Soru:
(Arap harfleri de, Kiril, Latin ve Çin harfleri gibi, insanlar tarafından
meydana getirilmiştir. Arapça da, Rusça, İngilizce ve Çince gibi bir ırkın
dilidir, kutsallıkla ilgisi yoktur. Onun için namazda herkes Kur’an mealini
kendi diliyle okumalı) deniyor. Bu yanlış değil mi?
CEVAP:
Elbette
yanlıştır. Arapların, Farsların ve daha önce bin yıl kadar Osmanlıların
kullandığı harfler, Arap harfleri değil, İslam harfleridir. Arapça Cennet
lisanıdır. Cennette kullanılan yazı da Arapların kullandığı İslam harfleridir.
Arab, sözlükte, güzel demektir. Arabî [Arapça], güzel dil demektir. Arap
ırkıyla alakası yoktur.
Her
lisan, insanlar tarafından meydana getirildi. Arapça ise, insanlar yaratılmadan
önce de vardı. İlk insan olan Âdem aleyhisselam Cennetin her yerinde (Lâ ilâhe
illallah) yazılı olduğunu gördü. Yani, insanlar yokken de bu harfler, bu lisan
vardı. (Mir’at-ı Medine, Ruh-ül beyan tefsiri)
Âdem
aleyhisselam, Cennetin her yerinde ve Arş üzerinde İslam harfleriyle yazılı (La
ilahe illallah Muhammedün Resulullah) yazısını gördü. O harfler, insan
yapısı değildir. Dünya ve Âdem aleyhisselam yokken, o harfler vardı.
Ruh-ul-beyan
tefsirinde, Maide sûresinin 18. âyetinin tefsirinde, Hazret-i Ömer’in haber
verdiği şu hadis-i şerif bildiriliyor:
(Âdem
aleyhisselam, “Ya Rabbi! Muhammed
aleyhisselam hakkı için beni affet!” diye dua edince, Allahü teâlâ “Onu daha yaratmadım. Nereden
bildin?” buyurdu. “Ya Rabbi! Arşta, La ilahe illallah Muhammedün Resulullah
yazısını görünce, anladım” dedi) [Bu hadis-i şerif, imam-ı Beyhekî’nin Delail
kitabında ve yine hadis âlimlerinden Hâkim-i Nişapurî’nin Müstedrek kitabında
yazılıdır.]
İbni
Hacer-i Mekkî hazretleri buyuruyor ki:
Mushaf'ı
Arapçadan başka harfle yazmak ve başka dile tercüme edip, Kur'an-ı kerim yerine
bunu okumak haramdır. Arapçadan başka harfle yazmak ve böyle yazılmış Mushaf’ı
okumak haramdır. Kur'an-ı kerimi başka dile tercüme edip, Kur'an-ı kerim yerine
bunu okumak ve Mushaf'ı Arabî harflerle, okunduğu gibi yazmak suretiyle
değiştirmek bile sözbirliğiyle haramdır. Kur'an-ı kerimi böyle yazarken ve
başka dile tercüme ederken, Allah kelamının icazı [mucize özelliği] bozulmakta,
nazm-i ilahi değişmektedir. Bunun gibi sebeplerle de, Kur'an tercümesi namazda
okunamaz. (Fetava-i fıkhiyye)
Namazda
her şey Arapça okunsa sadece iftitah tekbiri (Allahü ekber) yerine bunun
herhangi bir dildeki tercümesi söylense namaz yine sahih olmaz.
(Redd-ül-muhtar)
Selamdan
önce okunan duaları bile Arapça okumak şarttır. Arapçadan başka herhangi bir
dille namaz kılmanın sahih olmadığını bütün âlimler ittifakla bildirmişlerdir.
(Hindiyye)
Diyanet’in
hazırladığı Kur'an mealinin önsözünde diyor ki:
(Kur'an-ı
kerim, yalnız Türkçeye değil, hiçbir dile hakkıyla çevrilemez. Kur'anın yalnız
mânasını ifade eden sözleri, Kur'an hükmünde tutmak, namazda okumak caiz olmaz.
Hiçbir tercüme, aslının yerini tutamaz.)
Din
İşleri Yüksek Kurulu’nun 4.12.1997 gün ve 103 sayılı kararı da özetle şöyledir:
(Kur’andan
kolayınıza geleni okuyun!) mealindeki âyetinde olduğu gibi, Resulullah da namaz kılmayı tarif ederken,
(Kur’andan hafızandakilerden kolayına geleni oku!) buyurmuştur. Bu itibarla
namazda Kur’an okumak; Kitap, Sünnet ve İcma ile sabit bir farzdır. Kur’an,
sadece mâna olarak değil, Resulullah'ın
kalbine elfazı [sözleri] ile indirilmiştir. Bu elfazdan başka lafızlarla ifade
edilen mâna Kur’an değildir. Çünkü indirildiği elfazın dışında, hattâ Arapça
bile olsa, başka sözlerle ifade edilen mâna, Kur’an değildir. Kur’an kavramında
sadece mâna değil, bir rüknü olarak onun elfazı da vardır. Bunun için
tercümesine Kur’an denilmez ve Kur’an hükmünde olmaz.