Soru:
Oğlum karneyi getirince, 2 zayıf dersi için azarladım. (Baba, bizim ailece
karnemiz zayıf sen sadece bana ne kızıyorsun) dedi. Ne demek istediğini
sorunca, gazetenizde çıkan bir yazıyı anlattı. Bu yazıyı okumamışım. Nasıl bir
yazıydı o?
CEVAP:
O
yazıda Başmakçı Müftüsü sayın Vehbi Akşit, özetle diyor ki:
İnsanların
dünyada benimsedikleri inançlar ile yaptıkları amellerin kayıtlı bulunduğu ve
ahirette kendilerine verilecek olan kitaba [sahibinin durumunu açıklayan
belgeye] amel defteri denir. Kiramen kâtibin denilen meleklerin yazıp
kaydettiği bu kitap insanın, hak-batıl, yalan-doğru, hayır-şer, iyi-kötü bütün
inanç, düşünce, söz ve davranışlarını kapsar.
Öğrencilerin
her dersten aldıkları notları gösteren belgeye karne denir. Her yıl öğrencilere
birinci ve ikinci dönemin sonunda, aldıkları not durumlarını gösteren karne
verilmektedir. Öğrenci velileri, anne ve babalar bu karnelere bakarak
çocuklarının durumunu anlar.
Amel
defterleri Cennetliklere sağdan, Cehennemliklere soldan veya arkadan
verilecektir. Amel defteri olarak düşünebileceğimiz karneler, öğrencilere yılda
iki defa verilmektedir. Karneyi alanlar, ders notlarını gördükleri zaman bunun
iyiye veya kötüye işaret olup olmadığını gayet iyi anlamaktadır.
Kur’an-ı
kerimde, insanın dünya hayatındaki didinmeleri sona erip Rabbine kavuştuğunda
şayet kitabı sağ eline verilenlerden ise hesabının kolay olacağı ve mutlu bir
hayatı hak edeceği, kitabı arkadan verilenlerden ise alevli ateşe atılacağı
bildirilmiştir. (İnşikak 6-12)
Karne
verilirken kimi öğrencilerin yüzleri gülmekte, başarılarını süsleyen teşekkür
veya takdir belgesi ile sevincini yaşarken, zayıfı olan öğrenciler ise üzüntülü
ve mahcup bir haldedir.
Amel
defterini sağdan alan “yüzleri parlak zümre” sevinip umduğuna kavuşacak, soldan
alan “bedbaht zümre” ise başına gelecek felaketi anlayarak yok olmayı
isteyecektir. (Hakka 18-27)
Evet,
ahirette bizlere verilecek olan amel defterine benzer bir belgeyi çocuklarımız
bizlere yılda iki defa getirmektedir. O karneye bakarken acaba basit bir belge
olarak mı bakıyoruz. Yoksa ahirette bizlere de verilecek olan amel defteri ile
bir bağlantı kurabiliyor muyuz?
Bugün
derslerinde zayıf alan oğlumuzu, kızımızı, derslerine çalışmadığı, oyuna dalıp
derslerini ihmal edip, ödevlerini yapmadığı için azarlarken; karneye bakıp da
kızarken acaba aklımıza şunlar gelmiyor mu?
“Bir
gün bu karne gibi bana da bir karne, amel kitabı, defteri verilecek. Yapmış
olduğum her şeyin yazılı olduğu, kayıtlı olduğu bir amel defteri... Büyük-küçük
ne varsa, ne yaptım ise her şeyin, zerre miktarına kadar iyilik veya kötülüğün
yazılı olduğu bir amel defteri... Ben çocuğumu zayıf aldı diye azarlarken,
derslerine çalışmadı diye kızarken, Allahü teâlâ
da “Kulum, sana, mal, mülk, evlat, servet gibi bir çok nimet verdim. Niçin bana
kulluk etmedin? Beş vakit namaz kılmayı emrettim. Sen ise günde beş defa okunan
ezanlara kulak vermedin, derse ne cevap veririz?
Çocuğumuzun
karnesine bakarken, ahireti, hesabı, mizanı, sırat köprüsünü, mahşeri
düşünelim. Daha önce, alelade bir belge olarak baktığınız, iyi olduğu zaman,
teşekkür aldığı, takdir aldığı zaman sevindiğiniz, öğündüğünüz o karne size çok
şeyler anlatacaktır. Çocuğunuz kötü bir karne getirdiği zaman bile, Allahü teâlânın eşsiz merhametini düşünerek,
acıyarak çocuğunuza güzel tavsiyelerde bulunacaksınız. Halbuki bu tavsiyelerin
öncelikle kendinize lazım olduğunu asla unutmayacaksınız. Böylece daha amel
defteri açılmadan, kendinize gerekli olan dersi alacak, hayatınıza bir çeki
düzen vereceksiniz.
Karneye
bakarken, amel defterinizdeki şeyleri görecek ve gayri ihtiyari olarak “Ben
yapmadım” diyeceksiniz. Kıyamet günü kulakların, gözlerin ve derilerin şahitlik
edeceğini, ağızların mühürlenip ellerin ve ayakların insanın işlediği fiillere
şahitlik yapacağını bildirmesi amel defteriyle ilgili olarak Allahü teâlânın kıyamet sahnelerinden bizi
haberdar ettiğini göstermektedir. (Fussilet 20, Yasin 65)
Bir
nebze de olsa, dünyadan misal getirerek, ahireti hatırlayabildiysek ne mutlu...
Artık karnelere bir başka gözle bakarız inşallah...