakası vardır?
(Hele
şu namazımızı kılalım da, rahat rahat çayımızı içelim diyenlerin akıbetleri çok
feci olur) deniyor. Bu ne kadar da yanlış bir ifade? Adam, namaza çok önem
veriyor ki, (Önce şu namazımızı kılalım, namazı geciktirme endişesi ile çay
içersek çayın tadını da alamayız, hele namazı kılalım çayı nasıl olsa içeriz)
demek istiyor. Bu sözün neresi kötü ki? Âlimlerimiz, namaza mani olan işte
hayır yoktur buyuruyorlar. Vakit girer girmez, önce namazı kılmalı, ondan sonra
diğer işleri yapmalıdır.
(İslam
bir bütündür, tamamını alan ancak Müslümandır) deniyor. Bu söz izaha muhtaçtır.
İtikadda öyle ise de amelde öyle değildir. "Ya, dinimizin bütün emirlerini
yapıp, bütün yasaklarından kaçınmak veya hiçbirini yapmamak gerektiğini"
söylemek, "Ya hep, ya hiç" demek çok yanlıştır. birkaç günah
işliyorum diye, diğer günahları da yapmak gerekmez. İmam-ı Rabbani hazretleri
buyuruyor ki: (Bütün günahlara tevbe edip hepsinden kaçmak büyük nimettir. Bu
yapılamazsa, bazı günahlara tevbe etmek de nimettir. Bunların bereketiyle belki
bütün günahlara tevbe etmek nasip olur. "Bir şeyin bütünü ele geçmez ise,
hepsini de kaçırmamalı" buyuruldu.)
(İbadet
de gizli, rezalet de) diyenlere ateş püskürülüyor. Halbuki hadis-i şerifte,
(Kim, dünyada günahını gizlerse, Allahü teâlâ
da, Kıyamette, o günahı herkesten saklar) buyuruluyor. (Müslim)
İnsanlardan
utanarak günahı gizlemek de hayadandır. Haya da imandandır. Günah gizlenmezse,
fâsıklar bundan cesaret alır. (Falanca günah işliyor. Ben de işlesem ne çıkar?)
diyebilir. Riya olmaması için ibadeti gizlemek caizdir. Onun için (Kabahat da
gizli, ibadet de gizlidir) denmiştir. Bunun gibi atasözlerinin çoğu bir hadis-i
şerife dayanmaktadır. (Haya elbisesine bürünenin ayıpları görülmez. Duyulunca
hoşlanılacak şeyleri yap! Kimsenin duymasını istemediğin ve duyulunca
insanların hoşlanmayacağı şeylerden kaç!) buyurulmuştur.
Camileri
siyasi arena haline getirmek isteyen bazı din cahilleri, (Emperyalist
kâfirlerin “Camide dünya kelamı konuşmak günahtır” sözünü söyleyerek, Camiler,
ziyaret yerleri, mevlit ve hatim merkezleri haline getirilmiştir) diyor.
Camilerin ziyaret edilmesi, mevlit okunması, hele hatim yani Kur’an okunmasına
karşı çıkmak ne kadar çirkindir. Camide konuşmayı emperyalist kâfirler değil,
Allah ve Resulü yasaklıyor. Camide konuşmak sevapları giderir. Hutbeyi bile
nutuk çeker gibi yüksek sesle okumak haramdır. Camide konuşulmaz. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Mescitte
dünya kelamı söyleyenin ağzından kötü bir koku çıkar. Melekler, "Ya Rabbi,
bu kulun mescitte söylediği dünya kelamından dolayı, ağzından çıkan fena koku
bizleri rahatsız ediyor" derler. Hak teâlâ da buyurur ki: "İzzetim,
celalim hakkı için, onlara büyük bela veririm.") [Ey Oğul İlm.]
(Ahir
zamanda bazı kimseler, mescitlerde dünyadan, dünya kelamından bahsedecekler.
Onlarla beraber olmayın! Allahü teâlânın
böyle kimselerle işi yoktur.) [İbni Hibban]
(Hayvanların
otu yediği gibi, mescitte konuşmak da sevapları yer, yok eder.) [İ.Gazali]
Önce
(tehiyyet-ül mescid) namazı kılıp veya başka ibadet yapıp, itikâfa niyet
ettikten sonra, hafif sesle ihtiyaç kadar konuşmak caizdir. İhtiyaçsız mescitte
konuşulmaz.
(Bu
mahallenin çocukları ahlaksız) diyenlere de hücum edilerek, (Her çocuk mümin ve
günahsız doğar) deniyor. Çocuğun günahsız doğduğu doğrudur, fakat mümin doğar
demek yanlıştır. Çünkü bir hadis-i şerifte (Kız çocuğunu diri olarak gömen de,
gömülen çocuk da Cehennemdedir) buyuruldu. (Ebu Davud)
Kâfirlerin
çocukları, akıl-baliğ olsaydı, mümin veya kâfir olacaktı. Bu ise ilm-i ilahide
bilindiğine göre, büyüyünce ne olacaksa hüküm de ona göredir. Yani kâfir
olacaklar Cehenneme, Müslüman olacaklar ise Cennete gideceklerdir. Peygamber efendimize, küçük yaşta ölen müşrik
çocuklarının durumu sual edildiğinde (Akıl baliğ olsalardı, ne amel
işleyeceklerini Allah elbette bilir) buyurdu. (Buhari)
Bu
kavli bildiren âlimler olduğu gibi, çocuklar günahsız doğduğu için kâfir
çocuklarının da Cennete gideceğini söyleyen âlimler vardır. Fakat çocuklar
mümin olarak doğar diyen âlim yoktur
(Can
çıkmayınca huy çıkmaz) sözü yanlış deniyor. Bu söz, gazap, şehvet gibi insanın
fıtratında olan şeylerin tamamen yok edilemeyeceğini bildirmek için
söylenmiştir. Şu hadis-i şerif de aynı mealdedir:
(Bir
dağ yerinden ayrılmış denirse, tasdik edin. Fakat, bir kimsenin ahlakı değişmiş
denirse inanmayın. Zira fıtri yapı değişmez.) [İ.Ahmed]
Terbiye
etmek başka, yok etmek başkadır. Bir erik çekirdeği, ne elmadır, ne de eriktir.
Bu çekirdek, toprağa konur, sulanıp gübrelenirse, erik ağacı olabilir. Bu
ağaçtan da erik alınabilir. Bu ağaca ne kadar bakılırsa bakılsın, erik
çekirdeğinden elma olmaz. İşte can çıkar huy çıkmaz bu anlamdadır.
(Çocukları
camiye sokmayanlar var. Her cami avlusu, çocuk bahçesi haline getirilmeli.
Caminin mimarisinde, edebiyatında, musikisinde hep fayda vardır. Bu faydalardan
çocuklarımızı uzak tutmayalım) deniyor. Halbuki, hiç zarar vermese de, camiye
küçük çocuk getirmek mekruhtur. Zarar verir, kirletirse haram olur. Hadis-i şerifte (Camiye çocuk ve deli
koymayın) buyuruluyor. (İbni Mace)
Musiki
haramdır, harama helal diyen küfre girer.
(Ben
cahilim demek, cahiliyet devrini kabul etmek olur) deniyor. Halbuki Peygamber efendimiz, (Âlimim diyen kimse
cahildir) buyuruyor. (Taberani)
Hazret-i
Şabi, (Bilmem demek, cahilliğini söylemek ilmin yarısıdır. Allah rızası için
bilmediği bir konuda, susanın aldığı mükafat, bildiği konuda konuşanın aldığı
mükafattan az değildir. Çünkü cehaleti kabul etmek nefse çok ağır gelir)
buyuruyor. İmam-ı Gazali hazretleri, tevekkülün ikinci derecesini anlatırken
buyuruyor ki: (Bu kelime-i tevhidin manasına, kalbin inanmasıdır. Bu inanış, ya
başkalarından görerek, işiterek olur ki, bizim gibi cahillerin inanışı
böyledir. Yahut delil ile, aklın ispat etmesi ile inanır. Din âlimlerinin,
kelam ilmi üstadlarının inanması böyledir.)
Hikmet
ehli bir zat, (Kötü sözlerimize dayanan, isteyene veren ve cahilliklerimize göz
yuman bizim efendimiz) der. Ben cahilim demenin, ben cahiliyet devri
itikadındayım demekle hiç bir ilgisi yoktur.
(Bekârlık
sultanlıktır sözü yanlıştır) deniyor. İslam’ın ilk zamanları evlenmek tavsiye
ediliyordu. Peygamber efendimiz,
(Evlenmek benim sünnetimdir, sünnetime uymayan benden değil) buyuruyordu. Fakat
ahir zamanda bu durum değişmektedir. Çünkü Ebu Ya’lanın rivayet ettiği hadis-i
şerifte, Peygamber efendimiz, (İkiyüz
yılından sonra, sizin en iyiniz, hafifülhâz olandır) buyurdu. Hafifülhâz nedir,
dediklerinde, (Hanımı ve çocuğu olmayandır) buyurdu. Bişr-i Hafi, Bayezid-i
Bistami, Ebül-Hüseyn Nuri [ve Rabia-i Adviyye] gibi büyük âlimler bekâr idi.
Hicretin ikiyüz yılından sonra gelenler arasında, bunların ve bunlar gibi
olanların şeref ve üstünlüklerini, bu hadis-i şerif bildirmektedir. (İhya)
Ebu
Süleyman-ı Darani hazretleri, (Bekârlığa dayanmak, ailenin çilesine
dayanmaktan, onların eziyetine katlanmak, Cehennem ateşine dayanmaktan daha
kolaydır) buyurdu.
(Zaman
çok kötüleşti demek, Allah’tan şikayettir; çünkü (Zamana söven beni cezalandırır.
Ben zamanım) hadisi kudsisi vardır) deniyor. Zaman kelimesinin sanki tek bu
anlamı mı var da böyle söyleniyor?
Zaman
kelimesinin anlamlarından birkaçı şöyledir:
1-
Vakit demektir. Olayları sıralamaya yarayan başı ve sonu belli olmayan mücerret
kavram. Zaman akıp gidiyor gibi.
2-
Çağ demektir. Osmanlıların ilk zamanlarında Türklerin itibarı yüksekti gibi.
3-
Gün demektir. Zaman olur beni de anlayan çıkar gibi.
4-
An demektir. Bir zaman durakladı, konuşmadı gibi.
5-
Mevsim demektir. Şimdi hasat zamanı gibi.
6-
Elverişli vakit demektir. Tam hücum etme zamanı gibi.
7-
Yaşanılan devir demektir. Zaman çok kötü oldu, bilir bilmez herkes din adına
ahkam kesiyor gibi.
(Zaman
sana uymazsa sen zamana uy sözü çok yanlıştır) deniyor. Halbuki “Zaman sana
uymazsa, sen zamana uy” sözü doğrudur. Zamana uymak, zamanın gerektirdiği
hususlara uymak demektir. Zamanın değişmesiyle, örf ve âdete ait hükümler
değişebilir. Nassa [Kur'an ve hadise] dayanan hükümler zamanla değişmez. Dine
aykırı olmayan örf ve âdete ait hükümler değişirse, bunlara uymakta mahzur
yoktur.
Mecellenin
39. maddesinde, zamanın değişmesiyle âdete ait hükümlerin değişeceği
bildirilmektedir. Mubah olan âdetlerde ve fen bilgilerinde zamana uyulur.
İbadetlerde zamana uyulmaz.
Herkes
traktörle, kamyonla giderken, kağnı ile gitmek gerek diye ısrar edilmez. Fakat
günah olan bir şey, herkes tarafından yapılsa, buna uyulmaz. Zamana ait işlerin
değişmesine, zamanın değişmesi denmiştir. Böyle misaller Kur'an-ı kerimde de
vardır. Mesela, (köy halkına sor) yerine, (köye sor) denilmiştir. (Yusüf 82)
Türkçede
de, (şu sınıf tembel) denir. Burada anlatılan, sınıfın kendisi değil, oradaki
talebelerdir. Zamana uymak da, zamanın icabı olan faydalı işlere uymak
demektir. Zararlı, günah olan şeylere uyulmaz. Zamanı kötülemek de, o zamanda
yaşayan kötü insanları tenkit etmektir. Yoksa zamanı yaratan Allah’ı kötülemek
anlamında değildir.
(Din
siyasete alet edilmez diyenler, Müslümanları uşak olarak kullanmak
isteyenlerdir) deniyor. Yani apaçıkça din istismarı normal görülüyor. Dini
kullanarak, gerek şahsi, gerek siyasi menfaat veya nüfuz sağlama işine din
istismarı denir. Koltuk kapmak, alkış toplamak, bir grup insanı peşine takmak
gibi herhangi bir menfaat, Allah rızasından başka niyetlerle yapılırsa riya
olur. İmam-ı Gazali hazretleri buyuruyor ki: İyi bil ki riya haramdır, riyakârı
Allah sevmez. Hadis-i şerifte:
(Ahir
zamanda dünya menfaati için dini alet eden, gösteriş yapanlar çıkar. Sözleri
baldan tatlıdır. Bunlar kuzu postuna bürünmüş birer kurttur) buyuruldu. (Tirmizi)
Din
alet edilerek elde edilen mal, mevki için şair der ki:
Şu
mala, makama ola ki lanet,
Ona
din veya ırz edile alet.
Dini
siyasete, politikaya alet etmek, yahut başka zararlı maksatlar ve menfaatler
için kullanmak, bir takım cahilleri, din ismi altında, tahrik etmek çok büyük
bir günahtır. Allahü teâlâ, en çok bunu
kötülemektedir. Din, tertemiz ahlak sahibi olmayı emreden, sırf merhamet, sevgi
ve büyüklere itaat, küçüklere şefkat emreden, insanları doğru yola götüren Allahü teâlânın razı olduğu yoldur. Dini herhangi
bir menfaate, mesela siyasete alet etmek, yahut başka zararlı maksatlar için
kullanmak, bir takım cahilleri, din ismi altında, tahrik etmek çok büyük bir
günahtır. Hadis-i şerifte buyuruldu
ki:
(Yazıklar
olsun ilmini ticaret vasıtası yapan kötü âlimlere ki, devlet adamlarına
yaklaşır ve kazanç temin ederler. Allah onların ticaretine kesatlık versin!) [Hakim]
Vaaz
etmek, dini yazı yazmak, kitap çıkarmak, ancak Allah rızası için olunca, mevki,
mal ve şöhret kazanmak için olmayınca faydalı olur. Aksine olursa çok zararlı
olur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Hak
teâlâ, Hazret-i Âdem’e bin çeşit sanat öğretip buyurdu ki: Çocukların ve
neslin, bu sanatlardan biri ile rızkını talep etsin! Sakın ola ki dini geçim
vasıtası yapmasın! Dini kullanarak dünyayı talep edenlere yazıklar olsun!) [Hakim]
(Ne
yapayım emir kuluyum demek yanlıştır. Allah’ın kulu olmalı, kulun kulu olmamalı)
deniyor. Bir başka cahil de şöyle diyor: (Osmanlılarda, insan, Allah’ın değil,
padişahın kuluydu. Onun için padişah, halka "Kullarım" derdi.
Sultanlık sistemine karşı çıkmak, soylu mücadele vermektir) diyor.
Bazı
kelimeler birkaç manaya gelir. Cümledeki yerlerine göre manaları değişir.
Mesela Mevla kelimesi, yedi manaya gelir. Daha çok ilah, efendi, köle manasında
kullanılır. (Mevla’nın rahmeti bol) cümlesindeki mevla, ilah manasındadır.
(Mevlana Celaleddin)deki mevla da efendi demektir. Şimdi biri çıkıp da (Sen
Celaleddine ilah dedin) diyemez. Bunun gibi kul kelimesi de mahlûk, insan,
köle, bende, emir altında bulunan, tâbi, mensup gibi manalara gelir. Şimdi biri
nezaket olsun diye (Bendeniz) dese, bende kul, köle demek olduğu için, (Sen
karşındakine bendeniz demekle onu ilah yaptın) demek caiz olur mu? Padişahlar,
sadık yardımcılarına "Kulum" derdi. Burada kul, "Sağ kolum”
demektir. Sultana ait seçkin askerlere (Kapı kulu) denirdi.
(Allah’tan
başkasına itaat etmek şirktir, kula kulluktur) deniyor. Bu söz de çok
yanlıştır. Çünkü Kur'an-ı kerimde, Allah ve Resulüne ve ülülemre de itaat
edilmesi emrediliyor. Âlimlere, ana babaya itaat da dinimizin emridir. Bunlara
itaat da Allah’a itaat olur. (Hadika)
(Şeyhi
olmayanın şeyhi şeytandır sözüne hadis demek korkunçtur, Bayezid-i Bistamiye
aittir) deniyor. O zaman adama şu soruyu sorarlar: Bu korkunç sözü ne diye
Bayezid-i Bistami hazretleri söylemiştir? Bir âlimin söylemesi o sözün kötü
olmasını mı gerektirir? Burada şeyh, mürşid, rehber, üstad, öğretmen anlamındadır.
Din ilimlerini hocasız öğrenmek kolay mıdır? Hele tasavvufu rehbersiz öğrenmek
imkansızdır. Bayezid-i Bistami hazretlerinin bu sözü, korkunç olarak
vasıflandırılıp niye beğenilmez ki? Burada tasavvuf düşmanlığı mı yapılıyor?
Rehbere, üstada kızılır mı? Bir talebenin, ilim öğrenebilmesi ve doğru yolu
bulabilmesi için, bir öğreticiye ihtiyacı vardır. Çünkü hadis-i şerifte, (İlim
üstaddan öğrenilir) buyuruldu. (Taberani)
Kur'an-ı
kerimde ise mealen, (Eğer bilmezseniz, bilenlerden sorun!) buyuruldu. (Nahl 43)
(Eğer
o iki sene olmasaydı Numan helak olurdu sözü imam-ı a’zama ait değildir,
uydurma bir sözdür. Tasavvuf olmadan da insan evliya olur) deniyor. Maksat
tasavvufu kötülemek. Tasavvuf düşmanlığı selefiler arasında çok yaygındır.
Evliyaya, keramete düşmanlık yaparlar. Bilmeyenin bilmediği şeyleri düşmanlık
yapması yadırganmaz. Atalarımız böyle kimseler için, (Kişi bilmediği şeylerin
düşmanıdır) buyurmuşlardır.
Muhammed Masum hazretleri, Mektubat kitabında buyuruyor ki:
Allahü teâlâyı tanımak iki türlüdür:
1-
Ehl-i sünnet âlimlerinin
bildirdikleri gibi tanımak,
2-Tasavvuf
büyüklerinin tanımaları.
Birinci
şekildeki imanda nefs azgınlığından vazgeçmemiştir, iman hakiki değil,
mecazidir. Bu iman gidebilir. İkincisinde nefs de imana geldiği için iman yok
olmaktan korunmuştur. (Ya Rabbi, senden sonu küfür olmayan iman istiyorum)
hadis-i şerifi ve Nisa suresinin (Ey iman
sahipleri, iman edin) mealindeki 136. âyet-i kerimesi de hakiki imanı
bildirmektedir. Bu âyet, (Hakiki imana kavuşun) manasındadır.
İmam-ı Ahmed hazretleri ilim ve ictihadda çok yüksek dereceye sahip
olduğu halde, hakiki imana kavuşmak için Bişr-i Hafi [ve Zünnun-i Mısri]
hazretleri gibi evliyanın sohbetinde bulundu. İmam-ı a'zam hazretleri de,
ömrünün son yıllarında Cafer-i Sadık hazretlerinin sohbetinde bulunduktan
sonra, (Bu iki sene olmasaydı, Numan helak olurdu), yani (Hakiki imana
kavuşamazdım) buyurmuştur. Her iki imam da ilimde ve ibadette son derece ileri
oldukları halde, tasavvuf büyüklerinin sohbetinde bulunarak marifeti ve bunun
meyvesi olan hakiki imanı elde ettiler.) (2/106)
Senaullah-i
Dehlevi hazretleri de buyuruyor ki:
Tasavvufta
fena makamına kavuşan, muhakkak imanla ölür. Bekâra suresinin (Allahü teâlâ imanınızı zayi etmez) mealindeki 143.
âyet-i kerimesi ve (Allahü teâlâ,
kullarının imanlarını geri almaz. Fakat âlimleri yok ederek ilmi geri alır)
hadis-i şerifi, hakiki imanın ve bâtın ilminin geri alınmayacağını
göstermektedir. (İrşad-üt-talibin)
(Sizin
düşmanınız şeytandır) âyet-i kerimesini delil getirerek, bize düşman olan
birine (Sen benim düşmanımsın) demenin küfür olduğu söyleniyor. Cahilliğin bu
kadarına da pes artık. Bir Müslüman da diğer Müslümana düşmanlık yaptı diye
hemen ona kâfir denir mi? Hangi kitap böyle yazar? Tarihte iki Müslüman ordu
çarpışmadı mı? Bunlara kâfir denir mi? Bu cahil adamlar, ellerine almışlar, bir
kâfir karası, önüne gelenlere rastgele sürüyorlar.
Müziğin
her çeşidinin haram olduğu muteber eserlerde bildirilirken, müziğin
eğlendirici, düşündürücü, dinlendirici ve eğitici yönleri de bulunduğu
anlatılarak sanki bazı müziklerin caiz olduğu söyleniyor. Mehter marşı, def,
düğünde davul çalmak hariç elbette müziğin her çeşidi haramdır. Tasavvuf müziği
diye de bir şey yoktur.
(Kâfirler
Allah’tan ümit keser) âyetini delil getirerek, (Bu toplum düzelmez) diyenlerin
küfre girdiği söyleniyor. Halbuki bu âyetin, bununla hiç ilgisi yoktur. Delinin
biri çıksa, (Ben hiç hastalanmayacağım, göklerde uçacağım, dünyadaki herkesi
Müslüman edeceğim) dese, bir başkası da bunları yapamazsın dese, hemen eldeki
kara, bu adamın alnına yapıştırılır, (Sen Allah’tan ümit kestiğin için
kâfirsin) denir. Ben inansam da, ibadet etsem de Allah beni affetmez) demek
küfürdür. Allah’tan ümit kesmek, Allah’ın rahmetinden ümit kesmektir. Yoksa bu
işi yapamazlar demenin küfürle ne ilgisi vardır?
Eli
yağlı karalılar, (Gemisini kurtaran kaptan) sözüne de saldırıyorlar. Halbuki bu
söz, hadis-i şeriflere ve âlimlerimizin bildirdiklerine aykırı değildir, çok
güzel bir sözdür. Atalarımız aynı anlamda, (Önce can, sonra canan) demişlerdir.
Can kurtarılmadan canan kurtarılmaz.
Kötü
de olsa mevcudu kabullenme olacağı için, (Beterin de beteri vardır) sözü de
tenkit ediliyor. Halbuki İmam-ı Rabbani hazretleri, (Hiç bir zaman, hiç bir
şekilde, halinizden şikayetçi olmayın. Her zaman şükredici olun. Beterin beteri
vardır) buyuruyor. Topal olan kimse, (Beni niye topal yarattın veya niye kazada
ayağımı koparttın) diye Allah’a isyan mı etmesi gerekir, yoksa (Ya rabbi gözümü
kör etmediğine, kulağımı sağır etmediğine çok şükürler olsun) demesi gerekmez
mi? Her zaman beterin beteri vardır diyerek hâlimize şükretmeliyiz.
(Kedinin
bacağını gerdek gecesi ayırmak gerekir) sözüne de saldırıyorlar. Halbuki bu
sözün anlamı, tedbirini zamanında almak gerekir demektir. Yoksa kedinin
bacağını tutup ayırmak demek değildir. Tedbir işin başında alınmazsa, zamanla
olayları önlemenin güç olduğu bildirilmektedir. Gerdek gecesi hanımı dövmek
gerekir diye bir şey yoktur. Çünkü çoluk çocuğu terbiye etmek için dövmek doğru
değildir. Ancak yanlış bir iş yapınca, cezalanabileceği hissini vermek gerekir.
Peygamber efendimiz, ev halkının
dövülmemesini emrettiği halde, terbiye edilmeleri için cezalanacakları,
dövülecekleri hissini taşımaları gerektiğini bildirmiştir. Bu hususta Peygamber efendimiz, (Ev halkınızı terbiye
edebilmek için bastonunuzu onların göreceği yere asın!) buyurmaktadır. (Taberani)
Kur’an-ı
kerimde de Cenab-ı Hak, (Azabım çok şiddetlidir) diyerek kullarını ikaz
etmektedir. O halde son pişmanlık fayda vermez, kedinin bacağını ilk gece
ayırmak gerekir.
(Babam
öldü, hemen mezarını yaptırdım) diyene kızıyorlar, israftır, dine aykırıdır
diyorlar. Mezar düşmanı olduğunu çekinmeden açıklıyorlar. Âlimlere evliyaya
türbe yaptırmak bile caizdir. Bunun için atalarımıza dil uzatmak çok yanlıştır.
Aynı zihniyet enbiya ve evliya kabirlerin yardım istemeye de, onlar için kurban
kesmeye de şirk diyorlar. Allah rızası için kurban kesip sevabını yatırdaki
evliyaya bağışlamanın dinen bir mahzuru yoktur. Hele şirk ile zerre kadar
ilgisi yoktur. Evliya kabirlerine gidip evliyanın aracı olmasını istemenin
şirkle bir ilgisi yoktur. Biz her şeyin yaratıcısının ve o evliyaya yardım etme
gücünü verenin Allahü telâlâ olduğunu biliyoruz. En cahil bir kimse de, insanın
yaratıcı olmadığını bilir. Onun için evliya kabirlerine dua etmeye giden
kimselere müşrik demek çok çirkin bir harekettir.
Kötü
bir iş yapılırken, (Elâlem ne der, dost düşman ne der) sözüne de saldırıyorlar.
Halbuki diğer sözler gibi, bu söz de dinimize aykırı değildir. Kuldan utanmayan
Allah’tan da utanmaz. Bir kötülüğü işlerken Allah’tan utanmayan kimse, hiç
değilse kuldan olsun utanmalıdır. Kötü örnek olacağı için kötülüğü açıktan
işlemek daha fazla günahtır. Açıktan oruç yemek gizli yemeye göre daha büyük günahtır.
Onun için dinimizde açıktan oruç yiyen dünyada da cezalandırılır. Çünkü
kötülüğe örnek oluyor. Hadis-i şerifte
buyuruluyor ki:
(Bir
günaha düşen, Allah’ın örtüsünü, onun üzerinde bulundurmalıdır!) [Müslim]
İnsanlardan
utanarak günahı gizlemek de hayadandır. Haya da imandandır. Günah gizlenmezse,
fâsıklar bundan cesaret alır. (Falanca günah işliyor. Ben de işlesem ne çıkar?)
diyebilir. Riya olmaması için ibadeti gizlemek caizdir. Onun için (Kabahat da
gizli, ibadet de gizlidir) denmiştir. Bunun gibi atasözlerinin çoğu bir hadis-i
şerife dayanmaktadır. (Haya elbisesine bürünenin aybı görülmez. Duyulunca
hoşlanılacak şeyleri yap! Kimsenin duymasını istemediğin ve duyulunca
insanların hoşlanmıyacağı şeylerden kaç!) buyurulmuştur. Yani dost düşmanın ayıplıyacağı
kötülükleri yapmamalıdır.
Eli
karalılar, saldıracak yer arıyorlar, (İyi atadan kötü evlat, kötü atadan iyi
evlat olabilir, sözü bâtıl bir sözdür, hiçbir dayanağı yoktur) diyorlar. Bu çok
normal bir sözdür. Âdem aleyhisselam, Nuh aleyhisselam, büyük birer peygamber
oldukları halde, çocuklarından kâfir olanlar da olmuştur. Aksine Ebu Cehilin
oğlu, Eshab-ı kiramdan olmakla
şereflenmiştir.
Her
düğünü oyun eğlence sandıkları için, (Sünnet düğününde Kur’an okumak küfürdür)
diyorlar. Halbuki içkisiz yapılan ve başka haram bulunmayan sünnet düğünlerinde
mevlit ve Kur’an-ı kerim okutmakta hiç mahzur yoktur. Müzik varsa, davul veya
def çalınıyorsa, eğlence arasında elbette Kur’an-ı kerim okunmaz. Sünnet düğünü
sebebiyle Kur’an-ı kerim okumaya engel olmak çok çirkin bir harekettir.
(Allah
cezanı versin demek bedduadır, böyle söylemek haramdır) deniyor. Ceza kelimesi,
iyi veya kötü karşılık, mükafat demektir. Mesela ahirete, iyilik ve
kötülüklerin karşılığının verildiği yer anlamında dâr-ül-ceza denir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(İyilik
gördüğüne, cezakellahü hayran kesira [Allah, seni çok hayırla mükafatlandırsın]
diyen, ona en büyük duayı etmiş olur.) [İ.Asakir]
Allah
seni mükafatlandırsın anlamında Allah cezanı versin demek beddua olmaz.
Atalarımız Arapça bildiği için böyle konuşurlardı. Yeni neslin bunları
bilmediği için beddua sanması yadırganmaz.
(İyi
işler, iyi günler, iyi yolculuklar) demeye saldırıyorlar. Hayırlı işler,
hayırlı günler demek gerekiyormuş. Arapça olan hayrın, yaklaşık Türkçe
karşılığı iyi kelimesi ile ifade edilir. Ha hayırlı dediniz, ha iyi dediniz
fark eden bir şey olmaz. Bunun gibi ifadeleri bir problem haline getirmek
yanlıştır.
Malum
yağlı karalılar, (Bana göre şöyle, bence böyle) sözünü tenkit ederek birkaç
güzel örnek vermişler, fakat yazdıkları üç ciltlik eserleri şahsi görüşle, bana
göre ile doludur. Atalarımız, bunun gibiler için, (Bu ne perhiz…) demişlerdir.
Küfür
olur mu?
Soru:
İnternette (Küfür listesi) olarak dağıtılan aşağıdaki ifadeler küfür müdür?
CEVAP:
Akıl
yürütmekle, kıyas yapmakla dinî hüküm verilmez. Böyle listeleri sağa sola
göndermekle de, dine hizmet edilmiş olmaz. Haram gibi, küfür gibi çok önemli
bir meselede muteber eserlerden almayıp (Şunlar küfür) demek çok veballi bir
iştir. Herhangi bir sözünden dolayı bir Müslümana kâfir demek
tehlikelidir.Tevil edilme imkânı olan sözlere, küfür denmez. İnternette yayılan
aşağıdaki sözlerin hiç biri küfür değildir.
(Fala
inanma, falsız da kalma) demek:
Fala
inanmak gerekir denmiyor. Fala inanılmaz; ama sen yine fala bak diyerek günaha
teşvik var. (İçki haram; ama sen yine içmeye devam et) demek gibi uygunsuz bir
sözdür. Böyle söylemek caiz değilse de, küfür de değildir.
(Onda
iman ne gezer) demek:
İmanı
olmayan için, böyle söylemenin mahzuru olmaz.
(Kur’an
çarpsın) demek:
Bu
söz, küfür değildir. Böyle söylemek yemin olur; fakat böyle yemin etmek de
uygun değildir.
(Hastalığıma
dayanamıyorum, artık beni öldür Allah’ım) demek:
Ölümü
istemek uygun değil; ama küfür de değildir.
(Haram
ne tatlı şeymiş) demek:
Nefsin
gıdası, küfür, haram ve mekruh olan, söz ve işlerdir. Haramların tatlı gelmesi,
bu yüzdendir. Burada niyet geçerlidir. Haramı güzel ve tatlı görmek küfür olur.
Haram; ama tatlı olduğu için seviyorum demek de haramı tasvib manası olduğu
için haramdır; ama küfür olmaz. Bir hırsız, tereyağlı baklava çalsa, yerken, bu
ne tatlıymış dese, küfür olmaz. Harama helal demiyor, tatlıya tatlı diyor.
Haramı övücü söz olmadığı için, küfür olmaz. Açık gezen güzel bir kadına da
güzel demek küfür olmaz. Eğer açıklığına güzel deniyorsa küfür olur. Bu
inceliği iyi anlamalıdır.
Ramazan
ayı gelince, (Ağır bir ay geldi) demek:
Bu
söz küfür değildir. Bir ay oruç tutmak herkese kolay gelmez, bazısına ağır
gelir.
Zâlime
âdil, âdil olana zalim demek:
Burada
zâlimin zulmüne iyi denmiyor. İyi dense, harama helal dendiği için küfür olur;
fakat yalan söylüyor, zâlim birine âdil diyor. Âdil olana da zalim diye iftira
ediyor. Böyle söylemek günahsa da, küfür olmaz.
Ölen
biri için, (Ah oraya gitmeseydi ölmeyecekti) demek:
Bu
söz de, küfür değildir. Bu söz, (Yüzme bilmediği halde kendini denizin ortasına
atmasaydı, boğulmazdı) demek gibi bir şey. Burada kaderi inkâr yoktur.
(Allah
zengine çok veriyor, bana neden vermiyor) demek:
Vermeyiş
sebebini araştırıyorsa, küfür olmaz. Hâşâ, Allah haksızlık yapıyor, beni de
zengin etmesi gerekirdi demek istiyorsa küfür olur; fakat dinini bilen hiçbir
Müslüman da böyle söz söylemez. Onun için Müslümanın söylediği sözlere, hemen
küfür dememelidir.
(Atın
ölümü arpadan olsun) demek:
At
arpayı sever, kimi de baklavayı sever. Şeker hastasına, (Baklava yeme ölürsün)
dense, o da, (Ölümüm baklavadan olsun) derse küfür olmaz; çünkü günah
işleniyorsa da, harama helal denmiş olmuyor.
(Kıyamet,
hacılar, hocalar yüzünden kopacak) demek:
Bu
söz de küfür değildir. Peygamber
efendimiz, (Ahir zamanda din adamları, halkın istediği yönde fetva verip,
helale haram, harama helal diyecekler, Kur’anı ticarete, menfaate alet
edecekler) buyuruyor. Bu, kıyamet alametlerindendir. Hakiki hacı, hoca ve
hiçbir Müslüman kalmayınca kıyamet kopacaktır.
(Güzele
bakmak sevab) demek:
Bu,
niyete göre değişir. Eğer, kâinatta Allahü teâlânın
yarattığı güzellikler için, mesela ne güzel ağaç, ne güzel kuş, ne güzel meyve,
ne güzel çocuk gibi şeyler söylemekte mahzur olmaz. Kumar oynamak, şarap içmek,
yabancı kadına bakmak gibi, haram olan bir şey için söylemek, elbette caiz
olmaz.
(Haydan
gelen huya gider) demek:
Bu
söz, kolayca kazanılan şeyler, kolayca elden çıkar demektir. Buradaki hay
kelimesinin Allahü teâlânın ismiyle
alakası yoktur. Bunun gibi, hayhay, baş üstüne demektir. Buradaki hay kelimesi
de, Allah anlamında değildir.
(Allah’ın
sopası yok) demek:
Niyete
bağlıdır, tevil edilirse küfür olmaz. Günah işleyeni, hainlik edeni, caniyi
anında cezalandırmaz anlamında söyleniyor ki, küfür olmaz. Sanki Allah’ın bir
şeyi noksan gibi böyle ifadeler kullanmak uygun değildir.
(Şu
işi yaparsam kâfir olayım, Allah’ımı inkâr edeyim) diye yemin etmek:
Bu
husustaki, iki kavilden biri şöyledir: Küfre sebep olan şeyleri yemin niyetiyle
söylemek küfür olmaz, yemin edilmiş olur; fakat böyle yemin, Müslüman yemini
değildir.
Namaz
kıl denince, (Sonra kılarız) demek:
Farz
olduğunu inkâr etmedikçe, namazla alay etmedikçe, sonra kılarım demek, küfür
olmaz.
Kadere
küsmek
Soru:
(Kaderime küstüm) demek küfür müdür?
CEVAP:
Küfür
değildir. İnsanın kaderi kötü olabilir. İnsan kötü kaderini beğenmeyebilir.
(Kaderim kötüymüş) diyebilir, ama suçu kadere yüklemek caiz olmaz. Bu bakımdan,
(Kaderime küstüm) gibi mânâsız bir şey söylenmemelidir.
Müslümana
kâfir demek
Soru:
Bir müslümana kızıp, (Ne kâfir o!) diye hakaret etmek küfür olur mu?
CEVAP:
Bir
müslümanı kötülemek için, hakaret için kâfir demek küfür olmaz. Kâfir olmasını
isteyerek söylemek küfürdür. Yani bir Müslümanın kâfir olmasını istemek
küfürdür. Yoksa kötülemek kastıyla kâfir demek, küfür olmaz. (İslam Ahlakı)
Fatiha
okurken düşünmek
Soru:
Namazda veya başka zaman Fatiha’daki, (Yalnız sana ibadet ederiz) mealindeki
(İyyake na’büdü) âyetini okurken, başka şey, mesela para, kadın gibi dünyevi
şeyler düşünmek küfre sebep olur mu?
CEVAP:
Küfür
olmaz. Onlara tapılmıyor ki, küfür olsun! Namaz kılarken de, başka zaman da,
insanın hatırına yetmiş türlü kötü şey gelebilir. Bunlar küfür olmaz. Hatta
hatıra küfür düşünce bile gelse yine küfür olmaz. Bir hadis-i şerif meali
şöyledir:
(Kalbe
gelen kötü düşünce, söylenmedikçe ve buna uygun hareket edilmedikçe affedilir.)
[Buhari]
Allah’tan
ümit kesmek
Soru:
(Seda evlenmekten ümidini kesti. Suzan boyunun uzamasından ümidini kesti. Çamur
spor, şampiyonluktan ümidini kesti) gibi sözler, Allah’tan ümit kesmek olup
küfür değil midir?
CEVAP:
Küfür
olan, Allah’ın rahmetinden ümit kesmektir. (Ben Cehenneme gideceğim, Allah beni
asla Cennetine koymaz) demek küfür oluyor. Bunun gibi, Allah’ın azabından emin
olmak da küfürdür. Yani (Allah beni garanti Cennetine koyar) demek de küfürdür,
fakat diğer işlerden ümit kesmek küfür değildir. O işin şartları yerine
gelmezse, o iş olmaz. Bir işten değil, Allah’tan ümit kesmek, (Allah bu işi
yapamaz) gibi düşünceler küfürdür.
Eşek
demek
Soru:
(Birine, eşek, domuz veya eşek oğlu eşek veya domuz oğlu domuz demek küfürdür)
diyenler oluyor. Bunlar küfür müdür?
CEVAP:
Bunları
söylemek kesinlikle küfür değildir. Bunlardan daha ağırı ise, bir kimseye
hakaret için kâfir demektir. İslam Ahlakı kitabında, (Bir Müslümanı kötülemek
için, hakaret için kâfir demek küfür olmaz. Kâfir olmasını isteyerek söylemek
küfürdür. Yani bir Müslümanın kâfir olmasını istemek küfürdür. Yoksa kötülemek
kastıyla kâfir demek, küfür olmaz) deniyor.
Bir
insan şakadan ben kâfirim dese bile, küfre rıza gösterdiği için kâfir olur.
Ancak, (Kâfir olayım ki, şu iş şöyledir) diye yemin etse kâfir olmaz, çünkü İlmihalde
(Küfre sebep olan şeyleri, yemin niyetiyle söylerse kâfir olmaz, yemin etmiş
olur) deniyor.
Demek
ki, birine hakaret etmek, yani onu kötülemek için kâfir demek küfür olmadığı
gibi, (domuzun teki), (cahilin biri) gibi sözler söylemek de küfür olmaz. Ama
hakiki bir âlime cahil demek veya başka bir sözle hakaret etmek küfür olur. Bu,
âlimin şahsına değil, ilmine hakarettir. Mesela İmamı a'zam hazretlerine
hakaret eden kimse, alacak verecek davasından veya şahsi bir düşmanlıktan
dolayı değil, ilminden dolayı hakaret ettiği için kâfir oluyor.
Hakiki
bir âlime ahmak, cahil, domuz, eşek diyen tazir olunur. Hakaret ederek
söylerse, kâfir olur, İmam-ı Muhammed
buyuruyor ki, küfre sebep olan her sözü söylemek de, böyle küfür olur. İlme ve
âlimlere hakaret eden kâfir olur. (İslam Ahlakı)
Demek
ki bir Müslümana eşek, domuz, köpek, maymun, öküz, ayı, yılan, akrep veya
bunların oğlu demek mesela öküz oğlu öküz, ayı oğlu ayı gibi sözler söylemek
küfür değildir. Âlimin ilmine hakaret için söylenirse küfür olur. Âlime başka
sebeplerle hakaret etmek küfür olmaz. Fakat alacağını vermeyen veya kendine
zarar veren, çoluğunu çocuğunu döven bir âlime, böyle dünyevî bir sebeple sövüp
saymak küfür olmaz.
Allah'a
siz demek
Soru:
Allahü teâlâya saygı için siz demek küfür
olur mu?
CEVAP:
Saygı
için siz demek küfür olmazsa da, sen diye dua etmek gerektiği din kitaplarında
yazılıdır.
Vahyin
geliş şekli
Soru:
Mezhepsizliği sicilli bazı kimseler, (Falanca hoca, Cebrail aleyhisselamın
vahyi Muhammed aleyhisselamdan
aldığını söylüyor, dolayısıyla, Muhammed
aleyhisselama Allah diyor) diyerek onu tekfir ettiler. (Mezhepsiz değilim)
diyenler de, (Rivayeti zayıftır) diye tenkit ettiler. O hocayı böyle bir tenkit
uygun mudur?
CEVAP:
O
hocanın bu rivayeti zayıf olsa bile, tekfir edilecek bir şey yoktur. Hâşâ Peygamber efendimize Allah denmiyor. Resulullah’ın, Cebrail aleyhisselamdan üstün
olduğu anlatılıyor. Hiç öyle bir rivayet olmasa bile, küfürle ne ilgisi var ki?
O hoca, (Kur'an Allah kelamı değil) mi diyor? Hâşâ perde arkasındaki Allah
mıdır diyor? Demediği şeyleri ona yakıştırmak iftira olur. Vahyin önce Peygamberimize, sonra Cebrail aleyhisselama,
sonra da tekrar Resulullah'a gelmesi,
akla da, dine de aykırı değildir. Böyle bir şey gerçekten vardır veya yoktur.
Bir rivayete dayanarak vardır denmesi küfür olmaz. Allahü
teâlâ, vahyi dilediği gibi gönderir. Niye öyle vahiy gönderiyorsun
denir mi hiç? Zayıf rivayet deniyor. Zayıf olması küfrü gerektirmez.
O
hoca, mezhepsizliğe ve bâtıl yollara karşı olduğu için, Muhammed aleyhisselamın övülmesine tahammül
edemeyenler, bir bahaneyle ona saldırıyorlar.
Çocuk
yaptık demek
Soru:
(Çocuk yaptık) veya (Çocuk yapacağız) demek küfür olur mu?
CEVAP:
Böyle
söylemek uygun değilse de, maksat yaratmak olmayıp, sebep olmak anlamında
söylendiği için küfür olmaz. (Çocuğun doğmasına biz sebep olduk) demektir.
Öldüren, dirilten Allahü teâlâ olduğu
hâlde, (Falancayı trafik kazasında öldürdüm) demek küfür olmaz. (Biz sebep
olduk) demektir. (Meyve ve sebze yetiştirdim) demek de böyledir. Meyveyi,
sebzeyi de yaratan, büyüten ve içine vitamin vesaire koyan Allah’tır. Biz
sadece sulayıp yetişmesine sebep oluyoruz.
Haramı
istemek
Soru:
Haram olan şeyi istemek küfür olur mu? Mesela (Şarap içmek istiyorum) dense
küfür olur mu?
CEVAP:
Küfür
olmaz. Hattâ (Şarap içmek haram, ama şarap içmekten hoşlanıyorum) demek haramsa
da, küfür olmaz.
Kaderin
ağ örmesi
Soru:
(Kader, ağlarını ördü) demek küfür müdür?
CEVAP:
Küfür
değildir. (Kader ağlarını ördü) demekle ne kast ediliyor? (Kaderin çok zararını
gördüm) mü denmek isteniyor? Bu maksatla da dense yine küfür olmaz. Çünkü
kaderimiz kötü ise, (Kaderde yazılanı gördük) demektir. Burada kaderi yaratan
kötülenmiyor. Kaderimizin kötü olduğu açıklanıyor. Kaderimizin de, kötü olması
yine bizim işlediğimiz ameller sebebiyledir. Biz kötü işler işleyecektik ki, Allahü teâlâ, bunları bildiği için, (Şu kötü
şeyleri işleyecektir) diye kaderimize yazdı.
Kimse
kalmayacak demek
Soru:
Bir reklamda, (Kur'an öğrenmeyen kimse kalmayacaktır) deniyor. Böyle söylemek,
gaybdan haber vermek olup küfür değil midir?
CEVAP:
Küfür
dememelidir. Çünkü maksat gaybdan haber vermek değildir. (Kur'an öğrenmeyen
kimse kalmasın) anlamında söylenmiştir. Elbette (Kimse kalmasın) denseydi daha
uygun olurdu.
Küfre
düşmek
Soru:
Hatırıma gelen kötü düşüncelerden dolayı küfre düşmüş olur muyum?
CEVAP:
Vesveseli
kimseler, (Şuraya yan baktım küfür mü?), (Sustum, konuştum, küfür mü?),
(Güldüm, küfür mü?) gibi çok sual soruyorlar. Her şeye küfür, imansızlık demek,
vesvese alametidir. Hiçbir Müslüman, kasten küfre girici söz söylemez. Dili
sürçmüşse, yanılarak söylemişse, küfür olduğunu bilmiyorsa, yaygın olarak
bilinen küfür bir söz değilse, zaten küfür olmaz. İkinci bir husus, bir söz, Hanefî mezhebinde küfür olsa da, diğer hak
mezheplerin birinde küfür değilse, hattâ bir âlim bir söze, (Bu söz küfür
değildir) demişse, bütün âlimler küfür dese bile, Allahü
teâlâ o bir âlimin ictihadına göre o sözü küfür saymaz. Onun için,
her sözde küfür arayarak vesvese etmemelidir.
Lebbeyk
demek
Soru:
İnternette küfre sebep olan sözlerle ilgili çeşitli listeler yayılıyor. Ekte
gönderdiklerimin neden küfür olduğu anlaşılmıyor. Küfürse neden küfürdür?
CEVAP:
Böyle
önemli bir konuda yazı yazınca, bilenlere, güvendiği kimselere sormalı, onların
onayını almalı. Hele böyle dinî konularda çok dikkatli olmalı. Yetkisiz
kimselerin dinî konularda yazması zaten uygun olmaz. Haydi haddini bilmeyip
hazırlamış olsa bile, bilenlere gösterip onların onayını almalıydı. Çünkü
sıradan biri bile bu yazıdaki yanlışları rahatça görebilir. Mesela, (Çağıran
kimseye lebbeyk demek küfürdür) deniyor. İnsan bu kelimenin mânasını bilmiyorsa
sözlüğe bakar veya bilen birine sorar, öyle yazar. Bu kadar sorumsuzca yazı
yazmanın vebali büyüktür. Harama helâl, helâle haram veya normal bir söze küfür
demek çok tehlikelidir.
Lebbeyk,
(Efendim, buyurun, emret, emrine hazırım) demektir. Din kitaplarında Peygamber efendimizin "sallallahü aleyhi
ve sellem", her çağırana (Lebbeyk) diyerek cevap verdiği bildiriliyor.
(Allahümme lebbeyk) demek de, (Buyur ya Rabbî, emrine hazırım Allah’ım)
demektir. Allah için söylenince, (Yalnız seni sever, yalnız sana kulluk ederim)
anlamına da gelir. Küfürle alakası yoktur.
Bir
başka maddede, (Ben Cennet nimeti yiyorum demek küfürdür) deniyor. Hiçbir
kitapta böyle bir şey yok. Bir kimse, bir nar yese, (Bu Cennet nimetidir) dese,
niye küfür olsun? Sadece (Yalan söylüyorsun) denebilir. Küfür demek veballi
iştir.
(Allah’ı
rüyamda gördüm demek küfürdür) deniyor. Bu da yanlıştır. Görmemişse yalan
söylemiş olur. Peygamber efendimizin
rüyada Allahü teâlâyı gördüğü
Tirmizî’deki hadis-i şerifte bildirilmektedir. İslâm âlimlerinden de rüyada
görenler olmuştur. İmam-ı Ahmed bin Hanbel
hazretleri buyurdu ki:
Rüyamda
Allahü teâlâyı gördüm. (Ya Rabbî, sana
yakınlaşmak için en iyi yol nedir?) dedim. (Kur'an okumakla bana yaklaşılır)
buyurdu. (Ya Rabbî, anlamadan okuyan da sana yaklaşır mı?) dedim. (Anlasa da,
anlamasa da Kur’an-ı kerim okuyan, benim rızama kavuşur) buyurdu. (İhya)
(Bu
adam, bu hastalıktan ölür demek küfürdür) deniyor. Böyle söylemek, gaybdan
haber vermek değildir, bir tahmindir. Tahmin tutabilir de, tutmayabilir de. Bir
şeyi tahmin etmek küfür olmaz. Tembel bir öğrenci için, (Bu çocuk, sınıfta
kalır) demek bir tahmindir, küfür değildir. Sarhoş şoföre, (Bu şoför bir yere
çarpar) demek de bir tahmindir, küfür değildir. (Bugün İstanbul’a kar yağacak)
demek de bir tahmindir. Tahminlere küfür denmez. O kişi, tahmininde isabet etse
de, yanılsa da küfür olmaz.
(Kur’ana
şiirdir demek küfürdür) deniyor. Ne maksatla deniyor? Hakaret için mi, övmek
için mi? Din kitaplarında, (Kur’an-ı kerim, nazm-ı ilahidir. Nazım, sözlükte,
incileri ipliğe dizmektir. Kelimeleri de, inci gibi, yan yana dizmeye nazım
denilmiştir. Şiirler birer nazımdır) deniyor. Demek ki, Kur'an-ı kerim için
(İlahî bir şiirdir) demek küfür olmaz.
Gönderdiğiniz
yazıda, bunun gibi çok şeye küfür denmiş. Din kitaplarına uymayan böyle şeyler
yazarak, fıkıh ve akaid kitaplarına düşman olan zındıklara koz verilmemeli.
Kitaplarda olmayan şeyleri küfür olarak bildirmemelidir.
Saldım
çayıra, Mevla’m kayıra
Soru:
(Saldım çayıra, Mevla’m kayıra) veya bunun gibi, tedbir almadan açığa bırakılan
şeyler için (Allah'a emanet) deniyor. Bu sözlerden (Allah koruyamaz, Allah
kayıramaz) gibi bir mânâ çıkacağı için küfür olur mu?
CEVAP:
Hayır,
küfür olmaz. Bu sözler, her işte tedbir almayı bildiriyor. Tedbir almazsan,
(Allah kayıramaz) değil, (Kayırmaz) deniyor. (Allah onu koruyamaz) denmiyor,
(Korumaz) deniyor.
Resulullah efendimiz, "sallallahü aleyhi ve sellem" bir
köylüye, (Deveni ne yaptın?) diye sorunca, o da, (Allah’a tevekkül edip, kendi
hâline bıraktım) dedi. Ona, (Deveni sıkı bağla ve sonra tevekkül et!)
buyurmuştur. Deveyi bağlamadan, Allah'a emanet etmek yanlıştır. Hayvanını
başıboş bırakanlar için, (Saldım çayıra, Mevla’m kayıra) deniyor. Burada
tedbirsiz iş yapan ayıplanıyor, hâşâ Allahü teâlâ
için bir şey denmiyor.
Böyle
gelmiş böyle gider
Soru:
Necip Fazıl, meşhur Sakarya Türküsü’nde diyor ki:
Akrebin
kıskacında yoğurmuş bizi kader;
Aldırma,
böyle gelmiş, bu dünya böyle gider!
Bana
kefendir yatak, sana tabuttur havuz;
Sen
kıvrıl, ben gideyim, Son Peygamber
kılavuz!
Din
dersi öğretmenimiz, şiirdeki (Bu dünya böyle gider!) ifadesi, gaybdan,
gelecekten haber verdiği için küfür olacağını, (Bu dünya böyle gitmez) şeklinde
okunması gerektiğini söyledi. (Böyle gider) demek niçin küfürdür?
CEVAP:
Öğretmenin
mantığıyla, (Bu dünya böyle gitmez) demek de, gelecekten haber vermek olur.
Böyle gideceği bilinmiyorsa, böyle gitmeyeceği nereden biliniyor?
Her
iki şekilde de söylemek küfür olmaz. Yani (Bu dünya böyle gider) veya (Bu dünya
böyle gitmez) demek küfür değildir. Bir şeyi tahmin etmek küfür olmaz. (Amerika
çok zulmediyor, bir gün yıkılacak) demek bir tahmindir. Gaybdan haber vermek
değildir. Tahminde bulunmak caizdir.
(Böyle
gelmiş, böyle gider) atasözüdür. Atasözleri genelde uygundur, küfür aramamak
lazım. Bu söz, (Bazı şeyler vardır ki âdeta kemikleşmiştir, bunları düzeltmek
zordur) anlamında söylenmektedir.
Bir
de felsefecilerin dediği gibi, (Varlıklar yoktan yaratılmamış, böyle gelmiş
böyle gider) anlamında söylenmiyor. O mânâda söylenirse, yaratılış, Cennet,
Cehennem inkâr edilmiş olur. Bunun için İlmihalde (Dünyanın yaratıldığına
inanmamak, “Böyle gelmiş, böyle gider” demek, küfürdür) deniyor. Bir sözün ne
maksatla söylendiğine bakılır.
Atasözünde
olduğu gibi bu söz, (Bu işleri düzeltmek zor) anlamındadır. Bir de merhum Necip
Fazıl, sıradan biri değildir. Sözlerinde küfür aramak yanlış olur.
Hoş
bulduk demek
Soru:
Bazıları, (Girdiğimiz mağazada kadın pantolonu gibi uygunsuz bir ürün veya
resim varsa, açık bayan çalışıyorsa, müzik çalınıyorsa, orada (Hoş geldiniz)
diyene (Hoş bulduk) demek, haramı hoş görmek olacağı için küfürdür) diye mesaj,
mail ve tweet atıyor. (Hoş geldiniz) diyene (Hoş bulduk) demek, haramı neden
hoş görmek oluyor ki?
CEVAP:
Bu,
çok yanlıştır. (Yağmur yağacak) diyene, (Sen bana ördek diyorsun) demeye
benziyor. Yani (Yağmur yağacak, göl meydana gelecek, gölde ördek yüzer, o hâlde
sen ördeksin) demek gibi bir şey bu.
İçkili
bir lokantaya gitsek, garson bizi hoş karşılayıp, (Hoş geldiniz) dese, biz de
ona (Hoş bulduk) desek, bu (İçki satmanız hoştur) anlamına gelmez, (Bizi iyi
karşıladın) demektir. Bir iş için, meyhaneye bile gitsek, oradaki görevli bizi
hoş karşılasa, hoş karşılamasına (Hoş bulduk) demekte mahzur yoktur. Bunun gibi
şarkı söyleyen bayanın sesine güzel demek bile küfür olmaz. Polisleri atlatıp
kaçabilen hırsıza, (Helâl olsun hırsıza) demek de küfür değildir. Hırsızın
hırsızlığına değil, polisi atlatan numaralarına (Helâl olsun) deniyor.
Meyhanenin binasının yapısına güzel demek de küfür olmaz. Din adına konuşurken
harama helâl, helâle haram demekten çok sakınmalıdır. (Ben iyi niyetle
söylüyorum, milletin küfre girmemesi için çabalıyorum) demek kişiyi hatadan
kurtarmış olmaz.
Çocuk
yapmak
Soru:
(Çocuk yaptım) demek şirk midir?
CEVAP:
Hayır,
şirk değildir. Burada niyet önemlidir. (Sebeplere yapışarak çocuk sahibi oldum)
anlamında kullanmanın mahzuru olmaz. Zaten hiç kimse, yoktan yaratmak anlamında
kullanmaz. Her şeyi yaratan, öldüren, dirilten, şifa veren Allahü teâlâ olduğu hâlde, (Falancayı öldürdüm.
İlaç ağrımı kesti. Hastayı iyileştirdim) demenin mahzuru olmaz. Doğurmayan,
kısır olan kadın için, (Çocuk yapmayan kadın) denebilir. Bunlar mecazdır,
şirkle alakası yoktur.
Ramazan
geldi demek
Soru:
(Ramazan geldi) yerine, (Ramazan ayı geldi) demenin daha iyi olduğu söyleniyor.
Böyle bir şey var mıdır?
CEVAP:
Tabiînin
büyüklerinden İmam-ı Mücahid hazretleri, mübarek Ramazan ismine hürmetsizlik
olmasın diye (“Ramazan geldi; ramazan gitti” demek mekruh olur) demişse de,
İmam-ı Muhammed hazretleri, öyle
demenin mekruh olmadığını bildirmiştir. Eshab-ı
kiram da mekruh saymamıştır. (Hindiyye)
Yine
de, (Ramazan geldi) demek yerine, (Ramazan ayı geldi) demek iyi olur. Hattâ
Ramazan-ı şerif demek daha güzel olur.
Allah'ın
izniyle demek
Soru:
(Bi-iznillah ifadesine, Allah'ın izniyle demek şirktir. Çünkü Allah’ın bir şeye
izin vermesi, o şeyi kendine ortak etmesi demektir) diyenler var. (Allah’ın
izniyle) demek şirk midir?
CEVAP:
Şirk
değildir. Selefî denilen mezhepsizlerin uydurmasıdır. Bi-iznillah, Allah'ın
izniyle demektir. İzin kelimesinin, ruhsat, icazet, müsaade, yol verme, emretme,
yetki verme, yaratma, kudret gibi mânâları vardır. Cümledeki mânâsına göre
değişir. Bir mânâsını alıp ötekilere yanlış denmez. Birkaç âyet-i kerime meali:
(Ey
Meryem oğlu İsa! Anadan doğma körü, alaca hastalığı olanı iznimle iyi etmiştin.
Ölüleri iznimle dirilttin.) [Maide 110] (“Allah'ın kudretiyle ve izniyle bu
işleri yaptın” demektir.) [Beydâvî]
(Allah,
göğü yere düşmekten kendi izni ile korur.) [Hac 65 ] (Kendi izni, kudreti
demektir. Kıyamette, gökleri yere düşürecektir.) [Beydâvî]
(Allah'ın
izni olmadan hiçbir musibet başa gelmez.) [Tegâbün 11] (“Allah dilemedikçe, bir
kaza, bir ölüm gelmez” demektir.) [Beydâvî, Medârik)
(Allah,
şefaat edene ve şefaat edilene izin vermedikçe, hiç kimse şefaat edemez.) [Sebe
23] (Burada izin; Allahü teâlânın şefaat
edene yetki vermesi, şefaat edilenden de razı olması demektir.)
(Sadece
Allah’ın dilediği kimselere şefaat etmesi için izin verilen, göklerde nice
melekler vardır.) [Necm 26] (Burada da yetki ve izin demektir.)
(Allah’ın
izni olmadan kim şefaat edebilir?) [Bakara
255] (Burada da yetki ve izin demektir.)
İki
hadis-i şerif:
(Allahü teâlânın izniyle, şefaat edeceğim.)
[Buhârî] [Burada da; yetki ve izin anlamındadır.)
Verilen
yetkilerin içinde izin de vardır. İzin verip yetkilendiriyor. İzin anlamına
gelmez demek çok yanlıştır.
(Her
derdin devası vardır. Hastalığın ilacını kullanan, Allah’ın izniyle iyileşir.)
[Buhârî] (Burada izin, Allah'ın dilemesi, yaratması demektir.)
Söylenmesi
caiz olmayan sözler
Soru:
Söylenmesi caiz olmayan sözler nelerdir?
CEVAP:
Bazılarını
bildirelim:
1-
Bir alet çalışmayınca veya bozulunca azizlik etti demek uygun değildir. Çünkü
dinimizde aziz; izzetli, şerefli, değerli, evliya gibi anlamlara gelir.
Bozulunca şerefli bir iş yaptı denmez.
2-
Çocuk yedinci kattan düştü. Mucize olarak kurtuldu demek caiz olmaz. Çünkü
mucize sadece Peygamberlerde görülür,
çocuğa Peygamber denmiş olur.
Allah’ın kudreti ile kurtuldu demek gerekir.
3-
Günahkâra veya kâfire, (Günah keçisi) demek caiz değildir.
4-
Ana babası kâfir olanın, namazda zammı sure olarak (Rabbenağfirli
velivalideyye...) âyetini okuması caizdir, salli bariklerden sonra dua olarak
okuması caiz değildir.
5-
(Haram ama seviyorum) demek haram olur, küfür olmaz.
6-
(Allah yazdıysa bozsun) demek, dua niyetiyle caizdir.
7-
Kâfire, (dayı, amca, dayıcığım, buyurun) demek, âdet olarak söylendiği için
caizdir.
8-
Allah bizi düşündüğü için göz vermiş demek caiz olmaz. Zira düşünmek mahlûklara
mahsustur.
9-
(Allah kuşlara kanat vermeyi ihmal etmemiş) demek uygun değildir. Allahü teâlâ ihmal etmez. Sanki ihmal de edebilir
anlamı çıkacağı için söylememeli. İhmal etmez anlamında söylemek küfür olmaz.
10-
Yüzünü gören Cennetlik veya hacı oluyor, demek caiz olmaz. Çünkü bir kimseyi
görmekle Cennetlik veya hacı olunmaz. Bu bakımdan böyle söylemek yanlıştır.
11-
Müslümana şeytan gibi adam demek caiz değildir. Cin gibi demek caizdir.
12-
Müslüman ölü için (Toprağı bol olsun) demek caiz olmaz, bu ifade gayrimüslimler için kullanılır.
13-
(Allah kuşların planını kader defterine çizerken yakıt ihtiyaçlarını da hesaba
katmış) demek caiz ise de böyle ifadeler kullanmak uygun olmaz.
14-
(Allah insanın binasını hücre tuğlası ile örmüş) demek caiz ise de dememelidir.
15-
Kâfire yaptığı iyilik için Allah razı olsun ifadesini imana gelmesini veya
"Allah razı olduğu şekle çevirsin" diye niyet ederek söylemek
caizdir.
16-
(Allah unutmadı) demek edepsizlik olur. Sanki böyle demekle unuttuğu zaman da
olabilir anlamı çıkmaması için böyle söylememeli.
17-
(Allah yarattı demem döverim, almadan vermek Allah’a mahsus) gibi sözler küfür
olmaz, ancak, Allahü teâlânın ismini,
gereksiz yere kullanmak hürmetsizlik olur. Lüzumsuz yere yemin gibidir.
18-
Şerefsizim ki doğru söylüyorum demek caiz değildir. Müslüman böyle söylemez.
19-
(Anam avradım olsun) demek küfür olmaz. Ama Müslümana böyle söylemek yakışmaz.
20-
İlah yerine, (Ey rahmeti bol padişah) demek, ibadet olmayan yerlerde caizdir.
21-
Eskimiş Kur'an demek caiz değildir. Eski Mushaf olur ama, eski Kur'an olmaz.
Kur’an, Allah kelamı demektir. Kur'an-ı kerimin kağıtlara yazılmış şekline
Mushaf denir. Bunun gibi, büyük Kur'an, küçük Kur'an demek de caiz olmaz.
22-
Kur'an için antivirüs programı, Resulullah
için yürüyen Kur'an, Savaş Peygamberi,
Allah için mimar, sanatçı diyenler var. Böyle söylemek caiz değildir. Çünkü Allahü teâlânın isimleri, tevkîfîdir, yani dinin
sahibinin bildirmesine mevkuftur, bağlıdır. İslamiyet’in söylediği ismi
söylemelidir. İslamiyet’in bildirmediği isim söylenemez. Ne kadar iyi, güzel
isim olsa da, söylenmez. Dinde bid’at çıkarılmamalı. Diğerleri de böyledir.
Allah Resulüne, Allah kelamına saygı göstermeli, misyonerlerin tuzaklarına
düşüp de Müslüman olarak böyle şeyler söylememeli.
23-
Bazıları, “Domuz oğlu domuz, domuz gibi bakıyorsun. Eşek oğlu eşek demek
küfürdür, çünkü böyle söyleyince Hazret-i Âdem'e kadar gider. Böyle söyleyenin
iman ve nikahını tazelemesi gerekir” diyorlar. Bunlar doğru değildir. Hazret-i
Âdem'e kadar gitmez. Böyle söylemek uygun değilse de, küfür olmaz. Müslüman
böyle sözler söylemez.
24-
(Anladıysam Arap olayım) demek uygun değildir. Niyeti, Arabı, Peygamber efendimizi kötülemek ise küfür olur.
25-
(Allah bana kulum demesin) diyerek yemin etmek caiz değildir, çok tehlikelidir.
26-
Allah’a akıl sahibi demek caiz değildir, akıl mahlûktur. Allahü teâlâ aklın yaratıcısıdır.
27-
Eskiden mürşid-i kâmiller vardı, ama dünya işlerinden anlamazlardı demek caiz
değildir. Onlar ahiret işleri gibi, dünya işlerini de bilirlerdi. Bazı kimseler
de evliya ayrı, âlim ayrı diyorlar. Yani evliya ilimden anlamaz diyorlar.
Evliya haramdan, mekruhtan kaçan salih kimsedir. İlim olmadan haramdan,
bid'atlerden nasıl kaçılır ki?
28-
İnsanlar için, (Beni ihya etti, beni ihya ettiniz) demek caiz değildir. İhya
etmek kelimesi, canlandırmak, can vermek, diriltmek anlamındadır. Bu anlamda
kullanılması uygun değildir.
29-
Annenin evladına, (Sana kurban olayım) gibi söz söylemesi, caiz değildir. (Seni
verene, seni yaratana kurban olayım) demelidir.
Allah
cezanı versin demek
Soru:
Kötülük eden, zulmeden kimseleri Allah'a havale etmek, (Allah bunun cezasını
versin demek) caiz midir?
CEVAP:
Evet,
caizdir. (İslam Ahlakı)
Azizlik
etti demek
Soru:
Bir alet bozulunca, (Azizlik etti) deniyor. Telefon bozuluyor, mesajı çekti
sanıyor çekilmeyince, (Muziplik yaptı, bizi aldattı) anlamında, (Telefonun
azizliğine uğradım) deniyor. Aziz güzel bir isim olduğuna göre böyle söylemek
caiz midir?
CEVAP:
Aziz,
(İzzet sahibi, mağlup edilemeyen ve daima her şeye galip olan) mânasında Esma-i
hüsna’dan Cenab-ı Hakk'ın bir ismidir. Ayrıca izzetli, şerefli, ermiş, evliya
zat gibi mânalara da gelir. Böyle güzel ismi kötü yerde kullanmak, alay etmek
caiz olmaz. (Falanca zatın evliyalığına maruz kaldı, Allah'ın azizliği beni
yaktı) gibi çirkin mânalara gelir. Bilerek, kasten böyle söylemek küfür olur.
Bilmeden, kasıtsız söylenmişse mazur olabilir.
“O
ne kâfir” demek
Soru:
(O, ne kâfirin biri), (Kâfir adam), (Seni kâfir seni) gibi bir söz söyleyenin
kâfir olacağı söyleniyor. Doğru mudur?
CEVAP:
Söyleyenin
niyetine göre değişir. (Müslümana kâfir diyenin kendisi kâfir olur) hadis-i
şerifinde bildirilen hüküm, bir Müslümanın kâfir olmasını isteyerek söyleyen
içindir. Yoksa birine hakaret maksadıyla veya kötülemek için söylemek küfür
değildir. (İslam Ahlakı)
Âhireti
inkâr
Soru:
Reformda çok ileri giden bazı kimseler, (Cennet ve Cehennem bu dünyadadır)
diyorlar. Bunu ne maksatla söylüyorlar?
CEVAP:
Bu
azılı reformistler, dinimize inanmadıkları için, âhireti inkâr maksadıyla
söylüyorlar. Yoksa, (Cennet ve Cehennem bu dünyada kazanılır) demek istemezler.
Zâlimler
için yaşasın Cehennem
Soru:
(Zâlimler için yaşasın Cehennem) sözünün yanlış, hattâ küfür olduğu söyleniyor.
(Sen kim oluyorsun da, Cehennemin yaratılmasını yani Allah'ın icraatını
onaylamaya kalkıyorsun?) deniyor. Bu bakımdan (Zâlimler için yaşasın Cehennem)
demek küfür olmaz mı?
CEVAP:
İcraatı
onaylamak gibi düşünülürse elbette öyle söylemek uygun olmaz. Eğer,
(Kâfirlerin, suçluların, hainlerin cezalandırılması ne kadar güzeldir) denmek
isteniyorsa mahzuru olmaz.
Zâlim
kelimesi, tefsir ilminde kâfir demektir. Bunu söyleyen Ehl-i sünnet ise, bu sözü şöyle anlamak
gerekir:
(Allahü teâlânın, zulmeden kâfirleri cezalandırma
yeri olan Cehennemi yaratması, adaletin tecellisidir, mazlumlar için de bir
tesellidir.)
Salih
Müslüman, Allah'ın yarattığı bir şey için, onun icraatını onaylarcasına, (Bu
yaptığı iyidir, mahzuru yoktur) gibi şeyler söylemez. Çünkü öyle söylenince, Allahü teâlânın uygun olmayan işlerinin de
olabileceği intibaı uyanabilir. Bu bakımdan İslam âlimleri, nasıl söylemişse,
aynen öyle söylemeli, kendiliğimizden yeni tâbirler üretmemeliyiz.
Tehlikeli
sözlerle ilgili çeşitli sorular
Soru:
(Bir şeyi çok görse, mahalakallah dese, manasını bilmese, kâfir olur) deniyor.
Burada, (Bir şeyi çok görse), (Mahalakallah) ve (manasını bilmese kâfir olur)
ifadelerinin anlamları nedir?
CEVAP:
Bir
şeyi çok görse demek, çok şey görse demektir. Denizde binlerce balık görse,
havada binlerce bıldırcın görse demektir. Mahalakallah, Allah ne kadar çok şey
yaratmış anlamındadır. Denizdeki balıkları görüp Allah ne kadar da çok şey
yaratmış anlamında, mahalakallah demek böyledir.
Manasını
bilmese kâfir olur demek, mahalakallahın ikinci manası, Allah yaratmadı
demektir. Balıkları görüyor, kuşları görüyor, bunları Allah yaratmadı anlamında
söylüyorsa küfür olur. Her şeyi Allah yaratmıştır. Bir şey söylerken ne
söylediğini bilmeli denmek isteniyor.
Farzı
ve vacibi inkâr
Soru:
Farzı inkâr gibi, mütevatir hadisi de inkâr küfürdür; ama vacib sünnetten daha
kuvvetli olduğu halde vacibin vacipliğini inkâr eden, kâfir olmuyor, sebebi
nedir?
CEVAP:
Mütevatir
hadisi inkâr, Peygamber efendimizi
inkârdır. Bu ise küfürdür; ama ictihadla bulunan farzı veya vacibi inkâr küfür
olmaz. Örnek verelim:
Kurban
kesmek vacibdir, ama diğer üç mezhep sünnettir. Onlara siz sünnet demekle,
vacibi inkâr ettiniz denebilir mi? Ama bir Hanefi vacibi inkâr ederse mezhepsiz
olur; çünkü kendi mezhebini beğenmemiş olur.
Gusülde
ağzın içini yıkamak Hanefi’de farz, Maliki ve Şafii’de sünnettir. Onlar farzı
inkâr etmiş olmuyor; ama bir Hanefi bunu inkâr ederse, kendi mezhebinin hükmünü
inkâr etmiş olur. Kendi mezhebinin hükümlerini beğenmeyen de en azından
mezhepsiz olur. Küfre kadar gidebilir.
Allah’ın
mucizesi demek
Soru:
Allah’ın mucizesi demek caiz midir?
CEVAP:
Caizse
de, her kelimeyi yerli yerinde kullanmalıdır. Allah’ın kudreti, Allah'ın
hikmeti demelidir. Sihir, istidrac, keramet, mucize gibi harikaların hepsini
yaratan Allahü teâlâdır. Peygamber, Allah’ın kudreti ile birçok
harikaların meydana gelmesine sebep olur. Peygamberlerin
elinde meydana gelen mucizelerin yaratıcısı da Allahü
teâlâdır. Nitekim Allahü teâlâ,
peygamberlerine verdiği mucizeleri bildirdikten sonra (Bunları yapan biziz)
buyuruyor. (Enbiya 79)
Allahü teâlâ, sevdiği insanlara, iyilik, ikram olmak için ve azılı
düşmanlarını da aldatmak için, bunlara, âdetini bozarak, sebepsiz harika şeyler
yaratıyor.
1-
Peygamberlerden, meydana gelen
harikalara (Mucize) denir.
2-
Evliyadan meydana gelen harikalara (Keramet) denir.
3-
Evliya olmayan müminlerden meydana gelen harikalara (Firaset) denir.
4-
Fâsıklardan, günahı çok olanlardan, zuhur edenlere (İstidraç) denir. Allahü teâlânın aldatarak, nimet şeklinde
gösterdiği musibettir. Bu, onun Cehenneme gitmesine sebep olur.
5-
Kâfirlerden zuhur edenlere ise (Sihir), yani büyü denir.
Allah’ını
seversen
Soru:
Allah’ını seversen veya Allah aşkına şunu yap denince, o işi yapmak şart mıdır?
CEVAP:
O
işi yapmamak günah olmazsa da, mubah olan işleri yapmak iyi olur. Allah aşkına
diyerek bir kimseden dünyalık bir şey istemek caiz değildir. Böyle kimseler
hadis-i şerifle lanetlenmiştir. (Hadika)
Allah
vergisi
Soru:
Sesi güzel olan bir şarkıcı için (Allah vergisi) demek caiz mi?
CEVAP:
Evet,
caizdir. Bilal-i Habeşi hazretlerinin de, çok güzel sesi vardı, Allah
vergisiydi. Peygamber efendimiz,(Yâ
Bilal, güzel sesinle bizi ferahlandır!) buyurarak, ezan okumasını emrederdi.
İnsan güzel sesiyle Kur’an-ı kerim, ezan, ilahi okuyabileceği gibi, o güzel
sesini günah işlemekte de kullanabilir. Açık gezen bir kadının kendisine veya
sesine, Allah vergisi veya güzel demek, işlediği günaha güzel demek anlamına
gelmez. Fakat günah olan şarkısına güzel demek tehlikelidir. Bunun için böyle
şeyler söylemekten uzak durmaya çalışmalıdır.
Ne
var, ne yok?
Soru:
Biri, (Ne var, ne yok?) deyince, (Sağlık, güzellik) gibi sözlerle cevap
verilebilir mi? Bazı kimseler bu soruya "Allah var, şeriki yok" diye
cevap veriyor ve böyle cevap vermenin gerektiğini iddia ediyorlar.
CEVAP:
Birinci
şekilde söylemenin mahzuru yok. İkinci şekildeki cevap ise, sorulan soruya cevap
değildir. Sen evde bir kişi misin diye sorulsa, öteki de bir olan Allah’tır
dese, sorulan sorunun cevabı olur mu? Bunlar, dini bilmeyen kimselerin
uydurdukları sözlerdir.
Harbi
ne demek?
Soru:
“Hakikaten” manasında “harbiden” demenin bir mahzuru var mıdır?
CEVAP:
Hayır,
mahzuru yoktur. Harbi kelimesi şu anlamlara gelir:
1-
Ateşli silahların içini temizlemekte kullanılan çubuk.
2-
Doğru, hilesiz, mert. Harbi bas demek de, doğru yürü, hızlı yürü demektir.
3-
Arapça savaşla ilgili demektir.
4-
İslam ülkesindeki gayrimüslimlere
zimmi, kâfir ülkesinde olan gayrimüslimlere
harbi denirdi. Şimdi zimmi de yok, harbi de yoktur.
Siz
ikinci anlamda konuşuyorsunuz, mahzuru olmaz. Mesela harbi ol kardeşim demek,
doğru dürüst ol demektir. Harbi konuşalım demek, doğru konuşalım demektir.
Allah’ın
sopası yok
Soru:
Allah’ın sopası yok ki demek küfür olur mu?
CEVAP:
Niyete
bağlıdır, tevil edilirse küfür olmaz. Günah işleyeni, hainlik edeni, caniyi
anında cezalandırmaz anlamında söyleniyor ki, küfür olmaz. Sanki Allah’ın bir
şeyi noksan gibi böyle ifadeler kullanmak uygun değildir.
İyi
insan demek
Soru:
İyi huylu veya işinde başarılı olan kâfir ve fâsık bir kimse için, iyi insan
demek caiz midir?
CEVAP:
İyi
insan, sâlih insan demektir. Müslüman olmayan, itikadı bozuk olan veya
çekinmeden, açıkça günah işleyen fâsık, sâlih olamaz. Kâfir veya fâsık, iyi
huylu ise veya işini iyi yapıyorsa, o huyu söylenebilir veya işi için iyi
denebilir. Mesela, (Çok cömerttir, yardımseverdir, işinin ehlidir. İyi bir
avukattır, iyi bir doktordur) denebilir. Bu, işini iyi yapıyor demektir. Kötü
kimseye iyi insan denmez.
Şeytan
doldurur
Soru:
Boş silahı temizlerken şeytan doldurur deniyor. Şeytan boş silahı doldurur mu?
CEVAP:
Hayır.
Bu söz, (Silahı boş zannettiğimiz halde, boş olmayabilir, şeytan unutturabilir
veya başkası doldurmuş olabilir. Dikkatli olmalı) anlamında söyleniyor.
Alay
edilince gülmek
Soru:
Hristiyanlıkla veya Yahudilikle alay edilen filmlere gülmenin, mahzuru olur mu?
CEVAP:
Allahü teâlâ ile, Peygamberlerle,
meleklerle alay edilirse, buna gülmek caiz olmaz, kasten gülmek küfre sebep
olur. Gayr-i ihtiyari yani istemeden, elinde olmadan gülmek küfür olmaz. Gayrimüslimlerin uydurduğu bir
hurafe veya batıl bir inançla alay edilirse, ona gülmek küfür olmaz. Kendileri
de, Müslüman olunca, bu hurafelere nasıl inandık diye hayret edip gülüyorlar.
Ezeli
düşmanımız
Soru:
Şeytan ezeli düşmanımız, Yunan ezeli rakibimiz demek caiz midir?
CEVAP:
Ezelî
kelimesi, manası bakımından yalnız Allahü teâlâ
için kullanılır, (Uzun zaman) ve (Eski) manasında mahlûklar için de kullanılır.
Cennet
gibi demek
Soru:
Beğendiğimiz bir yer için, (Dünya Cenneti) veya (Cennet gibi yer) demek caiz
midir?
CEVAP:
Caizdir,
ancak Cennette, hatıra hayale gelmedik çok büyük nimetler olacağı için,
dünyadaki, en kıymetli, en büyük nimet bile Cennete benzetilemez. Cenneti
basite indirmek gibi olur.
Allah
kerimdir demek
Soru:
Bir Müslüman, (On günlük kömürüm kaldı. Ondan sonra Allah kerimdir) dedi. Ben
de, (Tevbe de kâfir oldun. Daha önce Allah kerim değil miydi?) dedim. Arkadaşım
kâfir olmadı mı?
CEVAP:
Müslümanların
böyle sözlerini tevil etmek, hemen kâfir dememek gerekir. O Müslüman, (On
günlük kömürüm kaldı. Ondan sonra Allah bir çıkış yolu ihsan eder. Nasıl olsa O
kerimdir) demek istemiştir.
Allah
yardımcın olsun demek
Soru:
Bir arkadaşa, Allah yardımcın olsun, dediğimde dedi ki, (Yardımcı bir işi yapan
asıl kişiye yardım eden, fakat o işi tam olarak bilmeyen kişiye denir. Mesela,
müdür yardımcısı, müdürden daha az bilgiye sahiptir. Allah yardımcın olsun,
demek caiz olmayabilir.) Allahü teâlâ
yardımcın olsun, demek caiz midir?
CEVAP:
Akıl
yürütmekle din olmaz. Sonra bir kelimenin tek anlamı esas alınmaz. Burada Allah
yardımcın olsun demek, Allah sana yardım etsin, kolaylık ihsan etsin demektir.
Bunun da hiç mahzuru yoktur. Bütün âlimler böyle söylemiştir.
İnsana
sadakat yaraşır, görse de ikrah,
Yardımcısıdır
doğruların, hazret-i Allah.
Şaka
yapmak
Soru:
Arkadaşımız iştahlı olduğu için kalan yemekleri sünnetle diye hep ona teklif
ederiz. Geçtiğimiz yine bir yemekte şaka maksadıyla sünnetçi geldi filan dedik
ve gülüştük. Niyetimiz sünneti tahkir değildi ama sonradan tehlikeli bir şaka
mı yaptık dedik ve çok rahatsız olduk. Bu tür şakalar imanı giderir mi?
CEVAP:
İmanı
gidermez; çünkü sünnetle alay kastınız yokmuş; ama dini hususlarda kesinlikle
fıkra anlatmamalı, böyle lüzumsuz şakalar yapmamalıdır.
Putperest
ve hayalperest
Soru:
Putperest, puta tapan, ateşperest ateşe tapan demek olduğuna göre, tapmak
anlamına gelen perest kelimesini kullanarak hayalperest, menfaatperest demek
caiz olur mu?
CEVAP:
Perest,
sadece tapmak anlamında değildir. Seven, çok seven anlamında da kullanılır.
Hayalperest,
hayal kurmayı seven, hayal peşinde koşan; menfaatperest, çıkarını seven, hep
kendi menfaatini düşünen kimse demektir. Bunlar gibi, Hakperest, hakkı seven,
hak taraftarı demektir. Şehvetperest, şehvetine düşkün demektir. Bu kelimeleri
kullanmanın mahzuru olmaz.
Allah
gönderdi demek
Soru:
Bir kimse, önemli bir iş için birinin yanına gelince, öteki memnuniyetinden,
(Seni Allah gönderdi) diyor. Önemli bir söz söyleyince de, (Sana bunu Allah
söyletti) diyor. Böyle söylemek küfür müdür?
CEVAP:
Hayır.
Bizi yürüten, gönderen, konuşturan, yaşatan, öldüren, her şeyimizi yapan Allahü teâlâdır. Asıl bunu inkâr etmek küfür olur.
Bir âyet-i kerime meali:
(Sizi
de, yaptığınız işleri de yaratan Allah’tır.) [Saffat 96]
Dönme
ne demektir?
Soru:
Tarihte dönmeleri okuyoruz. Çokları Müslümanlığa karşıdır. (Sonradan görme,
gâvurdan dönme) sözü doğru değil mi?
CEVAP:
Dönmelerden
genelde samimi olmayanlar için öyle söz ediliyor. Yoksa samimi olarak dönen,
tertemiz Müslüman olur. Sonradan görmeler, genelde yeni duruma ayak uyduramayıp
gülünç duruma düşerler. Hatta kimseye bir şey vermeyenleri, verse bile rahatsız
edip burnundan getirenleri çok olur. Davud aleyhisselam buyuruyor ki:
(Sonradan
görmüş birinden bir şey istemek, elini ejderhanın ağzına sokmaktan kötüdür.)
[İ. Asakir]
Hasbelkader
Soru:
Hasbelkader bu işin başına geldim dedim, böyle söylemek küfür olur mu?
CEVAP:
Böyle
söylemekte mahzur yoktur. Kelime olarak hasbelkader, kader icabı demektir. Yani
Allah böyle takdir etmiş, biz de buraya geldik demektir. Türkçe’de bir başka
anlamı da, (Biz bu işe layık falan değiliz; ama Allahü
teâlâ böyle takdir buyurduğu [ihsan ettiği] için geldik) demektir.
Bir
tanem demek
Soru:
Telefonda hanımıma bir tanem dedim. Arkadaş, (Öyle deme, bir tane olan
Allah’tır. Böyle söylemekle küfre girdin, dinin gitti, nikâhın da bozuldu)
dedi. Böyle söylemekte mahzur var mıdır?
CEVAP:
Böyle
söylemenin hiç mahzuru yoktur.
Çok
şey borçluyum
Soru:
Ona çok şey borçluyum demek uygun mudur?
CEVAP:
Maddi-manevi
iyilik edene teşekkür edilir. (İnsanlara teşekkür etmeyen, Allah’a şükretmemiş
olur) buyuruldu. (Ona çok şey borçluyum) demekte de mahzur yoktur.
Min
Malallah ya Muhsinin
Soru:
(Min Malallah ya Muhsinin) ne demektir?
CEVAP:
(Ey
ihsan sahipleri, hayır sahipleri, iyilikseverler, Allah’ın size verdiklerinden
siz de ihtiyaç sahiplerine verin) demektir.
Peder
baba demektir
Soru:
Peder ne demektir? Baba yerine kullanmak caiz midir?
CEVAP:
Peder,
Farsça baba demektir. Kullanmakta mahzur yoktur. Babaya peder, kayınbabaya
kayınpeder denir.
Şimdi
geldim bismillah demek
Soru:
Bir kitapta (şimdi geldim bismillah dese, afattır) deniyor. Burada afattan
murat nedir?
CEVAP:
Tehlikeli
iş, felaket demektir. Kibirlenerek, kendini büyük göstererek, sanki padişah
gelmiş gibi, yanıma besmele ile girilir gibi şeyler söylemek uygun değildir
anlamındadır.
Fatıma
Ana
Soru:
Hazret-i Fatıma’ya, Fatıma Ana demek caiz mi?
CEVAP:
Evet.
Hazret-i Fatıma’ya ve Eshab-ı kiramın
hanımlarının hepsine hürmet için anne, valide demek caizdir. Yaşlı kadınlara da
hürmet için ana denir.
(Bir
kadına ana denilirse, kocasına peygamber denilmiş olur. Bunun için Hazret-i
Fatıma’ya ana denince Hazret-i Ali’ye peygamber denmiş olur) sözü yanlıştır,
uydurma bir sözdür.
Kraldan
çok kralcı
Soru:
Kâfir hükümdarlara kral dendiği için, Müslüman bir kimseye, (Kraldan çok kralcı
geçiniyor) demek küfür olur mu?
CEVAP:
Küfür
olmaz, öyle söylemek caizdir. Bu bir deyimdir. (Sahibi veya yetkilisi razı
oluyor, sana ne oluyor da razı olmuyorsun?) demektir.
İllallah
demek
Soru:
Çocuk yaramazlık edince, (İllallah dedirtiyor) diyorlar. Böyle söylemek caiz
midir?
CEVAP:
Evet,
caizdir. İllallah demek, (Ancak Allah…) demektir. Yani, ancak Allah bu işi
halleder demektir.
Banka
iyi kazanıyor
Soru:
Banka iyi para kazanıyor demek küfür olur mu?
CEVAP:
Hayır.
Bu işte iyi para var, demek çok para demektir. İyi, çok anlamında kullanılıyor.
Öbür
dünya
Soru:
Ahirete, öbür dünya demek caiz mi?
CEVAP:
Evet.
Enel
hak
Soru:
Hallacı Mansur, Enel hak demekle ben batıl değilim, hakkım diyor diye tevil
etmek caiz mi?
CEVAP:
Evet.
Sırat
köprüsü
Soru:
İnce köprü için (Sırat köprüsü gibi) demek caiz mi?
CEVAP:
Evet.
Trafik
kurbanı
Soru:
Mecazi olarak trafik kurbanı, şöhret kurbanı demek caiz mi?
CEVAP:
Evet.
Kötü
hava
Soru:
Kötü hava şartları veya hava muhalefeti demek caiz midir?
CEVAP:
Evet.
Zira hayır şer de Allah’tandır. Amentü’de bunu her zaman söyleriz. İyi havayı
Allah yaratıyor da, kötü havayı başkaları mı yaratıyor? Kur’an-ı kerimde mealen
buyuruluyor ki:
(Her
şeyi yaratan Allah’tır.) [Zümer 62]
Sabahın
körü
Soru:
(Sabahın körü denmez, sabahın nuru demelidir) deniyor, doğru mu?
CEVAP:
Hayır,
doğru değildir. Sabahın körü ifadesi, sabahın en erken saatinde, ortalığın
iyice aydınlanmadığını anlatıyor. Göz iyice görmediği zaman demektir. Ayrıca
nur, aydınlık demektir ki, o saatte aydınlık olmuyor. Sabahın nuru demek yanlış
olur.
Tahmin
Soru:
Tahmin yürütüp (Amerika yenilir) demek caiz mi?
CEVAP:
Evet.
İbiş
demek
Soru:
Kötü kimseye (İbiş) diye hakaret etmek caiz mi?
CEVAP:
Evet.
Allah’ın
da hesabı var
Soru:
Herkesin bir hesabı var Allah’ın da bir hesabı var demek uygun mu?
CEVAP:
Caizdir.
Düşmez
kalkmaz
Soru:
(Düşmez kalkmaz bir Allah) demek uygun mudur?
CEVAP:
Evet,
uygundur.
Delikanlı
Soru:
Delikanlı demek caiz mi?
CEVAP:
Evet.
Canına
değsin
Soru:
Su ikram edene (Geçmişlerinin canına değsin) demek caiz mi?
CEVAP:
Evet.
İyi
şanslar
Soru:
(İyi şanslar, şansın bol olsun) demek caiz mi?
CEVAP:
Evet.
Adam
eksen biter
Soru:
(Bu toprağa adam eksen biter) demek caiz mi?
CEVAP:
Evet.
Verimli toprak denmek isteniyor.
Hilkat
garibesi
Soru:
İki başlı bir çocuk olunca, "hilkat garibesi" demek caiz midir?
CEVAP:
Caizdir.
Allah böyle yaratmış demektir. Cenab-ı Hak, her şeye kadirdir.
Helal
olsun demek
Soru:
Hileli iş yapana, (Helal olsun adama) demek küfür olur mu?
CEVAP:
Hayır;
çünkü hile değil, gizleme işi için söyleniyor.
Yediğiniz
haram
Soru:
Çoluk çocuğa, (Yediğiniz haram) demek, yani helal şeylere haram dendiği için
küfür müdür?
CEVAP:
Hayır.
Her
şey haram demek
Soru:
Kızarak, (Bize her şey haramdır) demek küfür olur mu?
CEVAP:
Olmaz.
Görüşmem
demek
Soru:
Bir Müslümana (Ahirette seninle görüşmem) demek küfür mü?
CEVAP:
Hayır.
Kâfir
ölünce
Soru:
Kâfir ölünce inna lillah... âyetini okumak caiz mi?
CEVAP:
Evet.
İngilizce
kursunda
Soru:
İngilizce kursunda kimi John, kimi Gabriel oluyor, küfür olur mu?
CEVAP:
Hayır.
Yerden
göğe kadar
Soru:
(Yerden göğe kadar haklısın) demek caiz mi?
CEVAP:
Evet.
Hâfız
ismiyle koruyor
Soru:
(Allah canlıları hâfız ismiyle koruyor) demek caiz mi?
CEVAP:
Evet.
İlahi
kasd
Soru:
İlahi kasd demek caiz mi?
CEVAP:
Evet.
Çince
mi?
Soru:
İslam yazısını eğri yazana (Bu, Çince mi?) demek küfür mü?
CEVAP:
Hayır.
Yapma
günahtır demek
Soru:
Mubah bir şeyin yapılmasına mani olmak için, (Yapma onu, günah) demekle mubaha
haram demiş olur muyuz?
CEVAP:
Hayır.
İlahi
demek
Soru:
Şaşkınlığını belirtmek için ilahi Ali Bey demek caiz mi?
CEVAP:
İlahi,
ilaha yani Allah’a ait demektir. Yani, Ey Allah’ın kulu Ali Bey demektir.
Caizdir.
Saygı
için
Soru:
Saygı için, (Allahü teala buyuruyorlar ki) demek caiz mi?
CEVAP:
Evet.
Affediniz
Soru:
Allah’a, (Günahımı affediniz) demek caiz mi?
CEVAP:
Evet.
Müftü
olsam
Soru:
Müftü olsam, gıybet edenlerin dillerinin kesilmesine fetva verirdim demek küfür
mü?
CEVAP:
Hayır.
Zembille
mi indi?
Soru:
(Gökten zembille mi indi?) demek küfür olur mu?
CEVAP:
Küfür
olmaz.
Allah’ın
ismine hürmet
Soru:
Konuşurken, (Koş Allahım koş), (Ye Allahım ye) gibi şeyler söylemek veya (Allah
yarattı demem, döverim) demek caiz midir?
CEVAP:
Allahü teâlânın ismini lüzumsuz yere kullanmak, hürmetsizlik olur,
günah olur. Lüzumsuz yere yemin etmeye benzer.
Yahya
kitabı tut
Soru:
Mızraklı İlmihal’de, (Yahya adlı kimseye, “Ya Yahya! Huz-il-kitabe=Yahya,
kitabı tut!” demek küfür olur) deniyor. Kitabı tutmak niye küfür oluyor?
CEVAP:
Bu
ifade, Meryem sûresinin 12. âyetinin başıdır. Böyle Kur’an lafzıyla söylemekle,
Kur’an-ı kerim hafife alınacağı ve oyuncak hâline getirileceği için küfür
oluyor.
İşi
Allah’a kalmak
Soru:
(Artık, işimiz Allah’a kaldı) demek küfür müdür?
CEVAP:
Bütün
işler, hayır ve şer Allah tarafındandır. (Önce işleri biz yapıyorduk, şimdi
yapamadıklarımız ona kaldı) anlamında söylenirse, küfür olur. Hakikatte, her
işi yapan Odur. İnsanlar ve diğer sebepler, sadece vesiledir.
Hayhuy
ve hayhay
Soru:
Bazı kitaplarda, (Çalgı aletleriyle hayhuy etmek zikir değildir) deniyor.
Birine şunu yapar mısın denince, isteyerek, seve seve anlamında (hayhay)
deniyor. (Haydan geldi, huya gitti) de deniyor. Böyle söylemekle, Allah’ın hay
ismiyle alay edilmiş olmuyor mu?
CEVAP:
Hayhuy,
Farsça bir kelimedir, gürültü, karışıklık, kargaşa demektir. Hay ismi kalın Ha
harfiyle, Farsçadaki hayhuy kelimesi ise ince He harfiyle yazılır. Yani hayhuy
kelimesinin Hay ismiyle hiçbir ilgisi yoktur. Kelimenin yarısını alıp, (Hay,
Allah’ın ismidir) demek yanlıştır. Haydutluk kötü dense, içinde hay kelimesi
olduğu için, Hay ismine hakaret sayılır mı?
Çalgıyla
zikretmek, la ilahe illallah demek de haramdır, küfürdür. Çalgıyla zikredenler,
hayhuy ediyorlar, yani gürültü çıkarıyorlar. Çalgılı zikir, ibadet olmaz,
hayhuy olur. Bu da, haramdır, hatta küfür olur.
Haydan
gelen huya gider deyimi de, kolayca kazanılan şeyler, kolayca elden çıkar
demektir. Buradaki hay ve huy da, Farsçadaki, ince He harfiyle yazılan ve bir
anlamı da boş yere uğraşmak olan hay-u huy’dan geliyor. Deyimde geçen hay ve
huy kelimelerin, Allahü teâlânın Hay
ismiyle alakası olmadığı gibi, birine şunu yapar mısın denince, isteyerek, seve
seve anlamında (Hayhay yaparım) demenin de, Hay ism-i şerifiyle ilgisi yoktur.
Böyle indî benzetmeler, cahillerin işidir.
Kaçın
kur’ası
Soru:
Bir kimse için, (Kaçın kur’ası) demek caiz midir?
CEVAP:
Kur’a,
çekiliş demektir. Eskiden askerde, devreler kur’ayla belirlenirdi. Eskiler,
daha tecrübeli olduğu için, onu kandırmak zor anlamında, kaçın kur’ası denirdi.
Yani böyle söylemekte mahzur yoktur.
Mübarek
isimlere hürmet
Soru:
(Koyun olmayan yerde, keçiye Abdurrahman Çelebi derler) demek caiz midir?
CEVAP:
Hayır,
caiz değildir.
Tanrı’nın
hakkı üçtür demek
Soru:
(Tanrı'nın hakkı üçtür) deniyor. Bunun Hristiyanlardan geldiği doğru mudur?
CEVAP:
Hristiyanlıkta,
Baba, Oğul ve Kutsal Ruh diye üç ilaha inanılır. Her ilahın bir hakkı olduğu
düşünülerek söylenmiş olabilir. Müslümanlıkta böyle bir şey yoktur.
Hayırlı
işler demek
Soru:
İçki satan veya kumar oynatan yere gidince, (Hayırlı işler) demek caiz midir?
CEVAP:
Hayır.
41
kere maşallah
Soru:
Kırk bir kere maşallah demek caiz midir?
CEVAP:
Evet,
caizdir.
Zâlim
krallar vardı
Soru:
Masal ve hikâyelerde bazı padişahların, sultanların çok zalim olduğu
bildiriliyor. Padişahların, astığı astık, kestiği kestik mi idi?
CEVAP:
Kâfirlerin
devlet başkanlarına kral denir. Vaktiyle Fransa, İngiliz ve Bulgar kralları
böyle idi. Bir İslam padişahına, Müslümanların halife diyerek, saydıkları ve
sevdikleri mübarek bir zata kral demek, onun kâfir olduğunu söylemek anlamına
gelir. Bir de kral, gayrimüslim
milletin kralı olduğu için, onun milletine de gayrimüslim denmiş olur. Genelde zâlim olan,
krallardır. Kral masalları tercüme edilirken, padişah veya sultan diye tercüme
edildiklerinden, böyle hatalar oluyor. Bazıları da, şahla padişahı
karıştırıyorlar. Mesela Şah İsmail ve Ekber Şah, Osmanlı padişahı değildi.
Kralların ve şahların zulümlerini padişahlara yüklemek doğru olmaz.
Kokona
demek
Soru:
Boyanmış yaşlı bir kadın için, (Şu kokona teyze, ne kadar boyanmış, maskara
olmuş) dedim. Arkadaşım, (Kokona Hristiyan kadına denir. Müslüman kadına kokona
denirse küfür olur) dedi. Böyle demek küfür olur mu?
CEVAP:
Kokona,
Hristiyan kadınına dendiği gibi, süsüne düşkün yaşlı kadına da denir. Maskaraya
dönmüşse, maskara demek küfür olmaz.
Şarkılardaki
ifadeler
Soru:
Bazı şarkılarda, Allah, maşallah, inşallah veya vallahi billahi gibi ifadeler
geçiyor. Bunları söylemek uygun mudur?
CEVAP:
Allahü teâlânın ismini böyle yerlerde kullanmak, hürmetsizlik olur,
günah olur. Lüzumsuz yere yemin etmeye benzer. Doğru olarak çok yemin etmek, Allahü teâlânın ismine ve yemine kıymet vermemek
olur. Bunlara kıymet vermeyerek yemin etmek, çok çirkindir. Şarkılarda,
temsillerde, eğlencelerde yemin etmek de böyledir.
Bir
iş için yaratılmak
Soru:
İyi bir terzi için, (Allahü teâlâ bu
kimseyi sanki terzilik yapması için yaratmış) demek caiz olur mu?
CEVAP:
Evet,
caiz olur. Terzilik kabiliyeti vermiş demektir.
Yürü
ya kulum!
Soru:
Bazı zengin kimselerden bahsederken, (Allah buna yürü ya kulum demiş) deniyor.
Böyle demek caiz mi?
CEVAP:
Caizdir,
mahzuru olmaz.
“Hava
çok sıcak” demek
Soru:
Bir arkadaş, (Uf be, hava çok sıcak) dediği zaman, başka biri (Havayı sıcak
yapan Allah’tır, böyle demek Allah’a isyan olur) dedi. (Hava çok sıcak) ya da
(Hava çok soğuk, kötü hava şartlarına dayanamıyorum) demekle Allah’a isyan mı
olur? Biri de, çok yağıyor anlamında, (Çok kötü yağıyor) deyince, başkası
(Yağmur rahmettir, kötü denmez) dedi. Böyle denmez mi?
CEVAP:
Hiçbiri
Allahü teâlâya isyan olmaz. (Kötü
yağıyor) demek mecazdır, (Çevreye zarar verecek kadar, çok yoğun yağıyor)
demektir. (Kötü hava şartları) demekte de mahzur yoktur. Bunların hiçbiriyle Allahü teâlâ suçlanmıyor. (Cehennem çok sıcak)
desek, Allahü teâlâ mı suçlanmış olur?
(Bu sıcaklarda oruç tutmak zordur) dense, Allahü
teâlâ suçlanmış olmaz. (Sabah namazına kalkmak zor oluyor) demekte
de mahzur yoktur. Hastalığı veren Allahü teâlâ
olduğu hâlde, (Başım çok ağrıyor, dayanamıyorum) demekle Allahü teâlâya isyan edilmiş olmaz. Kaderim çok
kötü demenin de mahzuru olmaz.
(Papaz
olduk) demek
Soru:
Biriyle tartışınca (Papaz olduk) deniyor. Böyle söylemek küfür mü?
CEVAP:
(Kavga
ettik, birbirimizi kırdık) anlamında söylemek küfür değilse de, uygun olmaz,
çünkü şakadan bile, (Ben papazım), (Ben Hristiyan’ım) demek küfür olur.
Bazıları, kâfir olan papazları (takva sahibi) diye övüp, papaz olmayı
arzuluyorlarsa da, Allahü teâlâ
Müslümanları papaz olmaktan korusun!
Gebermedim
demek
Soru:
Çok yorulunca, (Geberdim) diyorlar. Geçen gün bir arkadaşa hâl ve hatır
sorulunca, o da, (Daha gebermedim) dedi. Ben de, (Kâfir geberir, tevbe et!)
dedim. Arkadaşın öyle söylemesi küfür olur mu?
CEVAP:
Gebermek
argo bir deyimse de, (Geberdim) veya (Gebermedim) demek küfür olmaz. Bir
hayvanın ölümüne veya sevilmeyen insan için, öldü manasında, (Geberdi gitti)
denir. Bunu Müslüman için söylemek uygun değilse de, küfür de değildir. (Eve
kömür taşıdım, ama geberdim) demek de (Çok yoruldum) demektir. Böyle söylemek
küfür olmaz. Gebermek, aşırı ilgi ve sevgi beslemek için de kullanılır.
(Falanca filanca için geberiyor) derler. Bu da küfür değildir. Çok acıkan
kimseler, (Açlıktan geberiyorum) derler. Bunların hepsini söylemek küfür
değilse de, argodur, uygun olmaz. Bir de yaramazlık yapan çocuklara,
(Geberesice) derler. Bu da küfür değildir.
“İşe
yaratmak”
Soru:
Yaratmak Allah’a mahsus olduğuna göre, (Eski eşyaları işe yaratıyorlarmış)
demek küfür olur mu?
CEVAP:
Hayır.
Oradaki yaratmak, işe yararlı hâle getirmek demektir.
Helâl
olsun
Soru:
(Helâl olsun adamlara, sonunda helâl şarap da yapmışlar) demek küfür olmaz mı?
CEVAP:
Birincisi,
helâl şarap olmaz. İçinde alkol yoksa, ona zaten şarap denmez. Şarap, alkollü
içki demektir. Bu, temiz idrar, helâl idrar demeye benzer. İdrar temiz de,
helâl de olmaz. Şarap da, temiz ve helâl olmaz. Temiz ve helâl olana da, şarap
denmez.
Ne
niyetle olursa olsun, kesin haram olan bir şeye, (Helâl olsun) demek küfür
olur, niyete bakılmaz, ancak Türkçede helâl olsun sözü, sadece tasvip anlamında
kullanılmıyor, hayret, şaşkınlık bildirmek için, (Yazıklar olsun) anlamında da
kullanılıyor. Bu anlamda kullanılınca küfür olmaz.
Maşallah
Soru:
(Maşallah dediği kırk gün yaşıyor) demekle maşallah sözü kötülenmiş mi oluyor?
CEVAP:
Hayır,
böyle demekle onu söyleyen kötülenmiş oluyor, Maşallah sözü kötülenmiş olmuyor.
Adam o kadar sakar ki, Maşallah dedikleri bile, fazla yaşayamıyor denmek
isteniyor; ama yine de maşallah kelimesini bu işlere karıştırmamalıdır.
Bir
varmış, bir yokmuş
Soru:
Masal anlatmaya başlarken, (Bir varmış, bir yokmuş) veya (Bir varmış, iki
yokmuş) demekte mahzur var mıdır?
CEVAP:
Hayır,
ikisini söylemekte de mahzur yoktur.
Ben
müneccim miyim?
Soru:
Birine bilinmeyen bir olay sorulunca, (Ben müneccim miyim, nereden bileyim?)
diyor. Böyle söylemek caiz mi? Müneccim gaybı bilir mi?
CEVAP:
Müneccimin
iki anlamı var. Necm yıldız, müneccim de astronom yani gök ve yıldız bilimcisi demektir.
Bunlar gaybı bilemez. İkincisi, yıldız falına bakan kimseler demektir. Falcılar
da gaybı bilemez. Hangi anlamda kullanılırsa kullanılsın, neticede, (Gaybı
müneccim bilir, ben bilemem) anlamında söylenirse küfür olur. Böyle tehlikeli
sözlerden sakınmalıdır.
Müslümana
yobaz demek
Soru:
Beğenmediğimiz huylarından dolayı bir Müslümana yobaz demek uygun mudur?
CEVAP:
Müslümana
yobaz demek kesinlikle uygun değildir. Kâfir olma tehlikesi bile vardır, çünkü
bu tabiri din düşmanları, dinine bağlı, namaz kılan, oruç tutan, tesettüre
riayet eden, içki içmeyen, haramlardan sakınan Müslümanlara hakaret için
kullanıyorlar. Gerici demek de böyledir. Müslümansın diye hakaret edemeyince,
gerici, yobaz diyorlar. Din düşmanlarının kullandığı bu kelimeyi Müslüman, Müslüman
için kullanmamalı. Kullanmışsa tevbe etmelidir.
İmanım
gevredi demek
Soru:
Zor bir işten sonra yorulup, canım çıktı anlamında, (İmanım gevredi) demekte
mahzur var mıdır?
CEVAP:
Mahzurludur.
İman kelimesine hürmet etmeli. İmanım zarar gördü dememeli. Canım çıktı demenin
mahzuru olmaz.
Ortalık
bozuldu demek
Soru:
Toplumun kötü hâle geldiğini anlatmak için, (Yalansız iş mi kaldı, faiz yemeyen
mi var?) demenin küfür olduğu söyleniyor. Niye küfür oluyor?
CEVAP:
Hayır,
bu sözler küfür değildir. Toplumun bozulduğunu göstermek için söyleniyor.
Buradan, herkes yalan söylüyor, herkes faiz yiyor anlamı çıkmaz. (Ramazanda
İzmir’de hiç kimse oruç tutmuyor) denince, burada çoğunluğun oruç tutmadığı
anlatılmak isteniyor. (Seni sabahtan beri bekliyorum) demek, çoktandır seni
bekliyorum demektir. (Yalansız iş yok, faiz yemeyen yok) dense ve söylenen
yanlış da olsa, yine küfür olmaz. Yanlış veya yalan söylemiş olur. Kasten yalan
söylemek büyük günahsa da, küfür değildir.
Kader
utansın demek
Soru:
Kader utansın demek küfür müdür?
CEVAP:
Burada
niyetin önemi vardır. (Kaderim kötü imiş, yazıklar olsun bu kötü kaderime)
demek küfür olmaz, çünkü günahlarımız yüzünden kaderimiz kötü olmuştur. Yani
kaderimizin kötü olmasına kendimiz sebep olduk. Kader, kendi arzumuzla
yapacağımız iyi veya kötü işlerin kaderimiz olarak belirlenmesidir.
Günahlarımızın durumuna göre, bu kötü de olabilir, iyi de olabilir. Ama (Kötü
işlerimizi kötü olarak yazmamalıydın) diyerek, amellerimize göre kaderimizi
belirleyen Rabbimiz suçlanırsa elbette küfür olur.
Farz
düşmanı mı?
Soru:
(Kaza namazı borcu olan, nâfile namaz kılamaz) hadis-i şerifine uyup,
sünnetleri kılarken kazaya da niyet edenler için, sakalsız bir hoca, (Böyle
yapmak sünnet düşmanlığıdır) dedi. Sünnete düşman olan kâfir olmaz mı? Biz de
ona, (Sen farz borcun varken tesbih namazı kılıyorsun, nâfileyle, sünnetle
meşgul oluyorsun, sen de farz düşmanısın) desek, biz de hocanın düştüğü uçuruma
düşmüş yani küfre girmiş olur muyuz?
CEVAP:
Elbette,
bir Müslümana (Sünnet düşmanı) veya (Farz düşmanı) demek küfür olur.
Sakal
sünnetine uymuyor diye, sakalsız hocaya, (Sünnet düşmanı) denmez. (Belki bir
mazereti olduğu için sakal bırakmıyordur) denir. Hiç mazereti olmasa bile,
sakal sünnetine uymamış olur. Yine sünnet düşmanı denmez.
Resulullah efendimizin "sallallahü aleyhi ve sellem"
emrine uyarak farza öncelik verene, (Sünnet düşmanı) diye iftira etmek yanlış
olduğu gibi, nâfileye öncelik tanıyana da, (Sen de farz düşmanısın) demek
yanlış olur. Bunu o hocanın cehaletine veya taassubuna verip, onun girdiği
bataklığa düşmemeli.
İbadete
menfaat karıştırmak
Soru:
(Hem zayıflar, hem de sigarayı bırakırım) düşüncesiyle, Allah rızası niyetiyle
kaza orucu tutmak şirk olur mu?
CEVAP:
Allah
rızası için niyet edip, sonra dünya menfaatlerini de düşünmek şirk olmaz. Oruç
borcundan da kurtulmuş olur.
Allah
rızası için oruca başlayıp (Oruç, zayıflamaya ve sigarayı bırakmaya da sebep
olur) diye düşünmenin mahzuru olmaz. Mahzurlu olan, zayıflamak, sigaradan
kurtulmak gibi bir dünya menfaatini düşünerek oruç tutmaktır. Abdest alan
kimsenin, (Elim yüzüm de temizlenmiş oluyor) demesinin, namaz kılanın, (İhtiyaç
kadar hareket etmiş de oluyorum) diye düşünmesinin mahzuru olmaz.
Cennetten
çıkan dayak
Soru:
(Dayak Cennetten çıkmadır) demek uygun mu?
CEVAP:
Söylememeli.
Cennette dayak ve başka üzücü şey yoktur.
Kur'an
mümini
Soru:
Bazı mezhepsizler, (Kur'an mümini) tâbirini sık sık kullanıyorlar. Bu tâbir,
bildiğimiz müminden farklı mıdır?
CEVAP:
Evet,
çok farklıdır. Mümin tâbiri, dinimizdeki dört delilin hepsine, yani Kur'an,
Sünnet, İcma’ ve Kıyas-ı fukaha’ya inanan Müslüman demektir. Kur'an mümini
tâbiri ise, son üç delili kabul etmeyen ve Kur'ana da, kendi görüşüne göre
yanlış mâna veren zındık demektir. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Kur’an-ı
kerimin tefsiri, ancak Resulullah'tan
“sallallahü aleyhi ve sellem” işitildiği gibi yapılabilir. (Kur’an-ı kerimi,
kendi görüşüne, anlayışına göre tefsir eden kâfir olur) hadis-i şerifi, bunu
bildirmektedir. (m. 234)
Hele
şükür
Soru:
(Hele şükür demek küfürdür. Çünkü Hel Roma tanrıçasıdır) diyorlar. Hele şükür
demek küfür müdür?
CEVAP:
Küfür
değildir. Bu, cahillerin uydurmasıdır. Hele kelimesi, özellikle manasına
geldiği gibi, sonunda anlamıyla geciken davranışları bildirmek için kullanılan
bir sözdür. Hele şükür demek, sonunda işimiz oldu demektir.
Lamı
cimi yok demek
Soru:
(Lamı cimi yok) demek caiz mi?
CEVAP:
Evet,
caizdir. Kur'an-ı kerimde secavent denilen duraklar vardır. Bu duraklar Mim,
Cim, Lam gibi harflerle gösterilir. Mesela Cim harfinde durulur, Lam harfinde
geçilir. Lamı cimi yok demek, (Bu işin böyle bir işareti yok) demektir. Yani
(Hiçbir bahane bulmadan ve itiraz etmeden hemen bu işi yap!) demektir. Birkaç
örnek verelim:
1-
Bu işin lamı cimi yok, en kısa zamanda Kur'an-ı kerim okumayı öğreneceksin.
2-
Namazı aksatmanın lamı cimi olmaz.
3-
Lamı cimi yok, herkes ölecektir.
İnsanlar
helâk oldu
Soru:
Bir hadis-i şerifte, (“İnsanlar helâk oldu” diyenin kendisi helâk olmuştur)
buyuruluyor. Bilindiği gibi insanların çoğu kâfirdir. (Kâfirler helâk oldu)
demek caiz olmaz mı?
CEVAP:
Elbette
caizdir. (Dünya helâk olacak kâfirlerle doludur) demenin mahzuru olmaz. Kendini
onlardan üstün bilmek tehlikelidir. Kâfir, iman edebilir, Allah saklasın, biz
imansız ölebiliriz. İmanlı ölmeden kendimizi kurtulmuş, onları da, helâk olmuş
bilmek yanlış olur. Zaten kendini kesin kurtulmuş bilmek küfürdür.
Şarap
helâl olsaydı
Soru:
(Şarap helâl olsaydı, ayık gezmezdim. Faiz helâl olsaydı, tefecilik yapar
köşeyi dönerdim) demek küfür olur mu?
CEVAP:
Zina
ve faiz gibi her dinde haram olan bir şeyin helâl olmasını arzu etmek küfürdür.
Ama şarabın helâl olmasını temenni küfür değildir. Çünkü şarap her dinde haram
değildi. (İslam Ahlakı)
Gerisine
Allah kerim
Soru:
(Bundan sonrasına Allah kerim) veya (Gerisine Allah kerim) gibi sözler
söyleniyor. Acaba, (Buraya kadar biz yaptık, bundan sonrasını Allah yapar)
denmek mi isteniyor? Bu mânâda söylemek uygun mudur?
CEVAP:
Müslüman
birinin, o sözleri, (Bugüne kadar Allah'ın izniyle geldik, bundan sonrasına da
Allah kerimdir) mânâsında söylediğine hüsnüzan edilir. Sizin dediğiniz mânâda
söylemek elbette uygun olmaz.
Cenneti
kötülemek!
Soru:
(Cenneti değişmem, saçının teline) şarkısını dinlemek küfür olur mu?
CEVAP:
Yanlış
olduğunu bilerek dinlemek küfür olmaz, ama çalgı olduğu için haram olur.
Cenneti kıymetsiz sanmak ve o sözü tasdik etmek ise küfür olur. Ama
bulunduğumuz yerde istemeden kulağımıza geliyorsa, o zaman mahzuru olmaz.
Kâfirin
işini beğenmek
Soru:
(Kâfir bir doktora, iyi doktor demek, başka kâfir için, mesleğinin erbabı diye
övmek, iyi marangoz demek tehlikelidir) deniyor. Dinini övmüyoruz ki, buradaki
incelik nedir?
CEVAP:
Kâfir,
Allah’a düşmandır. Allah’ın düşmanına iyi denmez. Kâfirin işi, huyu, cömertliği
gibi şeyleri övülürken, dinini övecek bir durum yani iyi insan olduğu
anlaşılmamalıdır. Sadece, (Cömerttir) demenin mahzuru olmaz, ama, (Cömerttir,
çok iyi insandır) dememeli. İyi insan denirse, sanki dini de övülmüş gibi olur.
Bu da elbette çok tehlikelidir. Böyle bir şey anlaşılmazsa, mesleğinin erbabı
diye övmenin de mahzuru olmaz. Mesela, (Doktorluğu iyidir) anlamında (İyi
doktor) demekte de mahzur yoktur. Yoksa (Kendisi iyi bir insandır) anlamında
(İyi doktor) denmez. Buradaki inceliği iyi anlamalıdır.
Dinsize
saygı
Soru:
Yüksek lisans yaptığım bölümdeki hocaların çoğu din düşmanıdır. Onlara saygılı
davranışlarda bulunmak zorunda kalıyorum. (Hocam) diyorum. Yanımıza gelince
veya telefonda, (Buyurun efendim) gibi ifadeler kullanıyorum. Küfür oluyor mu?
CEVAP:
(Hocam)
veya (Buyurun efendim) demek, görgü kuralı olan bir âdettir. Böyle âdet olan
ifadeleri kullanmak küfür olmaz. Zaruri durumlarda da küfür olmaz. Mesela onlar
gelince, kerhen yani istemeyerek ayağa kalkmak gibi hareketler de küfür olmaz.
Eğer mazeretsiz veya isteyerek gayrimüslime saygı gösterilirse, o zaman küfür olur.
Bâtılı
hak göstermek
Soru:
Bâtılları hak gibi gösteren bir yazar, komünistlerin şiirlerini ve yazılarını
başka dile tercüme eden ünlü birini savunmak için, (O kimse, sadece
komünistlerin eserlerini değil, Necip Fazıl’ın da şiirlerini tercüme etmiştir.
O zatın hakkını yememeli) diyerek, sapık kimseyi aklayıp, paklamaya çalışıyor.
Necip Fazıl’ın şiirlerini de, tercüme edince günahı, hattâ küfrü af mı oluyor?
Dinimizde, (Günaha rıza günah, küfre rıza küfürdür) kuralı yok mudur?
CEVAP:
İnsanın
gözünü taassup bürürse, her türlü bâtılı hak, hak olanı da bâtıl olarak
göstermeye çalışır. Kötü şeylerin yanında, iyi şeyler de yapınca, kötü şeyler
iyi hâle gelmez. Mesela, şarap içen biri, zemzem de içse, (O kişi şarap içer)
dense, (Zemzem içtiği niye söylenmiyor? O zatın hakkına giriliyor) demek saçma
söz olmaz mı? İbadet için kiliseye ve camiye giden dinsiz biri için, (Bu adam
kiliseye gidiyor) dense, (Camiye gittiğini görmüyor musunuz?) demek ne kadar
yanlış olur. Bir insan, hem Hristiyan hem Müslüman olamaz. Yani iki dinli olan
kâfirdir. Eskiden böyle saçma söz edip, bâtılı hak olarak göstermeye
çalışanlara, (Zırva, tevil götürmez) denirdi.
Dînî
eserlerle alay
Soru:
Bir cami imamı, .hakikatkitabevi.com ve .dinimizislam.com siteleri için,
(Bunlar çok gülünç siteler) dedi. Dînî sitelere gülünç demek uygun mu?
CEVAP:
Dînî
bir kitaba, dînî eserlere veya dînî sitelere ve oradaki dînî ilimlere gülünç
demek çok tehlikelidir. O sitelerde, Ehl-i
sünnet âlimlerinin kitaplarından naklederek, iman ve ibadet
bilgileri yazılıdır. Yani, muteber kitaplardan alınan bilgiler, imanın ve
İslâm’ın şartları, âyet-i kerime ve hadis-i şerif mealleri, Evliya zatların
sözleri, menkıbeleri vardır.
Böyle
kıymetli bilgileri, İslamiyet’i bildiren din kitaplarından birini tahkir etmek,
aşağılamak, İslam âlimlerinden biriyle alay etmek küfürdür. Bunları yapanın
imanı gider, kâfir olur. (Birgivî vasiyetnamesi şerhi)
İslam
ilimleri ile alay etmek küfür olur. İslam âlimine söven, kötüleyen kâfir olur.
(Berîka, İslâm Ahlâkı)
Eğer
küfre girici söz söyleyen, ateist, mason veya zındıksa, imanın gitmesi diye bir
şey olmaz. Çünkü onların zaten imanı yok. Olmayan şey gitmez. Ancak Müslüman
olanın imanı gider.
Küfrü
gerektiren söz söylemek
Soru:
(Hanefî âlimlerinin hepsine göre
küfür olan bir söz veya bir iş, başka hak mezhepteki sadece bir âlime göre
küfür değilse, bunu söyleyen Hanefî'ye
kâfir denmez) sözü doğru mudur?
CEVAP:
Evet,
doğrudur. Kendi mezhebinde o söz küfür olsa da, sadece bir âlim, (O söz küfür
değildir) derse, o kimsenin küfrüne fetva verilmez. Buradaki âlim, icazetli Ehl-i sünnet âlimi demektir. Günümüzdeki
diplomalı ilahiyatçılar değildir. İbni Âbidin
hazretleri buyuruyor ki:
Bir
Müslümanın kâfir olmayacağına dair zayıf da olsa, bir kavil varsa, hattâ bu
kavil, bizim mezhebimize ait olmasa bile, bu zayıf kaville amel edilir,
Müslümanın küfrüne fetva verilmez. Çünkü bir Müslümanın küfrüne fetva
verebilmek için o sözün küfür olduğunda bütün İslam âlimlerinin ittifak etmiş olmaları
şarttır. (Redd-ül-muhtar)
Namazda
bile, bazı âlimlere göre namaz fâsid olsa, yani bozulmuş olsa, bir âlime göre
sahih olsa, o bir âlime göre fetva vermelidir. Çünkü, (Tergib-üs-salat)
kitabında, (Bir kimsenin namazda okuduğu, dokuz âlime göre yanlış olsa, bir
âlime göre doğru olsa, bunun namazının fâsid olduğu söylenmemelidir) deniyor.
(İslam Ahlâkı)
Kardan
adam yapmak
Soru:
Suudi Arabistan kanalı El-Arabiya’nın bir haberinde, Şeyh el-Münacid isimli bir
Vehhabî’nin, (Oyun için bile olsa kardan adam yapmak putçuluktur, şirktir)
dediği bildiriliyor. Oyuncak bebek yapmak gibi, kardan adam yapmak caiz değil
mi?
CEVAP:
İkisi
de caizdir. Oyuncak bebeğe veya kardan adama saygı gösterilmiyor.
İnsan
resmi olan seccadede namaz kılmak caiz iken, Kâbe resmi olan seccadede namaz
kılmak caiz olmaz. Çünkü yere sermek hakaret etmek olur. Hürmet edilecek şeyler
yere serilmemelidir.
Secde
edilecek yerinde resim yoksa, resimli seccadede namaz kılmak caiz olur. Ama
resimler huşuya mâni olacağı için resimli seccadede namaz kılmamalıdır. Namaz
kılınmaması, resimden dolayı değil, huşuya mâni olmasından dolayıdır. Oyuncak
bebeklerin yerde sürünmesi, o oyuncağa hakaret olur. Kardan adam da saygı için
yapılmıyor.
Vehhâbîlerin
her şeye put veya şirk demesinin bir önemi yoktur. Onlar, Müslümanlara kâfir
demek için, böyle şeyleri bahane ediyorlar.
Yağan
yağmura maşallah demek
Soru:
(Yağmur yağarken, maşallah denmez) diyorlar. Dense bir mahzuru olur mu?
CEVAP:
Maşallah,
(Bu, Allahü teâlânın dilediği ve ihsan
ettiği şeydir) demektir. Yağmuru bize ihsan eden, Allahü
teâlâ değil midir? Bu ihsana ve diğer ihsanlarına, “maşallah”
demenin mahzuru olmaz.
Bir
sözle kâfir olmak
Soru:
(Bazen söz küfür olsa da, söyleyeni kâfir yapmaz. Elfaz-ı küfrü, küfründen
değil, cehaletinden söylemiş olabilir; çünkü kalben imanı terk etmemişse, sırf
bu sözden dolayı imanı gitmiş olmaz) diyorlar. Cahillikten dolayı söylemek
küfür olmuyor mu? Burada, küfre girmemek için, herkesin cahil olması mı
isteniyor?
CEVAP:
Küfür
sözleri bilmemekte, cahillik özür olmaz. Bir kâfir, bir kelime-i tevhid
söylemekle mümin olduğu gibi, bir mümin de, bir söz söylemekle kâfir olur.
Bir
Müslüman, âlimlerin sözbirliğiyle küfre sebep olacağını bildirdikleri bir sözün
veya işin küfre sebep olduğunu bilerek, istekle veya başkalarını güldürmek için
söyler, yaparsa, manasını düşünmese de, imanı gider. Buna küfr-i inadi denir.
Eğer, cahillikle, yani bunun küfre sebep olduğunu bilmeyip, isteyerek söyler,
yaparsa, yine küfür olur. Buna küfr-i cehli denir. Her Müslümanın, bilmesi
gereken şeyleri öğrenmesi farzdır. Cahilliği özür değildir. Küfre sebep olan
sözü, ancak yanılarak, tevilli olarak veya tehdit edilerek söylerse, kâfir
olmaz. (Berika, Hadika, Mecma-ul-enhür)
Küfür
söz söyleyen
Soru:
Küfrü gerektiren bir sözü söyleyen Müslümana, kâfir gözüyle bakılabilir mi?
CEVAP:
Müslümana
hüsnü zan edilir. (Belki yanılarak söylemiştir, belki tevili olan bir sözdür,
belki de tevbe etmiştir) diye hüsnü zan etmelidir. O tevbe etmemişse de, biz
hüsnü zan ettiğimiz için günaha girmeyiz.
İmam-ı
Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Bir
Müslümanın, bir sözünden veya bir işinden yüz şey anlaşılsa, bunlardan doksan
dokuzu küfre sebep olsa, biri Müslüman olduğunu gösterse, o bir şeyi anlamak ve
ona kâfir dememek gerekir. (3/38)
Bu
husus, bir sözün veya bir işin, yüz manası olduğu durum içindir. Yoksa, yüz
sözden veya yüz işten biri imanı gösterse, 99’u küfrü bildirse, bu kimseye
Müslüman denilmez; çünkü bir kimsenin yalnız bir sözü veya bir işi bile, açık
olarak küfrü gösterse, yani imanı gösterecek hiçbir manası olmasa, o kimsenin
kâfir olduğu anlaşılır. Başka sözlerinin ve işlerinin imanı göstermeleri,
imanlı olduğunu bildirmeleri, o kimseyi küfürden kurtarmaz, Müslüman olduğuna
hükmedilmez. (Kıyamet ve Ahiret)
Mürtede
hüsnüzan
Soru:
İlmihalde (İslam dinine inanmayanlar öldükten sonra, bunlar için, “Belki tevbe
etmiştir” demek boştur. Bunların zulüm yapan azalarının iyilik etmesi, diliyle
dua etmesi ve mazlumları hoşnut edecek vasiyette bulunmaları gerekir. Böyle
tevbe etmeyen mürtedlerin ölülerine hüsnüzan edilmez) deniyor. Kâfirin,
mürtedin iyiliğinin ve dua etmesinin ne faydası olacak ki?
CEVAP:
Elbette
kâfirin ve mürtedin iyiliklerine sevab verilmez, fakat bazı kimseler, bir kâfir
veya bir mürted ölünce, (Belki ölmeden önce tevbe edip Müslüman olmuştur.
Hüsnüzan etmek gerekir) diyorlar. Burada, böyle söyleyenlere cevap veriliyor,
yani (Dinimizde hüküm zahire, görünüşe göre verilir. Tevbe ettiğini, pişman
olduğunu gösteren bir alamet yoksa hüsnüzan edilmez, Müslüman kabul edilmez. Bu
alametler de, zulmünün aksini gösteren hareketlerdir) denmek isteniyor. Tevbe
ettiği biliniyorsa, o zaman hüsnüzan ediliyor. Tevbe ettiği bilinmiyorsa, tevbe
etmiştir diye hüsnüzan edilmez. Tevbe etmiş bile olsa, biz bilmediğimiz için, hüsnüzan
etmeyişimizin vebali olmaz, çünkü açıktan işlenen günahların tevbesi açık olur.
Bir
sözle olur
Soru:
Dinden habersiz biri, (Bir sözle insan kâfir olmaz, bir sözle kadın boş olmaz)
dedi. Bu yanlış değil mi?
CEVAP:
Evet
yanlıştır. Birçok şey bir söze bağlıdır. Birkaç örnek verelim:
1-
Bir kelime-i şehadet getirmekle, kâfir Müslüman olur.
2-
(Allah yok) veya (Cennet, Cehennem yok) diyen Müslüman, kâfir olur.
3-
Elin kızı, bir sözle yani nikâhla hanımı olduğu gibi, yine bir sözle de, yani
(Boşadım) demekle de, hanımı yabancı olur.
4-
Adakta hiç niyet etmese de, ağzından çıksa da, Mesela (Allah için, bir gün oruç
tutmayı adıyorum) diyeceği yerde, (bir ay) diye ağzından çıksa, bir ay oruç
tutması gerekir. Söz geçerli, niyet geçersizdir. (Dürer)
5-
Bir sözle çok şey olur. İnsan bir sözle vezir, bir sözle rezil olur. Öldürülsün
denir, öldürülür. Yunus Emre onun için, (Söz ola, kese savaşı / Söz ola,
kestire başı) demiştir.
Bir
söz
Yanlışını
sil de söyle!
Sözlerini
bil de söyle!
Surat
asma, gül de söyle!
Yüzünü
ak ede bir söz.
Söz
ola, kese savaşı,
Söz
ola, kestire başı,
Söz
ola, zehirli aşı,
Balla
kaymak ede bir söz.
Sözlerini
pişir de sat!
Yaramazı
kenara at!
Yanlışlığa
verme fırsat!
Canına
tak ede bir söz.
Anlatılmaz
söz dönemi,
Büyüktür
sözün önemi,
Azap
dolu Cehennemi,
Sekiz
uçmak ede bir söz.
Yunus,
söylersin hazırdan,
İmdat
beklersin Hızır’dan,
Çok
dikkat et, o huzurdan,
Seni
ırak ede bir söz.
Uçmak:
Cennet
Zorla
küfür söz söyletmek
Soru:
Zorla veya tehditle, küfrü gerektiren şey söyletilen şahıs, küfre düşmüş olur
mu?
CEVAP:
İkrah
edilince, bu sözlerden bazılarını söylemek küfür olmaz. İkrah, bir insanı,
istemediği bir şeyi yapması için, haksız olarak zorlamak demektir. Zorlamanın
ikrah olması için dört şart lazımdır:
1-
Zorlayanın, korkuttuğu şeyi yapabilecek kuvvette olması.
2-
Zorlananın korkutulan şeyin muhakkak yapılacağını bilmesi.
3-
Korkutulan şeyin, ölüm veya bir uzvun kesilmesi veya üzücü bir şey olması.
4-
Zorlanan şeyin, yapılmaması gereken bir şey olması lazımdır.
İkrah
iki türlü olur:
Mülci
ikrah, Mülci olmayan ikrah.
Mülci,
ağır olup, insanın rızasını ve ihtiyarını yok eder. Zorlanan şeyin yapılması
zaruri olur. Bu da, ölüm, bir uzvun veya bütün malın telef olması veya bu
ikisine sebep olacak hapis ve dayak [Zaruri olan nafakayı temin etmek için
çalışmaya mani olunması ve başka çalışacak yer bulamamak korkusu da mülci
ikrahtır.]
Mülci
olmayan ikrah, yalnız rızayı yok eder ki, bir günden çok hapis veya şiddetli
dayak ile korkutulmaktır. [Böyle ikrah da, küfr-i hükmi için özür olur.] İlim,
şeref sahiplerine sert söylemek, bunlar için ikrah olur. Mahrem akrabanın
hapsedilmesi, kanunla ceza da ikrah olur. İkrah ile yaptırılması istenen şey
birkaç çeşittir:
1-
Yapması caiz, yapmaması ise sevap olan şeylerdir. Mülci ikrah ile küfre sebep
olan söz söylemek, mesela Resulullahı
kötülemek böyledir. Fakat, bunları söylerken Tevriye etmesi, yani Muhammed ismindeki başkasını düşünmesi, puta
secde ederken, Allahü teâlâya secde
etmeyi düşünmesi gerekir. Tevriye etmek lazım olduğu hatırına gelmezse mazur
olur. Namaz kılma, kadın için başını aç, kendinin ve başkasının malını telef
et, karını boşa diye zorlamak ve kadının zina ile ikrahı ve livata böyledir.
2-
Mülci ikrah ile yapması haram olan şeylerdir. Bir Müslümanı veya zimmiyi
öldürmek veya bir uzvunu kesmek veya bunlara sebep olacak kadar hapsetmek ve
dövmek, erkeğe zina et diye zorlamak böyledir. Kendini öldürmesi için ölüm ile
tehdit edilenin kendini öldürmesi caiz olmaz. [Düşman eline geçince, ırzına
geçilip, işkence ile öldürüleceğini anlayanın, kendini ve yakınlarını öldürmesi
caiz olmaz.]
Savaşınca
öldürüleceğini, savaşmazsa esir olacağını anlayan, düşmana saldırmaz. Düşmana
zarar vereceğini bilerek saldırıp öldürülürse, caiz olur. Düşmana zarar
vermeyecek ise, saldırması caiz olmaz.
3-
Mülci olan ikrah ile yapması helal, hatta farz, yapmayıp ölmesi günah olan şey
şunlardır: İçki, kan içmek, leş, domuz yemek.
Mülci
olan veya olmayan bir tehditle, zorlama ile yapılan sözleşmeler sahih olmaz.
Mülci
olmayan ikrah ile de yapılan nikah, talak, nezir, yemin sahih olur. İkrah
bitince, nikahtan ve talaktan vazgeçebilir. Nezirden vazgeçemez. Nezir olarak
verdiğini, ikrah edenden isteyemez. İkrah edilerek borçlusunu affetmesi sahih
olmaz.
Mülci
olmayan ikrahla leş, kan ve domuz yenmez, şarap içilmez ve Müslümanın malı
telef edilmez. Çünkü mülci olmayan ikrahla zaruret hâsıl olmaz. Ölmemek için
leş, domuz yenir ve kan, şarap içilir. Yemez, içmez de ölürse Cehenneme gider.
Mülci
ikrah ile, bu içkiyi iç, şu malı sat denilse, malını satar. Şarabı içmesi de
caiz olur. Caiz olacağını bilmediği için, içmez ve satmaz da öldürülürse, şehit
olur. Sultanın haksız olarak, zulüm ile para, mal istemesi ikrah olur. Bunları
vermek caiz olur. (İbni Âbidin,
Dürer-ül-hükkâm)
Küfre
rıza nasıl olur?
Soru:
Küfre rıza ne demektir? Birkaç örnek verilebilir mi?
CEVAP:
Küfre
rıza, kâfirlik olan bir işin yapılmasına razı olmak, bir Müslümanın kâfir
olmasını, kâfir olarak ölmesini istemek veya kâfirin küfrünü beğenmek veya
istemektir. (Fetâvel-Haremeyn)
Birkaç
örnek verelim:
1-
Haç takan Müslümana, (Haçı takmaya devam et!) demek, onun küfrüne rıza
göstermek olur.
2-
Bir Müslüman için, (Yâ Rabbî, bunu kâfir olarak öldür!) demek de onun küfrüne razı
olmaktır.
3-
Bir gayrimüslimin zatına
veya dinine tazim için ayağa kalkan kâfir olur. Çünkü küfre rıza küfürdür. (İbni Âbidin)
4-
Oğlunun kızının kâfir olmasına üzülmemek, kızmamak, onu men etmemek, hoşgörüyle
karşılamak küfre rıza olur.
5-
Kızının gayrimüslimle,
oğlunun da bir dinsizle evlenmesine rıza göstermek küfre rıza olur.
6-
Müslüman olmak isteyene, (Sen hele bekle, elimdeki şu işi bitirip de geleceğim)
diyerek, onun Müslüman olmasını geciktirmek, küfürde kalmasına rıza göstermek
olur.
7-
Günah işleyen Müslümana kâfir dememelidir. Bir hadis-i şerifte, (Müslümana,
işlediği günahlardan dolayı kâfir demeyin! Kâfir diyenin kendisi kâfir olur)
buyuruluyor. (Buhârî)
(La
ilahe illallah) diyen, Amentü’deki altı esasa inanan Müslümandır. Çünkü hadis-i
şeriflerde, Müslüman olmak için Amentü’deki altı esasa inanmak gerektiği
bildirildi. Bu altı esastan birine inanmayan Müslüman olmaz. Mesela kadere,
hayrın ve şerrin Allah'tan olduğuna inanmayan veya peygamberlerden birini inkâr
eden kâfir olur. Yahudiler, Hazret-i İsa’ya ve Peygamberimiz
Muhammed aleyhisselama inanmadıkları
için de kâfir oldukları gibi, Hristiyanlar da Peygamber
efendimize inanmadıkları için de kâfir oluyorlar. Bu kâfirlere cennetlik demek
de küfre rıza oluyor.
Günah
ve şirk ayrıdır
Soru:
Günah ayrı, şirk ayrı mıdır?
CEVAP:
Din
kitaplarında büyük günahlar sayılırken şirk de sayılmıştır. Mesela hadis-i
şerifte buyuruldu ki:
(Büyük
günahlar, Allah’a şirk koşmak, ana babaya asi olmak, adam öldürmek ve yalan
yere yemindir.) [Buhari]
Başka
bir hadis-i şerifte ise, (Günahlar üç türlüdür: Kıyamette affedilmeyen
günahlar, terk edilmeyen günahlar, dilerse Allahü
teâlânın affedeceği günahlar) buyuruldu. Kıyamette asla affedilmeyen
günahlar şirktir. Kur'an-ı kerimde de mealen, (Allahü
teâlâ şirkten başka günahları dilerse affeder) buyuruluyor. (Nisa 48)
Terk
edilmeyen günahlar ise kul haklarıdır. Allahü teâlânın
dilerse affedeceği günahlar ise, kul hakkı bulunmayan günahlardır. (Berika)
(Günah
işleyen kâfir olmaz) denince, şirkin, küfrün buna dahil edilmediği anlaşılır.
Gizli
şirk, riyadır. Allahü teâlâ, ameline riya
karıştıran kimse için, (Şu kimse, benimle nasıl alay ediyor) buyurur. Bu, şuna
benzer: Bir genç, imamın kızı ile evlenmek ister. İmamın gözüne girmek için,
namazlarını ön safta kılar, imama hizmet eder. Maksadı imama hizmet değil, kızı
alabilmek için zemin hazırlamaktır.
İşte
riya ile amel eden kimse de, insanların kalbinde yer etmek ister. Bu ise Allahü teâlâ ile alay etmek olup büyük günahtır.
Onun için Peygamber efendimiz buyuruyor
ki:
(Riya
küçük şirktir.) [Taberani]
(Şirkten
sakınınız! Şirk, karıncanın ayak sesinden daha gizlidir.) [Hakim]
Bir
kimse, namaz kılarken, insanları görünce, daha dikkatli hareket ederse,
Allah’tan gayrıya da tazim etmiş olur. Bu ise, şirke yakındır. Görünüşte
Allah’a tazim ediyorsa da, kalben insanlara tazim etmektedir. İbni Mesud
hazretleri, böyle kimseler için, (Bunlar Allah’ı hafife almış sayılırlar)
buyurdu. Tanıdıklarının yanında ibadetlerine itina gösteren kimse, hükümdarın
yanında ayak ayak üstüne atıp da, onun hizmetçilerinin yanında ayağını indirip
edebe riayet eden ahmağa benzer.
Resul-i
ekrem efendimiz, karıncanın ayak sesinden daha gizli olan şirkten sakınılmasını
emretmiştir. Bu öyle bir riyadır ki, herkes bunu kolay anlayamaz. Bir kimse, ibadetlerini
gizli yapar, kimseye duyurmak istemez. Hatta duyulsa da sevinmez. Ancak,
yaptığı ibadetler, dine hizmetler için, başkalarının kendisine saygı duymasını
bekler. Eğer böyle bir hizmeti olmasaydı, kimseden saygı, sevgi beklemezdi.
İbadetlerini
sırf Allah rızası için yaptığı halde, insanların kendisine değer vermesini
istemesi, gizli şirktir. Hazret-i Ali bildiriyor ki, böyle kimseler için
kıyamette Allahü teâlâ, şöyle
buyuracaktır:
(Dünyadaki
alışverişlerde, size kolaylık gösterilmedi mi? İhtiyaçlarınız görülüp size
iyilik, ikram edilmedi mi? İşinizin karşılığını dünyada aldınız, şimdi size
sevap yoktur.)
Yaptığı
ibadetlerin ve iyiliklerin başkaları tarafından duyulmasına, takdir edilmesine
sevinmek riya alametidir. Bir kimse, (Gece Bakara
suresini okudum) dedi. İbni Mesud hazretleri, (Bunu açığa vurmakla, okuduğunun
karşılığını dünyada almış oldun) buyurdu.
Başka
biri de, (Ya Resulallah, tam bir sene oruç tuttum) deyince, Peygamber efendimiz, (Oruç tutmamış oldun)
buyurdu. (Müslim)
İbadetleri,
iyilikleri açığa vurmaktan sakınmalıdır! Hadis-i
şerifte buyuruldu ki:
(Bir
kimse, yaptığı amelini duyurmaya çalışırsa, riya yaparsa, bundan vazgeçene
kadar, Allahü teâlânın gazabında olur.) [Taberani]
Her
çeşit günahın ve kötülüğün en kötüsü küfürdür. Küfrün çeşitleri vardır.
Hepsinin en kötüsü, en büyüğü şirktir. Bir şeyin her çeşidini bildirmek için,
çok kere, bunların en büyüğü söylenir. Bunun için, âyet-i kerimelerde ve
hadis-i şeriflerde bildirilen şirk, her çeşit küfür demektir.
Allah’a
şirk koşan, tevbe ederse, tevbesi kabul olur. Tevbe etmeden, şirk üzere, yani
müşrik olarak ölen kimseyi, Allahü teâlâ
affetmez. Müşrik, ölmeden önce tevbe ederse affolur. (Redd-ül-muhtar)
Hatta,
bir kâfir Müslüman olunca, bütün günahları sevaba çevrilir. Allahü teâlânın affı ve mağfireti boldur. İman
edip salih amel işleyince, günahlarını sevaba tebdil etmektedir. Mülk Onundur,
dilediğine, dilediği kadar ihsan eder. Bunda şaşılacak bir şey yoktur.
Kur’an-ı
kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Tevbe
edip iman eden ve salih amel işleyenlerin günahlarını sevaplara çeviririm.
Allah çok affedici ve çok esirgeyicidir.) [Furkan 70]
Bu
âyet-i kerimenin Hazret-i Vahşi için indiği Hadika’da
bildirilmektedir. Medarik tefsirinde, (Tevbe edip)ten murad, (Şirkten tevbe
edip) demek olduğu bildirilmektedir. Demek ki, şirkten tevbe edip iman
edenlerin günahları sevaba çevrilmektedir.
Mümini
öldürmek
Soru:
Bir âyetin mealinde, (Bir mümini kasten öldüren, ebedî Cehennemde kalır)
deniyor. Ebedî Cehennemde kâfirler kalıyor. Katillik küfür mü oluyor?
CEVAP:
Katillik
küfür değil, büyük günahtır. Bir mümini kazaen veya alacak, borç, dünya işleri
gibi herhangi bir sebeple öldüren kâfir olmaz. O âyet-i kerimeyi Ehl-i sünnet âlimleri, (Bir mümini, mümin
olduğu için öldüren ebedî Cehennemliktir) diye açıklamışlardır.
Bir
âlime göre küfür
Soru:
Namaz kılmayan bir kimse, Hanbeli’ye göre kâfir olarak ölürken, diğer üç mezhebe
göre ise kâfir olmuyor. Âhirette buna hangi mezhebe göre muamele edilecektir?
CEVAP:
Âhirette
herkese, kendi mezhebinden sorulacaktır. Ancak küfre düşme gibi hususlarda, bin
âlim bir hususa küfür dese, bir âlim küfür değil dese, Allahü teâlâ o bir âlimin ictihadına göre o
kimseyi kâfir hükmüyle yargılamıyor. Bu büyük bir rahmet ve nimettir.
Nazar
boncuğu şirk mi?
Soru:
Nazar boncuğu takmak, şirk olan bir hurafe midir?
CEVAP:
Nazar
boncuğu takmaya şirk veya hurafe diyenler, vehhabilerle onların tesiri altında
kalan kimselerdir.
Nazar
boncuğu, bizzat kendisi nazarı önlemez. Nazarı önleyen Allahü teâlâdır. Bakan kimse, önce bunları
görünce, gözlerinden çıkan zararlı şualar bunlara isabet eder. Böylece, nazar
boncuğunu takan kimse kötü nazarlardan korunmuş olur. İbni Abidin hazretleri
buyuruyor ki:
Temime
boncuk demektir ki, Araplar onları çocuklarına takarlar, onlarla çocuklarından,
nazarı, kötü bakışları uzaklaştırdığını sanırlardı. İslamiyet bunu
kaldırmıştır. Onlar temimenin kendisinin deva ve şifa kaynağı olduğuna
inanıyorlardı. Hatta bunları Allah’a ortak koştular; çünkü onlar temimelerle,
kendileri hakkında yazılmış kaderlerin değişip yok olmasını beklerlerdi. (İbni
Esir)
Temime,
cahiliye devrinde, boyna veya ellere asılan bir ip olup, bunu kendilerinden
zararı uzaklaştırmak için yapıyorlardı. İslamiyet bunu yasaklamıştır. (Zeylai)
Haniye
kitabında, (Ekili tarlalara, karpuz tarlalarının içerisine korkuluk dikmekte,
beis yoktur) denilmektedir. Bunları gözlerin yani kötü nazarın def’i için
yapıyorlar; çünkü kötü nazar haktır, mala, insana, hayvana isabet eder. Bir
kadın, tarladaki ürüne nazar değmemesi için ne yapacağını sorunca, Resulullah efendimiz, (Tarlaya hayvan kafası
as) buyurur. Kötü bakışlı kimse tarlaya baktığında, önce bakışı o dikilen kuru
kafaların üzerine düşer; çünkü yüksekte olup, ilk görünen odur. Ondan sonra
bakışı tarlaya düşer ki, artık bu zarar vermez. (Redd-ül-muhtar)
İbni
Abidin hazretleri, caiz olmayan temimeyi bildirdikten sonra, nazar değmemesi
için tarlaya kemik, hayvan kafası koymak caiz olduğunu bildirmektedir. Bakan
kimse, önce bunu görüp, tarlayı sonra görür. Mavi boncuk ve başka şeyleri bu
niyetle taşımanın temime olmayacağı, caiz olacağı buradan anlaşılmaktadır.
Hayvan
kafasıyla nazar boncuğu arasında fark yoktur. İkisi de nazarı önlemez; fakat
ilk bakınca, nazar bunlara gelir, sonra başka yere bakılsa da zararı olmaz.
Bizzat hayvan kafası ve nazar boncuğu nazarı önler diye itikat etmek caiz
olmaz. Bunlar nazarı önlemeye sebep oluyor. Bunu da bizzat Resulallah efendimiz
tavsiye ediyor. Resulullah
efendimizin bu emrine şirk diyenler, (Şefaat ya Resulallah) demeye de şirk
diyorlar. Vehhabilerin veya onların etkisinde kalanların sözlerine itibar
etmemelidir.
Tütsü
yakmak
Soru:
(Tütsü yakmak bâtıl bir inançtır. Tütsü son 15 yıldır bizim ülkemizde
yaygınlaştı. Budizm inancında vardır. Ayrıca, tütsü yakılan eve cinler musallat
olur) diyenler oluyor. Bunlar doğru mudur?
CEVAP:
Tütsü
yakmakla cinler musallat olmaz. Böyle söylemek hurafedir. Tütsülemek, kötü
kokuyu yok etmek için yapılır. Budistler de yapsa, tütsü yakmak günah olmaz.
Din kitaplarımızda deniyor ki:
Nazar
değen çocuklara tütsü yapmak caizdir. (Fetava-i Hindiyye)
Cenaze,
örtülü olarak, tütsülenerek yıkanır. (Redd-ül-muhtar)
Nimet-i
İslam kitabında da, cenazeyi tütsülemenin müstehab olduğu yazılıdır.
Bu
konudaki birkaç hadis-i şerif de şöyledir:
(Mescid
kapılarının önünde temizlik yerleri yapın! Cuma günleri böyle yerleri
tütsüleyin!) [İbni Mace, Taberanî]
(Oruçlu
ziyaretçinin hediyesi sakalına koku sürünmek, elbisesini tütsülemektir.)
[Beyhekî]
(Meleklerin
hediyeleri, camilere tütsü koymaktır.) [Ebu-ş-şeyh]
Resulullah öd ağacıyla tütsülenir, ona bazen kâfur da katardı. (Müslim)
Ebu
Davud’daki bir hadis-i şerifte de, hazret-i Fatıma’nın tütsü yaptığı
bildiriliyor.
Allah
yüzüne baktı demek
Soru:
(Allah onun yüzüne baktı) veya (Allah onun yüzüne bakmadı) gibi tabirleri
kullanmak küfür müdür?
CEVAP:
Bunları
söylemenin bir mahzuru yoktur. Bunlar birer tabirdir. Yüzüne baktı demek, Allah
ona merhamet etti, acıdı demektir. Yüzüne bakmadı demek, ona acımadı, azap etti
demektir. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Allahü teâlâ, sizin görünüşünüze, malınıza
[rütbenize, iyi işlerinize] bakmaz; bunları ne niyetle yaptığınıza bakar.) [Müslim]
Buradaki
bakmak, sevap veya azap verir demektir. Yani Allahü
teâlâ, insanın yeni, temiz elbisesine, makam ve rütbesine bakarak
sevap vermez. Amelini ne düşünce ile, ne niyetle yaptığına bakarak sevap veya
azap verir.
İki
hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Kıyamet
günü Allahü teâlâ, şu üç sınıf insana
rahmet nazarı ile bakmaz:
1-
Alışverişinde yalan söyleyerek fahiş fiyatla mal satana.
2-
Gelişi güzel her şeye yemin edene.
3-
Kendisinde su olduğu halde, başkasına vermeyene.) [Ey Oğul İlmihali]
(Altı
şey, altı halde gariptir:
1-
İçinde namaz kılınmayan Mescitler gariptir.
2-
Okunmayan Kur'an-ı kerim gariptir.
3-
Fısk işleyenler yanında Kur'an-ı kerim gariptir.
4-
Kötü huylu, zalim kocanın elindeki saliha kadın gariptir.
5-
Kötü huylu kadının elindeki salih koca gariptir.
6-
Kendini dinlemeyen kavmin arasındaki âlim gariptir.
Allahü teâlâ, kıyamet gününde bu altı maddede bildirilenlere rahmet
nazarı ile bakmaz. Yani onlara acımaz, azap eder. (Menakıb-ı Çihar Yâri Güzin)
Yine
Menakıb-ı Çihar Yâri Güzin kitabında bildiriliyor ki:
Allahü teâlâ, bu ümmete Ramazanda beş şey verir ki, başka ümmetlere
vermedi.
1-
Ramazanın ilk gecesi olduğu zaman, onlara [bu ümmete] rahmet nazarı ile nazar
eder. Allahü teâlâ, kime rahmet nazarı
ile bakarsa, artık ona azap etmez.
2-
Allahü teâlâ meleklere, (Bu ayda
ibadetleri bırakın, ümmet-i Muhammede
istigfar edin) buyurur.
3-
Allahü teâlâ Cennet meleklerinin reisi
Rıdvan’a buyurur: (Cenneti süsle ve kapılarını aç. Ümmet-i Muhammed’den bir kimse bu ayda ölürse, cesedi
gelinceye kadar, ruhu Cennete dahil olsun.)
4-
Allahü teâlâ, Cehennem meleklerinin reisi
Malik’e, Cehennemin kapılarını kapatmasını emreder. (Eğer, bu ümmetten günahkâr
biri ölürse, Ramazan ayı geçene kadar, Cehennemde azap olmasın.)
5-
Allahü teâlâ, Kadir gecesini verir. Hatta
eğer bir kimse, o gecede ibadet etse, günahlarını affeder. O gecede Cehennemden
azat olur. (Ravda-tül ulema)
Bu
konudaki hadis-i şerif meallerinden bazıları da şöyledir:
(Komşusunun
hanımı ile zina edenin, Allahü teâlâ
yüzüne bakmaz, onu Cehenneme koyar.) [Deylemi,
Haraiti]
(Kim
gösteriş için bir elbise giyerse, o elbiseyi çıkarıncaya kadar Allahü teâlâ onun yüzüne bakmaz.) [İ.Asakir]
(Kibirlenerek
elbisesini yerde sürüyenin yüzüne Allahü teâlâ
kıyamette rahmetle bakmaz.) [Buhari]
(Allahü teâlâ şu üç kişinin yüzüne bakmaz, onlar
için acıklı bir azap vardır:
1-
Zina eden ihtiyar,
2-
Yalan söyleyen idareci,
3-
Kibirli fakir.) [Müslim]
(Allahü teâlâ, kıyamette, tevbe etmedikçe, şunların
yüzüne bakmaz, onları Cehenneme sokar:
1-
İstimna eden,
2-
Homoseksüel,
3-
Devamlı içki içen,
4-
Ana babasını döven,
5-
Komşusuna eziyet eden,
6-
Komşusunun karısı ile zina eden.) [Beyheki]
Allah
da köre öyle bakar
Soru:
Kör Allah’a nasıl bakarsa Allah da köre öyle bakar demek küfür mü?
CEVAP:
Niyete
bağlıdır. Biri size kötülük edince bu sözü söylemek, sen bana kötülük ediyorsun
benden iyilik mi bekliyorsun anlamında söylenmişse küfür olmaz. Sen Allah’a bir
adım gidersen o sana on adım yaklaşır demek de böyle caizdir. Sen ibadet
etmezsen, Allah’a inanmazsan Ondan merhamet beklemeye ne hakkın var demek
anlamında söyleniyorsa mahzuru olmaz. Mahzuru olmasa da böyle ifadeler
kullanmamalı. Bunlar hoş söz değil.
Güzel
demek küfür mü?
Soru:
Müziğin haram olduğuna inandığı halde, (Şu şarkı çok hoşuma gidiyor, söyleyen
sanatçı da çok güzel) diye söylemek küfür olur mu?
CEVAP:
Bunları
söylemek küfür değildir. Haramı helal bilmek, harama güzel demek küfür olur.
Bir Alman, Fransız yani bir kâfir kızı güzel ise, güzel demek küfür olmaz. Şu
günah ama hoşuma gidiyor demek küfür olmaz. Günah olduğunu bilip, şarkı
dinlemek de öyle. Nefsimizin hoşuna gider. Günahlar nefsin hoşuna gidebilir.
Harama
helal demek, haramı beğenmek, iyi demek, güzel demek küfürdür.Yoksa güzele
güzel demek, şarkıcı kadına güzel demek, sesine güzel demek küfür olmaz. Zina
etmek hoşuma gidiyor demek küfür olmaz. Zinayı beğenmek, günah olmadığını
söylemek, helal demek, iyi demek küfür olur. Haram olduğunu bilerek işlemek,
hoşuma gidiyor, çok tatlı oluyor demek küfür olmaz. Burada incelik, haramı
beğenmek ayrı, hoşumuza gitmesi, tatlı gelmesi ayrıdır.
Bir
hırsız, çeşitli numaralar yaparak polisin elinden kurtulsa, biz de numaralarını
kastederek, helal olsun hırsıza desek küfür olmaz, çünkü onun hırsızlığını
beğenmedik, yaptığı numaralar hoşumuza gitti. Şarkıcının da sesi, güzelliği
hoşumuza gidebilir. Sesi güzel demek küfür olmaz.
Ancak
dikkat etmeli. İslam âlimleri buyuruyor ki: (Nefsin gıdası haramlardır.) Nefsi
emmare ise kâfirdir ve ahmaktır. Her isteği kendi aleyhine, zararınadır. Bu
yüzden onun isteklerini yapıp, gıdasını vermemeli, yani haram, günah
işlememelidir. Nefs ve şeytan hakimiyeti ele
geçirirse, insan istemese bile, kendini günahlardan alıkoyamaz, bile bile
işler. Aynı freni patlayan, direksiyonu boşa dönen arabaya şoförün hakim olamadığı gibi. Nerede duracağı, nereye
çarpacağı belli değil. Günümüzde çoğu insan bu durumdadır.
Güzele
güzel demek
Soru:
(Güzel bir kadına güzel diyen kâfir olur) deniyor. Doğru mudur?
CEVAP:
Güzel
kadına güzel demek küfür olmaz. Harama helal veya harama güzel demek küfür
olur. Mesela açık saçık giyinen kadının bu hâline güzel denirse küfür olur.
Kabul
olmayacak dua
Soru:
Kabul olmayacak duaya amin denmez demek, küfrü gerektirir mi?
CEVAP:
Önce
kabul olmayacak dua olur mu, olmaz mı ona bakalım! Mesela, (Ya Rabbi, beni
peygamber yap) demek kabul olmayacak bir duadır. Böyle dua etmek Allah’ın
emrine aykırıdır ve böyle duaya amin denmez.
Ayrıca
Allahü teâlânın âdetine zıt olan dualara
da amin denmez. Mesela, (Beni öldürme, beni melek yap, beni kadın yap) demek
böyledir. Ayrıca ibadet yapmadan Cennete girmek için dua etmek de günahtır.
(İslam Ahlakı)
Haramdan
sadaka verse, alan fakir de haramdan olduğunu bilerek, verene, Allah razı olsun
dese veya Allah kabul etsin dese ve veren de, amin dese, ikisi de imanlarını
kaybeder. Başka biri de amin dese, o da kâfir olur. (Birgivi şerhi)
Haram
olduğu bilinen belli mal ile cami veya başka hayır yaptırmak ve bunlara
karşılık sevap beklemek küfürdür. (Redd-ül-muhtar)
Demek
ki kabul olmayacak ve amin denmeyecek dualar vardır. Bu bakımdan, (Kabul
olmayacak duaya amin denmez) demek küfrü gerektirmez. Fakat böyle sözler
söylememek iyi olur.
Arap
olayım demek
Soru:
Anladıysam Arap olayım demek küfür olur mu?
CEVAP:
Bu
sözü din düşmanları çıkarmıştır. Arap, güzel demektir; siyah, zenci demek
değildir. Bugün Arap denilen kimseler Arap değil, çoğu fellah, kimileri de
zencidir. Zengibar’dan, Habeşistan’dan gelenlere de, kasıtlı olarak Arap
demişlerdir.
Peygamber efendimiz Arap idi. Araplar beyaz, buğday benizli
olur. Bilhassa Peygamberimizin
sülalesi beyaz ve çok güzel idi. Günümüzde de bu mübarek soydan gelen seyyidler
var, hiçbiri zenci değildir. Peygamberimizin
vefatında, Eshab-ı kiramın hepsi,
sonra da evlatları, İslamiyet’i dünyaya yaymak için, Arabistan’dan çıktı.
Asya’nın ötelerine, Afrika’ya, Kıbrıs’a, İstanbul’a, her yere dağıldı. Allah’ın
dinini, Onun kullarına tanıtmak için canlarını feda ettiler. Bu geniş
topraklar, o mübarek şehitlerle doludur. Sultan II. Abdülhamit Han’ın
amirallerinden Eyüp Sabri Paşa, Mirat-ül-haremeyn kitabında, Mekke şehrinde,
iki Arap evinin kalmış olduğunu yazmaktadır. Bugün ise hiç yoktur.
Bugün
kendilerine Arap denilen kimselerin yanlışlıkları ve sapıklıkları yüzünden Arap
kelimesine hakaret etmek yanlış olur. Seyyidler Arap’tır. Genelde, İslamiyet’i
kötülemek için Arap kötülenmektedir. İslamiyet’i kötülemek için, dinin
emirlerine irtica denmesi gibidir. Bu oyuna gelmemelidir. Dinimizde ırk
üstünlüğü yoktur. Ama bazı milletler diğerlerinden daha faziletli olabilir.
Bunun için Peygamber efendimiz
buyuruyor ki:
(Müslüman
Arabı sevmek imandandır.) [İ.Neccar]
Ebu
cehil gibi dinsiz Arabı sevmemek de, imandandır.
Kâfir
olayım demek
Soru:
İnandırmak için, (Kâfir olayım veya şerefsizim ki, Ali beyin arabası yok)
deniyor. Bu yemin olur mu?
CEVAP:
Bu
hususta iki kavil var:
1-
(Ali beyin arabası yoktur, varsa kâfir olayım) dense, Ali beyin arabası olsa
da, olmasa da, öyle diyen kimse, kâfir olur. Niyetine bakılmaz, yani niyeti
geçersizdir.
2-
Küfre sebep olan şeyleri, yemin niyeti ile söylerse, kâfir olmaz, yemin etmiş
olur. Ama böyle yemin, Müslüman yemini değildir.
Şerefsizim
veya şerefsiz olayım demek de çok çirkindir. Müslüman kendine veya başka
Müslümana böyle dememelidir. Şerefsiz demek; ahlaksız, namussuz ve haysiyetsiz
demektir. Halbuki Müslüman, Allah indinde muhterem, aziz, mübarek, kıymetli
insan demektir.
Küfür
ve küfür bulaşığı
Soru:
Küfür bulaşığı ne demek, küfür işleri yapan kâfir olmuyor mu?
CEVAP:
Bu
hususta, hicrî ikinci bin yılın müceddidi olan, büyük müctehid âlim İmam-ı
Rabbânî hazretleri buyuruyor ki:
Cehennemde
sonsuz olarak yanmak, küfrün karşılığıdır. Bir kimse, imanı varken, kâfirlerin
ibadetlerine, bayramlarına kıymet verirse, âlimlerimiz, bu kimsenin imanının
gideceğini bildiriyor. Zamanımız Müslümanlarının çoğu, bu belaya yakalanmıştır.
Hâlbuki Peygamberimiz, (Kalbinde
zerre kadar imanı olan Cehennemde sonsuz olarak kalmayacak, Cehennemden
çıkarılacaktır) buyuruyor. Bunun açıklaması şöyledir:
Bir
kimse, dinde inanılması lazım olan şeylerden, bir tanesine bile inanmamış,
şüphe etmiş veya beğenmemişse imanı gider, kâfir olur. Bu kimse Cehennemde
ebedî yanacaktır. Bir kimse de, Kelime-i tevhid söyleyip, bunun mânâsını kabul
eder, (Muhammed aleyhisselam, Allahü teâlânın peygamberidir, her sözü doğrudur,
güzeldir, ona uygun olmayanlar yanlıştır, kötüdür) diye inanırsa ve son
nefesinde de öyle ölüp, âhirete, bu imanla giderse, onun durumu farklıdır. Bu
kimse, kâfirlerin mukaddes bildikleri günlerinde ve gecelerinde, onların
yaptıklarını yaparsa veya bir günahı hafif görerek, önem vermeden işlerse,
bunlara küfür bulaşığı denir. Bu kimse de Cehenneme girer, ama kalbinde zerre
kadar imanı olduğu için, Cehennemde sonsuz kalmaz.
Küfürden
kaçınanlar
İmanı
olanlardan, büyük günah işleyenlere [ve tevbe etmeden ölenlere] gelince, Allahü teâlâ, bu günahları isterse affeder,
isterse günahı temizleninceye kadar Cehennemde azap eder. Cehennem azabı, ister
sonsuz olsun, ister belli bir zaman olsun, küfür için, küfür sıfatları ve
bulaşıklıkları içindir. Küfürden kaçınan iman sahiplerinin yaptıkları büyük
günahlar, ya imanları hürmetine, Cenab-ı Hakk’ın merhametiyle veya kalble
tevbe, dille istigfar ederek ve bedenle hayırlı bir iş yaparak veya şefaate
kavuşmaları ile affedilir. Günahta kul hakkı varsa, hak sahibi ile helalleşmek
de lazımdır. Böyle affedilmeyenler, dünya sıkıntıları ve dertleriyle veya son
nefeste can verirken, çekecekleri zahmetlerle temizlenir. Bunlarla da temizlenmezse,
bazıları kabir azabı çekmekle affa kavuşur.
Bunlardan
bazıları ise, dünya sıkıntıları, kabir azabı ve sıkıntıları ve Kıyamet gününün
şiddetleriyle affedilip günahları biter ve Cehennem azabıyla temizlenmeye lüzum
kalmaz. Enam suresinin (İman edip de
imanlarını şirkle bulaştırmayanlar, Cehennemde ebedî kalmaktan emindirler.
Onlar için, bu korku yoktur) mealindeki âyet-i kerime, sözümüzün doğru olduğunu
göstermektedir, çünkü buradaki zulüm, şirk demektir.
Bir
gün, bir hasta ziyaretine gitmiştim. Ölüm hâlindeydi. Kalbine teveccüh ettim.
Kalbi kararmıştı. O zulmetin temizlenmesi için çok uğraştım, fayda vermedi.
Uzun zaman yokladıktan sonra, o siyahlıkların, kâfirlik bulaşıklıkları ve
sıfatları olduğu, kâfirlerle ve küfürle olan bağlılığından, beraberliğinden
olduğu anlaşıldı. O kadar uğraştığım hâlde, o zulmetler temizlenemedi. Bunların
ancak, küfrün cezası olan, Cehennem ateşiyle temizleneceği anlaşıldı, fakat
kalbinde zerre kadar iman nuru da görüldüğünden, bunun sayesinde Cehennemden
çıkarılacaktır. Hastayı bu hâlde görünce, cenaze namazını kılayım mı, diye
düşünceye daldım. Kalbimi uzun zaman yokladıktan sonra, kılmak lazım olduğunu
anladım. Demek ki, kalbinde iman varken, [zaruret yokken de] kâfirlerle düşüp
kalkan, onların bayramlarına, paskalyalarına uyanların cenaze namazlarını
kılmalı, bunları kâfir bilmemeli. Bunların, imanları sayesinde Cehennemden
çıkacaklarına inanmalı, fakat hiç imanı olmayanlara, [Muhammed aleyhisselamın bir sözünü veya
âdetini bile beğenmeyenlere] af ve mağfiret yoktur. Bunlar, küfürlerinin
karşılığı olarak Cehennem azabında sonsuz kalacaklardır. (Mektubat-ı Rabbânî
Tercümesi 1/266)
Küfür
bulaşıklığı
Soru:
Küfür bulaşıklığı olan işleri işleyen, mesela üzülmeden gıybet eden veya başka
günah işlemiş olan salih bir müslüman, sonsuz olarak Cehennemde kalır mı?
CEVAP:
Kâfirler
gibi sonsuz Cehennemde kalmaz. Gıybet eden hangi kimse, gıybet ederken üzülür?
Hâlbuki günahı üzülmeden işlemek küfürdür. Küfür alameti olan söz ve işleri
yapan, hükmen kâfir olur. Gıybet eden kimseye kâfir denir mi? Sorulduğunda,
gıybetin haram olduğuna inanıyorsa ona kâfir denmez. Kâfir denirse yeryüzünde
Müslüman kalmaz. Hâlbuki küfür bulaşıklarını işleyenlerin, kâfirler gibi sonsuz
cehennemde kalmayacağını âlimlerimiz bildirmiştir.
Dört
mezhepte de haramdır
Soru:
İlmihalde dört mezhepte de haram olan bir şeye helâl diyenin kâfir olacağı
bildiriliyor. Helâl veya farz olan şeye haram demek de aynı şekilde küfür
müdür? Bunlara birkaç örnek verilebilir mi?
CEVAP:
Evet,
küfürdür.
Haram
olanlara örnek:
1-
Hayzlı ve nifaslı iken namaz kılmak, oruç tutmak, camiye girmek, dört mezhepte
de haramdır.
2-
Erkeklerin yabancı kadının yüzünden ve avuçlarının içinden ve dışından başka
yerine bakmaları, dört mezhepte de haramdır. (Redd-ül-muhtar)
3-
Cünüp olan erkeğin ve kadının, gusletmeden, abdestsiz yapılması caiz olmayan,
ibadetlerden birini yapması, dört mezhepte de haramdır. (El-fıkh-ü
alel-mezahib-il-erbea)
4-
Müta nikâhı ve geçici nikâh dört mezhepte de haramdır, bâtıldır. (Mizan)
5-
Dürr-ül-muhtar’ın, (Kur’an-ı kerim okurken,
harf eklemeyecek, kelimeyi bozmayacak şekilde teganni etmek caiz ve güzeldir.
Aksi takdirde haramdır. Böyle teganni edene, “Ne güzel okudun” demekte küfür
korkusu vardır) ifadesini İbni Abidin hazretleri şerh ederken buyuruyor ki: Teganni
eden hafıza, “Ne güzel okudun” diyen kimse kâfir olur demişlerdir, çünkü dört
mezhepte de haram olan bir şeye güzel diyen kâfir olur.(Redd-ül-muhtar)
6-
Sarhoş eden içkiler, dört mezhepte de şarap gibi galiz necasettir. (El-fıkhü
alel mezahibil-erbea)
7-
Erkeklerin altın yüzük takmaları, dört mezhepte de caiz değildir. (Mevahib-i
ledünniyye)
Farz
olanlara örnek:
1-
Dört mezhebin icma’ına inanmak farzdır, inanmayan kâfir olur. (Redd-ül-muhtar)
2-
Namaza başlarken, tekbir getirmek, dört mezhepte de farzdır. (İslam Ahlakı)
3-
Yayılan bid’atin kötülüğünü Müslümanlara duyurmak dört mezhepte de farzdır. Bu
konuda icma-i ümmet vardır. (Mektubat-i Masumiyye)
Dört
mezhepte de haram olan bir şeyi severek, beğenerek, helal sayarak yapan,
söyleyen kâfir olur. Âdete ve nefsine uyarak veya istemeyerek, üzülerek yapan,
günah işlemiş olursa da, kâfir olmaz.
Mürted
müslüman olsa
Soru:
Mürted, tekrar Müslüman olunca, mürted olmadan önce kılmadığı namazları kaza
etmesi gerekir mi?
CEVAP:
Müslüman
iken dinden çıkana mürted denir. Mürted, Müslüman olunca, Müslüman iken terk
ettiği ibadetleri kaza etmesi gerekir, çünkü namaz ve orucu terk etmek günahtır
ve tekrar Müslüman olduktan sonra günah baki kalır. (Dürer ve gurer)
Mürtedin,
mürted olmadan önceki ibadetleri ve sevabları yok olur. Tekrar imana gelirse,
zenginse, yeniden hacca gitmesi gerekir. Namazlarını, oruçlarını, zekâtlarını
kaza gerekmez. Mürted olmadan önce, kazaya bırakmış olduklarını kaza etmesi
lazımdır. Çünkü mürted olunca, önceki günahlar yok olmaz. (İslam Ahlakı)
Mürtedin
dinsizlik zamanında kılmadığı namazları kaza etmesi gerekmez. (Hindiyye)
Hindiyye’de
sadece, mürted iken kılmadığı namazları kaza etmez deniyor. Mürtedlikten önce
kılmadığı namazları kaza edeceği anlaşılmaktadır.
Dininden
dönen bir kimse, mürtedliği zamanındaki namazlarını kaza etmediği gibi, daha
önce kıldığı namazlarını da kaza etmez. Bundan yalnız hac müstesnadır. (Dürr-ül-muhtar)
Burayı
açıklayan İbni Abidin hazretleri, (Daha önce kıldıklarını iade etmez)
buyuruyor. Buradan da, kılmadıklarını kaza etmesi gerektiği anlaşılmaktadır,
çünkü Dürer ve gurer’de bu husus açıkça bildirilmiştir.
Mürted
iman edebilir
Soru:
(Bir âyette, bir Müslüman mürted olsa, sonra tevbe edip Müslüman olsa, sonra
tekrar mürted olsa, bundan sonra tevbe etse bile, artık o affedilmez)
deniyormuş. Bu doğru mu?
CEVAP:
Doğru
değildir. O âyet-i kerimenin meali şöyledir: (İman edip sonra inkâr edenleri,
sonra yine iman edip tekrar inkâr edenleri, sonra da inkârlarını arttıranları,
Allah ne bağışlayacak, ne de onları doğru yola iletecektir.) [Nisa 137]
Burada,
(İnkârdan sonra tevbe edenler affedilmez) denmiyor, (İnkârlarını arttıranlar
yani kâfir olarak devam edenler affedilmez) deniyor. Bir kimse kaç kere mürted
olursa olsun, sonunda tevbe ederse Müslüman olur. Yani bin kere tevbesini bozsa
da, sonunda tevbe etmişse, son durumu geçerli olur. Hüküm, neticeye göre
verilir. İmam-ı Kurtubi hazretleri de buyurdu ki: Bu âyet-i kerimeye göre, Musa
aleyhisselama iman edip, sonra Üzeyir aleyhisselamı inkâr edip kâfir olanları,
sonra Üzeyir aleyhisselama iman edip de, daha sonra İsa aleyhisselamı inkâr
edip kâfir olanları, sonra da Muhammed
aleyhisselamı inkâr ederek küfürlerini artırmış olanları Allah mağfiret etmez.
(Sonra da küfürlerini artırmış olanlar) sözünün anlamı, (Küfür üzere ısrar
edenler) demektir. (Kurtubi Tefsiri)
Maksudun
mabudundur
Soru:
Tasavvuf büyüklerinin, (Maksudun mabudun olur) sözü ne demektir? Bir kimsenin
arzusu ev almak ve evlenmekse, mabudu bunlar mı oluyor?
CEVAP:
Bu
hususta İmam-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki:
Bir
insanın arzusu, teveccüh ettiği, özendiği, sağ kaldıkça ele geçirmek istediği
ve ele geçirmek için, her zillete, alçalmaya katlandığı, hiç vazgeçmediği
şeyse, [onu elde etmek, ona kavuşmak için, harama helâle dikkat etmiyorsa, yani
haram da olsa çekinmiyorsa] bu onun mabudu olur, yani arzusuna ibadet etmiş
olur; çünkü ibadet, zilletin, son derecesidir. Allahü
teâlâdan başka mabud tanımamak için, Ondan başka murat olmamak
lazımdır. Bunun için de, (La ilahe illallah) derken, Ondan başka maksat
olmadığını bilmek lazımdır. Bu mânâyla, bu kelimeyi o kadar çok tekrar ederler
ki, başka hiçbir arzuları kalmaz. Ondan başka bir şey arzu edilmez. Böylece,
başka mabudumuz yoktur sözleri doğru olur ve çeşitli ilahlardan kurtulmuş
olurlar. Ondan başka arzu bırakmamak suretiyle, Ondan başka mabud bırakmamaya
kavuşmak, imanın kâmil olması için şarttır ve evliyaya mahsustur. İnsanın,
kendinde bulunan mabutlarından kurtulmasına bağlıdır. Nefs, itminana
kavuşmadıkça, bu derece ele geçmez. İslam dininin esası, temeli, kolaylık,
hafiflik ve kulları zahmetten, yorulmaktan kurtarmaktır; çünkü insanlar zayıf,
nazik yaratılmıştır.
Maksada
kavuşmak için
Bunun
için, İslamiyet diyor ki: Bir kimse, maksadına kavuşmak için, Allah göstermesin
İslamiyet’in dışına çıkarsa, [bir farzı bırakır, bir haram işlerse, mesela
namazı, orucu bırakır veya içki içerse], bu işi onun mabudu olur, ilahı olur.
Arzusu için İslamiyet’in dışına çıkmazsa, onu ele geçirmek için, haram
işlemezse, İslamiyet, o arzuyu reddetmez, yasaklamaz. Onun arzusunun yine yalnız
Allahü teâlâ ve Onun dinini gözetmek
olduğu anlaşılır. O maksuda karşı, o kimsede, yaradılış icabı, bir arzu hâsıl
olmuştur; fakat bu arzusu, İslamiyet’e olan arzusunun miktarına yetişememiştir.
(c.3, m.3)
Demek
ki bir şeyi yaparken Allahü teâlânın rızası
için yapıyorsak, o şey mabudumuz olmaz. Mesela, haramlardan kurtulmak, dinini
daha iyi yaşayabilmek için evlenen ve ev alan kimsenin bu işleri onun mabudu
olmaz.
Efendim
demek
Soru:
Gayrimüslime efendim
demek küfür müdür?
CEVAP:
Tazim
[hürmet] edilmesi emredileni tahkir [aşağılamak] ve tahkir edilmesi emredileni
de tazim etmek küfürdür. (Birgivi vasiyetnamesi şerhi)
Hadis-i şerifte, (Münafık [ve her çeşit kâfir] ile
konuşurken, efendim demeyin) buyuruldu. Zalime, kâfire hürmet etmek, saygıyla
selam vermek, üstadım demek, küfür olur. (Berika)
Saygı
için efendim demek küfürse de, âdet olan kelimelerle hitap etmek küfür olmaz.
Telefonda bir gayrimüslime,
buyurun efendim demek küfür olmaz, çünkü âdet böyledir. Gayrimüslime selam vermek de
küfürdür, çünkü kâfire dua edilmez. Selam da duadır, ancak iş düşünce âdet
olarak selam verilebilir. Onlar zaten selamı bilmez. Onlar gibi söylemekte,
mesela Bonjour, Good morning, Guten morgen, Günaydın, İyi günler veya İyi
akşamlar demekte mahzur yoktur.
Mister,
Miss, Mösyö, Madam, Matmazel gibi kelimeler de böyledir. Mailin, mektubun
sonuna, Sincerely yazılıyor. Sayın anlamında dear deniyor. Bunlar saygı için
değil, âdet olduğu için söyleniyor. Bir de, gayrimüslimi üzmemek için de, bu kelimelerin
kullanılması caizdir.
Tekfircinin
tekfirleri
Soru:
Küfürle ilgili birkaç kitaptan aldığım sözler doğru mudur?
CEVAP:
Bu
sözler tamamen şahsi görüşle yazılmıştır. Bir insana kâfir diyebilmek için
nakli esas almak gerekirdi. Şahsi görüşle bir insan tekfir edilemez. Bir şey
haramsa veya küfürse kitaplarda yazılıdır. Harama, küfre delil aranır, ama
mubaha delil aranmaz. Mesela, (Muz yemek haramdır, kivi yemek küfürdür) diyen
kimseye, (Delilini göster) denir. Mubah diyene delil sorulmaz. Yani, (Hangi
kitapta mubah olduğu yazılı?) diye sorulmaz. Biz, bu birkaç tekfircinin aşağıya
aldığımız sözlerinin küfür olmadığını söylüyoruz. Küfür diye iddia eden
çıkarsa, delilini onun göstermesi lazımdır. Küfür değildir diyene delil
sorulmaz. Ananas yemek küfür değil dersek, hiç kimse, (Delilini göster)
diyemez.
Şahısların
yanında âlimler ve evliya zatlar da tekfir ediliyor, yani onlara kâfir
deniliyor. Bir hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Yalanlar
yazılır, âdetler ibadetlere karıştırılır ve Eshabıma dil uzatılırsa, doğruyu
bilenler herkese bildirsin! Allahü teâlânın,
meleklerin ve bütün insanların laneti, doğruyu bilip de, gücü yettiği hâlde
bildirmeyene olsun! Allah, böyle âlimlerin, ne farzlarını, ne de başka
ibadetlerini kabul eder.) [Deylemi, Ebu Nuaym]
Bu
hadis-i şerifte bildirilen lanete uğramamak için, bu tekfirciye cevap yazmak
zorunda kaldık. Maddeler hâlinde cevap veriyoruz:
1-
Tekfirci, (Allah'a mekân ittihaz etmek küfürdür. Mesela, “Allah'a bir karış
yaklaşana, Allah bir arşın yaklaşır” veya “Allah, Evliya zatların kalbine
girer” demek küfürdür) diyor.
CEVAP:
Bu
yaklaşma manevi yaklaşmadır. Allahü teâlâya
yaklaşmak demek, O’nun sevgisini ve rızasını kazanmak demektir. Birine, yakın
dostum demek, evimiz yakın, beraber yaşıyoruz demek değil, dostluğumuz iyi
demektir. Allahü teâlânın yakınlığını da
böyle anlamalıdır. Kâbe veya camiler Allah'ın evi demek de, Allah'a mekân tayin
etmek değildir. Kâbe'nin ve camilerin önemini belirtmek, kıymetli yer olduğunu
göstermek içindir. Evliyanın kalbi elbette kıymetlidir.
(Yere
göğe sığmam, mümin kulların kalbine sığarım) hadis-i kudsisi de böyledir.
İmam-ı Rabbani hazretleri, bu hadis-i kudsiyi şöyle açıklamaktadır:
Yer
ve gök çok geniş olmakla beraber maddedir. Mekânlıdır. Bir şeye benzetilebilir.
Nasıl oldukları anlaşılır. Mekânsız olan, nasıl olduğu bilinmeyen mukaddes
varlık, bunlarda yerleşemez. Mekânsız olan, mekânda yerleşmez. Benzeri olmayan,
benzeri olanla bir arada bulunmaz. Mümin kulun kalbi ise, mekânsızdır. Nasıl
olduğu anlaşılamaz. Bunun için, burada yerleşir. (Mektubat-ı Rabbani)
Görüldüğü
gibi Tekfirci, imam-ı Buhari’yi, dört hak
mezhepten birinin reisi olan imamı Ahmed’i, muhaddis âlim imam-ı Beyheki’yi ve
ikinci bin yılın müceddidi imam-ı Rabbani hazretlerini küfürle suçlamaktadır.
Tekfir etmek, geri tepmeli topa benzer, geri teperse sahibini parçalar. Yani
Müslümana kâfir diyenin kendisi kâfir olur.
2-
Tekfirci, (“Allah, bu kâfire iman nasip etmesin” demek, küfre rıza olduğundan
küfürdür) diyor.
CEVAP:
Küfre
rıza, bir Müslüman’ın, kâfir olmasını veya kâfir olarak ölmesini istemektir,
küfürdür, fakat kâfirin, küfür üzere kalmasını istemek küfre rıza değildir.
(Fetavel-Haremeyn)
Bir
insan bir kâfire niye öyle desin ki? Belki o kâfir, Müslümanlara zulmetmiştir.
Zulmü yanına kalmasın diye böyle denmiş olabilir. Durup dururken bir kâfire
öyle beddua edilmez. Edilmişse haklı bir sebebi vardır.
Görüldüğü
gibi kâfirin küfür üzere kalmasını istemek, Allah ona iman nasip etmesin demek
küfre rıza değildir. Tekfirciler şöyle düşünüyor:
(Bir
kâfiri savaşta öldürmekle onun Cehenneme gitmesi istenmiş olacağı için caiz
olmaz, çünkü kâfirin Müslüman olma ihtimali vardır.)
Bu
yanlış bir düşüncedir. Peygamber
efendimiz kâfirlerle savaştı. Belki o kâfirler zamanla imana gelebilirdi. Ama
kâfirken öldürüp Cehenneme göndermek küfür olsaydı, Peygamber
efendimiz kâfirlerle savaşmaz, onların canını Cehenneme yollamazdı.
3-
Tekfirci, (Allahsız veya Allahsızlar demek küfürdür) diyor.
CEVAP:
Bir
dinsize, Allahsız demek, onu Allah yaratmadı demek değildir. Onun dinsiz,
imansız, merhametsiz olduğunu söylemektir, küfür değildir. Hiçbir Müslüman, bir
dinsize, Allahsız dediği zaman, seni Allah yaratmadı anlamında söylemez. Her
Müslüman, Allah'tan başka yaratıcı olmadığını gayet iyi bilir. Tekfircinin
adamı küfre sokmak için zoraki mâna yakıştırmaya çalışması çok yanlıştır.
4-
Tekfirci, (Allah büyüktür demek küfürdür. Çünkü onu insana benzetmiş olur)
diyor.
CEVAP:
Hiç
kimse o manada söylemez. Allah'ı dağ gibi kocaman bir varlık gibi düşünmez.
İnsanları küfre sokmak için zoraki yakıştırma bu. Her namazda Allahü ekber diyoruz.
Allah büyüktür demektir. Hattâ en büyük, çok büyük demektir. Her şeye küfür
demek ne kadar yanlıştır. Bir başka tekfirci de, (En büyük Fenerbahçe demek
küfürdür, çünkü en büyük Allah’tır) diyor. Spor kulüpleri içinde en büyüğü
şudur demek küfür olmaz.
5-
Tekfirci, (“Allah, Âdeme ruhundan üfledi” demek küfürdür) diyor.
CEVAP:
Bu
durum, âyet-i kerime ile sabittir. Ancak mümin, Allah’ın cisim olmadığını,
hayâl ettiği her şeyin Allah olmadığını bilir. Ruhumdan üfledim demekle ona ruh
verdiğini anlar. Anlamayan çıkarsa o da anlayana sorar. İşte o âyet-i kerimenin
meali:
(Rabbin
meleklere: "Ben, balçıktan, işlenebilen kara topraktan bir insan
yaratacağım. Onu yapıp ruhumdan üflediğimde ona secdeye kapanın" demişti.)
[Hicr 28, 29]
Biz
onun için, hiç kimse âyete mâna vermeye kalkmasın, müfessirlerin açıklamasını
esas alsın diyoruz. Din meallerden öğrenilmez diyoruz. Âyetleri anlamak öyle
kolay değil. Yanlış anlamalarından dolayı 72 sapık fırka meydana gelmiştir.
6-
Tekfirci, (“Allah nurdur” veya “Allah Muhammed'i
kendi nurundan yarattı” demek küfürdür) diyor.
CEVAP:
Tekfirci
ya çok cahil veya İslam âlimlerini tekfir etmek için bahaneler arıyor. Nur
suresinin 35. âyetinde, (Allah, göklerin ve yerin nurudur) buyuruluyor. Ancak
bu, mahlûk olan ışık olarak kabul edilmez. Kimse hâşâ Allah'ı, mahlûk olan bir
ışığa benzetmez. Çünkü mümin, Allah'ın hiçbir şeye benzemediğini bilir. Bir
hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Her
şeyden önce benim nurumu, Allah kendi nurundan yarattı.) [İmam-ı Kurtubi]
Tekfirci
galiba, nuru maddî bir şey sanıyor da, Allah'ın nurundan alınıp peygambere
veriliyor gibi görüyor. Yoksa Peygamber
efendimizi yalanlamaya kalkmaz.
7-
Tekfirci, (Kader utansın demek küfürdür) diyor.
CEVAP:
(Kaderim
kötü imiş, yazıklar olsun bu kötü kaderime) demek küfür olmaz, çünkü
günahlarımız yüzünden kaderimiz kötü olmuştur. Yani kaderimizin kötü olmasına
kendimiz sebep olduk. Kader, kendi arzumuzla yapacağımız iyi veya kötü işlerin
kaderimiz olarak belirlenmesidir. Günahlarımızın durumuna göre, bu kötü de
olabilir, iyi de olabilir. Bu manada, (Kaderim utansın, kaderim kötüymüş) demek
küfür olmaz. Ama (Allah, kötü işlerimizi kötü olarak yazmamalıydı, yanlış
yaptı) diyerek, amellerimize göre kaderimizi belirleyen Rabbimizi suçlamak
küfür olursa da, böyle bir sözü de bir Müslüman asla söylemez. Söylüyorsa o
zaten Müslüman değildir.
8-
Tekfirci, (“Güzel Allah’ım” veya “Allah güzeldir, güzeli sever” demek küfürdür)
diyor.
CEVAP:
Hep
maddî açıdan bakıyor, sanki kadına, erkeğe, maddî bir şeye güzel denmiş
sanıyor. Hiç öyle söyleyen Müslüman olur mu? Bir hadis-i şerif meali de
şöyledir:
(Allahü teâlâ cemildir, cemal sahiplerini sever.) [Müslim]
Bu
hadis-i şerifin Türkçe söylenişi, (Allah güzeldir, güzeli sever) şeklindedir. Allahü teâlânın bütün yarattıkları bir nizam dâhilindedir,
güzel bir düzen içindedir, kul da, işlerini böyle bir düzen içinde yaparsa,
Allah böyle kulu da sever demektir. Kelime üzerinde durmak, insanları küfre
sokmak için zoraki yakıştırma yapmak normal bir şey değildir. Müslümanı küfre
sokmaya değil, küfürden kurtarmaya çalışmalıdır.
9-
Tekfirci, (“Yürü Allah’ım yürü, dön Allah dön, ye Allah’ım ye” demek küfürdür)
diyor.
CEVAP:
İnsan
uzak bir yere giderken, yorulup, (Ne uzakmış, yürü Allah’ım yürü bir türlü
bitmiyor) der. Diğerleri de böyle. Yoksa, (Allah’ım sen yürü) demek değildir.
Öyle bir şeyi ne Müslüman, ne de gâvur söyler. Bu bir deyimdir. Yorgunluğun,
dönmenin ve yemenin çok olduğunu göstermek için söylenir. Yoksa Allah'ı yürüyen
bir varlığa benzetmek olmaz. Bu, insanları küfre sokmak için zoraki
yakıştırmadan ibarettir.
10-
Tekfirci, (“Allah sana da zulmetsin” demek küfürdür) diyor.
CEVAP:
Her
Müslüman bilir ki Allah zulmetmez. Zulmedene zalim denir. Hiçbir Müslüman
Allah'a zalim demez. Bana zulmedene, Allah da zulmetsin demesi, Allah senden bunun
intikamını alsın demektir. Hemen insanları küfre sokmak için sen Allah'a zalim
diyorsun dememeli, onu kurtarmaya çalışmalı.
11-
Tekfirci, (“Canımı sıkmayın, üstüme fazla gelmeyin, yoksa imandan çıkarım”
demek küfürdür) diyor.
CEVAP:
(Canımı
sıkarsanız, üstüme fazla gelirseniz, yanlış bir şey söyler dinden çıkabilirim)
demek istiyor. Bu manayı değil de, imandan çıktım mânasını vermek, insanları
küfre sokmak için gayret etmekten başka şey değildir.
12-
Tekfirci, (Kâfire “Allah senden razı olsun” demek küfürdür) diyor.
CEVAP:
Kâfire
dua edilmez, selam verilmez, ama ihtiyaç hâlinde Allah razı olsun denirse bu,
Allah seni razı olacağı hâle getirsin demektir. Kâfirin hidayeti için dua
edilir. İhtiyaç hâlinde selam da verilir. Selam da bir duadır. Allah razı olsun
anlamına da gelir. Kâfirin hidayeti için dua eden Müslümana, kâfir oldun demek
çok çirkindir.
13-
Tekfirci, (“Yunan bizim ezeli düşmanımız” demek küfürdür) diyor.
CEVAP:
Tekfirci,
ezeli kelimesi Allah'tan başkası için kullanılmaz zannediyor galiba. Ezeli
kelimesi çok eski anlamında da kullanılır. Her sözün altında bir küfür aramak
yanlıştır.
14-
Tekfirci, (“İbrahim aleyhisselam hayatında üç kere yalan söyledi” demek
küfürdür) diyor.
CEVAP:
Muteber
tarih kitaplarında bu açıkça anlatılıyor. Bunlar zaruret hâlinde söylenmiştir.
Yalanın üç yerde caiz olduğu hadis-i şerifle bildirilmiştir. Uyun-ül besair ve Hadika’da savaşta, din düşmanlarından korunmak
veya Müslümanları korumak için yalanın caiz olduğu açıklanıyor. Caiz demek,
günah değil demektir. İbrahim aleyhisselam din düşmanlarına karşı, günah
olmayan yalanı söylemiştir. Günah olmayan bir yalan için küfür demek çok yanlış
olur.
15-
Tekfirci, (Hazreti Eyyûb’ün cesedine kurt düştü demek küfürdür) diyor.
CEVAP:
Peygamberlerin beş veya yedi sıfatı vardır:
Sıdk
[her işleri doğrudur, yalan söylemezler],
Tebliğ
[Dini eksiksiz bildirirler],
Adalet
[her işte hakkı gözetirler],
İsmet
[günah işlemezler],
Emanet
[emindirler],
Fetanet
[çok akıllı, anlayışlı, zekidirler],
Emnül-azl
[peygamberlikten azledilmezler yani peygamberlik onlardan geri alınmaz.]
Hastalanmak,
yaralarının kurtlanması, peygamberlik sıfatlarına aykırı değildir. Yukarıdaki
yedi sıfattan hangisine aykırıdır? Dinde nakil esastır. Aklen din olmaz.
Eyyüb
aleyhisselamın yaralarının kurtlandığını büyük âlim Alâaddin-i Attar hazretleri
de bildirmektedir.
Eyyüb
aleyhisselamın yarasına kurtlar düştü diyen kâfir olursa, bu büyük evliya zat
da tekfir edilmiş olur. Onun için tekfirden çok sakınmalıdır. Kâfir dediğimiz
kimse, kâfir değilse, kendimiz küfre gireriz. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Bir
Müslümana kâfir diyenin kendisi kâfir olur.) [Buhari]
16-
Tekfirci, (Hazreti Yusuf için, “Bir an, içinden günah işleme düşüncesi geçti”
demek küfürdür) diyor.
CEVAP:
Günah
işlemek ayrı, düşüncesinin geçmesi ayrıdır. Gönülden geçip de yapılmayan ve
söylenmeyen şeyler günah değildir. Yusuf aleyhisselamla ilgili husus Kur'anı
kerimde şu mealde bildiriliyor:
(Hazret-i
Yusuf dedi ki: Ben nefsimi temize çıkarmam, benim nefsim kötü şeyler istemez
demiyorum, çünkü nefs, Rabbim acıyıp korumadıkça, hep kötülüğü emreder.) [Yusuf
53]
Tekfirci
iftirasını ispatlamak için bu âyet-i kerimeyi mi yalanlayacaktır? Yusuf
aleyhisselam günah işlememiştir. Kalbinden bir şey geçmişse bu günah değildir.
17-
Tekfirci, (“Peygamberimiz Kur’an
okurken müşriklerin putlarını anlatan âyet-i kerimeye gelince, şeytan putları
öven birkaç sözü, araya sokuşturdu” demek küfürdür) diyor.
CEVAP:
Ehl-i sünnet âlimlerinin en büyüklerinden biri olan, imam-ı Rabbani
müceddidi elfi sani Ahmed Faruki hazretleri faydalı ilimler hazinesi
Mektubat’ında buyuruyor ki:
Çok
kimsenin bildiği gibi, bir gün Resulullah
efendimiz Eshabı ile oturuyordu. Kureyşin ileri gelenleri ve kâfirlerin şefleri
orada idiler. Seyyid-ül-beşer Necm suresini okudu. Onların putlarını anlatan
âyet-i kerimeye gelince, mel’un şeytan putları öven birkaç sözü, o Server’in
sözüne ekledi. Dinleyenler, bunları da Resulullah'ın
sözü sandılar. Orada bulunan kâfirler, “Muhammed
bizimle barış yaptı, putlarımızı övdü” dediler. Oradaki Müslümanlar da, buna
şaşırıp kaldılar. O Server (Ne oluyorsunuz?) diye sordu. Eshab-ı kiram, (Siz okurken bu sözler de araya
karıştı) dediler. Hemen Cebrail-i emin vahy getirdi. O sözleri şeytanın
karıştırdığını, bütün Peygamberlerin
sözlerine de karıştırmış olduğunu bildirdi. Allahü
teâlâ, o sözleri âyet-i kerime arasından çıkardı. Kendi kelamını
sapasağlam yaptı. (1/273)
Bu
yazıdan anlaşıldığı gibi, böyle bir olayın olması Kur'an-ı kerime gölge
düşürmez. Allahü teâlâ, şerefli sözüne
leke sürdürür mü hiç?
18-
Tekfirci, (“La mevcude illallah” demek küfürdür) diyor.
CEVAP:
La
mevcûde illallah = Allah’tan başka varlık yok demektir. Bu ifade Ehl-i sünnete aykırı değildir. İbni Arabi
hazretlerini tenkit eden İmam-ı Rabbani hazretleri de aynısını çeşitli
mektuplarında uzun uzun bildiriyor. Yalnız Allah vardır, âlem hayal
mertebesinde yaratılmıştır buyuruyor. Şu sual, âlimler tarafından İmam-ı
Rabbani hazretlerine soruluyor:
Soru:
Âlimler diyor ki, Allahü teâlâ, bu âlemin
içinde ve dışında değildir. Âleme bitişik de değildir. Ayrı da değildir. Bunun
açıklanması nasıl olur?
İmam-ı
Rabbani hazretleri buna şöyle cevap veriyor:
İçinde,
dışında olmak, bitişik ve ayrı olmak gibi şeyler, var olan iki şey arasında
düşünülebilir. Hâlbuki sualde, iki şey mevcut değildir ki, bunlar
düşünülebilsin. Çünkü Allahü teâlâ
vardır. Âlem, yani Ondan başka her şey vehim ve hayaldir. Âlemin var görünmesi,
Allahü teâlânın kudreti ile devamlı olup,
vehim ve hayalin kalkması ile yok olmuyor. Ahiretteki sonsuz nimetler ve
azaplar bunlara oluyor. Fakat âlemin varlığı vehim ve hayaldedir. [Yani
dışarıda var olmayıp, vehme ve hayale var görünmektedir.] Vehim ve hayalin
dışında bir varlık değildir. Allahü teâlânın
kudreti, vehim olunan, hayal olan bu görünüşleri devam ettirmektedir. Var gibi
göstermektedir.
Hayalde
bulunan bir şey, dışarıda var olan bir şeyle bitişiktir, onun içindedir
denemez. Fakat var olan, mevcut olan bir şey, hayalde olan şeyin içinde de,
dışında da ve ayrı da değildir, bitişik de değildir. [Bunu nokta-i cevvale ile
açıklıyor. Merak eden, mektubun aslına bakabilir.] (2/98)
Görüldüğü
gibi, Muhyiddin Arabi gibi zatların La mevcude illallah demeleri, tekfircinin
sandığı gibi kâinatta gördüğümüz her şey Allah demek değildir. Onlar hayâl
mertebesinde yaratılmıştır demektir.
19-
Tekfirci, (Hazret-i Ebu Bekr’in veya başkalarının vücudunun, Cehennemin
kapısını kapatacak kadar büyütülmesi için dua ettiğini söylemek küfürdür)
diyor.
CEVAP:
Hazret-i
Ebu Bekir dedi ki:
Ya
Habiballah! Hak teâlâ iki ev halk etti. Birinin adı Cennet ve birinin adı
Cehennemdir. Elbette takdir yerini bulup, ikisini de dolduracaktır. Birini
yaramaz kulları ile, birini salih kulları ile. Dedim ki, (Ya Rabbi! Bu zayıf
kulunun bedenini büyültüp, Cehenneme koy ki, benim bedenimle Cehennem dolsun.
Senin emrin yerini bulsun. Bütün âlem, Cehennem korkusundan kurtulsun.) Ondan
sonra Eshab-ı güzin hazret-i Ebu Bekrin böyle duasına ve yüksek himmetlerine
hayran olup, cümlesi hayır dua ettiler. (Menakıb-i Çihar Yar-ı Güzin, 28. M.)
Abdullah
ibni Ömer hazretleri, bir gün Resulullah'ın
şerefli huzuruna gelmişti. Buna çok iltifat buyurup, (Kıyamet günü herkesin
beratı, yani kurtuluş vesikası, her işi ölçüldükten sonra verilir. Abdullah’ın
beratı ise, dünyada verilmiştir) hadis-i şerifi ile bunu medh ve sena buyurdu.
Sebebi sorulunca, (Kendisi vera ve takva sahibi olduğu gibi, dua ederken “Ya
Rabbi! Benim vücudumu, kıyamet günü o kadar büyük eyle ki, Cehennemi yalnız ben
doldurayım. Cehennemi insanla dolduracağım diye verdiğin sözün böylece yerine
gelmiş olsun da, Muhammed
aleyhisselamın ümmetinden hiç kimse Cehennemde yanmasın” diyerek din
kardeşlerini kendi canından daha çok sevdiğini göstermiştir) buyurdu. Ebu
Bekr-i Sıddık’ın da böyle dua ettiği (Menakıb-i Çihar Yar-ı Güzin) kitabında
yazılıdır. (Hak Sözün Vesikaları)
Görüldüğü
gibi böyle dua etmenin çok faziletli olduğunu bizzat Resulullah efendimiz haber veriyor. Kaynak vermeden öyle dua
küfür, böyle söylemek küfürdür diyerek, elindeki tekfir damgası ile her yeri
damgalamak çok yanlıştır.
Ancak
Resulullah'ın ümmetini bu derece
seven, şefkatli olan bir kimse böyle bir dua edebilir. Böyle dua etmek
faziletliymiş diye içinden gelmeden, laf olsun diye böyle dua etmek
kıymetsizdir.
20-
Tekfirci, (Allah yazdıysa, bozsun demek küfürdür) diyor.
CEVAP:
Bu
bir duadır. Tekfirci kaderin değişip değişmeyeceğini bilmediği için buna hemen
küfür damgasını basmış. Kaderin değişen ve değişmeyen kısmı vardır. Değişmez
sandığı için küfür dediği anlaşılıyor. Bazı tekfirciler de, (Ya Rabbi bana şunu
ver demek, emir olduğu için, Allah'a emir vermek küfür olur) diyor. Bunlar hep
aynı kafadan. Dua ederken verir misin denmez ver denir. Ver demek emir değil,
rica ve arzudur.
Kaza-i
muallak, Levh-i mahfuzda yazılıdır. Eğer o kimse, iyi amel yapıp, duası kabul
olursa, o kaza değişir. Üç hadis-i şerif meali şöyledir:
(Kader,
tedbirle, sakınmakla değişmez, fakat kabul olan dua, o belâ gelirken insanı
korur.) [Taberani]
(Kaza-i
muallakı hiçbir şey değiştirmez. Yalnız dua değiştirir ve ömrü, yalnız ihsan,
iyilik artırır.) [Hâkim]
(Sıla-i
rahim ömrü uzatır.) [Taberani]
Demek
ki dua ile değişebilen kaderimiz vardır. (Ya Rabbi o iş kaderimde varsa,
[kaza-i muallak ise] onu değiştir) anlamında, Allah yazdıysa bozsun demek küfür
değil, duadır.
21-
Tekfirci, (Allah’ın gücüne gitmesin demek küfürdür) diyor.
CEVAP:
Güce
gitmek ne demek? Gücenmek, darılmak, üzülmek gibi manalara gelir. (Allah’ın
gücüne gitmesin) demek, (Ya Rabbi yanlış bir şey söylemişsek, günaha girmişsek
bizi affet) anlamında bir duadır.
Konuşma
arasında çirkin bir söz kullanmak gerektiğinde o sözden orada bulunanların
alınmamasını belirtmek için (Sözüm meclisten dışarı) diye bir deyim vardır. Bu
da öyledir. (Çirkin bir şey söylersek, ya Rabbi bizi affet) demektir. Bir
Müslümana bir sözünden dolayı hemen kâfir oldun denmez, onu kurtaracak yollar
aranır. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Bir
Müslümanın, bir sözünden veya bir işinden yüz şey anlaşılsa, bunlardan doksan
dokuzu küfre sebep olsa, biri Müslüman olduğunu gösterse, o bir şeyi anlamak ve
ona kâfir dememek gerekir. (3/38)
Bütün
âlimler küfür dese, sadece biri küfür değil dese Allahü
teâlâ o sözü küfür saymıyor. Tekfircinin dediği şeylerin bazıları
dört mezhepte de, küfür değildir. Üzerinde ittifak olmayan sözlerden dolayı
hemen bir Müslümanı tekfir etmekten sakınmalıdır.
22-
Tekfirci, (Küfür sözden dolayı tevbe istigfar etmekle iman kazanılmış olmaz,
kelime-i şehadet getirmek şarttır) diyor.
CEVAP:
Müslüman
zaten kelime-i şehadet getiriyor, namaz kılıyor, namazda da kelime-i şehadet
getiriyor. Söylediği veya işlediği küfründe ısrar ediyorsa, kelime-i şehadet
getirmesi onu küfürden kurtarmaz. Mesela bir kimse, Cehennem yok dese, bu
düşüncesinde ısrar ettiği sürece bin kere kelime-i şehadet getirse Müslümanlığa
giremeyeceğini İmamı a'zam hazretleri bildirmektedir. (Ne söyleyerek veya ne
yaparak küfre girmişse, onu terk etmedikçe imana gelmiş olmaz) buyuruyor.
Tekfirci muteber bir kitaba dayanmadan, kafasına göre konuştuğu için, ne çamlar
devirdiğini, az çok dini bilen herkes açıkça görür.
23-
Tekfirci, (Çalgı çalarak Kur'an okumak küfürdür) diyor.
CEVAP:
Bu
sözü doğrudur. Muteber kitaplar da öyle yazıyor. Hattâ ilahileri çalgıyla,
müzikle söylemenin de küfür olduğu muteber kitaplarda yazılıdır.
Şu
kadar var ki, meşhur olmayan küfür bir söz veya iş için, bir Müslüman, (Ya
Rabbi bilerek veya bilmeyerek işlediğim küfürler için tevbe ettim) derse, Allahü teâlânın onu affettiğini âlimlerimiz
bildiriyor.
Erkek
olsun, kadın olsun, her insanın, her sözünde, her işinde, Allahü teâlânın emirlerine, yani farzlara ve yasak
ettiklerine [haramlara] uyması lazımdır. Bir farzın yapılmasına, bir haramdan
sakınmaya ehemmiyet vermeyenin imanı gider, kâfir olur. Kâfir olarak ölen
kimse, kabirde azap çeker, âhirette Cehenneme gider. Cehennemde sonsuz yanar.
Affedilmesine, Cehennemden çıkmasına imkân ve ihtimal yoktur. Her sözde, her
işte kâfir olmak ihtimali çoktur. Kâfir olmak çok kolay olduğu gibi, küfürden
kurtulmak da çok kolaydır. Küfrün sebebi bilinmese dahi, her gün bir kere
istigfar etse, yani (Estagfirullah) dese, muhakkak affolur, yani, (Ya Rabbi!
Bilerek veya bilmeyerek küfre sebep olan bir söz söylediysem veya iş yaptıysam,
pişman oldum, beni affet!) diyerek tevbe etse, Allahü
teâlâya yalvarsa, muhakkak affolur. Cehenneme gitmekten kurtulur.
Cehennemde sonsuz yanmamak için, her gün muhakkak tevbe ve istigfar etmelidir.
Allah'ın
ve yaratılmışların sıfatları farklıdır
Soru:
Bilindiği gibi Allah'ın hayat, ilim, sem’i, basar, kelam, irade gibi sıfatları
vardır. Bir tekfirci, (Allah insan gibi vardır, insan gibi bilir, insan gibi
konuşur, insan gibi görür, insan gibi işitir, insan gibi diler demek küfürdür)
diyor. Böyle söylemesi doğru mudur?
CEVAP:
Sanki
öyle inanan varmış gibi, böyle bir şey söylemek yersiz olur. Çünkü Müslümanlar,
(Allah bilir, işitir, görür) der. (Allah, insan gibi gözle görür, kulakla
işitir, dille söyler) demez. Yani insan denilen âciz yaratığın sıfatını
Yaratıcı’ya vermez. Yaratıcı’nın sıfatları da, yaratılanlarda aynı olmaz.
İnsanın işitmesi, görmesi, bilmesi sınırlıdır. Allahü
teâlânın sıfatlarıyla mukayese edilemez.
Müslümanın
söylemediği şeyleri söyletip, onu küfre sokmaya çalışmak yanlıştır. Küfrü
gerektiren söz söyleyenler olur da, onları ikaz için söylenebilir, ama
Müslümanların söylemedikleri şeyleri söyleyip ortalığı bulandırmaya çalışmak
doğru değildir.
Yine
bir tekfirci, (“Dön Allah’ım dön” diye Allah'a hitap etmek küfür olur) diyor.
Bu sözün Allahü teâlâ ile ilgisi yoktur.
Hangi Müslüman Allah'a (Dön yâ Rabbi!) diye hitap eder ki? Kişi kendi döndüğünü
kastedip, (Hep aynı yerde dönüp duruyorum) demek istiyor.
Fâtiha
okurken düşünmek
Soru:
Namazda Fâtiha okurken, (İyyâke na’büdü=Yalnız sana ibadet ederiz) kısmında,
kumar, içki, zina gibi günah olan veya alışveriş gibi mübah olan şeyler
düşünülmüşse, düşünülen şeye ibadet edilmiş olur mu? Ben bir şey düşünmeden hiç
namaz kıldığımı hatırlamıyorum. Alışverişe veya yaptığım işlere mi tapmış
oluyorum?
CEVAP:
Günah
şeyler düşünülse de, o günahlara tapılmış olmaz. İslam âlimleri, insanları
küfürden kurtarmak için tevil yolunu tercih etmişlerdir. İmam-ı Rabbânî
hazretleri buyuruyor ki: Bir Müslümanın, bir sözünden veya bir işinden yüz şey
anlaşılsa, bunlardan 99’u küfre sebep olsa, biri Müslüman olduğunu gösterse, o
bir şeyi anlamak ve ona kâfir dememek gerekir. (3/38)
Kimi
yazarlar, bir Müslümanın bir sözünden yüz şey anlaşılsa, bunlardan 99’u imanlı
olduğunu, biri de küfür olduğunu gösterse, o bir şeyi anlayarak ona kâfir
diyorlar. Böyle yapmak İslam âlimlerinin yolu değildir.
Bir
söze, 99 âlim küfür dese, bir âlim küfür değil dese, Allahü teâlâ da, o bir âlimin sözüne göre hüküm verip, o
kimseyi kâfir yapmıyor.
Namaz
kılmak iman alametidir. (Namaz kılarken düşünüyorsun) diye bir Müslümana kâfir
demek çok çirkindir.
Fâtiha
okurken insan çok şey düşünebilir. Düşündüğü şeye tapmış olmaz. İnsanları küfre
sokmaktan sakınmalı, aksine küfürden kurtarmak için tevil etmeli. Kalbe gelen
kötü düşüncelere küfür demekten kaçınmalı. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Kötü
düşünce, dille söylenmedikçe ve buna uygun hareket edilmedikçe, Allahü teâlâ, o kötü düşünceyi affeder.) [Buhârî]
Şeytan
ve deist
Soru:
Şeytan, Allah'ın varlığını, Cenneti ve Cehennemi biliyor. Allah'ın emrini beğenmediği
için lanetlenmiştir. Deist denilen dinsizler de, bir yaratıcının varlığına
inanıyorlar, ama onun emirlerini kabul etmiyorlar. Bunların şeytandan farkları
var mı?
CEVAP:
Dînî
yönden deistin, ateistten ve şeytandan hiçbir farkı yoktur. Ateist, (Tanrı diye
bir şey yoktur, evren kendiliğinden olmuştur, Tanrı’nın ateşi de, azabı da
yoktur) diyor. Deist, (Koca evren kendiliğinden nasıl var olur? Elbette bir
yaratıcısı vardır, ancak, Tanrı robot gibi bir şeydir, hiçbir şeye karışmaz)
diyor. Şeytan da, (Allah, Cennet ve Cehennem vardır, ama Allah'ın emri
yanlıştır) diyerek emirlere ve yasaklara riayeti doğru bulmuyor. Neticede
deist, ateist ve şeytan aynı yoldadır.
Deist,
hayâlindeki bir ilaha, robot gibi bir varlığa değil de, her şeye gücü yeten,
emrine uymayanları şiddetli şekilde cezalandıracak olan bir ilaha inansaydı, Allahü teâlânın emirlerine uyar, yasaklarından
kaçardı. Bu bakımdan deistin (Kâinatı yaratan bir ilah var) demesinin hiç önemi
yoktur. O, hayâlindeki robot gibi bir şeye ilah diyor. Deist, ateiste göre daha
akmaktır. Çünkü insanlar bile, basit bir makine yapsa, içine kullanma
talimatını koyar. Bir ilacın, nasıl ve ne kadar kullanılacağına dair prospektüs
denilen bir tarifesi olur. Kâinatı ve insan gibi muazzam bir varlığı yaratıp
da, bunların ne yapacağına dair bir kullanma talimatı olmaz mı? Başıboş bırakır
mı hiç? Deist de, ateist gibi aklını kullanamıyor, öldükten sonra dirilmeye
inanmıyor. Yoktan yaratılabilen bir şeyin öldükten sonra tekrar
yaratılamayacağını ve âhirette bir hesaplaşmanın olmayacağını sanmak kadar
büyük ahmaklık olur mu? O şeyi yoktan yaratan, onu tekrar yaratamaz mı? Bu,
doğduğuna inanıp da, öldüğüne inanmamak gibi bir şeydir. Hiç yoktan
yaratabiliyor, fakat yaratılan şey ölürse, onu tekrar yaratamamak, aklın kabul
edeceği bir şey midir? Hâlbuki ilk başta yoktan yaratmak daha zor değil midir?
Bir
canlıyı, bir buğday tanesini yaratmaktan âciz olan kimsenin, canlı cansız her
şeyi, yani koskoca kâinatı yoktan yaratanın, insanları tekrar diriltemeyeceğini
sanması ne büyük aptallıktır! Ebedî azaba mâruz kalmamak için, aklını
kullanmalı ve aklın gereğini yapmalıdır.
Aklın
gereği, iman edip Müslüman olmak ve böylece dinimizin emir ve yasaklarına
uymaktır. Müslüman olmak, insan olmanın da şükrüdür. Şükrü yapılmayan nimet
elden çıkar. Kâfir olarak ölenler, yarın âhirette hesaptan sonra hayvanların
toprak edildiğini görünce, (Keşke biz de toprak edilseydik) diyeceklerse de,
pişmanlıkları fayda vermeyecektir. Bu gerçeği düşünüp, toprak olmayı, yani yok
olmayı isteyecek duruma düşmemelidir. Hâşâ dirilmek bir ihtimal bile olsa, aklı
olan, bu ebedî azaba düşmemek için nasıl tedbir almaz?